09-11-2007
|
#1
|
mate
|
Dolunaya İnat! (Ne gözümü alabildim, Ne göze alabildim!)

Katran karası bir geceyi haziran bulutlarının arasından yırtarak, avuçlarında kıpır kıpır yıl*dızlarla odamın penceresini tıklattı dolunay  
"Sana Samanyolu getirdim" dedi ve bütün gökkubbeyi yeryüzüne indirmiş gibi mağrur, gülümsedi koltuğumun başucunda  
Ayla yıkanmanın keyfini sürdüm bir müddet  
Sonra penceremi açıp onu içeri aldım
Efsunlu ışıklar saçarak, eteğindeki aydınlığı kitabı*ma, rakı kadehime, can eriklerime doladı
Gecikmiş bir bahar, çekirge sesleri ve iğde kokularıyla içeri daldı hemen peşisıra  telâşla  
Şiirler doldu odama, mısra mısra  
Feneralayları geçti aklımdan; uzak denizler ve göç yolları geçti  
Dolanıp dolunayın kanadına, uçmak istedim  
* * *
Lâkin bırakmadı hayat  
Duyduk ki, güvercinleri kurşuna dizmişler arka bahçede  
Gülleri kesip, dikenleri büyütmüşler korku be*lâsına  
Toprağın bire bin verdiği ülkede mayın döşemişler sevdaya giden yollara  
Aşklar uzak, sevişmeler tuzakmış
Dişlerinde kalleş ışıkların pa*rıldadığı kurtlar, çeteler halinde boğazlayacak kurban arar olmuş*lar dolunay geceleri  
Pas ve küf kokuyormuş eski*den nergislerin açtığı sokaklar  
Öylesine büyükmüş ki sis perdesi, ne yakamoz görüyor*muş gözler, ne çoban yıldızı  
Güneş ülkesi, çocuklarını gömüyormuş lanetli karanlığın koynuna  ve öfke büyüyormuş sevda toprağının ana rahmin*de  
Doğa ne kadar cömertse, ha*yat o kadar bencilmiş evlâtlarına karşı  Bolluk içinde aç, varlık içinde yoksul, denizler ortasında susuz yaşar olmuşlar
Ve ülke, aldırmadan doğanın gözkamaştıran büyüsüne, doludiz*gin koşuyormuş ölüme 
Prangalar  savaş tamtamları  ve ağıtlarla  
* * *
Dolunay, Samanyolundan ışıklarla eteklerinde; "Haydi" diyordu penceremin dibinde; "Haydi  ebedi baharın ülkesine  "
Lâkin dolunaya inat; öylesine bitkin ve naçar ki hayat  
Kopamadım akşam haberlerden   dünyevi kederlerden  kelepçelerden  
Açıp penceremi, salıverdim dolunayımı, Cahit Külebi'den bir şiir fısıldayarak kulağına:
"Bir gün geleceğim / Alıp şu başımı / Bir gün geleceğim
"Belki de Haziran / Bulacak naaşımı / Belki de Haziran  "
Haziran, bir ozanın naaşını kaldırırken, dolunay eteklerinden efsunlu yıldızlar saçarak uzaklaştı
Bakakaldım peşinden  
Ne gözümü alabildim  Ne göze alabildim  
Can Dündar
|
|
|