RaHaTSiZ
|
Çemberlitaşın Gizemi : Hazarfen Çelebinin Kitabındaki Sır Ne ?
İstanbul’daki Çemberlitaş restorasyonunu yürüten şirket yöneticisi, Çemberlitaş’ın altındaki odada Hz İsa’ya ait kutsal eşyaların gömülü olduğunu açıkladı Medya olaya geniş yer verdi
Çemberlitaş’ın sırrı Osmanlı’dan günümüze hep merak konusu oldu Bu konuda ilk tarihsel çalışmamızı Hezarfen Hüseyin Çelebi yaptı
1670 yılında kaleme aldığı “Kitabu tenkih-i tevarihu’l-müluk” adlı eserinde, bakın, Çemberlitaş’ın sırrı hakkında ne yazdı?… Önce yazarımızı tanıyalım:
Hezarfen Hüseyin Çelebi, 1606 yılında İstanköy’de doğdu Asıl adı, Hüseyin İbn-i Cafer İstanköyi eşşehir bi Hezarfen idi
İstanbul’da okudu Bir süre Devlet-i Aliye-i Osmaniye’de memurluk yaptı Devlet memurluğu sırasında tanıştığı bir kişi yaşamını değiştirdi
Bu kişi Osmanlı tarihinin en ilginç isimlerinden biriydi: Ali Ufki
Ali Ufki bir dönmeydi
Lehistanlı asil bir ailenin çocuğu olduğu da iddia edildi, Litvanyalı olduğu da 30 yaşında Osmanlı tarafından esir alınınca hemen müslüman oldu
Çok iyi eğitimliydi Rivayetlere göre, on yedi dil biliyordu Sultan IV Mehmed’in danışmanlığına kadar yükseldi
Tıp ve musiki konularında uzmandı Türk musiki eserlerini ilk kez Batı notasıyla kağıda o döktü
Dinler tarihine de meraklıydı Tevrat ve İncil’den ilk çevirileri o yaptı Bu çeviriler arasında, ilahi olarak okunan kutsal şiirler, mezamir de vardı
Uzatmayayım; Hezarfen Hüseyin Çelebi, Ali Ufki’den çok etkilendi Bugün hala en önemli kaynak kitaplar arasında gösterilen eserler yazdı “Telhîsü'l-Beyân fî Kavânîn-i Âl-i Osmân” adlı kitabında Osmanlı kanunnamesini derledi
(Haz Sevim İlgürel, TTK Yayınları, Ankara 1998)
“Kitabu tenkih-i tevarihu’l-müluk” adlı eseri dünya tarihi üzerineydi Tıp, tasavvuf ve coğrafya üzerine ansiklopedik kitaplar kaleme aldı
Bilinenin aksine, Osmanlı’da ilk uçma denemelerini yapan ilim adamı Hezarfen Hüseyin Çelebi’ydi
Tarih konusunda kendisini o kadar yetiştirdi ki, Sultan IV Mehmed’in tarih öğretmeni oldu
Arapça, Farsça, Fransızca ve bir sözlük hazırlayacak kadar İbranice biliyordu Bu bilgilerden sonra gelelim bizim meseleye:
Hezarfen Hüseyin Çelebi meraklı biriydi Konstantin’in neden Hıristiyan olduğu ve İstanbul’a niçin yerleştiği, Ayasofya’yı kimin ne zaman yaptırdığı , Fatih Sultan Mehmed’e kadar İstanbul’da oturan 90 Rum Kayser’inin kimler olduğu gibi, kafasındaki yüzlerce sorunun yanıtını merak ediyordu
Bu nedenle baş tercüman Hıristiyan Panayot’tan kitaplar alıp okudu
Yetmedi Ali Ufki’den yardım istedi Yunanca ve Latince kitapları, Ali Ufki’ye okutturup notlar aldı
İşte çıkardığı bu notları da, “Kitabu tenkih-i tevarihu’l-müluk” adlı eserinde kullandı
Şimdi sözü, Çemberlitaş’ın sırrını 337 yıl önce yazmış olan Hezarfen Hüseyin Çelebi’ye bırakalım Bakalım bugün hala konuşup tartıştığımız Çemberlitaş’ın sırrı konusunda neler yazmış…
ÖNCE HIRİSTİYAN OLDU
“İlk defa İstanbul’un temelini atıp taht şehri iden muzaffer Konstantin’dir
Rum, Yunan ve Latin tarihçiler, bunun menakibini anlatırken rivayet ederler ki Konstantin önce Portekiz, İspanya, Fransa ve İngiltere vilayetlerinin padişahı olan Konstantiyus nam putperest bir melikin oğlu idi
