Şengül Şirin
|
Cevap : Anna Ahmatova ( 1889)
1914
Daha az girebilirdin düşlerime
Nasılsa sık sık buluşuyoruz
Ama yalnız karanlığın tapınağından sen
Hüzünlü, heyecanlı ve sevecensin
Bir de orda ne adımı şaşırıyorsun
Ne de burda yaptığın gibi
Gögüs geçiriyorsun
1914 / Anna Ahmatova
Anna Ahmatova
Aynı Bardaktan
Aynı bardaktan içmeyeceğiz,
Ne suyu,ne tatlı şarabı,
Şafakta öpüşmeyeceğiz
Ve akşam çöktüğünde pencereden bakmayacağız
Sen güneşle soluklanıyorsun ben ay ile
Ama aynı aşkla yanıyoruz ikimiz de
Benim yanımda sadık,sevgili yarim,
Senin yanında neşeli eşin,
Ama okuyorum gri gözlerindeki korkuyu
Çünkü sensin acım
O arada bir buluşmalarımız bundan böyle
Daha bir aradabir olsun
Gönlümüz rahat olsun,o zavallı gönlümüz
Şiirlerimde yalnız senin sesin var
Senin şiirlerinde,biliyorum benim soluğum esiyor
Ah bir ateş ki cesareti yok
Ne unutuşa,ne korkuya dokunmaya 
Bir bilsen nasıl seviyorum şu an
O kuru dudaklarını,gül rengi!
(çev: Güneş Acar)
Anna Ahmatova
Bilmiyorum, Yaşamakta mısın,Öldün mü?
Bilmiyorum,yaşamakta mısın,öldün mü?
Dünyada bir yerlerde bulabilir miyim seni
Yoksa,akşamın yaslı karanlığında
Bir ölüyü mü düşünmeli 
Her şey senin için:Gün boyunca dualarım
Uyuşturan ateşi uykusuz gecelerin;
Şiirlerimin beyaz sürüsü,
Ve mavi yangını gözlerimin 
Hiç kimse daha yakın olmadı bana,
Hiç kimse böylesine üzmedi beni,
Acıya salıp gidenler bile,
Okşayıp bırakanlar hatta
(çeviren:Ataol Behramoğlu)
Anna Ahmatova
Mektubumu Buruşturup Atma Canım
Mektubumu buruşturup atma canım,
Sonuna kadar oku dostum, mektubumu
Sıkıldım bu durumdan, hep sıradan,
Hep yabancı olmuşum senin yoluna çıkan
Böyle bakma, öfkeli kaşlarını çatıp,
Sevgilinim ben, seninim ben
Ne bir çoban kızı, ne bir kraliçe,
Ne de bir rahibeyim artık sayende
Günlük giydiğim bu gri elbiseyle,
Yıpranmış ökçeli ayakkabılar içinde 
Ancak eskisi gibi ihtiras dolu özlemim,
Kocaman gözlerimde aynı korku var
Mektubumu buruşturup atma canım
Saklı kalacak yalan üzerinde akmasın gözyaşın
Sen şu fakir bez çantanın içinde,
Mektubumu en derin bölmeye yerleştir
1912
Çeviren:
Melaike Hüseyin
Anna Ahmatova
Ne Çok İsteği Var Tatlı Yârin!
Ne çok isteği var tatlı yârin!
İsteksizdir elbet aşksız insan
Sevinç duyarım suyun sâkin
Saydam buz altında kalışından
Ve atların buza – yardım et Tanrı’m! –
O aydınlık ve kırılgan olan,
Sakla, sende kalsın mektuplarım,
Gelecek’tir bizi yargılayan
Açık, apaçık olman için ve
Bilge görünmen için onlara,
Senin o şanslı yaşamöykünde
Hiç yer verilir mi boşluklara?
Her nimet tatlıdır bu dünyada
Sıkı dokunmuştur ağları aşkın
Benim adımı ders kitabında
Çocuklar okusun, farkına varsın,
Bıyık altından gülümsesinler,
Bu hazin öyküyü öğrenince…
Aşk ve huzur vermedin, bu sefer
Acı bir şöhret ver, hiç değilse
1913
Anna AHMATOVA
Çeviri: Kanşaubiy MİZİEV - Ahmet NECDET
Anna Ahmatova
Requiem
On yedi aydır feryat ediyor,
Seni eve çağırıyorum
Celladının ayaklarına da kapandım,
Sen hem oğlum hem de felaketimsin
Herşey sonsuz bir kargaşa içinde
Ve ben kimin hayvan, kimin insan
Olduğunu artık çözemez oldum
İnfazını bekleyişim
Daha ne kadar sürecek,
Öngöremiyorum
Görkemli çiçekler etrafta, çan sesleri
Ve hiçbir yere uzanan ayak izleri
Koskoca bir yıldız, gözlerimin içine
Bakarak, yakın bir ölümü vaat etmekte
1939
Çeviren:
Melaike Hüseyin
Anna Ahmatova
Son Kadeh
Yıkılmış yuvama kaldırıyorum kadehimi
Kin , öfke dolu hayatıma
Yalnızlığına ikimizin
ve sana kaldırıyorum
Yalanına bana ihanet eden dudaklarımın
Gözlerindeki ölü soğukluğuna
Hayatın bu kadar acımasız , kaba oluşuna
Ve kurtarmamasına bizi tanrının
1934
Anna Ahmatova
Son Karşılaşmanın Şarkısı
Buzdan bir el kalbimi sıkıştırıyordu sanki
Ama bir düşte yürüyor gibiydim;
Sağ elimin eldivenini
Çıkarıp sol elime giydim
Bitmez tükenmez gibi geldiler bana
Oysa topu topu üç taneydi basamaklar
“Benimle öl ” diye fısıldadı
Akçaağaçların arasından sonbahar
“Aldatıldım ben Üzgünüm
Uçarı, kötü yazgım aldattı beni…”
Dedim ki “Ben de, ben de öyleyim
Ölürüm… Ölürüm seninle sevgili ”
Son karşılaşmanın şarkısıydı bu
Dönüp bir kez daha baktım karanlık eve;
Yatak odasının penceresinde
Mumlar, kayıtsız, sarı bir ışıkla parlıyordu…
1911
Anna AHMATOVA
Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU
Anna Ahmatova
Taş Bir Sözcük Düştü Parçalandı
Taş bir sözcük düştü parçalandı
Henüz yaşayan göğsümde
Zararı yok, ben zaten hazırdım
Gelirim bunun da üstesinden
Başımda işim çok bugün:
Belleği sonuna değin öldürmek gerek,
Taşlaşması gerek ruhun
Ve yaşamayı yeniden öğrenmek
İşte… Yazın hışırdayan sıcak soluğu
Bayram gibi sarıyor pencereyi
Ben çoktan sezmiştim bu
Aydınlık günü ve boş evi
Anna AHMATOVA
Çeviri: Azer YARAN
Anna Ahmatova
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|