| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			
				 
				Schrödinger?İn Kedisi
			 
			 
			
		
		
		
		
                
 Schrödinger?in Kedisi 
Schrödinger?in Kedisi: 
 
Bu, düşünsel bir deneydir  Özel bir kutuya giren bir kedinin düştüğü kötü durumu irdeler  Kutuda (diyelim ki) çıkan bir foton yarıgeçirgen bir aynaya çarpar ve fotonun dalga fonksiyonunun aynayı geçen kısmı bir detektöre gelir  Dedektöre foton geldiği anda, otomatik olarak bir silah ateşlenerek kediyi öldürür  Eğer foton gelmezse, kedi yaşar ve keyfi iyidir  (Stephen?in, kedilere düşünsel deneylerde bile eziyet edilmesine karşı olduğunu biliyorum) Sistemin dalga fonksiyonu, bu iki olasılığın bir süperpozisyonudur    Fakat algılarımız bize niçin, sadece ?kedi ölü? ve ?kedi diri? gibi makroskopik alternatifleri değil de bu gibi durumların makroskopik süperpozisyonlarını algılamaya izin vermiyor? 
Burada bilinçlilik veya uyumdan çıkma gibi konulara daha fazla girmek istemiyorum  Düşünceme göre, ölçme probleminin cevabı başka yerde yatmaktadır  GR?nin işin içine girmeye başladığı yerde, alternatif uzayzaman geometrilerinin süperpozisyonlarının yanlış sonuç vermeye başladığını söylelemek istiyorum Belki, iki farklı geometrinin süprepozisyonu kararsızdır ve iki alternatiften birine bozulmaktadır  Örneğin geometriler diri veya ölü bir kedinin uzayzamanı olabilir  İki alternatiften birine bozulmaya, objektif redüksiyon (OR) diyorum  Bu ismi (OR?yi yani veyayı) hoş bir kısltmaya imkan verdiği için seviyorum  Planck uzunluğunun (10-33 cm) bununla ilgisi ne? Doğanın iki geometrinin birbirinden önemli ölçüde ne zaman farklı olduğu konusundaki kriteri, Planck skalasına bağlıdır ve bu, farklı alternatiflere redüksiyonun zaman skalasını belirtir  
Kediye bir gün izin verebiliriz ve yeniden yarıgeçirgen aynaya dönebiliriz  Yalnız bu sefer, büyük bir kütle parçasının bir yerden diğer bir yere hareketini tetikleyecek bir foton detektöre isabet etmiş olsun  
Eğer kütleyi, bir foton onu aşağı yuvarlayabilecek şekilde bir uçurum kenarına dikkatle yerleştirmişssek, dektektör durumunun redüksiyonu problemi hakkında endişe etmekten kurtulabiliriz! İki alternatifin süprepozisyonunun kararsız olması için ne kadar kütle yer değiştirmelidir? Bunun yanıtını, burada gerçekten teklif erdeceğim gibi, gravite verebilir Teklif edilen bu şemaya göre, bozulma zamanını hesaplamak için, kütlenin birini, bulunduğu denge konumundan çıkarıp, diğerinin gravitasyonel alanında, ikisinin konumları ele alınan kütle süperpozisyonunun verene kadar, çekmeye gereken E enerjisini ele alalım Bu süprpozisyonun durum vektörünün çökmesi için gereken zaman skalası nükleon başına yaklaşık 100 milyonyıldır  yani deneylerde bu karasızlığı görekmeyiz  lakin büyüklüğü santimetrenin yüz binde biri olan su zerresi için çökme yaklaşık 2 saat alır  Zerre büyüklüğü santimetrenin on binde biri ise çökme 0 1 saniye sürer ? 
Penros bir soru üzerine şu yanıtı veriyor: 
?Gravitasyonal alan gerçekten özel! Bir bakıma, konunun tarihinde bir istihza var: Fiziği, Newton, gravitasyonal kuramıyla başlattı ve diğer bütün fiziksel etkileşmeler için bu kuram özgün paradigma oldu  Fakat, şimdi gravitenin diğer bütün etkileşmelerden gerçekten, açıkça farklı olduğu anlaşılıyor  Karadelikler ve enformasyon kaybı üzerindeki derin etkileriyle, nedenselliği etkileyen sadece gravitedir ? 
(R  Penrose, Uzay ve Zamanın Doğası s:75-88) 
 
EİNSTEİN NEYİ KABULLENEMEDİ? 
 