Babası ölünce, yirmi üç yaşında iken Milad-ı Hazret-i İsa Aleyhisselam’ın üç yüz dokuzuncu senesinde babasının yerine Portekiz’de saltanat tahtına cülus eyledi
Üçüncü seneden sonra Roma’da elli birinci kayser olan Maksentius nam kayser, gayet zalim ve habis bir adamdı (…)
Muzaffer Konstantin azim alaylar ile Roma’ya girüp Maksentius’ün tahtına cülus etti Milad-ı Hazret-i İsa’nın üç yüz on ikisinde Rum Padişahı oldu ”
“Beşinci senesinde sonra vücudunda lekeler peyda eden bir hastalığa tutulmasıyla o şehrin hekimlerini çağırup, ‘benim marazımın ilacını bulun’ deyu ferman eyledi
Anlar dahi ittifak idüp cevab verdiler ki, ‘eğer bu şehrin meme emen çocuklarını toplayıp boğazladıktan sonra kanlarını büyük bir kazana doldurup kan ısıcak iken içine girüp oturmayasınız, bu marazdan halas olamazsınız’ dediklerinde emreyledi ki, şehrin meme emen çocuklarını valideleriyle toplayalar ”
“Mezhur Konstantin anaların feryatlarını göricek çocuklara merhamet edip, ‘ben bu marazdan helak dahi olursam olayım Nahak yere bu kadar günahsız çocuğun kanlarına girmeyeyim Analarına ikişer altın vireler ve evlatlarıyla beraber azad idüp evlerine göndereler’ deyü buyurdu ”
“Ol gece rüyasında ‘Ümmet-i İsa’dan gizli olan Silyostros nam üsküfe baş vurursan marazdan kurtulursun’ derler
Uyandıkda filhal mezhur hakimi isteyüp getirilmesini ferman eyledi Varub getürdüler
Mezbur üsküf gördükte dedi ki, ‘eğer putlarını terk idüp, bundan sonra Hazret-i İsa’yı hak peygamber bilüp şeriatını tasdik edersen ilaç eylerim’ dedikte, ol saat imana gelüp Hazret-i İsa’nın din ve milletini ve emrettiklerini ve neyettiklerini tamamen kabul ve putlarını inkar etti ve hepsini kırdı
Bunun üzerine hakim ilac idüp marazdan kurtuldu ”
İSTANBUL’U KEŞFETTİ
“Saltanatının on sekizinci senesinden sonra rüyasında gördü ki, bir münasip ve bir büyük şehir bina eyleye Ol sebebten Roma’dan çıkup diyar diyar gezüp Selanik’e geldikte havasını beğenüp orada karar kıldı ve kiliseler ve hamamlar yaptırup sular getirdi ”
“İki seneden sonra büyük bir bulaşıcı hastalık çıkup askerlerinin yarısından ziyadesi helak oldu
Ol sebebden ve Şapur nam Acem şahı üzerine sefer iktizası ile Anadolu’ya geçerken, Halkedoyn dedikleri şehre ki, halen Kadıköyü denmekle maruftur, oraya konup, eskiden ol şehri Acemler harap etmiş görüp tamirine ferman eyledi ”
“Ol eyyamda Halkedoyn’da ekabirden bir üstad hakim var idi
Adına ihvayis derler idi Hüsnü tabir ile ‘Padişahım şehrin binasını Vizantio yerine yapsanız daha münasip görünür’ dedikte, Konstantin dahi hüsnü itikad ile İstanbul tarafına geçüp havası gayet ile latif yer ve şehir olmaya münasip görüp Milad-ı İsa’nın üç yüz yirmi dördüncü senesinde temelin atup binasına mübaşeret eyledi
Namını Konstantaniye kodu ”
“Bundan sonra Roma’dan vesair vilayetlerden ekabirler ve tüccarlar getirdüp mamur eyledi Ve saltanat şehri yaptı ”
VE ÇEMBERLİTAŞ’IN SIRRI
“Miladın üç yüz yirmi dokuz senesinde Tavuk Pazarı’ndan vaki olan kırmızı dikilitaşı (çemberlitaş) o oraya koydu Bu amudun oraya konmasının sebebi şudur:
