Konu
:
Başarıya Ulaşmanın Formülleri
Yalnız Mesajı Göster
Başarıya Ulaşmanın Formülleri
12-23-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Başarıya Ulaşmanın Formülleri
Başarısızlık yapamamak değil
yapamayacağını
sanmaktır
Bizi düşüncelerimiz sınırlamazsa hiçbir yaratık
sınırlayamaz
”
Muhammed Bozdağ
1
Büyük Düşünmek:
Kaderimizin kanunu şudur: Düşünceler eylemlere yol açarlar
Eylemler alışkanlıkların nedenidir
Alışkanlıklarımız bizim karakterimizi
kişiliğimizi belirler
Karakterimiz ise kaderimizi örgüleyen en önemli nedendir
Yaratıcımız geleceğimizi belirleme gücünü bize vermiştir
Herkes yürüdüğü yolun sonunda var olana ulaşır
Tırmandığınız merdivene bakarak sonunda nereye yükseleceğinizi anlayabilirsiniz
Dolaysıyla büyük sonuca giden yol büyük düşünceden başlar
Hayat nehri Kızılırmak'tan daha kıvrımlı
Niagara'dan daha akıntılı ve tehlikelidir
Niagara nehri boyunca ilerlerken
bazı akıntı kollarının sizi inanılmaz güzelliklerle dolu vadilere götürdüğünü görürsünüz
Ama bazı kolların ucunda sonu ölüm olan şelaleler vardır
Tehlikenin başına geldiğinizde artık her şey bitmiş olur
Sona gelmeden önce yolunuzu değiştirebilirsiniz
Çoğu zaman geç kalmış olmazsınız
Ama bir gün gelir her şey bitmiş olur
Tedbir almazsanız
geleceğiniz öyle bir ölüm bataklığına saplanır ki yeniden dirilmek için ne bir çaba gösterebilirsiniz
ne de göstereceğiniz çaba geleceğinizi kurtarabilmek için yeterli olabilir
Büyük olduğunu düşündüğümüz insanların çoğu çocukluk yıllarını bizden daha ağır şartlarda geçirdiler
Ağır hastalıklarla boğuştular
yetim kaldılar
çevreleri tarafından terk edildiler
Bazılarının geri zekalı olduğu düşünülüyordu
Açlığı
fakirliği çektiler
Onların isimlerini tarihe altın harflerle yazdıran sırrı biz neden kullanmayalım?
Anthony Robbins küçük düşündüğünde bir otel görevlisiydi
21 yaşında bir genç olduğunda
aniden büyük düşündü ve on yıl içinde hayatı hayal edebileceği kadar hızlı bir yükselişe geçti
Şimdi milyonlarca insan onu örnek almaya çalışıyor
"Büyük Düşünmenin Büyüsü" isimli kitabında Dr
David J
Schwartz ilginç bir tespiti aktarıyor
Amerika'da büyük bir şirketin işe alma bölümüne başvuranların durumu çok çarpıcıdır
Şirketin yılda 10 bin dolar ödediği işlere başvuranların sayısı
yılda 50 bin dolar ödenen işlere başvuranların sayısından 50 ile 250 kat fazlaymış
İnsanların çoğu daha ucuz işlere başvuruyorlar
Bunun anlamı açık: Yola yüksekten başlamaya cesaret edemiyoruz
Siz işe girmeye karar verdiğinizde hangi görevler için başvurursunuz? Çoğu kimse "bir iş olsun da ne olursa olsun" anlayışındadır
Az istediğiniz için kaderiniz size az veriyorsa niçin ona küsüyorsunuz? İnsanların çoğu büyük işlere layık olmadıklarını düşünürler
Kendilerine güvenmezler
İnanılır gibi değil
Vanlı bir çocuk tanırım
Öğrenim görmek için Ankara'ya geldiği zaman
şehir içi otobüs bileti alacak parası yoktu
Öyle ki eski Ankara terminalinden Demetevler semtindeki arkadaşlarının evine bir gece yarısı iki saat yürüyerek gitmek zorunda kalmıştı
O genç Anadolu'nun tertemiz ruhunu yansıtıyordu
Onun hakkında inanılmaz bir gelecek beklemiyordum
Küçük bir tezgahın başında ticarete başlayan Kayatürk şimdi her ay milyarları yönetiyor
Büyük düşünmeyi öğrenmeseydi
işini bu kadar büyütebilir miydi? Kader herkese istemeyi bildiği kadarını vermiştir
Düşünsenize
niçin kaderin sahibi: "Dua edin cevap vereyim
" "Dua etmezseniz ne öneminiz var
" Diyor?
“Mutluluk
güzelliklerin içinde doğanların değil
çirkinliklerin bile güzel yanlarını keşfedebilecek kadar güzellik kaşifi olanlarındır
”
Muhammed Bozdağ
2
Coşkunuzu Güçlendirin
Coşkunuzu güçlendirmek için önerdiğimiz yollardan sonuncusu konuşmalarınızda “güçlendirici” kelimeleri kullanmanızdır
Olumlu yük taşıyan güçlendirici kelimeleri her kullanışınızda ruhunuzun güçlendiğini görürsünüz
Dinleyen herkes güçlü kelimelerinizin etkisiyle sizde sihirli bir güç olduğunu sanır
G
üçlendirici
kelimeleri kullandıkça
manevi
gücünüzün
özgüveninizin
coşkunuzun
arttığını
göreceksiniz
Bu kelimeler
onları her tekrar edişinizde sizi
daha
güçlü
ve
etkileyici
gösterecek
Dahası
mıknatıs
gibi bir
çekiciliğe
sahip
olacaksınız
(Güçlendirici kelimelerin altı çizilmiştir)
Başarı için dayanma gücüne
cesarete ve özgüvene ihtiyacımız var
Küçük
bir
engel
karşısında hemen
ümitsizliğe
kapılan
kendini
çaresiz
hisseden bir insanın durumu çok
acıdır
Oysa büyük kelimeler hayatımızı aniden değiştirebiliyor
Öyle ki en
zayıf
olduğunuz anda güçlendirici kelimeleri beş dakika tekrar ederseniz tüm duygularınızı değiştirebilirsiniz
Zihniniz
duruşunuz
yüz hatlarınız değişir(Zayıflatıcı kelimelerin altı çizilmiştir)
Büyük ve güçlendirici kelimeler arasından en önemlilerini size aktarmak istiyoruz
Bu kelimeleri ve bunların eş anlamlılarını sık sık kullanın
Kendinizi ve yaptıklarınızı bu kelimelerle tanımlayın
Çılgınca tanımlayın:
Enerji yükü
en fazla
olan güçlendirici kelimeler:
“Büyük
farklı
şimdi
hızlı
fırsat
harika
bedava
kazançlı
yeni
kolay
heyecan verici
kesin
canlı
güzel
temiz
ilginç
muhteşem”
Diğer güçlendirici kelimelerden bazı örnekler:
Sır
başarı
zafer
yapmak
cesaret
önem
sevgi
saygı
barış
oyun
gülmek
yardım
vermek
yükselmek
eğlenmek
sevinmek
coşmak
kahramanlık
şeref
dürüstlük
tazelik
kocaman
koskoca
çaplı
cesametli
devasa
muazz*** çarpıcı
azametli
ihtişamlı
muhteşem
şahane
haşmetli
görkemli
göz kamaştırıcı
göz alıcı
yüce