İnsan aklındaki yüksek bir sıçramayı temsil eden, uzay ve zaman kavramlarımıza yepyeni bir biçim ve öz kazandıran büyük bilgin, kuantum kuramını ve belirsizlik ilkesini, bilimin geçici bir aşaması olarak yorumladı  O da bir yerde zaman zaman birçoğumuzu tutsak eden sağduyunun esiri oldu  Sağduyu, bir sistemin belirli ve tek bir geçmişe sahip olduğunu düşündürür  
Tek Geçmiş- Çok Geçmiş 
" Bir parçacık ya bir yerdedir ya da başka bir yerde  Yarısı bir yerde yarısı diğer yerde olamaz  Benzer şekilde astronotların Ay ' a ayak basması gibi bir olay ya olmuştur ya da olmamıştır  Yarı olmuş olamaz  Bu, insanın biraz ölü veya biraz hamile olmaması gibidir  Ya öylesiniz ya da değilsiniz   " (KDVBE s:82) Eğer bir sistemin belirli tek bir geçmişi varsa belirsizlik ilkesi bir dizi paradoksa yol açar  Örneğin bir parçacık şurada ya da başka bir yerde bulunabilir  Astronotlar yarı Ay' da olabilir  Einstein' i de sıkıştıran bu paradoksları önlemenin güzel bir yolunu Amerika'lı fizikçi Richard Feynman ileri sürmüştü  Feynman, 1948 yılında ışığın kuantum kuramı ile ün kazandı  1965 yılında bir başka Amerikalı fizikçi Julian Schwinger ve Japon fizikçi Shinichiro Tomonaga ile birlikte Nobel Ödülü aldı 1988 yılında kanserden ölen Feynman, kuramsal fiziğe bir çok katkısıyla anımsanır  Bunlardan biri, geçmişlerin toplamı kavramıdır  
Aslında bir sistem, her olanaklı geçmişe sahiptir  Belirli bir zamanda A noktasında olan bir parçacığı düşünelim  Normal olarak parçacığın A noktasından uzaklaşırken düz bir çizgi üzerinde hareket edeceği düşünülür  Ancak geçmişlerin toplamına göre sistem, A noktasından başlayan herhangi bir yolda ilerleyebilir  Bu durum, kurutma kağıdı üzerinde bir mürekkep damlasının yayılmasına benzer  Mürekkep damlası, kurutma kağıdı üzerindeki olanaklı tüm yollardan yayılır  Kağıdı bükseniz bile mürekkep, o köşeyi de dönerek yayılmayı sürdürür  
"Parçacığın her yoluna veya geçmişine ilişkin yolun şekline dayanan bir sayısı olacaktır  Parçacığın A noktasından B noktasına gitme olasalığı, parçacığı A dan B ye götüren tüm yollarla bağlantılı sayıların toplanmasıyla bulunur     " 
(S  Hawking, KDVBE s:83) 
Schrödinger?in Kedisi Deneyi Nasıl Yorumlanmalı? 
 
