Prof. Dr. Sinsi
|
Giza Piramitleri Ve Sfenksin Sırları
Diğer yandan, West ve ekibi sırf geleneksel olduğu için kabul edilen bu düşüncenin gerçekle alakası olmadığı görüşündeydi Zaten Chepren’in heykeli ile Sfenksin profiline bakıldığında, ikisi arasında belirgin bir benzerlik olmadığı görülüyordu West bu konuda kendisine yardımcı olması için NYPD’de(New York Polis Teşkilatı) görevli olan ve her gün yüzlerce yüz üzerinde çalışan dedektif Frank Domingo’dan yardım istedi 26 senelik iş tecrübesi ile Domingo, bugün tüm Amerika’da kullanılan ve zanlılar üzerinde kullanılan bir yüz teşhis yöntemi geliştirmişti
Domingo Mısır’a gelerek Sfenks üzerinde çalışmaya başladı Çalışmalarında ise ağırlıklı olarak 1902’de kurulan ve dünyadaki en çok Mısır antik eserlerini bulunduran Kahire müzesinden yararlandı Domingo asistanları ile beraber müzeye giderek Chepren’in en temiz büstünün resmini çekti Polis prosedürlerinde olduğu gibi, heykelin profilden ve önden resimleri çekiliyor Ayrıca yüzün kendine has açıları, ağız, göz gibi organların birbiri ile yaptığı tüm açılar heykelin üzerinde ölçülüyor Eğer Sfenks Chepren’in suratı ise, bu açıları ve yüzdeki benzerlikleri göstermesi gerekiyordu
Brooklyn müzesi yetkilisi profesör John Romero, West ve ekibinin yaptığı bu araştırmaya da anında bir anti tez sürüyor: “Antik heykellerin birçoğunun müthiş simetrik ve yüzlerin sağ ile solunun arasında hiçbir fark olmadığı kabul edilir, ancak bu aslında yanlış bir bilgidir Eğer sağ ile solu tıpatıp benzeyen bir heykele rastlarsanız aslında bu sahtedir Çünkü Mısırlılar çok kurnazlardı ve yüzün sağ ile sol tarafı arasında organların milimetrik olarak daha uzun ya da kısa olduğunu biliyorlardı Eğer elinize bir heykel alırsanız bunun doğru olduğunu görürsünüz ”
Frank Domingo: “Sfenkse baktığınız zaman yüzün alt kısmının daha ileri olduğunu görürsünüz Bu Chepren’in heykelinde olmayan bir şey Çene kısımları birbiri ile uyuşmuyor Ayrıca Sfenksin suratı daha çok bir kareyi andırırken, Chepren’in suratı oldukça oval Dahası, Sfenksin ağzı daha uzun iken, Chepren daha küçük bir ağza sahip Sfenksin gözleri de tıpkı ağızda olduğu gibi Chepren’in gözlerinden daha büyük ”
Domingo temel analizleri yaptıktan sonra araştırmayı sonuçlandırmak için New York’a dönüyor İlk olarak yüz hatlarının şeklinin çıkarılması gerekiyor Bu aşamada, Sfenksin hasar görmüş suratı işleri biraz zorlaştırıyor Ancak Domingo uzmanlığı ile iki görüntüyü birbiri ile karşılaştıracak şekle getiriyor Çene hatları, gözlerin dış kısmı ve burnun kenarları ele alınıyor Domingo, iki yüzü önden karşılaştırdığı zaman çok belirgin farklılıklar görüyor Ardından iki yüz profilden karşılaştırıldığında kesin sonuç ortaya çıkıyor
İlk olarak profiller üzerinde çenenin uç noktasında birleşecek şekilde apsis ve ordinat çiziliyor Ardından, bu kesişimin noktasından, her iki yüzün gözlerinin yanak tarafına bakan sınırına bir çizgi çekiliyor Arada çok büyük bir fark oluşuyor Chepren’in suratında oluşan açı 14 derece iken, Sfenkste bu tam 32 derece, yani iki katından bile fazla Çenenin uç noktası ile çizginin çekildiği gözün bitim noktası işaretlenerek profiller çene noktaları üzerinde birleştiriliyor Bu şekilde açının yarattığı fark açıkça görülüyor Ardından gözlerin üzerindeki noktalar birleştiriliyor çeneler arasındaki uyumsuzluk iyice ortaya çıkıyor Domingo’nun ilk tespitinde yaptığı gibi, Chepren’in çenesi ile Sfenksin çenesinin alakası yok
