Konu
:
Şuuralatı
Yalnız Mesajı Göster
Şuuralatı
12-23-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Şuuralatı
İnsan beyninin(beynin ruhsal mekanizmasının) insanların çoğunun bilmediği bir özelliği vardır
İnsanların verdiği emirleri uygulamaya koyar ve daha sonra verilen emir-kabul edilmesi şartıyla- insanlar unutsa da yerine getirilir
Psikologlar bu durumu “şuuraltı mekanizmasının” bir özelliği olarak tanımlıyorlar
Verilen emir ne olursa olsun mutlaka yerine getirilir
Emir zamanla veya konuyla ilgili olabilir
Saat 4
25’te Yaşar Beyle randevusu olduğunu düşünen ve bu saatte randevusunun kendisine haber verilmesini emreden kişi-çelişkili ve disiplinsiz yaşamıyorsa- emrettiği dakikada randevusu kendisine bu mekanizma tarafından hatırlatılır
Kendi hayatımdaki disiplinsizlik sebebiyle ben bu kabiliyeti yeterince geliştiremedim; ancak yıllar önce çok sevdiğim değerli büyüğüm İrfan Özçelik’te bu kabiliyetin keskin bir örneğini gözlemledim
Keçiören’de oturduğumuz sıralarda İrfan Bey sabah namazlarında evimize gelir ve namazımızı birlikte kılardık
Sabah namazı için istediği zamanda uyanabileceğini öğrendim
Bir gün misafirimiz olduğunda sözleştiğimiz gibi- yanlış hatırlamıyorsam- saat 5
27 de uyandığına ve beni uyandırdığına şahit oldum
Şüphesiz şuuraltı her insanda emre böylesine dakik itaat etmeyebilir
Ama geliştirilebilir bir kabiliyettir bu
Konuyu biraz daha genişletelim
Bahsini ettiğimiz olay şuuraltına hedef göstermekle ilgilidir
Eğer hedefi gösterir
sonra açıkça tanımlar
sonra da şuuraltımızı ikna eder ve kendimizi hedefe kilitlersek hedefi sık sık unutmamızın hiç önemi yoktur
Beynimiz biz uyurken bile emrettiğimiz hedef üzerinde ilerlemektedir
Şuuraltı bütün mesaj algı girişlerini ve düşünce mekanizmasını hedef konusunda açık tutar
Bu açıklık son derece önemlidir
Yazar olmaya karar verdiğimizi ve yukarıdaki şekilde hedefimizi tanımlayarak şuuraltımızı ikna ettiğimizi varsayalım
Olanlara bakınız
Beynimiz bizim kontrolümüze ihtiyaç duymadan her fırsatta yazarlık kabiliyeti üzerinde “yorumlar” üretecektir
Bu kendi içsel hayal mekanizmamızla ilgilidir
Birileri kendi aralarında konuşurken beynimiz
(beyin şuursuz bir et parçasından farklı değildir
biz beynimiz derken beyni bilinç dahilinde veya bizim bilincimiz haricinde kontrol eden şuuru kastediyoruz) konuşulanlar arasında konumuzla ilgili unsurları otomatik olarak yakalayacaktır
Ve otomatik sistem bizi yeni bilgileri bilinçli olarak yoğurmaya zorlayacaktır
Zaten bu zorlamaya karşı direnirsek şuuraltına verdiğimiz emirle çelişmiş oluruz ve şuuraltı emri değiştirmeye başlar
Bir başka çok önemli durum daha var
Bunun bazı eserlerde savunulduğunu görerek kendi hayatımda tatbik etmek istedim
Aldığım sonuç çok ilginçtir
Yukarıdaki örnek çerçevesinde konuşursak
bizim ihtiyarımız olmadan bir “el” bizi yazarlıkla ilgili merkezlere sürükler
Ya da yazarlıkla ilgili merkezler bize doğru sürüklenir
Bu ruhsal çekiş mekanizmasının nasıl olduğunu doğrusu ben de henüz öğrenemedim
Ancak Anthony Robins’in “Şans fırsatlara hazırlıklı olmaktır” şeklindeki sözünün bu durumu tanımladığını vurgulayalım
Yani yapılması gereken şey kişinin hedef noktaya kendini çok iyi hazırlamasıdır
Sonra bir el ya insanı götürüp o hedefe oturtuyor ya da o hedef insanın ayakları altına getirilip bırakılıyor
Önemli olan hedefin gerçekleşmesidir yoksa gerçekleşme biçimi ayrı bir konudur
Kayyum-u Bakinin koyduğu ve koruduğu ilginç bir işleyiş
hem de hedefle kişinin birleştirilmesinin beynin “hedefe açık tutulmasından” geçtiğini tekrar edelim
Ümit ederim söylemeye çalıştığım hususu yeterince açıklayabildim
Şimdi bize hedefi nasıl tanımlayacağımız
hedefe nasıl kilitleneceğimiz
zihnin hedefe nasıl açık tutulacağı ve verilen emre şuuraltının nasıl ikna edileceği sorulacaktır tahmin ederim
Ümit ederim bunların cevaplarını önümüzdeki aylarda tartışmaya fırsatımız olur
Yalnız burada küçük bir noktaya değinelim
Şuuraltının insanda otomatik davranışa dönüştürdüğü emirler insanın aynı şekilde yapa geldiği emirlerdir
Örneğin tenkit edildiğinde kendini gülmeye alıştıran kişi artık her tenkit edildiğinde bilincine başvurulmaksızın otomatik olarak güler
Oysa-bir başka örnek- gül çiçeğini “bir gün seviyorum
bir gün sevmiyorum” diyerek verdiği emirleri birbiriyle çeliştiren insanın şuuraltı o kişinin gül çiçeğini sevip sevmediğine karar veremez
Dolaysıyla kişi gerektiğinde her defasında gül çiçeğini sevip sevmediğini düşünmek zorundadır
Ayrıca şuuraltı olumsuz emirleri de tersinden anlar
Olumsuzluğa itaat etmez
Aklına “tavuk yemek” düşen kişi bu düşünce baskınken “ben tavuk yemeyi düşünmeyeceğim” derse her defasında bu düşünce daha güçlü olarak ona hücum eder
Düşünceye
onun ürünü olan davranışa
onun ürünü olan alışkanlığa ve onun ürünü olan karaktere doğrudan hücum eden kişi bütün bunların daha güçlü olarak kendisini kuşattığını görür
Oysa çare bütün bunların yönlerinin değiştirilmesidir
Bu son örnekte
birkaç defa “ tavuk yerine balık yiyeceğim” diyen kişi farklı sonuç alır
Bir üçüncü nokta
şuuraltı gelecekle ilgili emirleri sürekli geleceğe atar
Çünkü-insan ruhunun özelliği olan şuuraltı insan ruhu gibi- “sonsuz şimdi” zaman düzlemindedir
Dünü ve yarını ayrı yaşamaz
“Ben namaza başlayacağım” diyen kişi elli yıl geçer ve hala başlayamaz
Çünkü elli yıl sonrası geldiğinde şuuraltı hala “ilerde bir gün namaza başlayacaksın” emrinden haberdardır
Bunun yerine kişi -gerçekte yapmasa da- “ben yaptım veya yapıyorum” demelidir
Bunlar şuuraltının ikna mekanizması için sadece birkaç husus
İnsan ne acayip bir bilinmez değil mi?
Muhammed Bozdağ
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul