bukettt
|
Anıtkabir'in Yer Seçimi
ANITKABİR YER SEÇİMİ 
1 Özel ve Büyük Komisyonların Teşkili ve Çalışmaları :
a Özel Komisyonun Teşkili ve Çalışmaları :
Atatürk'e, yüce kişiliğine uygun bir anıtmezar yaptırılması düşüncesi ile hükümet, Anıtkabir inşaatının yapılacağı yerin tesbiti için özel bir komisyon kurdu Bu komisyon; Başbakanlık Müsteşarının başkanlığında, Milli Savunma Bakanlığından General Sabit ve Hakkı, Bayındırlık Bakanlığından Yapı işleri Genel Müdürü Kazım, İçişleri Bakanlığından Müsteşar Vehbi Demirel, Milli Eğitim Bakanlığından Yüksek Öğretim Genel Müdürü Cevat Dursunoğlu' ndan meydana geliyordu Komisyon ilk toplantısını 6 Aralık 1938'de yaptı Toplantıda, Anıtkabir konusunda yerli ve yabancı bilim adamlarının düşüncelerinden faydalanılması ve komisyon toplantılarına bu alanda ünlü kişilerin çağrılması kararlaştırıldı Bu arada, o dönemde yurdumuzda çalışan Ankara' nın imar planını hazırlamış olan ünlü şehircilik uzmanı Prof Jansen'e, Büyük Millet Meclisinin yeni binasının mimarı Prof Holzmeister'e, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi binasının mimarı Prof Taut' a ve Güzel Sanatlar Akademisi'nden Prof Belling'e de başvuruldu Bu komisyon ikinci toplantısını 16 Aralık 1938'de yaptı
Başbakanlık Anıtkabir komisyonunun yaptığı çalışmalar sonucu, Anıtkabir için şu yerlerin uygun olabileceği tespit edildi
- Çankaya
- Etnografya Müzesi
- Büyük Millet Meclisinin arkasındaki tepe (Kabatepe)
- Ankara Kalesi
- Bakanlıklar (Milli Eğitim Bakanlığı için ayrılan arsa)
- Eski Ziraat Mektebi
- Gençlik Parkı
- Altındağ (Hıdırlık Tepe)
- Gazi Orman Çiftliği
Atatürk' ün ebedi istirahatgahı yerinin seçilmesi basında ve halk arasında derin ilgi uyandırmıştı Konu gerçekten önemliydi ve çok titiz çalışmayı gerektiriyordu Yer seçimi konusunda yapılan eleştiriler şöyle özetlenebilir

Gazi Orman Çiftliği :
Anıtkabir için Gazi Orman Çiftliğini ileri sürenler, en çok bu yerin yeşilliğini, gezi yeri oluşunu ve Atatürk' ün kendisi tarafından kurulan bölgeye gömülürse, yaşadığı zamana ait anılarının içinde mutlu olacağını savunuyorlardı
Buna karşı olanlar ise; Gazi Orman Çiftliğinin, gazinoları, bahçeleri ve türlü eğlence yerleri ile Ankara halkının belli başlı bir gezi yeri olduğunu, Atatürk'ün buraya defnedilmesinin burada oluşan neşeli hayatı söndürebileceğini ileri sürüyorlardı
Altındağ :
Teklifi yapanlann başlıca gerekçesi, Altındağ'ın Ankara şehri içindeki en yüksek tepe olup, şehrin her yanından kolayca görülebilmesiydi
Altındağ' ın çok dik bir tepe olması, bu dik yamaçlara halkın çıkmasının zor olması nedenleriyle Altındağ teklifi itibar görmemiştir
Gençlik Parkı :
Prof Jansen'in yapmış olduğu Ankara imar planında, bu saha park olarak değerlendirilmiştir Bu nedenle Anıtkabir bu bölgede inşa edilirse, halk bir eğlence yerinden yoksun kalacaktı Aynca bu bölge şehrin en çukur yeri olması nedeniyle istenilen ululuk etkisini de göstermeyecekti Bu teklif de komisyonca uygun görülmedi
Eski Ziraat Mektebi :
Ziraat Mektebinin bulunduğu yeri ileri sürenler, çok önemli bir anıya dayanıyorlardı Atatürk Sivas'tan Temsil Heyeti ile birlikte Ankara'ya geldiği zaman (27 Aralık 1919) Ziraat Mektebine yerleşmiştir Atatürk, Kurtuluş Savaşının en kritik günlerinde burada ikamet etmiş, çok önemli kararları burada vermişti Anıtkabir'in,
Milli Mücadelenin unutulmaz anıları ile dolu olan bu yerde yapılmasının, başlangıç ile sonu birleştirmesi bakımından büyük bir anlamı vardı
Ancak bu yer, bir anıtmezar yapılmasına elverişli değildi Şehir merkezine uzak olması nedeniyle Anıtkabir'in burada yapılması uygun görülmedi
Bakanlıklar :
0 zamanlar, Milli Eğitim Bakanlığının şimdi bulunduğu arsa boştu Ancak, şehrin ortasında ve günlük hayatın en işlek bir alanı olduğu için uygun görülmedi
Ankara Kalesi :
Anıtkabir'in burada yapılmasmı isteyenler özet olarak şu fikirleri ileri sürüyorlardı :
"Ankara Kalesi, bu bölgenin yüksek yerlerinden birisi olması nedeniyle, buraya yapılacak anıt çok uzaklardan görülebilir Kale, başkentin sembolü, aynı zamanda ünlü bir anıtıdır Atatürk'ü bu tarih hazinesine yatırmak, O'nun yüce kişiliğine çok uygun düşer " Fakat birçok bilim adamı ve sanatçılar, şu karşı görüşleri ileri sürdüler :
"Ankara Kalesi, bütün özellikleri ile geçmişi temsil eder Bu kale Bizanslılar tarafından yapılmış, Selçuklular tarafından genişletilmiştir Türk Ulusunun kurtarıcısı ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk, yeni bir çağ açmıştır 0, Türk Ulusunun geçmişten çok geleceğini temsil eder Bundan ötürü Atatürk'ü, görevini tamamlamış tarihi, eski bir anıtın içine nakletmek doğru değildir 0, tek başına bir değerdir Başka bir tarihi desteğe ihtiyacı yoktur "
Bu düşünceler komisyonca da uygun bulunarak, Anıtkabir'in Ankara Kalesi'nde yapılmasından vazgeçildi
   
 ANITKABİR YER SEÇİMİ

Kabatepe :
Anıtkabir için, yeni Büyük Millet Meclisinin arkasındaki Kabatepe de teklif edilmişti Bu yeri önerenlerin başında, Çankaya Köşkünü ve Büyük Millet Meclisini yapan ünlü mimar Prof Holzmeister vardı Ancak bu yer komisyonca benimsenmedi
Çankaya :
Anıtkabir için ileri sürülen yerler arasında en çok benimsenen, Çankaya idi Bu yeri önerenlerin düşünceleri şöyle özetlenebilir : Atatürk, uzun yıllar Çankaya' da oturmuştur Çankaya O'nun anıları ile doludur Ata, Çankaya'yı çok severdi 0, "Benim hatıralarımın yaşayacağı yer Çankaya" demiştir Bu sözler bir vasiyet sayılmalıdır Türk Milli Mücadelesi ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ve daha sonraki inkılaplarımızın plan ve programları burada hazırlanmıştır Bu nedenlerle Anıtkabir Çankaya'da yapılmalı, Ata'nın anıları canlı tutulmalıdır
Bu öneri, birçok bilim adamı ve yazarlarca destekleniyordu ve Anıtkabir'in Çankaya'da yapılmasına karar verilmek üzereydi
b Büyük Komisyonun Teşkili ve Çalışmaları :
