Yalnız Mesajı Göster

İttihat Ve Terakki Üzerine Düşünceler-1

Eski 11-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İttihat Ve Terakki Üzerine Düşünceler-1



Devletle Uzlaşma ve Hareketin Zayıflaması (1897?1898)

1897 yılı Osmanlı Devleti için iyi bir yıl olmuştu O yıl, Ermeni olaylarının çoğu bitmiş, ayrıca Yunanistan'a karşı ünlü Tesalya Zaferi kazanılmıştı Bu da Sultan 2 Abdülhamid'in içte ve dışta itibarını arttırmış; fakat muhalefet için çok kötü sonuçlar doğurmuştu İstanbul'da ciddi bir operasyonla hemen bütün tanınmış Jön Türk muhalifler toplanmış, muhakeme edilip Trablusgarp'a sürülmüştü Bu atmosfer içinde, padişah, Ahmet Celalettin Paşa'yı Cenevre'ye gönderdi ve Mizancı Murat'ı İstanbul'a dönmeye razı etti

İttihat ve Terakki Cemiyeti, devletle resmen anlaşmış ve bunu bütün şubelerine duyurmuştu Mizancı Murat da İstanbul'a dönmüş, Şûra-yı Devlet üyeliğine atanmış, padişahın sâdık bendesi olmuştu İttihat ve Terakki Cemiyeti için bu moral bozucu durum dalga dalga yayılmış, 1896'da Cenevre'ye gelip Osmanlı İhtilâl Fırkası'nı kuran Tunalı Hilmi ve Cemiyet'in ilk kurucu üyelerinden İshak Sukutî ve Dr Abdullah Cevdet de, bir daha muhalif neşriyatta bulunmamak üzere padişahla anlaşıvermişti Üçüne de 20 Ağustos 1898'de ömür boyu on ikişer lira maaş bağlanmış (Hanioğlu,1981: 37,40), ayrıca 26 Eylül 1899 tarihli bir irade ile, İshak Sukutî devletin Roma, Abdullah Cevdet Viyana elçiliği doktorluğuna atanmıştı Bunu çok geçmeden, Tunalı Hilmi'nin Madrid elçiliği kâtipliğine atanması takip etti (Hanioğlu, 2001:478)

Yıllardır devam eden teşkilâtlı muhalefetin ilk kurucuları ve liderleri, birçok muhalif genci ortada bırakıp devletle uzlaşmış, Sultan'ın kendilerine sunduğu "arpalıkları" kabul edip, Jön Türk hareketine "ihanet" etmişti Jön Türk (İttihat ve Terakki) hareketinde, bu durum hiçbir zaman unutulmayacaktır (Lewis, 1991:198?199; Zürcher, 2004:132) "Onların bu tavrı Ahmet Rıza'yı haklı çıkarmış ve Ahmet Rıza, bir kez daha sürgündeki hareketin tartışmasız önderi olmuştu Ne var ki hareket, ciddi bir darbe yemiş bulunuyordu 1897?1899 yılları, hareketin en sönük zamanıydı" (Zürcher, 2004:132?133)

Yeniden Toparlanma ve Ciddî Görüş Ayrılıkları (1899)

Tam o günlerde (Aralık 1899) zengin bir Osmanlı paşasının, Sultan 2 Abdülhamid "bir maden imtiyazı hakkındaki usulsüz talebini yerine getirmediği için" (Öztuna, 1978:215) iki oğluyla birlikte Fransa'ya kaçması, harekete bir canlılık getirdi Bu Osmanlı paşası, ana tarafından Sultan 2 Mahmut'un torunu Damat Mahmut Celalettin Paşa idi Karısı, Sultan Abdülmecid'in kızı yani Sultan 2 Abdülhamid'in kız kardeşiydi Mahmut Celalettin Paşa'nın (1853?1903) oğulları Sabahattin ve Lütfullah'la birlikte Jön Türklere katılması, Sultan 2 Abdülhamid'e bir darbe olmuş, ayrıca muhalefete bir prestij ve güç kazandırmıştı

Bilhassa Prens Sabahattin (1887?1948), Jön Türk hareketini derinden etkiledi Pozitivist Ahmet Rıza'nın ideolojik rakibi hâline geldi Prens Sabahattin, imparatorluğu canlandırmak için serbest ferdî teşebbüsün gücüne inanan ve adem-i merkeziyeti savunan katıksız bir liberaldi İngiltere gibi Meşrutî bir monarşiyi, merkezî hükümetin yetkilerinin sınırlandırıldığı, mahallî idarelerin güçlendirildiği, özel teşebbüsün önünün açıldığı ve teşvik edildiği bir siyasî, idarî ve ekonomik yapıyı savunan Prens Sabahattin'in bu liberal görüşleri, Ahmet Rıza'ya ve Jön Türklerin bir kısmına hiç de cazip gelmedi Aksine, ayrılıkçı milliyetçi hareketlerin ve isyanların, Batılı emperyalist emellerin, imparatorluğun birliğine ve bütünlüğüne karşı ciddî bir tehdit oluşturduğu bir devrede, adem-i merkeziyet ve özel teşebbüs, Ahmet Rıza'ya ve Jön Türklerin önemli bir çoğunluğuna, tehlikeli bir formül olarak göründü ve onları gittikçe dozu artan milliyetçi ve merkeziyetçi bir anlayışa doğru sürükledi Böylece 1899?1906 yılları arasında Jön Türk Hareketi, biri Ahmet Rıza önderliğinde milliyetçi ve merkeziyetçi kanat, diğeri Prens Sabahattin liderliğinde liberal kanat olmak üzere ikiye bölündü