Stephane Hawking şöyle diyor: 
?Kanımca, modelden bağımsız bir gerçekliğe karşı dile getirilmeyen inanç, bilim felsefecilerinin kuantum mekaniği ve belirsizlik ilkesi konusunda karışlaştıkları güçlüklerin altındaki nedendir  Schrödinger?in kedisi denen ünlü bir düşünce deneyi vardır  Bir kedi kapalı bir kutunun içine yerleştirilir  Ona yönelik bir silah vardır ve berli bir yönde bir radyoaktif çekirdek bozunursa silah ateş alacaktır, bunun gerçekleşmesinin olasılığı yüzde 50'dir  (Bugün, yalnızca bir düşünce deneyi olarak bile, hiçkimse böyle bir şey önermeye cesaret edemez, fakat Schrödinger?in zamanında hayvanların özgürlüğü kavramı henüz duyulmamıştı)  
Eğer biri kutuyu açarsa kediyi ya ölü ya canlı bulacaktır  Fakat kutu açılmadan önce kedinin kuantum durumu ölü kedi durumuyla kedinin canlı olduğu durumun bir karışımı olacaktır  Bazı bilim felsefecileri, bunun kabul edilmesini çok güç bulurlar  İnsanın yarı hamile olabilmesinden öte kedinin yarı vurulmuş,yarı vurulmamış olması mümkün değildir Onların içinde bulundukları güçlük,dolaylı olarak bir nesnenin belirli bir tek gaçmişe sahip olduğu klasik bir gerçeklik kavramını kullanmalarından kaynaklanır  Kuantum mekaniğinin temeli, farklı bir gerçeklik görüşünüe sahip olmasıdır  Bu görüşte bir nesne yalnızca bir tek geçmişe değil,mümkün olan tüm geçmişlere sahiptir  Çoğu durumda belirli bir geçmişe sahip olma olasılığı,biraz farklı bir geçmişe sahip olma olasılığını siler,fakat belli durularda komşu geçmişlerin olasılıkları birbirini güçlendirir  Nesnenin geçmişi olarak gözlemlediğimiz şey, bu güçlendirilmiş geçmişlerden biridir  
Schrödinger?in Kedisi durumunda güçlendirilmiş olan iki geçmiş vardır  Birinde kedi vurulmuştur,diğerinde ise canlı kalır  Kuantum kuramında her iki olasılık birlikte varolabilir  Fakat bazı felsefeciler, açıkça belirtmeden kedinin yalnızca bir geçmişi olabileceğini varsaydıkları için kendilerini çıkmazda bulurlar  
Zamanın doğası fizik kuramlarımızın gerçeklik kavramını belirledikleri bir başka alan örneğidir  Eskiden zamanın sonsuza kadar aktığının açık olduğu düşünülürdü, fakat görelilik kuramı, zamanı uzay ile birleştirmiş ve her ikisinin Evren?deki madde ve enerji tarafından eğrilebileceğini veya bükülebileceğini söylemiştir  Böylece zamanın doğasını kavrayışımız Evren?den bağımız olmaktan onun tarafından şekillenmiş olmaya doğru değişmiştir  O zaman, zamanın belirli bir noktadan önce kolayca tanımlanamayabileceği anlaşılır oldu; zaman içinde geriye gidilirse aşılamaz bir engele, ötesine kimsenen gidemediği bir tekilliğe gelinebeilir  Durum böyleyse,kimin veya neyin büyük patlamaya neden olduğunu veya onu yarattığın sormak anlamlı olmaz  Neden olma ve yaratmadan söz etmek, dolaylı olarak, büyük patlama tekilliğinden önce bir zaman olduğunu varsayar  Yirmi beş yıldır, Einstein?ın genel görelilik kuramının zamanın on beş milyar yıl önce bir tekillikte bir başlangıca sahip olması gerektiği kestiriminde bulunduğunu biliyoruz  Fakat felsefeciler henüz bu fikre ulaşamamışlardır  Onlar hala kuantum mekaniğini altmış beş yıl önce(Hawking bu kitabını 1993'te yazmıştı) atılan temelleri konusunda endişeleniyorlar  Fiziğin keşif alanının daha ileri gittiğini kavramıyorlar  
Daha da kötüsü, Jim Hartle ve benim Evren?in herhangi bir başlangıç veya sona sahip olamayabileceğini ileri sürdüğümüz matematiksel sanal zaman kavramıdır   Sanal zaman hakkında konuşmam nedeniyle bir bilim felfecisi bana şiddetle saldırmıştır  O : ?Sanal zaman gibi bir matematiksel hilenin gerçek Evren?le nasıl bir ilgisi olabilir?? demiştir  Kanımca bu felsefeci teknik matematiksel gerçek ve sanal sayılar terimleri ile gerçek ve sanalın günlük dilde kullanılma şeklini birbirine karıştırıyor  Şu sözler benim tezimi açıklar: Kendisini yorumlamakta kullanacağımız bir kuram veya modelden bağımsız olarak neyin gerçek olduğunu nasıl bilebiliriz? 
Evren?i yorumlamaya çalışırken karşılaşılan problemleri göstermek için görelilik ve kuantum mekaniğinden örnekler kullandım Göreliliği ve kuantum mekaniğini anlamanız veya hatta bu kuramların yanlış olmaları önemli değildir  Göstermiş olmayı umduğum şey,bir kuramın bir model olarak değerelendirildiği bir tür pozitif yaklaşımın, en azından bir kuramsal fizikçi için, Evren?i anlamanın tek yolu olduğudur  Evren?deki her şeyi tanımlayan tutarlı bir model bulacağımız konusunda umutluyum  Bunu yaparsak bu insan soyu için gerçek bir zafer olacaktır ? 
(S  Hawking, KDVBE s:50-52) 
Einstein Nasıl Klasik Fizikçi Oldu? 
 