Anıtkabir'in kurulacağı yerin kesin olarak tesbiti için Büyük Millet Meclisinde 15 milletvekilinden oluşan bir üst komisyon kuruldu Bu komisyon; Falih Rıfkı Atay (Ankara), Rasih Kaplan (Antalya), Mazhar Germen (Aydın), Süreyya Örgeevren (Balıkesir), Refet Canıtez (Bursa), İsmet Eker (Çorum), Münir Çağıl (Çorum), Mazhar Müfit Kansu (Denizli), Necip Ali Küçükağa (Denizli), Nafi Atıf Kansu (Erzurum), Saim Ali Dilemre (Erzurum), Salah Çimcoz (İstanbul), Ferit Celal Güven (Seyhan), Tevfik Tarhan (Seyhan) ve Mithat Aydın (Trabzon)'dan oluşuyordu Komisyon, Başkanlığa Münir Çağıl'ı, raportörlüğe Falih Rıfkı Atay, Süreyya Örgeevren ve Nafi Atıf Kansu'yu, katip üyeliğe Perit Celal Güven'i seçerek ilk toplantısını 5 Ocak 1939 tarihinde yaptı ve Anıtkabir için önerilen dokuz yerin özel komisyonca hazırlanan raporunu inceledi
İnceleme sonucunda Anitkabir'in ya Çankaya'da, ya da Etnoğrafya Müzesi'nin bulunduğu yerde kurulmasına karar verilmek üzereyken, komisyon başkanı "Teklif edilen yerleri incelediniz Üye arkadaşlar, başka yerler de arayabilirler" dedi
Rasattepe :
Trabzon Milletvekili olan Yüksek Mühendis Mithat Aydın, Etlik, Keçiören, Cebeci, Altındağ'ı gezerek Anıtkabir için en uygun yeri arıyordu En son, o zamanlar üzerinde birkaç küçük yapı bulunan Rasattepe'ye çıktı Bu tepe, şehrin ortasındaydı ve çevresi boştu Burada yapılacak Anıtkabir çok uzaklardan görülebilirdi
Mithat Aydın, komisyonun 17 Ocak 1939 tarihli son toplantısında, Anıtkabir yeri olarak Rasattepe'yi ileri sürdü Tepenin özelliklerini anlattı Fakat daha önce Çankaya üzerinde görüş birliğine varmış olan üyeler kararlarından dönmüyorlardı Bu arada Antalya Milletvekili Rasih Kaplan söz alarak "Arkadaşlar, yurdumuzda birçok eserler ortaya koymuş olan bir mühendis arkadaşımız, bize yeni bir yer gösteriyor Biz bu yeri görmeden nasıl reddedebiliriz Yarın Mithat Aydın, genel kurul'da söz alır ve ben bir yer gösterdim, gidip bakmadılar bile derse ne karşılık verirsiniz?" dedi
Rasih Kaplan'ın bu açıklaması üzerinde komisyonda tartışmalar oldu Üyelerden büyük çoğunluğunun Rasattepe'yi görmek istemesi üzerine bu yönde karar alındı Milletvekilleri Rasattepe'ye çıkarak tepeyi değişik yönlerinden incelediler Vardıkları sonuç olumluydu
Aynı gün yapılan ikinci toplantıda, birçok üye söz alarak Rasattepe'nin Anıtkabir için uygun olduğu görüşünü bildirdiler Fakat Çankaya üzerinde kararlı olanlar, düşüncelerinden vazgeçmiyorlardı En son Süreyya Örgeevren, Rasattepe'nin Anıtkabir için çok elverişli özelliklerini anlatarak sözlerini şöyle bağladı
"Rasattepe'nin bunlardan başka bir özelliği daha vardır ki, hayali genişce olan her kişiyi derin bir şekilde ilgilendirir sanırım Rasattepe, bugünkü ve yarınki Ankara'nın genel görünüşüne göre, bir ucu Dikmen'de öteki ucu Etlik'te olan bir hilal (yarım ay)'in tam ortasında, bir yıldız gibidir Ankara hilalin gövdesidir Anıtkabir'in burada yapılması kabul edilirse, şöyle bir durum ortaya çıkacaktır Türkiye'nin başkenti olan Ankara şehri, kollarını açmış Atatürk'ü kucaklamış olacaktır Atatürk'ü böylece bayrağımızdaki yarım ayın yıldızının ortasına yatırmış olacağız Atatürk, bayrağımızla sembolik olarak birleşmiş olacaktır "
Süreyya Örgeevren'den sonra İçel Milletvekili Emin İnankur söz alarak bir anısını anlattı Emin İnankur, Atatürk'ün çok sevdiği eski bir öğretmendi Atatürk onu çok defa yanına alır, şehri birlikte gezerlerdi Bir gezide yolları Rasattepe'ye düşmüştü Atatürk şehri buradan seyrettikten sonra Emin İnankur'a dönmüş ve "Bu tepe ne güzel bir anıt yeri" demişti
Emin İnankur'un ve Süreyya Örgeevren'in bu açıklamalarından sonra Anıtkabir'in Rasattepe'de yapılması oylamaya sunuldu Sonuçta Anitkabir'in Rasattepe'de yapılması büyük çoğunlukla kararlaştırıldı Karar hükümete bildirildi ve Rasattepe'de kamulaştırma çalışmalarına 7 Temmuz 1939'da başlandı
2 Rasattepe (Anıttepe) :
a Tarihçesi :
Anıttepe'nin eski adı "Rasattepe" idi Anıtkabir yapılmadan önce burada, tepenin doruğunda birkaç küçük yapı vardı Bu yapılar, rasat (meteoroloji) istasyonu olarak kullanılıyordu "Rasattepe" adı da bundan ötürü verilmişti Yerli Ankaralılar buraya "Beştepeler" diyorlardı Bu ad, buradaki tümülüslerden geliyordu
Anıtkabir'in Rasattepe'de yapılmasına karar verildikten sonra buradaki tümülüslerin kaldırılması gerekiyordu Bu maksatla, Türk Tarih Kurumunun da yardımı ile Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi doçentlerinden Arkeolog Dr Tahsin Özgüç'ün başkanlığında bir kurul oluşturuldu Müzeler Genel Müdürlüğü arkeologlarının da katıldıkları bu kurul, Rasattepe'deki tümülüslerde kazılar yaptı Yapılan kazılar sonunda bu tümülüslerin Friglere ait olduğu anlaşılmıştır
Frigler, Anadolu'ya M Ö 12 nci Asır başlarında kavim göçleri sırasında gelmişlerdir Hitit Devletini yıkarak Anadolu'da yeni bir devlet kuran Friglerin başkenti Polatlı yakınında bulunan Gordion şehri idi Gordion çevresindeki Frig prens, prenses ve krallarına ait tümülüslerde yapılan kazılarda, pek çok eser bulunmuştu
Rasattepe'deki tümülüslerde Gordion'dakiler gibi, toprağın içine yapılmış oda biçiminde mezarlardı Odanın içine, ölü ve öteki dünyada kullanacağı düşünülen birçok eşya, silah, yiyecek konulmuş, mezar kalın kalaslarla örtülmüş, sonra da üstüne bir küçük tepe halinde toprak yığılmıştı Bu tümülüslerden çıkarılan eserler, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir
b Rasattepe'nin Kamulaştırılması :
23 Mayıs 1939 tarihinde Başbakan Refik Saydam, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki bütçe görüşmeleri esnasında yaptığı konuşmada; Rasattepe üzerinde kadastro işlemlerinin yapıldığını, bu arazinin bazı bölümlerinin devlete, belediyeye ve özel şahıslara ait olduğunun belirlendiğini, arazinin kapladığı alan ve sınırlarının tespit edildiğini ve gereken haritaların çizildiğini belirtti Başbakan ayrıca; Anıtkabir için 205 000 TL istimlak bedeli, 45 000 TL uluslararası proje yarışması olmak üzere toplam 250 000 TL ödenek ayrıldığını ve 287 000 metrekarelik alanın kamulaştırılmasının planlandığını belirtti 7 Temmuz 1939 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Rasattepe'nin kamulaştırılmasına karar verildi