Şiddet Eğilimleri ve Orduda Darbeci Yapılanma (1906)

Prens Sabahattin önce "İngiliz desteğiyle darbe yapmayı gaye edinen" Osmanlı Hürriyetperverân Cemiyeti'ni, daha sonra 1906'da, Teşebbüs-i Şahsî ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti'ni kurdu Avrupa ve imparatorluğun birçok şehrinde teşkilâtlanmaya çalıştı Fakat darbe teşebbüsleri her defasında başarısızlıkla sonuçlandı

Bu arada 1904?1905 Rus-Japon Savaşı'nda, doğulu fakat meşrutî bir idareye sahip Japonya, Batılı fakat istibdatla yönetilen Rusya'yı yenmiş, bu mağlubiyet Rusya'ya 1905'te meşrutî bir rejim getirmişti 1907'de geri kalmış İran'da bile, Meşrutiyet ilân edilip meclis açılmıştı Bu iki önemli hâdise, Jön Türk hareketine ilhâm ve cesaret kaynağı oldu

Ayrıca 1906'da iki aksiyon adamı Jön Türk'ün (Bahattin Şakir ve Dr Nazım) Paris'e gelişleri de, harekete güç katmıştı Jön Türkler, Bahattin Şakir'in Makedonya'daki Yunan komiteleri, Makedonya-Edirne Dahilî İhtilal Cemiyeti ve Daşnaktsutyun Cemiyeti programları üzerindeki incelemeleri sonunda 1906 yılı başında, Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti adıyla yeniden teşkilâtlanmıştı Cemiyet'in ilk merkez heyeti, Mehmet Ali Halim Paşa, Ahmet Rıza, Bahattin Şakir, Dr Nazım ve Sami Paşazâde Sezâî beylerden meydana geliyordu Cemiyet Avrupa'da ve imparatorluğun her köşesinde sağlam bir teşkilât kurdu 1906'daki en önemli gelişme ise, Osmanlı ordusunda ilk defa, "kıta hizmetindeki subaylar arasında devrimci hücrelerin kuruluşu" (Lewis, 1991:202) idi

1907'de, 2 Abdülhamid'e karşı bütün muhalefeti birleştirmek için, Ermeni Taşnak Cemiyeti'nin teşvikiyle Paris'te yeni bir kongre toplandı Kongrede teorik ve ideolojik ayrılıklar bir tarafa bırakılarak, âcil bir faaliyet programı üzerinde geniş ölçüde fikir birliğine varıldı (Lewis,1991:203?204) Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti bile, şiddet yöntemlerinin kullanılmasını kabul etti (Zürcher, 2004:134)

Asıl tehlikeli muhalefet hareketi ise, Makedonya'daki genç subaylar ve memurlar arasında gelişiyordu Bu genç subay ve memurlar, Bursalı Mehmet Tahir, Mustafa Rahmi, Kâzım Nâmi, Ömer Naci, Hakkı Baha (Pars), İsmail Canbolat, Mithat Şükrü, Talat Bey liderliğinde, Eylül 1906'da Selânik'te Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'ni kurdular Bu isimlerin en meşhurlarından Bursalı Mehmet Tahir, Selânik Askerî Rüştiyesi'nin müdürüydü İleride imparatorluğun başbakanlık makamına oturacak Talat Bey ise, Selânik Posta ve Telgraf Müdürlüğü'nün Tahrirat Kalemi Başkâtibi idi "Onun örgütlenme dehası sayesinde, Osmanlı Hürriyet Cemiyeti Makedonya'da hızla yayılmıştı Çok önemli bir gelişme de, 3 Ordu (Makedonya) ve 2 Ordu'dan (Edirne) subayların Cemiyet'e katılmalarıydı Bunda 3 Ordu'nun kurmay subaylarından Binbaşı Enver başrol oynamıştı" (Zürcher, 2004:135)

Selânik gurubu, 1907'de Avrupa'daki muhaliflerle temasa geçmiş ve Ahmet Rıza'nın düşüncelerini, Prens Sabahattin'inkilere göre daha uygun bulduklarından, 27 Eylül 1907'de Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti'yle birleşmiş ve bu cemiyetin adını aynen benimsemişti

Bu birleşme Cemiyet'in darbeci yönünü daha da kuvvetlendirdi ve Cemiyet, hızla genç subaylar arasında örgütlenmeye başladı Cemiyet'in dâhili nizâmnâmesine göre, fedai şubeleri kuruldu Bu nizâmnâme "bir şahsın vücudu, vatanı veya Cemiyet'i tehlikeye sokması" durumunda, Cemiyet'in yetkili organlarına, bu şahsı mahkum etme ve cezalandırma yetkisi veriyordu (Hanioğlu, 2001:480)

Alıntı Yaparak Cevapla