Domingo, sonucunu açıkladığı konuşmada, tüm açılar ve ölçümler ile karşılaştırıldığında Chepren’in Sfenksin suratı ile alakası olmadığını söylüyor Peki surat kimin? Bazı araştırmacılar Sfenksin sahibinin Afrika kökenli biri olduğunu ileri sürmüştür Zulu’ların tarihi ise daha ilginç detaylarla doludur Zulu kabilesi Kuzey Afrika sulak bir alan iken bu bölgeyi ele geçirmiş, ancak sonradan çöle dönüşen bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlardır Domingo bu görüşü savunmuştur Çünkü onun bilgilerine göre Sfenks tipik Afrikalı yüz hatlarını gösteriyordu
New York Times gazetesi 1992 senesinde Domingo’nun yaptığı araştırmayı detayları ile yayınladı Bu yayının hemen ardından, 3 Temmuz 1992 tarihinde bir ortodontist olan Sheldon Peck’in Domingo’nun çalışmasını savunan bir yazısı NYT gazetesinde yayınlandı
Sonuç olarak, Sfenksin bir beyaz, Mısırlı krala değil de, bir zenci Afrikalıya ait olduğu düşüncesi tarihi yeniden sarstı Sfenks siyahî bir Afrikalı kral ya da kraliçe miydi?
Antropolojist ve yazar James Hurtak çok ilginç bir açıklama yapıyor: “Zuluların tarihine ait efsane ve hikâyeler, bu kabilenin başlangıcının Mars gezegenine uzandığını anlatır Efsaneye göre Mars’ta büyük bir savaş yaşanıyor ve Zulu kraliçesi bir uzay gemisi ile dünyamıza gönderiliyor Kraliçe dünyaya akıllı varlıkların, ya da meleklerin kullandığı, ulu araç/gemi anlamına gelen Merkeva ile dünyamıza geldi ve insanlığın ilk anıtlarını temsil ettiler ”
Giza platosundaki tüm yapılar taşta oyularak yapılmış En azından öyle biliniyor Ancak bunu savunmayan teoriler mevcut Sfenksin önündeki büyük taş hitabe yapı hakkında bazı bilgiler veriyor Buna göre firavun 4 Thutmose rüyasında Sfenksi kumlardan temizlemesi gerektiğini, eğer bunu yaparsa Mısır’ın kralı olacağını görüyor Hiyerogliflerde şunlar okunuyor: “Bana bak oğlum Thutmose Ben senin baban… Benim için kalbimi ve yüzümü koru, çünkü ben iliklerime kadar hastayım, Beni tozların kapladığı tapınağım geri gelmemi sağladı ” 4 Thutmose denilenleri yaparak kumları temizledi ve kral oldu Aynı hitabede Chepren’in ismini gösteren bazı hiyeroglif bulunuyor ancak Chepren’in bu yapıyı yaptığına dair hiçbir bilgi yok Buna rağmen Sfenksin tam şeklini gösteren bir oyma Mısır bilimcilere Chepren’in bu yapıyı yaptırdığının kanıtı olarak geliyor
Kahire müzesinde çok ilginç bir şey bulunuyor Kral Keops’un zamanından kalma tablette Chepren’in Sfenksin arka kısımlarını tamir etmekte kullandığı malzemelerin bilgileri ve miktarı veriliyor Bu da Chepren hayatta değilken Sfenksin orada bulunduğunun en büyük kanıtlarından biri
James Hurtak: “Stok skalasında verilen bilgilerde kullanılan kireç taşlarının 70’e 42 cm oldukları belirtiliyor Aynı zamanda skalada Chepren’in yani Khafar’ın babası Khufu için yazılmış şeylerde var Khufu, Sfenksin yanında bulunan tapınağı inşa ettirmiş olan kişi Bu böyle olunca Sfenksin inşa edildiği zaman iyice gerilere dayanıyor ve soru işaretleri tekrar beliriyor Bazı araştırmacılar skalayı dili modern olarak iyi anlaşılmadığı için reddediyor, ancak aslına bakıldığında bu skala Mısır’da İncil gibi bir şey ve gerçek bilgileri sunuyor ”