“Validesinin namı ki Helena nam hatundur Kudüs-ü Şerif ziyaretine varup Kamame nam kilisayı bina eyledikçe, Hıristiyanların itikadınca Yahudiler’in Hazret-i İsa’yı üzerine gerdikleri salibi ve eline ve ayağına vurdukları mıhları (çivileri) ve bazı mucizeyere ait eserleri Yahudilerden alup oğlu Konstantin’e hediye getürdü
Ol dahi, tazim ile alup, hazinesinde sakladı Sonra zaman ile hatırına geldi ki, bizden sonra gelen melikler, caiz ki, bu mübarek eserlerin kadrini bilmeyüp saygıda kusur ideler, yahut saklamayup yabana atarlar
Büyük günah ola Emreyledi ki: Yerin altında kargir ve metin bir hücre bina idüp, ol hücrenin içine mezkur asarı koyup saklayalar Sonra üzerine halen mevcut olan kırmızı amudu alamet için kodu ”
Okuduğunuz gibi, Çemberlitaş’ın altında olduğu iddia edilen odada, kutsal hazinelerin olduğunu ilk yazan Türk tarihçi Hezarfen Hüseyin Çelebi’ydi
Ama bugün olduğu gibi dün de Çemberlitaş’ın altındaki kutsal hazineler bu toprakların hep gündeminde oldu
İddiaları sayfalarına taşıyanlardan biri de, “Mecmua-i Fünun” idi…
ÇEMBERLİTAŞ HIRİSTİYANLAR İÇİN KUTSALDI
Fardis Efendi, Mecmua-i Fünun dergisinde şöyle yazdı: “Çemberlitaş’ın kaidesi altında Hıristiyanlar için saygıya değer bazı eski eserler gömülüdür
Bu sebepten ilk devirlerde halk burasını çok kutsal bir yer olarak sayardı Yılda bir defa büyük halk kitleleri etrafına giderek ziyaret ederdi ”
Osmanlı’nın birkaç bilimsel kuruluşundan biri de Cemiyet-i İlmiye Osmaniye idi Bu cemiyet her ay “Mecmua-i Fünun” (1862-1867) adında dergi çıkarırdı Tarihimizde ansiklopedik içerik geleneğinin ilk örneği olan bu dergiyi Münif Paşa yönetti
Babıali Tercüme Odası katiplerinden Fardis Efendi (no: 35 sayfa 45-49) Çemberlitaş hakkında bakın neler yazmıştı: “Çemberlitaş’ın gerçek adı ‘Konstantin Sütunu’dur Etrafında çemberler bulunduğundan Türkler, Çemberlitaş demektedirler
Civarında birçok yangınlar meydana geldiğinden siyahlanmıştır
Bu yüzden Avrupalılar ‘Yanık Sütun’ derler Bizans döneminde ise ‘Somaki Sütun’ adı ile anılırdı
“Bu sütun Dikilitaş gibi yekpare olmayıp 8 kızıl somaki taş parçasından mürekkeptir Her taşın çevresi 33 ayak ve yüksekliği 10 ayak 9 parmaktır
Sütunun yüksekliği yaklaşık olarak 90 ayaktır Her parçasının üst tarafından defne dalı şeklinde kabartma pervazlar vardır
“Sütunun üstüne Apollon’un heykeli konmuş ve bazı sembollerin ilavesiyle İmparator Konstantin’e benzetilmiştir ”
“Diğer taraftan şu kitabe oyulmuştur: ‘Ey cihan mülkünün hükümdarı olan İsa, şu mahkumeni, saltanat asasını ve Roma devletini sana vakfü takdim ve himayene tevdi ettim
Bunları afetlerden koru ’“Adı geçen küre 407 yılında, asa 541’de vuku bulan depremden, heykel ise daha sonraki devirlerde şiddetli bir rüzgardan yere düşerek parçalanmıştır ”
“Çemberlitaş dikildiği vakit 8, bir rivayete göre ise 10 parçadan ibaretti MS 1080 yılında isabet eden bir yıldırımdan sonra iki-üç parçası yere düşmüş, bu olaydan 70-80 yıl sonra imparator Manuel Comnenes, düşen taş parçalarının yerine, bugün dahi tepesinde görünen mermer başlığı yaptırmış, üzerine bir de haç diktirmiştir ”
“İstanbul fetholunduktan sonra Çemberlitaş’ın üstündeki haç, Fatih Sultan Mehmed’in emriyle indirilmiştir ”
“Bazı rivayetlere göre Çemberlitaş’ın kaidesi altında Hıristiyanlar için saygıya değer bazı eski eserler gömülüdür