gücünüzün nasıl devleştiğini göreceksiniz: İsterseniz bunu hemen şimdi yapın ve nasıl kudretli bir padişaha dönüştüğünüzü görün:
"Kendimi muhteşem hissediyorum
İnanılmaz harikalıkta işler başardım
Ben son derece güçlüyüm
Son derece başarılıyım
Harika bir insanım
Başarmak çok kolay
Ne kadar zevkli işler yapmışım! Şimdi mükemmelleşiyorum
Azamet ve heyecan kuşatıyor beni
Gücün ruhumda dolaştığını görüyorum
"
Bu sözleri
bunlara benzer cümleleri kendiniz hakkında yüzlerce kez tekrar edin
Kanatlanıp uçmaya başladığınızı göreceksiniz
"Hayır yalan söylüyorsunuz" diyecek size çevreniz
Ruhunuzun derinlerine fısıldayan şeytandan aynı olumsuz telkinleri işiteceksiniz
İnsanlar kendi yalanlarının kurbanı oldular
Yıllarca kendimize yalanlar söyledik
Güçsüz olduğumuzu
bahtsız ve başarısız olduğumuzu söyledik
Şimdi söylediğimiz bu yalanların esareti altında inliyoruz
Ne olurdu birileri çocukken bize bizi uçuracak yalanları nasıl söyleyeceğimizi öğretseydi
"Sevinçten coşuyorum" derseniz yalan mı söylemiş olursunuz? Eğer bu sözü söylemeye devam ederseniz idam sehpasında bile sevinçten coşarsınız
Eğer "sıkıntıdan içimi kemiriyorum" demekte ısrar ederseniz padişah koltuğunda ölüm acısı yaşarsınız
Tekrar ediyorum
Kendi yalanlarımızın kurbanıyız
İnandığınız tek doğru vardır
O da mutlak olan doğru değil
kendimize ısrarla söylediğimizdir
Hangi yalanı kendinize ısrarla söylerseniz tüm ruhunuz ona inanacaktır
Alt bilinciniz neyin doğru
neyin yanlış olduğunu bilmez
Sadece ona en çok söylediğinizi doğru kabul eder
Bizim tek doğrumuz kendimize ısrarla söylemeye devam ettiğimizdir
Kendinize kırk gün deli olduğunuzu söylerseniz gerçekten deli olursunuz
Kırk gün akıllı olduğunuzu söylerseniz gerçekten akıllı olursunuz
Ona ne olmak istediğinizi söyleyin
Beyniniz olmak istediğiniz gibi olmakta zorluk çekmeyecektir
Her renge girebiliriz
her farklılığı ustalıkla başarabiliriz
Kullandığımız aktif kelimeler çevremizin kullandığı kelimelerden inanılmaz derecede etkilenir
Çoğumuz içinde yaşadığımız çevrenin kopyacısı oluruz
Trabzon’da “da”
Eskişehir’de “gali”
Diyarbakır’da “lo” seslerinden kurtulamadığımız gibi
çevremizdeki insanların kullandığı kelimelerden de kurtulamayız
İki kelimeden ibaret olan isminizin anlamının bile karakterinizi değiştirebildiğini bildiğiniz halde kullandığınız kelimeleri ayıklamayı ihmal eder misiniz?
Şurası gerçek: Sanatla ilgilenen insanlarla sanat konusunda
bilimle ilgilenenlerle bilimsel alanda konuşursunuz
Konuştuğunuz alan
üzerinde düşündüğünüz alana
dönüşür
Öfkeli insanların yanında öfke kelimelerini duydukça onları kullanır hale gelirsiniz
Bu kelimeler kendilerine bağlanan anlamları bilincinize çağırır
Bu çağırma işlemi tekrar ettikçe
artık otomatikleşir ve öfkeyi bizzat yaşayan ve yaşatan insanlar oluruz
Sözünü ettiğimiz gerçekten emin olmak istiyorsanız farklı kültürlerden insanların konuşmaları ve duyguları arasındaki ilişkileri inceleyebilirsiniz
Ortak dili kullananlar arasındaki duygu ve tutum
benzerliğini
fark edeceksiniz
“Beyninize
ne yapmak
istediğinizi söylemezseniz
nasıl yapabileceğinizi sizin için
kendiliğinden araştırıp
size söyleyemeyecektir
” Muhammed Bozdağ
3
Hedef Belirlemek
Başarı aynı yönde sonuna kadar gitmektir
“Nereye gideceğini bilen kişiye yol vermek için dünya bir yana çekilir
” Hangi yönde nereye kadar gidiyoruz? Tam olarak ne istediğinizi bilirseniz
çevrenizdeki güçler size nasıl yardımcı olacaklarını bilirler
Zihninize
ne
yapmak istediğinizi söylerseniz
onu
yapmak için çalışır
“Nereye gideceğini bilmeyen gemiye hiç bir rüzgar fayda vermez
” sözü hedefsizliğin gerçek sonucunu ortaya koyuyor
Ne yapmak istediğinizi bilmiyorsunuz
ama çevrenizde binlerce fırsat rüzgarı uçuşmaya devam ediyor
Hedefiniz yoksa fırsatları nasıl kullanacağınızı
yelkenlerinizi ne şekilde ayarlayacağınızı bilemezsiniz
Kendilerini başarısızlığa mahkum edenler hedefi
zihinde dolaşıp duran hayallerle karıştırırlar
İsteklerin
dileklerin hedef olduğunu sanırlar
Sonuçta hedefsizliklerini değil de talihsizliklerini suçlarlar
Onlara
isteseler neler yapabileceklerini söyleseniz
inandıramazsınız
Büyük işler başaranların
bunu sadece hedeflerine borçlu oldukları konusunda ikna olmazlar
Her başarı
sahibinin bizzat kendisinin ürettiği bir şaheserdir
Başkasının ürettiği eseri satın alabilirsiniz
ancak kendi başarınızı satın alamazsınız
Uzun bir yolculuğa çıktığımızda mutlaka dikkate almamız gereken bir gerçek var: Öncesinde acı tattırmayan sonrasında zevk tattıramaz
Hamuruna alın teri damlamayan bir bina gösteremezsiniz
Ağlamamışsanız gülemeyeceksiniz
Uykularınız hiç kaçmamışsa
huzurlu uykulara kavuşamayacaksınız
Denizlerin derinlerindeki inciye ulaşmak istiyorsanız
derinliklerde dolaşmayı ve ahtapotla yüzleşmeyi göze almalısınız
Merak etmeyin
başaranlara zarar vermeyen acılar size de zarar vermeyecektir
Hedef belirleyebilmek için uykusuz kalmanız gerekiyorsa bunu göze alın
Hedef sahibi olduğunuzda tüm duruşunuz ona hizmet edecektir
Geçen tüm saniyelerinizde zihniniz hedef üzerinde düşünecek
konuşmalarınızı
ilginizi ve öğreniminizi hedefiniz belirleyecektir
Böylece dikilen bir ağacın beslenerek büyümesi gibi
hedeflerle dolu bir zihinde yaşatılan arzular içten içe inşa olmaya ve yeşermeye devam edecektir
Hedefsiz insan kökleri kesilmiş ağaç gibidir
yeşermez
Kökleriniz canlı mı? Her gece uyumadan önce
sulanmak isteyen büyük bir hedef kendisini size hatırlatıyor mu?