Mısır yapıları hakkındaki en önemli sorulardan bir tanesi, Mısırlıların bunları nasıl inşa ettiğidir Sadece Büyük Piramit ele alındığında, 2,5 milyon tane devasa kireç taşının, 146 metre uzunluğa erişecek şekilde inanılmaz bir mimari düzende yerleştirildiğinden bahsediyoruz Ve bu taşların her biri ortalama 2,5 ton, yerlerine kondukları zaman ise en azından 2500 sene öncesi Bunun ötesinde, piramidin içindeki odalarda kullanılan taş blokların ağırlığı 70 tona varıyor
Sfenksi ele alalım Bu yapıyı ortaya çıkarabilmek için, aslan-insan suratı oyulduktan sonra, gövdenin ortaya çıkmasını sağlamak adına devasa büyüklükteki kireç taşı bloklarını yapıdan keserek taşımak, ardından da geride kalan devasa taş bloğu şekillendirmek gerekiyordu Sfenksin etrafındaki tapınağın büyük duvarlarına bakıldığında Sfenks yapısındaki kireç taşları ile aynı oldukları görülüyor ve bu büyük olasılıkla Sfenksten oyulan taşlardan yapıldığı anlamına geliyordu Kısaca Sfenksten çıkarılan taş bloklar Sfenks tapınağının inşası için kullanıldı Ancak burada akla takılan önemli soru, bu devasa ve tonlarca ağırlıktaki taş blokları nasıl taşıdılar ve hatta tapınak inşası için kullandılar? O dönemin araçları ile bu taş blokları nasıl tapınak haline getirdiler?
Tapınaktaki taşların bazıları 9 metre uzunluğunda, 3 metre yüksekliğinde ve 3,6 metre kalınlığında Ağırlıkları ise 200 tonu geçebiliyor Tapınağı inşa ederken bu koca taşlar nasıl hareket ettirildi, nasıl 15 metre yükseklikte yerlerine oturtuldu?
Mısır bilimcilerine göre bu işlemler akla gelen en basit aletlerle, kaldıraç, merdiven ve iplerle yapıldı West bu fikre de asla katılmıyordu ve yine işinde uzman kişilere danışmaya karar verdi Bu amaçla Long Island’da bir inşaat bölgesine gitti Burada 20 kişilik bir ekibin 200 tona denk gelen bir kazanı nasıl taşıdıklarını gözlemledi Bu ağırlıktaki bir malzemenin taşınması için ekip tam 6 haftalık bir çalışma ile gerekli kaldırma sistemini ayarlamıştı Kazanı gerekli yüksekliğe çıkarmak için ve yerine oturmasını sağlamak için de 2 ayrı vinç gerekiyordu Her birinin uzunluğu 67 metreyi bulan bu vinçlerin dengelerinin sağlanması için gereken taban ağırlığı ise 160 tondu
İnşaat müdürü Jesse Warren, West’in kendisine gösterdiği Sfenks ve taş blokları içeren tapınak resimlerine bakarak şu yorumu yapıyor: “Eğer bunlar 200 ton ağırlığı buluyor ve belli bir mesafe taşınmaları gerekiyorsa, bunu biz yapabilir miyiz bilmiyorum Bizim yaptığımız işte ağır yükler kaldırılır ve biz ilk önce bizden öncekiler yükleri nasıl kaldırıyormuş diye bakarız Binlerce sene öncesini düşündüğümüzde, bu 200 tonluk devasa taş blokları eğer kaldırmışlarsa, bunu nasıl yaptıklarına dair en ufak bir fikrim yok Bu benim için ve belki de herkes için bir sır olarak kalacak ”
Bu taş bloklar bugün bile yerlerinden kaldırılamayacaksa, bunu binlerce önce ilkel aletlerle insanlar nasıl yaptı? Bizim halen hiç bilmediğimiz bir teknolojiye mi sahiptiler? Ve bu teknoloji, sesin vibrasyon gücü ile yaratılan bir güç olabilir miydi? Bazı araştırmacılar Mısırlıların sesin vibrasyon gücünü yapıları üzerinde kullandığını ortaya çıkardılar İşin ilginç tarafı, tapınaklardaki devasa anıt ve taş bloklara sismograf ile deney uygulandığında, bu yapıların bir çatal gibi ses titreşimleri yaratmasıydı
|