Bu sebepten ilk devirlerde halk burasını çok kutsal bir yer olarak sayardı Yılda bir defa büyük halk kitleleri etrafına giderek ziyaret ederdi ” Durun bitmedi: Çemberlitaş’ın sırrı Cumhuriyet döneminde de devam etti…
ATATÜRK DE ÇEMBERLİTAŞ’LA İLGİLENDİ
Çemberlitaş’ın altındaki kutsal hazineyle ilgili haberler Cumhuriyet döneminde de sürdü Atatürk yurt dışından arkeologlar getirtti
Tarih Mecmuası 1968 yılında üç sayısını bu konuya ayırdı Ünlü tarihçiler bu konuda makaleler kaleme aldılar… 1918 yılında İstanbul işgal altında iken Vatikan’dan bir grup rahip Çemberlitaş’ın yakınındaki Vezirhan’dan oda kiraladı
Buradan tünel kazıp Çemberlitaş’ın altına gitmek isterlerken yakalanıp sınır dışı edildiler
Atatürk bile Çemberlitaş’ın sırrıyla ilgilendi 1929 yılında yurt dışından arkeologlar getirtti ise de bir sonuç alamadı
Çemberlitaş sırrı 1960’lı yıllarda yine gündeme geldi
Gündeme getiren ise yine bir yayın organıydı: Tarih Mecmuası Bakın ünlü tarihçi Yılmaz Öztuna 1 haziran 1968’de neler yazmıştı:“Hazret-i İsa’nın gerildiği hakiki Haç’ın İstanbul’da Çemberlitaş’ın altında olduğu hakkındaki görüşü kuvvetlendirecek deliller mevcuttur ”
“Ludwig Völkl’in 1957’de Münih’te basılan ‘Der Kaiser Konstantin’ adındaki ihtisas monografisinde bu fikri destekleyecek satırlar vardır (Örneğin) Haç’a ait parçalarla beraber Hazret-i İsa’nın kanının bulaştığı topraklar da getirilmişti ”
“Bu kutsal eşya ile beraber, başka kutsal nesneler de bulundu Bunlar, Hazret-i İsa’nın havarilerinden Andreas’ın ve İncil’i yazı diline geçiren havarilerden Lukas’ın mantoları idi
Anadolu’nun iki yerinde bulunan mantolar inşası bitmek üzere olan Havariyun Kilisesi’ne konuldu Haç’la beraber Çemberlitaş’ın altına nakledilip edilmediği hakkında Völkl bir şey söylemiyor ”
“Encyclopaedia Britannica’nın Cross maddesinde, gerçek Haç’ın 326 yılında İmparatoriçe Helena tarafından bulunmasının, Hıristiyan dininin inanışlarından olduğu belirtiliyor
Yani Helena’nın İstanbul’a bir haç getirdiği muhakkaktır “Haç’ın Helena tarafından İstanbul’a getirildiğini St Ambroise, Rufinus, Sulpicius Severus gibi çağın en muteber Hıristiyan tarihçileri yazmaktadırlar ”
HEYBELİADA RUHBAN OKULU
Tarih Mecmuası muhabiri Öz Dokuman, Heybeliada’daki Ruhban Okulu’na gitti ve okulun öğretim üyelerinden arkeoloji uzmanı Hristostomos Konstantinidis ile görüştü
Konstantinidis okulun 40 bini aşkın kitabından, 24 ciltlik Büyük Yunan Ansiklopedisi, G Jacquemet’in Katolizm, Eusebe’nin Vitta Konstantinis kitaplarını çıkarıp ilgili pragrafları gösterdi
Bu kaynaklar da iddiaları doğruluyordu
Okul müdürü Metropolit Maksimus Repanelis de iddianın doğru olduğuna inanıyordu
Çemberlitaş’ın altında kutsal hazinelerin olduğuna inanan bir diğer Hiristiyan din adamı ise, Vatikan’ın İstanbul temsilcisi Padre Carotenuto idi
“Haç’ın bir parçasının Kudüs bir parçasının Roma’da ve üçüncü parçasının ise İstanbul’da olduğu doğrudur Ama İstanbul’da nerede olduğundan emin değiliz” diyordu
Tüm yazdıklarımızı toparlarsak, Çemberlitaş’ın sırrı 350 yılı aşkındır değişik zaman dilimlerinde gündemimize gelmektedir
Ve görünen o ki, daha çok zaman da gelecektir
|