11-25-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye'deki Müzeler - Ayasofya Müzesi
Ayasofya'nın Boyutları
Ayasofya'nin bina olarak kapladigi alan 77 metre uzunlukta ve 71ç70 metre genislikte bir yerdir Bu alanda yükselen binanin çik genis bir avlusu vardi Avlunun etrafinda revaklar, ortasinda ise auyu aslan agzindan akan bir çesme bulunuyordu Mabede 9 büyük kapidan giriliyordu
Ayasofya'nin kubbesi 33 metre çapinda ve 55 60 m Yüksekligindedir Kubbenin kendi yüksekligi 81 metreyi bulur Kubbe Çok hafif tuglalardan, birbirine takip eden tabaklarla meydana getirilmistir Kubbe kasnagi 40 pencerelidir Bunlardan dördü kapali durur Yapiyi 107 sütun ayakta tutar Bunlarin 40 tanesi alt 67'si de üst kisimdadir Bina zemeninin altina genis sarniçlar yapilmis, bunlarin içine büyük fil ayaklari dikilmistir Böylece yapiya, seglemlere karsi esneklik ve dayanliklilik verilmistir Buna ragmenAyasofya Bizans devrinde birkaç defa depremden hasar gördü ve tamir edildi
20 Bin Kilo Gümüş
Ayasofya'nin ihtisami yaniz boyutlarinda degildir Iç süslemeleri bakimindan da essiz bir eserdir Daha dogrusu Haçli yikimina ugrayincaya kadar öyle idi Daha sonra Türklerin onarimi ile ve bu defa Türk sanatinin inceligiyle, yine essiz bir anit oldu
Ayasofya'nin içi, Latinlerin isgalinden önce, mozaikler, renkli mermerler, fildisi levhalar, altin, gümüs ve diger kiymetli taslarla, agir islemeli kumaslarla süslüydü Tavanlarinda altin zemin üzerinde dekoratif göbekler, rozetler, gümüs mozaikler vardi Insan resmi tasiyan mozaikler de bulubuyordu Halen yerinde duran büyük kapinin üzerindeki mozaik taht üzerinde oturan Meryem'i, kucagindaki çocuk ise Hz Isa'yi temsil ediyor Meryem'in sagindaki Imparator Konstantin Meryem'e Istanbul sehrini Justinianus isa Ayasofya'yi sunarken görülüyor
Kubbenin altinda ve orta yerde duran, fildisinden yapilmis ve degerli taslarla süslenmis bir kürsü vardi Mihrabin önünde de üzeri altin yaldizli gümüs bir bölme bulunuyordu Gümüs kaplamalar ve mozaikler günün her saatinde bir baska yönden süzülen isikla piril piril olurdu
Tarihçiler Ayasofya'da bulunan gümüs kaplamalarin ve süslerin 20 bin kilo civarinda oldugunu yaziyorlar O devirde Bizans'ta elçi olarak bulunan yabancilar, yeryüzünde böyle muhtesem ve isikli bir mabed olmadigini yazmislardi Mesela Rus elçileri hükümdarlarina Ayasofya'yi söyle anlatmislardi: ''Acaba gökte miyiz? Diye düsündük, cünkü yeryüzünde böyle bir ihtisami insan tasavvur edemez Gördüklerimizi size tarif etmekten aciziz ''
Istanbul'u isgal eden Haçlilar ordusunda bulunan Robert de Clari ise gördüklerini söyle anlatiyordu: ''Bu mabedin bütün kapilarin kilit ve sürgüleri som gümüsten idi Paha biçilemeyecek degerde olan mihrabin üzerinde ondört ayak uzunlugunda som altindan bir ayin masasi vardi ve bunun üzeri degerli taslarla süslüydü Mihrabin etrafindaki sütunlar da gümüstendi Kilisedeki on kadar avizenin herbiri insan kolundan kalin gümüs zincirlerle asiliydi…''
Örümcekler Ağ Kurmuş
Türkler Istanbul'u aldiklari zaman Ayasofya'yi çiril çiplak buldular Anlatilmakla bitmeyen güzel mozaiklerinin çogu; altin Gümüs ve degerli taslarla süslü olan her seyi, Haçlilar tarafindan yagma edilmisti Mabed bakimsizdi Bu durumu, onu fetih gününde gören Dursun Bey söyle anlatiyor: ''Onun rahnesine tas koyacak bir mimar kalmamis, mamur olarak sedece bir kubbesi kalmis Padisah-i Cihan bu binayi harab ve yebab (yikik) görünce, ahir harap olmasin deyüp tamirini ve bakimini emretti Sonra'da, su beyti söylemekten kendini alamadi:
Perdedari miküned der taki kisra ankebut
Bum nevbet mizenet der kale-i Efrasiyab
(Kisra'nin takina örümcekler ag kurmus, perdedarlik yapiyor, Kayserin kalesinde ise baykus nöbet tutuyor)
Fatih Sultan Mehmed'in emriyle camiye çevrilen eser, bu suretle gelecek yüzyillara yikilmadan, ihtisamini arttirarak ulasma sansina kavusmus oluyordu
Kilise camiye çevrilince Resimlerden bazilari ve haçlar Bozulmayacak sekilde badana ile örtüldü Diger süslere ve melek resimlerine hiç dokunulmadi Mebedin güneydogu tarafi görülen lüzum üzerine iki payanda ile takviye edildi Bu köseye tugladan bir minare ve camiye bir medrese ilave olunda Ikinci minareyi II Beyazid yaptirdi

Koca Sinan'da Onarıyor
Kanuni Süleyman devrinde yikilma tehlikmesi gösteren bina, Kanuni'nin emriyle ve dahi mimar Koca Sinan'in maharetiyle destek duvarlara kuvvetlendirildi
Koca Sinan Ayasofya'ya iki minare daha ekledi Caminin yaninda II Selim için de bir türbe yapildi Sokollu Mehmet Pasa kubbeye büyük bir alem koydurdu
Caminin içini Türk eserleriyle en çok süsleyen hükümdarlardan biri III Murat'dir Bergama'dan getirtilen ve helenistik devirde kalma iki büyük mermer küpü camiye koyduran da odur Bu küplerin her biri 1250 litre su almaktadir
IV Murat'in yaptirdigi mermer mahfiller Minber ve tas kütsü bir sanat harikasidir Yine bu hükümdar mebedin duvarlarina ve bos kalan yerlere Biçakçizade Mustafa Çelebi'nin n'fis hatti ile ayetler yazdirdi Bugün büyük kubbede asili duran kandili ise III Ahmet yaptirdi
Ayasofya Müze Oluyor
Padisahlar arasinda Ayasofya'yi Türk eserleriyle en çok süsleyen hükümdar I Mahmut'tur I Mahmut'un cami için yaptirdigi çok güzel bir kütüphane vardir ki devrin saheseri sayilir Bu kütüphanede 7 binden fazla el yazmasi ve basma kitap bulunmaktadir Kütüphane duvarlarini da çoik güzel Türk çinileri süslemektedir
Türklerin gösterdigi ihtimamla Ayasofya korunmus, güzellestirilmis, saglamlastirilmistir
918 yil kilise, 482 yil cami olarak kullanildiktan sonra, 1 Subat 1935 tarihinde müze haline getirilen Ayasofya'yi bugün ziyaretçiler hayranlikla seyredebiliyorsa, bu, Türklerin bu sanat harikasina sahip olarak onu korumalari sayesindedir
Ayasofya'nin ve civarindaki eserlerin yüzlerce yil önce bugünkünden çok daha heybetli göründüklerini de söylemeliyiz Çünkü, eskiden Istanbul'un yedi tepesinden biri olan Ayasofya ve çevresinde zemin, yüzyillarin birikimi olan dolgularla onbes metre kadar yükselmis bulunmaktadir Bunu anlamak için eski gravürlere balmak yeter Bir eski gravürde, Sultanahmet Meydani'ndaki hiyeroglif yazili dikilitas Meydanin dolup yükselmedigi zamanki haliyle görülmektedir Bu tasin kaidesini olusturan kabartma heykellere bakmak için, resime göre insanin basini yukari kaldirmasi gerekir Oysa bugün ayni kaide çukur içinde kalmistir ve ancak egilerek görebiliyoruz
|
|
|