Hedef üzerinde çalışırken dikkat etmemiz gereken belli kurallar vardır
Bu kuralları sistemli şekilde uygulayabildiğimiz ölçüde hedefimiz elimize verilecektir
“Hiç kimse bir şeyi elde edebileceğine inanmadığı sürece onu elde etmeye
hazır
değildir
Ne kadar hazır olduğunuzu ne kadar
arzuladığınız
belirler
” Muhammed Bozdağ
4
Arzu Geliştirme
Başarmak üretmektir
Üretmiyorsanız başarılı olamazsınız
Her başarının içinde
var olmanın ayrı bir hikayesi yer alır
Tüm başarıların ortak bir özelliği
içlerinde güçlü arzu barındırmalarıdır
Başarı büyükse ona yol açan arzu da büyüktür
Ne kadar başarılıysanız o kadar arzulusunuz
Kainatı yaratan arzu en büyük arzuydu
Küçük arzuyla bir mektup
büyük arzuyla bir kitap yazarsınız
Bugününüz geçmişteki arzularınızın eseridir
geleceğinizi de bugünkü arzularınız belirleyecek
Kaderinizi başka hiçbir şey değil arzularınız yani dualarınız belirler
Yaptıklarınız
yapmadıklarınız; yapacaklarınız ve yapmayacaklarınız yani her şeyiniz
yani tüm kendiniz arzularınıza bağlı
Üreteceğiniz her şey ne istediğinize
nasıl ve ne kadar istediğinize veya istemediğinize bağlıdır
Herkeste var olan sıradan arzulardan söz etmiyorum
İstemekten
dilemekten
basitçe ümit etmekten söz etmiyorum
Üzgünüm: Sözünü ettiğim arzuyu ifade edecek başka bir kelime de bulamıyorum
Burada herkesin bildiği arzudan değil
çok az insanın bildiği arzudan söz ediyorum
Kainattaki tüm güç ilişkileri arzu kanuna dayanır
Arzu
manevi gücün doğduğu kaynaktır
Ne kadar çok arzuya sahip olursanız o kadar güçlü olursunuz
Yani arzu ne kadar şiddetli ise sonuç o kadar güçlüdür
Bir Batılı düşünür şöyle der: "Duygularınızın şiddetini bilseydim gelecekte atacağınız adımların büyüklüğünü söyleyebilirdim
" Arzu duygudur ve tüm duygular arzu duygusunda birleşirler
Arzu
yerine göre sevgi olur
yerine göre nefret olur
Tüm duygular arzulamakla arzulamamak arasındaki çizgi üzerinde dizilirler
Edison çok istemeseydi elektriği bulmak uğrunda yüzlerce defa bıkmadan deney yapabilir miydi? Kolomb çok istemeseydi aylar süren Amerika yolculuğuna dayanabilir miydi? Gemisinde defalarca isyanlar çıktı
Tayfalarının çoğu öldü
Yıldırıcı okyanus dalgalarıyla boğuştu
Çok arzulamasaydı o zorluklara dayanmaya devam edebilir miydi? O insanların arzuları çok güçlüydü
Ne kadar güçlü olacağınızı ne kadar şiddetli istediğiniz belirler
Zor sanılan başarı aslında ummadığımız derecede kolaydır
Başaranlarla başarmayanlar arasında harcadıkları çabalar açısından neredeyse hiç fark yoktur
Oysa onların dağlar ile taşlar kadar birbirlerinden farklı olduklarını sanırız
Bir cümleyi yazmakla
yazmamak arasındaki fark çok küçüktür
Bir sigarayı içmekle içmemek arasındaki fark çok küçüktür
Ama bu iki küçük eylemin sonuçları arasında korkunç farklar olduğunu görüyoruz
Cümleyi yazarsanız kitap yazarsınız
Sigarayı içerseniz ömrünüzü kısaltırsınız
Bu küçük fark bize büyük bir fırsat veriyor
Bu sayede biz de tüm başarılı insanlar gibi başarıyı yakalayabiliriz
Baş döndürücü bir başarıya imza atabilmek için baş döndürücü işler yapmak zorunda değiliz
Büyük iş yapmak çok iş yapmaktan ziyade
farklı
iş yapmaktır
Bizi şurası yanıltıyor: İş yapmanın iki boyutu vardır: Biri miktar
diğeri içerik
Hiçbir milyarder iş adamı fakir köylü dede kadar yorucu çalışmaz
Çok çalıştığı halde fakir
az çalıştığı halde zengin olan insanların sırrını
ne kadar yaptıklarında değil
ne yaptıklarında
arayın
Başarı çok çalışmayı gerektirir belki ama farklı çalışmayı gerektirir
Okyanusun yapısını bir damla suyun yapısından farklı görüyoruz
Oysa okyanus su damlalarının birikmesinin sonucudur
Bir damla suyu çok küçümsüyoruz
Oysa yumuşacık su ısrarla damladığında taşları deliyor; biriktiğinde gemileri yüzdürüyor; sel olduğunda şehirleri yerle bir ediyor
Mağaralardaki heyecan verici salkıt ve dikitler damlayan su zerreciklerinin birikiminin sonucudur
Tüm büyükler küçüklerin birleşmesiyle oluşmuştur
Bütün çabalarınızı arzu ile ateşlersiniz
Arzu damlaları biriktikçe arzu okyanusunu oluşturur
Sistem şöyle işler: Ne kadar arzularsanız o kadar enerjiyi
o kadar gücü
o kadar emeği amacınız uğrunda feda etmeye hazır olursunuz
Hatta en üst düzeyde
her şeyinizi en çok istediğiniz hedefe feda edersiniz
Hedefinizi öylesine arzularsınız ki ona adanırsınız
Anthony Robbins bunu yapmıştı
Fakirlikten kurtulmaya ve başarılı olmaya adanmıştı
Şiddetli istek
basit bir ümit
basit bir dilek değildir
O kadar büyür ki yerine hiçbir şey geçemez
Onu öylesine arzularsınız ki onu elde etmeye çalışırken açlık hissetmezsiniz
aklınıza eğlence gelmez
uykularınız kaçar
Rüyalarınızda onu görürsünüz
Endülüs Medeniyetinin ilk kahramanı Tarık Bin Ziyad
ordularıyla İspanya topraklarına ayak basmıştı
Karaya ayak bastıktan sonra okyanustaki tüm gemileri yaktı
Askerler tepelerden geriye baktıklarında yükselen dumanları gördüler
Ya mağlup olup öleceklerdi ya da galip geleceklerdi
Kendilerini geri götürecek gemileri yoktu artık; başka bir alternatifleri yoktu
Sonunda kazanan onlar oldular
Başarmak isteyen tüm gemilerini yakmalı ve girdiği yolu geriye dönüşü imkansız hale getirmelidir
O zaman alev alev yanan bir arzu doğar
Yakıcı arzularınız yoksa diğer gemileri yok edemezsiniz
Eğer bir arzunuzu rüyalarınızda görmeye başlamışsanız kaderiniz yazılmıştır
Rüyalarınız gerçek olacaktır
Bu gerçeği defalarca yaşadım; pek çok insanın hayat hikayesinde gördüm
Elias Howe dikiş makinesinin eksik parçasını rüyasında keşfetmişti
Orhan Gencebay'ın nasıl 1000 besteyi hayatına sığdırdığına inanamazsınız
Onu 1998 yılının Aralık ayında Kanal 7'de Ahmet Hakan'ın sunduğu "İskele-Sancak" programında dinledim
Gencebay iki parçasını
rüyasında
bestelediğini söyledi
O doğru söylüyordu; çünkü beste yapmak onun en büyük arzusu haline gelmişti
“Üzerinden koşarak geçtiğiniz vadide
güzel kokularını gizleyen çiçekler dikkatinizi ekmeyecektir
”
“Kanatlarınızı iyi bildiğiniz
belli bir yönde
çırpmıyorsanız
içine vücudunuzu terk ettiğiniz hayat rüzgarı sizi mutlu olacağınız bir vadiye taşıyamayacaktır
” Muhammed Bozdağ
5
Yöntem Belirlemek
Nasıl yapılabileceğini bilseydiniz okuduğunuz kitabı yazabilirdiniz
"Nasıl?" sorusuna cevap verseydiniz mevcut arzularınız sizi çoktan kendilerine kavuşturmuş olurdu
Yöntemini keşfetmediğiniz iş
alsa yapamayacağınız iştir
Yöntem belirlerken üç farklı alan üzerinde çalışacaksınız: Yeterli bilgi toplamak
hedefi kesinleştirmek ve hedefi planlamak
Yeterince bilginiz yoksa nasıl yapacağınızı bilmeyeceksiniz
Hedefiniz kesin değilse tam olarak onu yapamayacaksınız
Belirsiz hedefler arasında dolaşıp duracaksınız
Hedefinizi planlamamışsanız merdiveni adım adım çıkamazsınız
Gittiğiniz yolu kontrol edemezsiniz
Bir adımı ihmal etmek tüm adımların boşa çıkmasına neden olur
Binanızın direkleri ne kadar güçlü olursa olsun
temel zayıfsa binanız çökmeye mahkumdur
Şu sorulara cevap arayın: Niçin berber dükkanında çalışan çıraklar bir süre sonra kendi berber dükkanlarını açıyorlar? Niçin lokantacıların hemen hepsi daha önce başka bir lokantada çırak olarak çalışmışlardı? Niçin tüm ustalar yanlarında çalıştıkları ustaların mesleklerini seçtiler? Çünkü çıraklar nasıl yapacaklarını ustalardan görerek
onları izleyerek öğrendiler
Şimdi farklı fırsatlarımız var
Artık nasıl yapılacağını öğrenmenin çıraklıktan başka yolları vardır
Ben bu kitabı yazabilmek için bir yazarın yanında on yıl boyunca çıraklık yapmak zorunda kalmadım
Evimde elektrikli aletler bozulduğunda onları tamir etmeyi bana özel bir kurs öğretmedi
Hatta çok iyi kullandığıma inandığım bilgisayarı başkalarının sözlü anlatımından veya uygulamalarından öğrenmedim
Tam olarak gerçekleştirmek istediğiniz hedef üzerinde bilgi toplamayı alışkanlık haline getirmelisiniz
Hedefinizi ne kadar arzuluyorsanız
onunla ilgili bilgileri de o kadar zevkle öğreneceksiniz
Öğrenmeyi zevkli kılan öğrendiklerinizin arzularınızla ilişkili olmasıdır
İstemediğiniz konularda öğrenmeye çabalamak canınızı sıkacaktır
Size sevmediğiniz konuları yettiği kadar
ama hedefinizle ilgili konuları amansız bir çabayla öğrenmenizi öneriyorum
Bir kitapta neyi öğrenmek istiyorsanız onu öğreneceksiniz
Elinizdeki kitapta yazarın dikkatinizi çekmek için kelimeler üzerinde ne gibi oyunlar oynadığını araştırmamışsanız bunu öğrenmeyeceksiniz
Kesin hedefin gerçekleşme ihtimali bulanık hedefe göre en az yüz defa daha fazladır
Kesin olmayan hedef
uğrundaki binlerce saatlik emeği boşa çıkarır
Çoğumuzun başaramama nedeni hedefsizliğimiz değil
ama hedefimizin bulanıklığıdır
Kesinlik: Tam olarak neyi
tam olarak nasıl
tam olarak nerede
tam olarak ne zaman ve tam olarak ne kadar yapmak istiyorsunuz? İçlerinde bu sorulara cevap bulmadığınız hedefler uğrunda boşuna ömrünüzü tüketir misiniz?
Bir insan zengin olmak ister
Basitçe "zengin veya milyarder olmak istiyorum" der
Zihninizde rasgele dolaşan bir hedefin çocukça bir hayalden hiç farkı yoktur
İnsanın
nasıl yapılabileceğini
araştırmadığı
bir hedefi istemeye devam etmesi
onu hedeflemesi anlamına gelmez
“Başarısızlık yapamamak değil
yapamayacağını
sanmaktır
Bizi düşüncelerimiz sınırlamazsa hiçbir yaratık
sınırlayamaz
” Muhammed Bozdağ
6
Cesur Olmak
İnsanlar kendilerini uydurma korkuların esaretine terk ettiklerini kabul etmek istemiyorlar
Kendimize güvenimizi kendi ellerimizle kaybediyoruz
İnanılmaz derecede utangaç kişilikler geliştiriyoruz
Yapılan bir araştırma Amerikan toplumunun %40'ının açık veya gizli utangaç olduğunu ortaya koymuştur
Biz ne yazık ki
onlardan çok daha utangaç yaşıyoruz
Eğer cesaretli olduğunuzu düşünüyorsanız şu sorulara cevap vermeye çalışın: Hemen şimdi elinize telefonu alıp cumhurbaşkanına telefon edebilir misiniz? Ona "Sayın cumhurbaşkanı
millete daha fazla saygı istiyoruz
" diyebilir misiniz? Diyebilirseniz bunu hemen deneyin
Kendisinin ev telefonu
1989 yılına kadar benim ajandamda vardı
Ama bir defa cesaret ederek ona telefon edemedim
Kalabalık bir gurupla 1987 yılında onu evinde ziyaret ettik
Sohbet sırasında telefonu çaldı
ahizeyi kaldırdı
birkaç defa "Gözlerinden öperim" dedi
ahizeyi kapattı ve bize şöyle dedi: "Bir vatandaş
duymak için aramış
" Sıradan bir vatandaşın gösterdiği cesareti anlayabiliyor musunuz?
