|
[KAPLAN]
|
Eski Bayram Kokuları...
Ah nerde o eski bayramlar diye başlayan bir yazı yazabilecek yaşa gelmeyi epey bekledim
Sanıyorum artık vaktidir Yaşım müsait Dedemlerden "rahmetli" diye söz ediyorum nicedir, anneannem "Allahım elden ayaktan düşürmeden al yanına" duasında  
Her bayramı bir arada "bayram gibi" kutlayan o koca aile, telefonda bayramlaşıyor kaç zamandır  
"Modernleştikçe" uzaklaştık çokları gibi biz de  Tek sobanın etrafına kümelenip sohbet etmeler bitti Kaloriferle ısı odalara yayılınca, sohbetlerin keyfi de dağılıp gitti Yer sofrasından masaya terfi edilince tadı kaçtı yemeklerin  Telefonda "görüş"ür olduk, "görüş" mesafesinin dışından  
Eski bayramlar, "tatil" oldu
* * *
Herkesin bayram imgeleri vardır
Benimki taş zeminde sabun kokusudur uyanınca burnuma çalan  Bir de coşkulu fasıl sesi, kallavi ahşap radyodan yayılan  
Sabah namazıdır, babamın dizi dibinde, dizimde ağrılarla "kılar gibi yaptığım  "
Bayram harçlığıdır, annemin elinden kaptığım  
Kapıda ramazan davulcusudur; bakkalda Arap kızı sakızı, sokakta lak*lak ve çatapat  Bilyede "müselles", "lik"te tumba  Tozlu tarlada tek kale maçtır, "Oğlum daha yeni almadık mı papuçlarını!" nakaratı eşliğinde oynanan  
Badem şekeridir bayram; kolalı beyaz mendil ve yandan ayrılmış saçta bir avuç kolonya kokusu  
Büyük Sinema'da "Taşa Saplanan Kılıç "tır, bir türlü çıkarılamayan  ya da televizyonda
"Bizim Sokak"ın siyah-beyaz dedesi, oyuncak yapan  
Kevser anneannemin bahçesinde silkelenen duttur, Ülkü'yle büyüğünü kapmak için didiştiğim  Abduş dayımla uçurtma uçurmaktır, Mustafa dayımdan para aşırmak  Gülsüm teyzemle eğlenip, Perihan teyzemle dertleşmektir
Öğleyin önce un serpilip yoğrulan, sonra oklavayla açılan hamurun, tencere kapağı marifetiyle yarım aydan çiğ böreklere dönüşmesini merakla izlemek ve içine gizlice konan bakır 5 kuruşa ulaşma umuduyla özenle çiğnemektir
Rahmetli Nuri dedemin kucağında "Mebus olursun inşallah" duasıdır, mebusun ne olduğunu bilmeden dinlediğim  
Taşlık sofada yer minderidir, ipten salıncakla inatçı bir sinek vızıltısı eşliğinde deliksiz öğle uykusu  
Sonra baba tarafında, Adil Bey'le Saniye Hanım'ın evinde, "ikinci devre  "
Bu kez halaların, amcaların kucağında bayram keyfi  Handan haladan şiirler, Sevim haladan ninniler, Fethiye haladan türküler  Kamil amcadan, Aydın amcadan hediyeler  Melih' le, Ateş' le, Atilla'yla, Necati Cumalı’nın
deyişiyle "pembe yüzlü çocuklar"dık bayramlarda, "öyle pembe ki burun delikleri yavru tavşanlar gibi  "
* * *
Bu sabah, o eski bayramların kokusu geliyor burnuma, tütüyor burnumda  
Yaşlanıyorum galiba  
O bakırdan 5 kuruşun, peşinde değilim  
Mendiller kolalanmasa da olur, saçlar kolonyalanmasa da  
Lakin sevgiler ertelenirse olmaz  Sevmenin değer vermek, kıymet bilmek, hatır sormak, yardıma koşmak, kapı çalmak, dua almak olduğunu anladım En çok ondan özlüyorum geniş aile sofralarını  
Ölen eski bayramlar değil aslında; eski duyarlılıklar  
Onları yaşatabilsek, bayramlar da yaşar
Bu sabah, elinden tutup oğlumu, yukarıdaki listedeki herkesi gezdirmek istiyorum
Bir kısım için çok geç kaldım
Geç kalmadıklarımla bari doyasıya bayramlaşayım
Siz de öyle yapın: sevdayı, vefayı başka bayrama ertelemeyin
Tarihte Atatürk nişanlandı Atatürk'ün nişanlanmasına dair bir şey biliyor muydunuz?
Ben nikahın ayrıntılarına ilişkin epey hatıra okuduğum halde, nişandan söz
edildiğini hiç duymamıştım
13 Ocak 1923 günü nişanlanmış
Yani annesinin ölümünden bir gün önce  Buna ilişkin bir belgeyi Atatürk
araştırmacısı Prof Dr Utkan Kocatürk, geçenlerde
Cumhurbaşkanlığı arşivinde buldu
Bu belge, ismet Paşa imzalı bir telgraf  Üç cümlelik bu telgraftaki üsluba, "siz", "sen" ve "bizlerin kullanımına dikkatinizi çekmek isterim: Lozan'dan gönderilen 13 1 1923 tarihli telgraf aynen şöyle:
"Nişanlanmak müjdeniz beni mesut etti Allah'ın izniyle mesut olacaksın Hem seni, hem bizi tebrik ederim "
Can Dündar
|