Rasattepe'nin kamulaştırılması için hazırlanan plan, Bakanlar Kurulu tarafından kabul edildi Kamulaştırma işlemi için oluşturulan komisyonun başkanlığına seçilen Başbakanlık Müsteşarı Vehbi Demirel, bu tepenin kamulaştınlması için Ankara Belediyesi'ne tebligatta bulundu
Anıtkabir sahasının, 1939 yılında 214 878 metrekare, 1940 yılında ise 188 334 metrekaresinin kamulaştırma ilanı Ankara Belediyesi'nce 5 Eylül 1940 tarihli Ulus Gazetesinde yayınlandı
Bakanlar Kurulunun 20 Nisan 1940 tarih ve 1463 sayılı kararı ile 542 857 metrekare arazinin; 459 845 metrekarelik bölümünün özel şahıslardan, 43 135 metrekarelik bölümünün kapanan yollar ve yeşil alanlardan, 28 312 metrekarelik bölümünün hazineye ait yerlerden, 3 044 metrekarelik bölümünün hazineye ait okul ve karakol yerinden, 8 521 metrekarelik bölümünün özel şahıslardan kamulaştırılması planlandı
Kamulaştırma işlemlerine, Bakanlar Kurulunun 23 Kasım 1943 gün ve 3/78 sayılı kararı ile 27 Haziran 1947 gün ve 3/671 sayılı kararlarına göre bir bölüm arazi ile devam edildi 25 Aralık 1947 gün ve 3/6762 sayılı Bakanlar Kurulu kararınca toplam 153 272 metrekare arazinin daha kamulaştırılması planlandı Bu miktarın; 92 278 50 metrekarelik bölümü özel şahıslara, 6 178 metrekarelik bölümü belediye yollarına, 48 568 metrekarelik bölümü belediyeye ait yeşil sahalara, 6 247 50 metrekarelik bölümü de hazine arsasına aitti
Anıtkabir sahası olarak belirlenen bölgenin, özel şahıslara ait 92 278 50 metrekarelik bölümünün ödenek yetersizliğinden dolayı 1950 yılına kadar ancak 27 108 metrekarelik bölümü kamulaştırılabildi Özel şahıslara ait geri kalan 65 120 metrekare arazinin kamulaştırılması, 1 000 000 TL (Birmilyon TL ) tasarruf sağlanması ve arsa sahiplerinin mağduriyetinin önlenmesi maksadı ile Bakanlar Kurulunun 21 Eylül 1950 gün ve 11928 sayılı kararı gereğince kamulaştırılmasından vazgeçildi
1964 yılında yapılan arazi kamulaştırması sonucu Akdeniz Caddesi ile Mareşal Fevzi Çakmak Caddesinin kesiştiği yerdeki iki parselden oluşan bölüm ve 1982 yılında Mebus Evleri ile Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi arasında kalan 31 800 metrekarelik alan kamulaştırılarak Anıtkabir sahasına dahil edildi
c Rasattepe'de Jeolojik İncelemeler :
Rasattepe'nin, takribi ağırlığı 150 000 tona varacak olan yapının basıncına dayanıp dayanamayacağının tesbiti için, modern yöntemlerle "Temel Mekaniği" incelemesine Bayındırlık Bakanlığınca, İstanbul Teknik Üniversitesinden Prof Salih Sayar görevlendirildi Prof Sayar çalışmalarının sonucunu bildiren raporunda; 907 rakımlı Rasattepe'nin eski bir alüvyon alanı üzerinde bir taraça kalıntısı olduğunu, Dördüncü Zaman'ın ilk devrelerinde oluştuğunu belirtmiştir (18 Mayıs 1945)
Anıtkabir alanındaki temel incelemelerinde, 40 metreye kadar inen sondajlar yapılmış, bu sondajlar sırasında tepenin içinde büyük boşluklar (galeriler) bulunmuştur
Özellikle, Anıtkabir'in Şeref Holü'nün altında bulunan boşluklar temelde değişik tekniklerin kullanılmasını zorunlu kılıyordu Yapım işlerini kontrol eden mimar ve mühendislerce mozole kısmının temelinin sağlamlaştırılması için uygun hal tarzlan projelendirilerek Bayındırlık Bakanlığına gönderildi Bayındırlık Bakanlığı bu projeyi uygun buldu Bundan başka Anıtkabir temelinin her taraftan demir potrel ve tellerle toprağın içine, bir geminin su altındaki kesimi gibi yerleştirilmesi kararlaştınldı
Anıtkabir yapısının temel ve inşa durumunu incelemek üzere 12 Şubat 1946 tarihinde Bayındırlık Bakanlığında; Bakanlık yetkilileri, Prof Emin Onat ve İstanbul Teknik Üniversitesi profesörlerinden oluşan bir kurul toplantısı yapıldı Bu toplantıda, Rasattepe'nin Anıtkabir'in inşasına elverişli olduğu, Prof Onat'ın projesindeki mimari esaslar korunarak, üst yapının zemine yapacağı basıncın azaltılması ve depreme dayanıklılığının arttırılması için kagir ve betonarme bir sistemle inşasının uygun olacağı kararlaştınldı
Anıtkabir'in depremlere karşı dayanıklı olması gerekiyordu Bayındırlık Bakanlığı bu durumu, kendi uzmanları ile İstanbul Teknik Üniversitesi profesörlerinden kurduğu bir komisyona inceletti Bu komisyon, uzun incelemeler sonucunda vardığı sonuçları 12 Aralık 1948 tarihli bir rapor ile adı geçen bakanlığa bildirdi Bu rapor özet olarak aşağıdaki hususları içeriyordu:
"Şimdi yürürlükte olan deprem haritasında Ankara Şehri, bütünüyle deprem kuşağı dışında bir bölge olarak gösterilmiştir Bununla birlikte, merkezleri bu bölgeye yakın olan yer sarsıntılarının Ankara'ya yansımasından ötürü Anıtkabir'in gerek kapladığı alanın genişliği ve gerek mimarlık projesinin sismik bakımdan gösterdiği özellikler ve yeri itibariyle, bu yapının deprem etkilerine göre hesaplanması komisyonumuzca uygun görülmüştür Bu bakımdan;
1 Yapı mümkün olduğu kadar hafif olmalıdır Özellikle bu durum, yapının yüksek yerlerinde kesin olarak sağlanmalıdır 2 Anıtkabir'in üzerinde bulunduğu toprak, alüvyondan meydana gelen bir tepe olduğundan, deprem yüzünden yer kayması ihtimal dahilinde görülmektedir Bundan ötürü, üst yapı ile temel bölümünün yekpare (tek parça) bir kitle teşkil edecek şekilde düzenlenmesi gerekir
3 Rasattepe'nin yamaç ve eteklerinin ağaçlandırılarak, toprağın aşınmaya karşı korunmasının sağlanması gerekli görülmüştür "
Bütün bu teknik raporlar, Anıtkabir'in dış mimarisinde hiç bir değişiklik yapılmadan, planın yeniden gözden geçirilmesini ve gereken önlemlerin alınmasını zorunlu kılıyordu Yapının temeli demir-beton karışımı ve üst bölüm tek parça olacaktı Bu nedenle proje yeniden gözden geçirildi ve teknik raporda ileri sürülen tüm önlemler alındı Temel incelemeleri sonucunda Bayındırlık Bakanlığına sunulan proje uygulanarak Anıtkabir'in temel kısmı, tıpkı bir geminin su altındaki kısmı gibi toprağın içine yerleştirildi Böylece anıt, doğal tesirlere dayanıklı duruma getirildi
|