Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Şiirlerinde Sonbahar
Sonbahar
temasının
Halk Şiirimizden çok Divan Şiirimizle içselleştiğini ve daha çok kullanıldığını görüyoruz
Karacaoğlan?ın şu dizelerinde gördüğümüz gibi:
?Aşam dedim, karlı dağlar başından
Yüce dağlar koç yiğide dağ m?olur
Ağrır bedenim, sızlar yaralarım
Bu yarayı çeken yigit sağ m?olur? ? ya da:
?İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye??
gibi dizelerinden de gördüğümüz gibi kış teması; acının, sıkıntının, mutsuzluğun, umutsuzluğun sembolüdür
Erzurumlu Emrah?ın şu dizelerinde:
??Gene bahar oldu, açıldı güller
Bülbülü Şeydalar bağlarda gezer
Bir saçı Leyla?ya meyil verenler
Elbet mecnun olur, dağlarda gezer???
Ya da Gevheri?nin şu dizelerinde:
??Tazelendi âlem nevbahar oldu
Gel sevdiğim senin ele gidelim
Açıldı her taraf sebzezar oldu
Gel efendim Şam?a doğru gidelim??
gördüğümüz gibi ilkbahar ve yaz mevsimi umuda daha açıktır Bülbülün güle tutkusu ancak bu mevsimlerde dillenir, şair de bülbülle hemdem olmanın zaman zaman hüznünü zaman zaman mutluluğunu bu mevsimlerde yaşar
Erzurumlu Emrah?ın:
??Hazan ile geçti gülşeni butsan
Eyler dertli bülbül zâr garip garip
Haraba yüz tuttu bezmi gülistan
Ağla şimden geru var garip garip???
gibi bazı örneklerinde işlenen ?hazan? konusu çok yaygın olmamakla birlikte yine hüznü, acıyı ve ayrılığı anlatır
Divan Şiirimize gelince, ?hazan? yine hüznün sembolüdür Özellikle kasidenin nesip bölümlerinde ?Hazaniye? adını alan Hazan, betimlemelerle canlılık kazanır Örneğin Fuzulî:
Kat? edip fasl-ı hazân âb-ı revân şirâzesin
Nüsha-i gül-zârın evrakın perişan eylemiş
(Hazan mevsimi, akarsuyun gidişatını bozup gül bahçesi kitabının yapraklarını perişan etti ) derken Sonbahar yağmurlarının gül bahçelerini dağıttığını söyleyerek farklı ve suçlayıcı bir bakış açısı geliştirir
Bağdatlı Ruhî de şu beytiyle hak verir Fuzulî?ye:
Âşiyânsuz n ?eylesün gülşende bülbül Rûhiyâ
Derd-mendün eylemiş bâd-ı hazân evin harâb
(Ey Ruhî bülbül gül bahçesinde evsiz barksız ne yapsın? Zavallı, dertli bülbülün evini hazan rüzgârı harap etmiş)
Çünkü Divan şiirinde gül ve bülbül, olmazsa olmaz mazmunlardandır Gülün ve bülbülün perişan olması hazana karşı duyulan öfkenin nedenini oluşturur Zaman zaman ?köhne bahar? diye adlandırılır Sonbahar
Keçecizâde İzzet Molla:
??Bir mevsim-i bahârına geldik ki âlemin
Bülbül hamûş, havz tehî, gülistan harâb??
( Bu alemin öyle bir bahar mevsimine geldik ki, bülbül suskun, havuz boş, gül bahçesi harap ) diyerek zamandan şikayetini köhne bir baharla açıklar
Nabî?nin:
Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem baharın görmişüz
Biz neşâtın da gamın da rüzgârın görmişüz
(Biz bu dünya bağının hem hazanını hem baharını görmüşüz, biz sevincin de kederin de zamanını görmüşüz ) diyerek hazanla, hüzün ve acıya işaret etmesi Sonbahar mevsimine yine aynı anlayışla baktığının ifadesidir
Halk şiirinin doğaya açık, yalın ama derin felsefi bakışı içinde kış ve yaz aylarının daha keskin çizgileri ortaya koyması; Divan şiirinin ise sevgiliye, aşka, tasavvufa, sosyal olaylara bakışındaki ince, zaman zaman karmaşık, zaman zaman aşikâr bakış açısını sonbahar, köhne bir bahar oluşuyla daha güzel ortaya koyar
Belki de Türk şiirinde Sonbahar teması Batı Edebiyatı etkisinde gelişen Türk şiirinde gerçek değerini Sembolist ve Empresyonist anlayış içinde bulur Sembolistlerin hayata bakışlarındaki karamsarlık, sembollerle dış dünyayı betimleme ve algılama arzusu için sonbahar en uygun mevsimdir
Paul Verlaine, Orhan Veli Kanık?ın çevirdiği şiirinde sembolizmin Sonbahara bakışının en güzel örneklerinden birini verir:
?Hâtıralar, ne istersiniz benden?? Sonbahar? Durgun gökte ardıç kuşları uçuşmadalar Güneşten ölgün ve soluk bir ışık vurmada İçinde poyrazlar esen sararmış ormana Yapayalnızdık, yürüyorduk, türlü hülyalarda, Saçlarımız ve düşüncelerimiz rüzgârda Çevirip güzel gözlerini bana: ?Hangisi? En güzel günün? diye sordu o billur sesi Bir melek sesi kadar tatlı, o kadar derin Hafif bir gülümseyiş cevap verdi sesine, öptüm ellerini, ibadet edercesine ?
? Ah! İlk çiçekler! Ne güzel kokuları vardır! Ne kadar sevimli bir mırıltıları vardır! Sevilen dudaklardan çıkan ilk evet?lerin!
Sembolizm edebi akımının önemli isimlerinden Charles Baudelaire, ??Alıp Götüren Koku?? adlı şiirinde:
?Gözlerim kapalı, bir sonbahar akşamında
Sıcak göğsünün kokusunu içime çeker
Dalarım, gözlerimden mesut kıyılar geçer
Hep aynı günün ateşi vurur sularına? ?
derken sonbaharın ve akşamın gizemini büyülü bir atmosfere çevirir, sözcüklerle resmeder
Paul Verlaine:
?ŞİİR SANATI
Musiki, her şeyden önce musiki;
Onun için tekli mısradan şaşma
Kıvrak olur, erir havada sanki;
Ağır aksak söylenişe yanaşma
Kelime seçerken de meydan senin;
Bile bile bir nebze aldanmalı
Dumanlısı güzeldir türkülerin;
Öyle hem seçik olsun hem kapalı
Güzel gözler tül ardında görünsün
Gün ışığı titremeli şiirinde
Ak yıldızlar maviliğe bürünsün
Ilgıt ılgıt sonbahar göklerinde? ?
şiirinde flu bir resimden, derinden ruhumuza işleyen bir musikinin büyüsünü sonbahar mevsiminin sisli ve bulutlu havası içine yerleştirir
Bizim edebiyatımızda Sembolist akımdan etkilenen; Ahmet Haşim, Ahmet Muhip Dranas, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Hamdi Tanpınar v b isimler bu konuda en çarpıcı örnekleri verirler:
Ahmet Haşim?in:
?Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak 
Sular sarardı  yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta 
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta  ?
şiirinde Sembolistlerin hayata bakışı ve gizemi sonbahar ve akşam sembollerini kullanarak
en çarpıcı biçimiyle ortaya çıkar
Ahmet Muhip Dranas:
Yağmur, Gül, Eller, adlı şiirinde:
?Yel yapraklarımı savurur,
Dört yanım yağmurla örtülü;
Güz vaktim gerçek ya, ne yağmur!?
diyerek yağmurla sonbaharı özdeşleştirir
Cahit Sıtkı Tarancı?nın Otuz Beş Yaş şiiriyle Sonbahar, acıtır içimizi:
?Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim
Ne dönüp duruyor havada kuşlar??
Ahmet Hamdi Tanpınar Sonbahar adlı şiirinde:
"Durgun havuzlara işlesin bırak
Yaprakların güneş ve ölüm rengi,
Sen kalbini dinle,ufuklara bak
Düşünme mevsimi inleten rengi
Elemdir mest etsin ruhunu yeter
Eser rüzgarların durgun ahengi
Yan yana sessizce mevsimle keder
Hicrana aldanmış kalbimde gezin
Esen rüzgarlara sen kendini ver "
diyerek hüzünden ve melankoliden uzaklaştırır Sonbaharı Sonbahar gelse de hayat hissettiklerimizden ibarettir Duygularımız ve yüreğimiz güzelliklerle dopdolu olursa mevsim bu güzellikleri etkileyemeyecektir Şu ana kadar olan tespitlerimizin içerisinde altını çizmemiz gereken bir söylem bu Tabiatı algılayış biçimimizdeki öznellik de buradan kaynaklanmaktadır
Parnasizm?in temel ilkesi gerçekçiliktir Şairin bütün amacı doğada var olan güzellikleri gerçekçi şekilde aktarmaktır Bu nedenle Sonbahar Yahya Kemal Beyatlı?nın ?Sonbahar? şiirinde gördüğümüz gibi aşikâr gözlerimizin önünde resmedilir
?Fani ömür biter,bir uzun sonbahar olur
Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarümar olur
Mevsim boyunca kendini hissettirir veda;
Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ
Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir
Günler hazinleşir, geceler uhrevileşir;
Teşrinlerin bu hüznü geçer ta iliklere
Anlar ki yolcu yol görünür selviliklere ?
1940 sonrası şiirimizin önemli isimlerinden biri de Bedri Rahmi Eyüboğlu?dur Bedri Rahmi, aynı zamanda bir ressam olduğu için şiirlerini yazarken bol renkli, canlı betimlemeler kullanır Biçim ve konu yönünden Garipçilere yakın bir anlayış içinde; ancak bir resim estetiğinde şiirler yazar Doğa ve insan doğal ve yerli bir atmosferde birliktedirler şiirlerinde Sonbahar onun şiirlerinde şöyle biçimlenir:
?Önde zeytin ağaçları arkasında yar
Sene 1946
Mevsim
Sonbahar
Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
Dalları neyleyim
Yâr yoluna dökülmedik dilleri neyleyim
Yâr yâr ? Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar?
?Sonbahar Geliyor? adlı şiirinde ise Cahit Külebi serçe için duyduğu endişeden söz ederken, somutla soyut arasında lirik bir anlayışla şairane bir gezinti yapar:
Sonbahar geliyor serçe
Yuvanı ne yapacaksın?
Ayva çiçek açmadan önce
Meyvelerin içi geçecek
Rüzgâr başka çeşit esecek
Yağmurlarla ıslanacaksın
Halbuki ne kadar sıcaksın!
Edebiyatımızda Maviciler adı verilen grubun en önemli ismidir Atilla İlhan Atilla İlhan?ın sosyal realizminin egemen olduğu şiirlerde duygu ve romantizm ön plandadır ?Adım Sonbahar? bunlardan biri:
?Nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır
oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar?
Sosyal Gerçekçi?lerin en önemli ismi olan Nazım Hikmet, gerek manzum öykülerinde gerekse destanlarında, Türkçenin olanaklarını zorlamış, eski ve yeni edebiyatın tüm öğelerinden yararlanmış, özellikle son dönem şiirlerinde insan sevgisine ulaşan, özümlenmiş bir şiir anlayışı geliştirmiştir ?Güz? şiirinde:
Günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre
Kapım ardına kadar açık bekledi seni
Niye böyle geç kaldın?
Soframda yeşil biber, tuz, ekmek
Testimde sana sakladığım şarabı
içtim yarıya kadar bir başıma
seni bekleyerek
Niye böyle geç kaldın?
Fakat işte ballı meyveler
dallarında olgun, diri duruyor
Koparılmadan düşeceklerdi toprağa
biraz daha gecikseydin eğer 
Bir bunaltı ve sıkıntı edebiyatı olan Varoluşçuluk da Sembolizm ve Empresyonizm kadar konu ve duygu itibariyle sonbaharı işlemeye ve imge olarak kullanmaya müsaittir (Demir Özlü?yle ilgili tespitlerini Sayın Metin Turan dile getirecekler ) Ben İkinci Yeni şiirinin sonbahara bakışından kısaca söz etmek istiyorum:
Egzistansiyalizmin yani Varoluşçuluk akımının izlerini taşıyan özellikle İkinci Yeni şiirinde de Sonbahar temi farklı biçimlerde işlenir:
Cemal Süreyya kendi biçemiyle anlatır Sonbaharı :
Sevdiğin kentlerin selamı sanki
Sülüs kamyon şoförleri
Kufi hamallar
Anılar hep sonbaharda gibidir
astrakan gecede
süt yıldızlar
Ne varsa yarım kalmış, geleceğindir
Bir kez girilmiş sokaklar
Açılmamış kapılar
Bilir misin iki kökeni var hüznüniyetinin:
çiçek durumu aşklar,
yaprak düzeni siyasalar
Turgut Uyar?da ölümü çağrıştırır Sonbahar:
Bir gün, bir parkta otururken, biliyorum
Bir el yağmurla dokunacak omuzuma
Bir çift göz, bir davet, bir kalp
Çoluğu çocuğu terk edeceğim
Yapraklar dökülecek, çiçekler solacak
Bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak
Toprak ve insan kokularıyla,
Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için
Başımı alıp gideceğim
Sezai Karakoç Hz Muhammed?e seslenişinde ömrün son günlerini benzetir sonbahara :
yıllar geçti sapan olumsuz iz bıraktı toprakta
yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
çatı katlarında bodrum katlarında
gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
hep kanlıca?da emirgan?da
kandilli?nin kurşuni şafaklarında
seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Şiirimizde konusu, imgesi ?Sonbahar? olan o kadar çok örnek var ki?
Hilâl ERBOYACI
|