1925' e değin kuantum kuramıyla ilgili en yaratıcı sonuçları ortaya koyan kendisiydi  Görelilik kuramını düşünmeseydi bile kuantum kuramının yaratıcıları arasında ilk sıralardaydı  1905 yılındaki yazılarından biri, fotoelektrik olayın açıklamısını ışığın kuantumlu yapısıyla açıklamasıydı  Nobel ödülünü de bu yazısı nedeniyle almıştı O, kuantum kuramının kurucularındandı  Oysa özellikle Heisenberg' in belirsizlik ilkesini ortaya atmasından sonra bu alandaki gelişmelere karşı bir tutum içine girdi  Schrödinger' in dalga denkleminin neyi temsil ettiği üzerine N Bohr, W Heisenberg, M Born gibi bilginlerle yaptığı tartışmalar bir uzlaşmayla sonuçlanmadı ve Einstein, çalışmalarını, yeni akımın dışında, yalnız olarak yürüttü  Bu tartışmalardan birinde şöyle yazmıştı: 
" Bilimden beklediklerimiz açısından birbirimize karşıt kutuplarda toplandık  Siz (Bohr), zar atan bir tanrıya, bense gerçek nesneler olarak var olan şeyler dünyasındaki yetkin yasalara inanıyorum " 
(L Landau-Y Roumer,İzafiyet Teorisi Nedir? Say ya s: 18) 
Einstein, bundan sonra, yeni kuantum kuramının tutarlılığı konusunda hiç tartışmaya girmedi  Gerçi bu kuantum kuramının doğanın tam ve nesnel bir tanımını vermediğini savunmaya devam etti  Ancak bu karşı çıkış, bir kuramsal fizik karşı çıkışı değil, felsefi bir konu oldu  Einstein ile Bohr arasındaki tartışma yaşamları boyunca sürdü; ama hiçbir zaman sonuçlanmadı  Sonuçlanamazdı da Tartışma, bir kere gerçekliğin, cihazla belirlendiği şeklindeki ortak varsayımı bıraktıktan ve gerçekliğin yapısını değerlendirmede bir farklılık haline geldikten sonra sonuçlanma olanağı yoktu  Karşılıklı bir sevgi ile bağlı olan iki titan, en klasik fizikçi ve yeni kuantum fiziğinin lideri son günlerine dek tartıştılar  
1920'lerin sonlarına dek, yeni kuantum kuramının yorumuna dokunulmadı  Onunla bir genç fizikçiler nesli büyüdü, fakat onlar uygulamalarına kıyasla yorumuna ilişkin promblemlerle daha az ilgili idiler  Yeni kuram, o güne kadar olmadığı şekilde, matematiğin kuramsal fizikteki üstün yerini vurgulamıştır  Soyut matematikte büyük teknik gücü ve onu fiziksel problemlere uygulama yeteneği olan kişiler ön plana geçtiler  
Yeni kuantum kuramı, doğal fenomenlerin açıklanması için en güçlü matematiksel araç haline geldi, bilim tarihinde kıyaslanamaz bir başarıydı bu Kuram, dünyanın sanayi ülkelerindeki binlerce genç bilim adamının entellektüel enerjisini açığa çıkardı  başak hiçbir fikir kümesi teknolojide bu kadar etkili olmamıştı ve onun pratik uygulamaları uygarlığımızın sosyal ve politik kadereni şekillendermeye devam edecekitri  Şimdi bizim gelişmemizi programlayan kozmik yasanın-evrenin değişmez yasalarının- yeni bileşenleriyle temas kurduk  Tranistör, mikroyonga, lazerler gibi pratik cihazlar ve soğukla ilgili bilim teknoloji teknik uygarlığın öncüsü tüm endüstrilerin gelişimini sağlamışlardır  Bu yüzyılın tarihi yazıldığı zaman, politik olamyların-insan ömrü ve paraca büyük bedellerine rağmen- en etkili olaylar olmadıklarını göreceğiz  Onların yerine, ana olay, görünmeyen kuantum dünyası ile insanın ilk teması ve onu izleyen biyolojik ve bilgisayar devrimleri olacaktır  