Amerikanın New York
Washington
Bostan gibi şehirlerinde dolaştım
Sokaklarda en çok duyduğum iki söz hala kulaklarımda çınlıyor: "Özür dilerim-excuse me" ve "merhaba-hi
" Otobüste birisi yanınıza oturmak durumunda kaldığında önce mutlaka "merhaba" diyor
Durakta bekliyorsanız
yanınıza gelen "merhaba" diyor
Asansörde iseniz
çıktığınız bir başka katta asansöre binen herhangi birisi size "merhaba" diyor
Yolda yürürken bir şekilde göz göze geldiğiniz herkes size sıcak bir tebessümle "hi" diyor
İnsanların kendilerine bu denli güvenmelerinin beni çok etkilediğini söylemeliyim
Bu cesarete ihtiyacımız var
İzmir'in Ödemiş ilçesinde yaşayan son derece saygın bir eski milletvekili tanırım: Mehmet Özkan
Her gün akşama kadar yüzlerce insanın kişisel sorununu çözmeye çalışırdı
Bir gün bana bir mektup gösterdi
Anadolu'nun bir köyünden ilkokul eğitimi almış köylü bir vatandaş yazmıştı mektubu ve ona milletin derdini dile getirdiği için teşekkür ediyor
daha fazla hizmet için teşvik ediyordu
"İşte bana gelen en büyük mektup bu oldu
" Dedi
Söylenmeye sıra geldiğinde en iyisini biz biliyoruz: Ama niçin bu köylü amcanın cesaretiyle söylemiyoruz? Söylenmek korkuyu
söylemek cesareti arttırır
19 uncu Yasama Döneminde T
B
M
M
Adalet komisyonu başkanına Avusturyalı bir diş hekiminden İngilizce bir mektup gelmişti
Mektupta başkandan -özür dilerim- "Türkiye'deki homoseksüellerin haklarını düzenleyen bir kanunu ne zaman çıkarmayı düşündükleri soruluyordu
Bu konuda daha sonra Meclis Araştırma Servisinde yapılan incelemenin nedeni belki de bu mektuptu
Cesaretiniz varsa izlerinizi uzaklara taşırsınız
Var olmamız cesaretimize bağlı
Cesaretiniz varsa herkes sizin var olduğunuzu bilir
Sizi insanların dünyasına sadece cesaretiniz taşır
Cesaretiniz yoksa kendi iç dünyanıza hapis olmaya mahkumsunuz
Katıldığınız bir toplantıda aklınızda kimlerin kalacağına dikkat edin: Kürsüde konuşanlar
Sonra da kalabalık arasında ayağa kalkıp yüksek sesle soru soranlar
Üzerinden koşarak geçtiğiniz vadide
kokularını gizleyen çiçekler dikkatinizi çekmeyecektir
Korku içinizdeki güzellikleri karadelikler gibi yutar
yok eder
Cesaret gösterebilenler risk üstlenmeye hazır olanlardır
Şurası kesin: Risk ve sorumluluk üstlenmeyen hiç kimse başarılı olamamıştır
Alışkın olduğunuz hayat size risksiz gelebilir
Aslında rahatlık içerisinde daha büyük riskler vardır
Çoğu insan sineğin ısırmasından kaçarken akreplere yem olur
Bizde "yağmurdan kaçarken doluya tutulmak" sözüyle kast edilen budur
Değişmekten korkuyorsanız riskten kaçıyorsunuz
Değişmezseniz gelişmezsiniz
Yanlış yapma riskini göze alamazsanız doğru yapma cesaretini gösteremezsiniz
Kabul edelim: Gerektiği gibi bir cesarete sahip değiliz
Kolaylıkla kendimizi kürsüye taşıyamıyoruz
İnanmıyorsanız kendinizi test edin: Bir televizyonda veya radyoda canlı yayına telefonla katılmayı deneyin
Şiddetli heyecan duyduğunuzu göreceksiniz
Çoğu insan yaşayacağı sinir gerginliği nedeniyle telefon edemez
Cumhurbaşkanına telefon etmeyi deneyin
Katıldığınız bir seminerde ayağa kalkıp soru sormayı deneyin
Kalabalık bir insan topluluğu karşısına geçip mesaj vermeye kalkışın
İçinizdeki kalıpların sizi nasıl engellediğini göreceksiniz
Cesaretli insanlara her zaman hayran kaldım
Cesurların cesaretine ben sahip olsaydım
cesaretin önemini hayatımda çok daha erken kavrasaydım
elinizdeki bu kitabı yıllar önce okuyacaktınız
“Boynunuzu vurmak için kılıç kaldırılmasından
yarım saat sonra
kendinizi savunmak ne ise
şimdi yapılması gereken işi yarım saat
ertelemek
odur
” Muhammed Bozdağ
7
Hemen Yapmak
Bir işi
karşınıza çıktığı anda yapmaya
başlamak
onun %90’ını yapmış olmaktır
Çünkü hemen yapmaya başlamadığınız iş uzun süre ertelendiğinde en az on kat büyümüş olacaktır
Hemen yapan
bulunduğu an içinde yapılabilecek olan bir iş arar
Bu sayede güçlü birer gözlemci olur
Ankara'da bir ay boyunca Hızlı ve Etkin Okuma seminerlerine katılan öğrenci arkadaşlara
bulundukları salonun duvarlarında kaç tane tablo asılı olduğunu sordum
Altı tane tablodan kimi üçünü
kimi dördünü fark edebilmişti
Bir ay boyunca oturduğumuz salonun duvarlarındaki resimleri fark edememek ne demektir? Kaderimiz harika fırsatları her gün çevremizde uçuşturuyor
Onlardan hiç olmazsa birini keşfedebilmek dikkatli olmamız sayesinde mümkün
Dikkatli olan insan yapacak hiçbir işi kalmadığında
Barış Manço gibi duvarlarındaki tabloların tozlarını alır
resimlerin yerlerini değiştirir
Zihnimiz kuşların bedenleri gibi hareketli olmalıdır
Bir Batılı ne güzel söylemiş “Değişmek istiyorsan niçin hemen şimdi başlamıyorsun?” Sevgili bir dostuma geleceğiyle ilgili projelerini sordum
Büyük düşünceleri
planları vardı; yazmayı düşündüğü kitabın harika bir konusu vardı
Ne zaman başlayacağını sordum
dört yıl sonra
yani mastır çalışmasını bitirdikten sonra başlayacağını söyledi
“Niçin hemen şimdi başlamıyorsun?” dedim
Hiç bir haklı gerekçesi yoktu
Rahat olmayı mı bekliyordu? Mastır bittikten sonra doktora çıkacaktı karşısına
Doktora bittikten sonra kaderi yeni bir iş çıkaracaktı
“Kitabını niçin hemen şimdi yazmaya başlamıyorsun?” Üniversiteyi bitirirsen askerlikle
o bitince iş arayışıyla
ardından evlilikle
ardından çocuklarla meşgul olacaksın
Hemen yapmayanın müsait bir zaman bulması imkansızdır
İniş çıkışlarla dolu bir hayatta yaşadığımızı biliyoruz
Boğuştuğumuz sorunların biteceği bir günü bekleyerek ömrümüzü tüketirsek hiçbir sorunu çözemeyiz
Çok ilginç: Acılarımızdan kurtulacağımız günü bekliyoruz
ama beklemekle hiçbir şeyin değişmeyeceğini de biliyoruz
Canınıza kast eden bir tehlike geldiğinde sinir sisteminiz hemen harekete geçer ve anında vücudunuzu savunur
Eliniz yanlışlıkta ateşe temas etse
ayağınıza diken batsa otonom sinir sisteminiz hemen tedbirini alacaktır
Vücudunuz üşüdüğünde hemen titremeye ve ısı üreterek sisteminizi korumaya çalışır
Aşırı sıcakta dışarıya verdiği ter sıvısıyla ısıyı dışarıya vermeye çalışır
Tabiattaki tüm sistemler bir görevi tam yapılması gerektiği anda yaparken biz niçin erteliyoruz?
Geciken iş maddi kayıplara uğramanıza neden olur
Şu örneğe bakın: Evimin su faturasını ödemeyi geciktirdim
Son ödeme gününe gelmiştim ki önemli bir başka işim çıktı
ödeyemedim
Bazen da son gün geldiğini unutursunuz
Nasıl olsa cezalı konuma girmiştim
Ne zaman olsa öderim dedim
Aylar geçti
borcumu unuttum
Bir akşam evime geldiğimde su sayacım sökülmüştü
Yeniden bağlanması için Ulus semtindeki ASKİ Genel Müdürlüğüne gidip borcumu ödemem gerekiyordu
Borcun kendisini
onun beş katına ulaşan ceza faizini ve bu arada açma-kapama parasını ödemek zorunda kaldım
On liralık borç 50 liraya çıkmıştı
Eğer ertelemeseydim yaptığım büyük masraflardan kurtulacaktım
Uğradığım zarar bir yana
susuz kalmıştım
Ertelenenin yükü artmıyor mu?
Mutfağımdaki musluklar bozulmuştu
Sadece iki tane conta alıp yeniden takmam gerekiyordu
En fazla yarım saatimi alacak bu işi geciktirdim
Bir yıl içinde bu ihmalim yüzünden yaptığım hesaplamaya göre 20 ton suyu gereksiz yere kaybettim
Bu hikayeler sizin başınızdan da geçmedi mi?
İşlerini
gündemlerine girer girmez yapanlar ömürlerini kazanırlar
Ertelenen iş daha uzun zaman işgal eder
Yarım saatte bitirebileceğiniz işi ertelediğinizde ona yarım gününüzü vermeye mahkum olursunuz
Ödenmeyen borcun faizle büyümesi gibi
yapılmayan iş de büyür
altında ezilirsiniz
Zamanında yapıldığında ise kazanılan kocaman bir ömürdür
“Zihinlerini ölmüş geçmişte ve doğmamış gelecekte yaşatanlar
şimdiki zamanda
yaşamaya mahkum olan bedenlerini öldürürler
Beden giderse beyni de beraberinde götürür
” Muhammed Bozdağ
8
Şimdiki Zamanda Yaşamak
Şu anda ne yapıyorsunuz: Şu anda boğuştuğunuz sorun nedir? Şu anda hangi fikrin temellerini atıyorsunuz? Şu anda zihninizde ayrıntısını belirlemeye çalıştığınız projeniz nedir? Önemli olan bu sorulara verebilecek cevaplar bulmanızdır
Geçmişte ve gelecekte yaşamayı sürdürmek hayatı çöpe atmaktan farksızdır
Tabiatın tüm varlığı şu anda içinde bulunduğu durumdur: Geçmiş yok olmuştur
Yüz yıl önceki ormanlar şimdi yoktur artık
Yüz yıl sonra sokakların nasıl bir şekil alacağını da bilmiyoruz
Varlık geçmişten geleceğe uzanan uzun bir yol üzerinde seyreder
Bu yol üzerinde canlı ve cansız varlıklar gözükür
arz-ı endam ederler; sonra kaybolurlar
Her varlığa bu uzun yolda biçilen bir hayat süresi vardır
Dünya dört milyon yıldan fazla bir süredir var
Bu akış içerisinde bir çekirge varlığa koşar; bir mevsim boyunca en iyi nağmelerini sunar tabiata
sonra göçüp gider
Yakamozlar gibidir hayat
Zamanı hızlandırsaydık
gelenlerin gidişinin su üzerinde parlayan ışık yansımaları kadar hızlı olduğunu anlardık
Varlığa çıkış o andır
Damlada parlayan ışık gibi
kainatta bir an görünüp kaybolacağınızı hayal edin
Ne yapardınız? O saniyecik içerisinde tüm kâinatı tanımak
her şeyi tam o anda yaşamak istemez miydiniz?
Aslında ne kadar yaşarsa yaşasın
her şey böylesine bir çırpıda çıkar hayata ve sonra kaybolur
İnsanın yaratılışını düşünün: Bir hücre yaratılır
Bir saniye geçer
yok olur
bölünür; yerine iki tane hücre yaratılır
Yok olan bir hücre var olan iki hücrenin çekirdeği olmuştur
Bazı bakteriler de bir saniye yaşayıp
yerlerine yenilerini bırakarak ayrılırlar bu hayattan
Tüm varlık aynı süreci yaşar
Bitki ölür
yeni mevsimde yavrularına kaynaklık yapacak tohumlarını bırakır
Bir örümcek ölür
bedeni onun yerine gönderilen yüzlerce yavrusuna besin olur
İnsan ayrılır yeryüzünden
bedeni bir çiçeğin vücudunda dirilir
Ruh büyük diriliş gününde
yeni bedeninin çekirdeği olmak için ebedi alemin açılacağı dört mevsimi bekler
Hepimizin hayatı bir diğer hayatla karşılaştırıldığında bir parıldayış kadar kısadır
Bazen bulutların hareketleri filme alınır
Film hızlı gösterildiğinde
bulutların uçuştuğunu görürsünüz
Bazen çiçeğin açılışı filme alınır
Film hızlandırıldığında yaprağının süratle açıldığını
rengini
kokusunu ve güzelliğini aleme gösterdikten hemen sonra kaybolduğunu görürsünüz
Her şey şimdiyi yaşar
Eğer dünyanın hayatını baştan sona izleyebilseydik
insanların ışık hızında dünyaya geldiklerini
aynı hızda mezara koştuklarını görecektik
Bulutlar aniden ufku kaplar
aniden Güneş çıkar perde altından
Karanlık bir kordon altında kalırız Güneş gizlenince; sonra gecikmeden ufkumuz aydınlanır
Hayat böyledir
Ama biz başı ve sonu olmayan bir hayatta yaşadığımızı sanıyoruz: Sanki sonsuz geçmişten
sonsuz geleceğe uzanan bir çizgide sonsuza dek var olacağız
Bu büyük bir yanılgıdır
Dünyanın faniliğini bize unutturan nedir o zaman? Ruhumuz
İnsan ruhu sonsuz şimdi için yaratılmıştır
Zaman dediğimiz şey madde için geçerlidir
Maddenin üst üste
art arda yaratılması
film karelerinin ardışık sırada gösterilmesi gibi bir şeydir
Film seyrederken zamanı yaşarsınız
Hayat da bir film gibi birbirini takip eden üç boyutlu karelerden oluşur
Maddeye zaman boyutu kazandıran Yaratıcının ona kazandırdığı harekettir
Hareket ve değişim olmasaydı zaman olmazdı
Ruhun değişmez olduğunu biliyorsunuz
Ruhunuz nasıl yaratılmışsa sonuna kadar öyle olacaktır
Çünkü ruh farklı cisimlerin bir araya getirilmesinin ürünü değildir
Vücudumuz 700 trilyon hücreden yaratılmıştır
Dolaysıyla hücreler değişir
gidip gelirler
Ama ruh değişmez
O tek bir varlıktır
ne şekil
ne boyut ne de kapsam değiştirir
Bu yüzden ruhun zamanı yoktur
O hep sonsuz şimdide yaşar; çünkü o sonsuz şimdinin yaşanacağı ahiret için yaratıldı
Sonsuz hayat için
ölümsüzlük için yaratıldı
Ruhun bu özelliğini kötüye kullandığımızda kaybeden biz oluyoruz
Ruh mekanı ve zamanı aşabilir
Bu sayede bir kafesten kurtuluruz
Ruh sayesinde hayalen Güneşe
gezegenlere gideriz
Onun sayesinde eski mekanlarımızda dolaşır; doğduğumuz sokağı
ziyaret ettiğimiz illeri görürüz
Ruh sayesinde
sevdiğimiz insanlar anında kalbimizdeki yerlerini alırlar
Ruh bizi zamanın ve mekanın dışına taşır
Yıllar öncesindeki ölü geçmişe gider
ahirete göçmüş dostlarımızı hatırlarız
Geleceğe gider
yıllar sonra yaşayacaklarımızı tahmin edebiliriz
Bedenimiz hapishane gibi bir dünyadadır
Şu anda oturduğunuz yer
içinde hapis olduğunuz yerdir
Eğer ruhunuz bağımsız olsaydı- cennette olacağı gibi- istediğiniz ovalarda uçabilirdiniz
Duvarlar engel olamazdı size
Kar
yağmur engel olamazdı
Ancak ruhumuzun bu yüksek özelliğini genellikle kötüye kullanıyoruz
Ölümsüzlük ruha ait olduğu halde onun bedene de ait olduğunu sanmak bedeni yokluğa mahkum eder
Çünkü anı yaşamayan beden anı öldüren bedendir
Şu an bedeninizin var olduğu tek andır
Şu anda bir şey yapmıyorsanız bedensel varlığınızı çöpe atıyorsunuz
Şu anda bedeniniz ne yapıyor? Önemli olan
şu anda bedeninizin yaptığına ruhunuzun veya zihninizin destek olmasıdır
Yaptığınızın bir amaca hizmet etmesidir
Hareketi duran madde yok olduğu gibi
çalışmayan beden de yokluğa mahkum olur
Benzer cinslerin sonu benzer olacaktır
“Bahane bulanlar
uyuşturucu kullananlar gibi dertlerini
unutmaya
değil; başlarını toprağa gizleyen devekuşları gibi kendilerini
kandırmaya
çalışıyorlar
” Muhammed Bozdağ
9
Bahanelerden Kurtulmak
Başarılı insan her türlü engele rağmen çalışmaya devam edendir
İlerlemenin durdurulduğu yer
engellerin bahaneye dönüştüğü yerdir
Bir insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülük karşılaştığı zorluklara teslim olmasıdır
Dünya kar ve tipi ile karşılaşmak zorunda kalmadığı bir kış yaşamamıştır
Hayat engellerle doludur ve kim olursa olsun
tüm insanlar bir gün mutlaka o engellerle yüzleşeceklerdir
Zengin veya fakir
meşhur veya unutulmuş bir insan olsun herkes
hayat yolunda aynı geçit vermez dağlarla yüzleşecektir
Bazıları hayatın dağlarıyla erken yaşlarda yüzleşirler
Onlar erken yaşlarında yukarılara baktıklarında zengin ailelerin çocuklarının kendilerini geçtiklerini düşünür
kaderlerinin kendilerine adaletsiz davrandığını sanırlar
Ama yıllar geçer; çıktıkları zirveden aşağıya bakarlar
Bir zamanlar çok yukarıda gördükleri insanların küçük tepeleri bile aşamayışlarına hayret ederler
Başarının gerektirdiği ücreti ödemekten korktuğumuzda harika bahaneler buluruz: "Ben yapamadım
çünkü çok haklı nedenlerim vardı
Eğer bana fırsat verilseydi neler yapacaktım
Ne büyük işleri başaracaktım
" Deriz
Size fırsat verilmedi mi? Karıncanın başardığını bile başaramayan insanlar vardır
Hiçbir karıncaya bizden fazla fırsat verilmemiştir
Kaderi yanlış anlıyoruz çoğu zaman
Kim yapmak isterse yapar
Bir kere hayata atıldıktan sonra
kendilerinin koydukları dışında insanların hiçbir aşılmaz engelleri yoktur
Bizi sadece biz durduruyoruz
Çevremizdeki insanların nasıl kendilerini engellediklerine bakın
Kendilerine engel olmakla kalmıyorlar
başkalarına da engel oluyorlar
Bir insana
hayırlı bir işe kalkıştığında "yapamazsın" demek
ona yapılabilecek en kötü telkindir
Düşmanın yapmadığı bu telkini bizim için hayırlı olacağını sanarak çoğu zaman çocukluğumuzda ailelerimiz bize karşı yapmıştır
Eğer başarılı olmak istiyorsanız tüm başarılı insanların ortak özelliklerini kazanmalısınız
İşte en önemli özellik: Başarılı insanlar her zamanda
her ortamda
her şartta çalışabilmeyi başaran insanlardır
Sıradan insanlar
sadece moralleri yerinde olduğunda
canları istediğinde çalışabilirler
Hasta iken çalışabilir misiniz? Herkesin sizi eleştirdiği
size hakaret yağdırdığı bir ortamda doğrularınızı savunmaya devam edebilir misiniz?
Hayat bir yolculuktur
Adım adım
saniye saniye yaşıyoruz bu yolculuğu
Bu yolculuğun
gözlerimizin kapatılmadığı bir gecesi
üzerimize Güneşin doğdurulmadığı bir sabahı yoktur
Hayat yolculuğu
dünya yolculuğuna benzer
Uzun sürecekse güzergahında çukuru
dağı
vadisi
denizi olmayan bir yolculuk yoktur
Uzun yollara düştüğünüzde
Güneş her zaman semanızda bulunmaz
Nice ıssız gecelerin altından geçmek zorunda kalırsınız
Karla
tipiyle
yağmurla
çamurla
depremle
fırtınayla boğuşmaya mecbur olursunuz
Yer yüzünde acı çekmeden yaşamış bir insan gösterilemez
Teknik şehirlerimizi geliştiriyor
ama başarı dünyası hala aynı fırtınalar dünyasıdır
Başarılı insan kış uykusuna yatamaz
Yürürken o da bir vefasızlık bataklığına rastlar
Çamurlara bulanır
ama yürür
Karşısına kocaman bir ihanet nehri çıkar
Islanmak pahasına nehre dalar
Bir hendek çıkar karşısına trafik kazası gibi; korkmaz
vazgeçip geri dönmez
üzerinden atlar
Nisan yağmurlarında ıslanır; buzlu Aralık gecelerinde üşür
Sırtında paltosu olmasa da
aşınan ayakkabılarından giren çamur suları kemiklerini titretse de
yürür
Bir karıncanın nasıl çalıştığını seyrettiniz mi? Kendisinden beş kat büyük
ölü bir sineği taşımaya karar veren karıncayı
Hedefi ormanları böceklerden temizlemektir karıncanın
On defa
yüz defa
bin defa dener
İnanılmazı başarır karınca
Yarım saat sonra kocaman sineği metrelerce öteye taşıdığını görürsünüz
Karınca
cüssesine göre oranlansa göre Naim Süleymanoğlu’ndan daha güçlü çıkacaktır
Bahanesi yoktur onun
Hiçbir özürü yoktur
Ya başaracaktır ya da başarı yolunda ölecektir
Sonunda bir karınca ailesi yaz boyu çalışır
bir mevsimde 5 milyondan fazla ölü böceği yer altına indirir ve böylece bize tertemiz ormanlar bırakırlar
Eğer karıncalar insanlar gibi bahaneler bulsalardı
ormanlar mezbelelere dönerdi
Ayaklarınızın altında
yemyeşil otların kalbi okşayan kokusunu değil
böcek leşlerinin ürküntüsünü yaşardınız
Bir fırtına kopar
Yuvaları darmadağın olur karıncaların
Onların pek çoğu su akıntılarına kapılıp sürüklenirler
Ama sürüklenirken bile mücadeleye devam ederler
Bir ot bulsalar ona tutunurlar
Bir taşa rasgelseler ona sarılırlar
Yağmur biter
yarım saat sonra o küçücük varlıkların inanılmaz bir hızla eski yuvalarına bu defa başka bir toprak yüzeyinden kapı açtıklarını görürsünüz
Kaderin karıncaların karşısına çıkardığı zorluklar bizim karşımıza çıkardığı zorluklardan küçük değildir
Her yağmurda evleri başlarına yıkılan karıncalar vazgeçmezken biz hangi deprem yüzünden vazgeçeceğiz? Yükselmek istiyorsak
bunu başarmak bizim elimizde
Alçaklara inmeyi de biz başarırız
Hem de ne maharetle
korku içinde sizden kaçacaktır
Kendisinden kaçtığınız cesaret
cesaretle özerinize korku salacaktır