Yeni kuantum kuramı ile kimyasal elementlerin periyodik tablosunun temeli, kimyasal bağın yapısı ve moleküler kimya anlaşılmıştır  Denel araştırmalarla desteklenen bu yeni kuramsal gelişmeler, modern kuantum kimyasının yükselişini getirmiştir  Dirac, 1929'da yazdığı bir yazıda şunları söyleyebilmiştir: ?Böylece, fiziğin büyük bir kısmının matematiksel kuramı ve tüm kimya için gerekli fiziksel yasalar tam olarak bilinmektedir  ? 
Molekül biyologlarının ilk nesli, Ervin Schrödinger ?in yaşayan organizmaların genetik dengesinin bir maddi moleküler temeli olması gerektiği tezini ileri sürdüğü bir kitabından esinlenmişti  Pek çoğu eğitilmiş fizikçiler olan bu araştırmacılar, genetik konusunda yeni bir tavır geliştirdiler ve zamanın biyologlarının çoğu için yabancı olan moleküler fiziğin denel yöntemlerini getirdiler  Yaşam problemi konusundaki bu yeni tavır, organik yeniden üretim için fiziksel temel olan DNA ve RNA molekül yapılarının keşfi ile sakinleşti  Bu keşfin bir fizik laboratuvarında yapılmış olması rastlantısal bir durum değildi, bu keşif kendi içinde yeni bir başlatan bir keşifti  
Katıların kuantum kuramı geliştirildi  Elektriksel iletkenlik kuramı, katıların bağ kuramı ve manyetik maddeler kuramı, hepsi yeni kuantum mekaniğinin ürünlerydi  1950'lerde, süper iletkenlik kuramında, çok düşük sıcakılklarda direnç olmadan elektirk akımı akışı fenomeninde; süper akışkanlıkta, sıvıların sürtünmeiz hareketi kuramında büyük gelişmeler vardı  Maddenin faz değiştirmesi-sıvıdan gaza veya katıya dönüşümü gibi- kuramında ilerlemeler kaydedildi  
Yeni kuantum kuramı atom çekrideğinin keşfi için teorik aparatı sağladı ve nükleer fizik doğdu  Radyoaktif bozunmada muazzam bir enerji açığa çıkmasının temeli anlaşıldı- radyoaktif bozunma kuantum mekaniği olaylarını ilgilendiren klasik olmayan bir süreçti  Fizikçiler ilk kez, yıldızların enerjisinin kaynağını biliyorlardı ve astrofizik modern bilim oldu  
Eğitilmiş kamuoyunun bu gelişmeleri izlememiş olması dikkate değerdir  Kunatmu kuramı, daha önce genel görecelik kuramında olduğu gibi kamuoyunun dikkatini çekmedi  İlk olarak,1930'lu yılların başlarında bir ekonomik deprasyon yaşanmaktaydı  İkinci olarak, politik fikirler pek çok entellektüeli meşgul ediyordu  Üçünçcü olara ve kanımca en önemlisi olarak, kunatum kuramının soyut matematiksel özelliği mevcut insan deneyimi ile iligili değildi  
Kuantum kuramı cihazla saptanmış maddi gerçekliğin kuramıdır- insan gözlemci ve atom arasında beir cihaz bulunmaktadır  Heisenberg şunlar söyledi: ? Bilimde ilerleme, doğa fenomenlerini anında ve doğrudan şekilde düşünce tarzımızca kavranabilir yapma olasılığı pahasına satın alınmıştır? ve yine Heisenberg ?Bilim gittikçe daha fazla, hemen duyularımızla (Kozmik Kod, s: 95) kavranabilir fenomenleri ?canlı? yapma olanaklarını feda etmekte, yalnızca sürecin matemaiksel, formal çekirdeğini çıplak bırakmaktadır? demiştir  
Heisenberg, Alman romantik şairi ve oyun yazarı Goethe ile Newton arasında renk kuramı konusunda var olan zıtlığa ilgi duyuyordu  Goethe, anlık insan deneyimi olarak renklerle ilgileniyordu ve Newton renklerle soyut fiziksel bir fenomen olarak ilgileniyordu  Kişinin deneysel maddi bir temelde,Newton?un sonuçlarının yanında yer alması gerekir  Fakat Goethe?nin görüşü- Goethe dirimselciliğin babalarından biriydi- insan deneyiminin anlık yapısına seslenir  Dirimselciler, yaşayan organizmalarda, fiziksel yasalara tabi olmayan bir ?yaşam gücü? olduğuna inanırlar  Bu deneyimimize uygun görünürse de, maddi bir temeli yoktur  yaşam yalnızca sırdan maddenin nasıl düsenlenmiş olduğuna bağlıdır  yaşam-gücü dirimselcileri bugün azdır; ama onralırn yerini, insan bilincinin fizik yasalarının ötesine giden bazı özel nitelikleri olduğuna inananlar almıştır  Maddi gerçekliğin ötesinde bilincin köklerini arayan bu tür yeni dirimselciler yerni bir hayal kırıklığının önünnde olabilirler  
Goethe, klasik mekanik ve modern bilime karşı romantik tepkinin bir kısmını temsil ediyordu- bu tepki bugün de sürüyor  Goethe ile Newton arasındaki bu karşılaştırma, bilimin soyut açıklamalarının insan deneyiminin yaşamsal çekirdeğini inkar ettiği şekilnedeki bilimin modern hümanist bir eleştirisini açığa çıkarmıştır  Kuantum kuramı ve ondan çıkan bilimler bu tür soyut açıklamaların başlıca örnekleridir  
Bilim anlık dünya deneyimimizen gerçekliğini yadsımaz; orada başlar  Fakat orada kalmaz, çünük deneyimimizi kavramanın temeli duyumsal deneyimle verilmez  Bilim bize, duyumsal deneyim dünyasını destekleyen bir kavramsal düzen, deneyle keşfedilebelen ve insan zihni tarafından bilineilen bir kozmik yasa, bulunduğunu gösterir  Bilimin bütünlüğü gibi, deneyimimizin bütünlüğü, kavramsaldır, duyumsal değildir  Bu Newton ile Goethe arasındaki farktır-Newton fiziksel yasalar biçiminde evrensel karamları aradı, Goethe ise anlık deneyimde doğanın bütünlüğünü aradı  
Bilim, deneyimimizn bize yönelttiği talebe bir yanıttır ve karşılık olarak bize bilim tarafından verilen şey yerni bir insan deneyimidir-zihnimizle kozmozuh iç mantığını görmek  determinizmin sonu, fiziğin sonu anlamına gelmedi, fakat gerçeğin yeni bir imgeleminin başlangıcı anlamına geldi  Burada maddenin atomik çekirdeğinde fizikçiler rastgelelik buldular  
Fakat rasgelelik (rastlantı) nedir? Bu soruyu incelemek için, bundan sonraki birkaç bölümde, kuantum gerçekliğine giden ana yolda kısa bir gezi yapacağızı  Bu kısa gezimizde, kaotik evreni keşfedeceğiz ve zar atan tanrının eline ilk bakışı yönelteceğiz  
 
         
		
	
		
		
		
        
		
		
		
		
		
	
	
	 |