Hendeklerin üzerinden atlayamayan develer dağları zapt eden komutanların bineği olarak ün salmamıştır
Yüksekten korkan uçamaz
kılıçtan korkan galip gelemez
Ölmekten korkan yaşayamaz
Hastalığa göğüs geremeyen sağlığın huzurunu yaşayamaz
Şimdi dağlarda yuva yapan kartallar bir zamanlar oraya "uçma" zahmetine katlanmışlardı
Dağlara çıkmak için en azından taşların üzerinde yürümeye mahkumuz
Başarılı olmak için
yoğun çalışmaktan ziyade az da olsa sürekli çalışmaya ihtiyacımız var
İlerlemek yavaş da olsa sürekli yürümekle mümkündür
Dinlenme dışında ara vermek durmaktır
Bu yüzden Allah indinde
az da olsa devamlı ibadet makbuldür
Herkes gibi yetenekli olabileceğimize inanacağız
Hiçbir engel tanımayacağız
Bizi durdurmak isteyen her şeyle amansız şekilde mücadele edeceğiz
Sığınacağımız hiç bir bahane olamaz
Mazeret hiçbir başarısızlığı gizleyemez
Başkalarını kandırmak zorunda değiliz
Kendimizi kandırmak ise bize hiçbir şey kazandırmaz
“Bir adım daha atamamak
atılan binlerce adımı yok eder
Saati son çark çalıştırır
Bitirmemek yapmamaktan farksızdır
” Muhammed Bozdağ
10
Eseri Tamamlamak
Pek çok insan hayatında devrim yapacak bir sıçrayışın tam ucuna gelir
Birazcık daha dayansa kendisini zirvede bulacaktır
Ama tırmanmayı bırakır
Bir adım daha atamamak
atılan binlerce adımın yok olmasına neden olur
Başarının olmazsa olmaz kuralı "yapmak"tır
Yapmayı anlamlı kılan bir kural vardır: Bitirmek
Bitmeyen iş yapılmamış iş gibidir
Hepimiz yüzlerce defa teşebbüste bulunduk
Aramızda binlerce insan başarının tam ucundadır
Sadece birazcık daha ısrar etmeye ihtiyacımız var
Size heyecan duyduğum bir kanundan bahsediyorum
Bu kanun sayesinde yüzlerce işinizi esere dönüştürebilirsiniz
Başladığınız işi bitirme alışkanlığının hayatınızı nasıl değiştirebileceğini biliyor musunuz? Hayatınızda küçük bir değişiklik yapacaksınız
Bu küçük değişiklik büyük değişiklikler üretecek
Zaten çalışmıyor musunuz? Zaten hayatın yükü omuzlarınızı ezmiyor mu? Zaten büyük çabalar içinde değil misiniz? Bir tek fark yapacaksanız hayatınızda
Bu fark tüm hayatınızı farklılaştıracak
Bu fark sayesinde sandığınızdan daha güçlü olduğunuzu göreceksiniz
Devleşmiş insanlar gibi dahileşebileceğinizi anlayacaksınız: Bitirmek
Başladığınız bir işi bitirinceye kadar devam etmek; başarı budur
Başarısızlıkların pek çok nedeni vardır
Ama en önemli nedenini şimdi öğreniyorsunuz
Bu öyle bir neden ki
diğer tüm kurallara uysanız bile bu kurala uymazsanız kesinlikle yolda kalırsınız
Burada sözünü ettiğimiz neden sizinle savaşacak olan en son düşmandır
Arzularsınız
Hedeflerinizi planlarsınız
Duygularınızı şiddetlendirirsiniz
Çalışmaya başlarsınız
Coşku ve heyecanınızı korursunuz
Ama bitiremediğinizde yenik düşersiniz
tüm çabalarınızın bir anda sonuçsuz kaldığını görürsünüz
Bitirememek yüzünden diktiğiniz gökdelen devrilir
Diplomalarınız ateşe verilir
Eserleriniz kül olur
Yeniden başa dönmek zorunda kalırsınız
Milyonlarca insanın yaptığı şudur: Bir eser inşa ederler
Eser ortaya çıkar
Harika bir çevre oluşur
Sonra da bir bomba koyarlar yaptıkları işin temeline
her şey yıkılır
“Olmadı” der adam
“Yapamıyorum” der
Yeniden
sıfırdan başlar
Her defasında başka bir işe sıfırdan başlarsanız zirveye ne zaman çıkacaksınız?
"Temel" fıkralarına güler misiniz? Temel ile Cemal yüzerek Amerika'ya gitmeye
böylece bir dünya rekoru kırmaya sözleşirler
Trabzon'dan yola çıkarlar
İstanbul
Çanakkale boğazlarını geçerler
Ege’yi
Akdeniz’i
Cebeli Tarık boğazını aşıp okyanusun azgın sularına dalarlar
New York’un dev gökdelenleri
Amerikalıların meşhur Hürriyet Anıtı belirir
Temel Cemal’e seslenir: “Cemal
ben yoruldum uşağum
Geri döneyrum
” Gerçekten de geri döner
Bu fıkraya güler geçeriz
Oysa çoğu zaman yaptıklarımız Temel’in yaptığından farksızdır
Bitmeyen iş yapılmamış iş gibidir
Çünkü bitmediğinde amacına hizmet edemez
Bitirmediğiniz hikaye yayınlanmaz
Tamamlamadığınız kitabı kimse okuyamaz
Lastiklerini çıkardığınız veya direksiyonunu takmadığınız bir arabayı kullanamazsınız
Yaratılışı analiz ettiniz mi? Eksik olan ne görebiliyorsunuz? İnsan vücudunun hangi parçası eksik? Tamamlanan eserle tamamlanmayan eser arasında küçük bir fark vardır
Bu küçük farkın ürettiği sonuç
olmakla olmamak arasındaki fark kadar büyüktür
İnsanın boğazından küçük bir damarın kesilmesini küçümseyebilir misiniz? Tüm vücuduna göre küçük olan o parça ortadan kalktığında tüm vücut ölür
Benzin borusunu kestiğiniz arabayı yürütemezsiniz
Ne kadar iyi yapılırsa yapılsın
tamamlanmayan iş can damarı kesilmiş vücut gibidir
En son çarkı takılmamış olan saat
yok olan saatten farksızdır
Üniversite diploması uğrunda yıllarınızı verirsiniz
Son yıl içinde tek bir dersi terk ederseniz sınıfta kalacaksınız
O dersi bitirmediğiniz sürece diplomanızı alamayacaksınız
Görüyorsunuz: Tam olarak bitmeyenle hiç yapılmamış olan arasında fark yoktur
Tam olarak bitmeyen iş hiç bitmeyecekse
hiç yapılmayandan daha kötüdür
Çünkü zamanınızı
emeğinizi
sağlığınızı alıp götürür
Amerikalılar araştırmışlar: Dünya ticaretinin % 80’ini
üç defadan fazla teşebbüs edenler ellerinde bulunduruyorlar
Biz aynı yolda yürümeye kaç defa teşebbüs ediyoruz? Yola çıkıyorsunuz
bir darbe kuşatıyor sizi ruhunuzdan
yıkılıyorsunuz
Vazgeçiyorsunuz
Eserinizi yetim bırakıyorsunuz
Olan bu değil mi? Doğduktan sonra çocuğunu sokağa atan anne canavar değil midir? Eserlerimize çoğu zaman yaptığımız budur
Muhammed Bozdağ'ın Düşün ve Başar adlı kitabının ana alıntıdır
Bu kitabı okumanızı tavsiye ederiz
İnanın çok şey kazandıracak
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul