Prof. Dr. Sinsi
|
Bilge Kağan Ne Diyor..
Türk Beğleri! Millet! İşitin!
Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk Milleti, senin ilini, senin töreni kim bozabilirdi?
Ey Türk Milleti! Titre ve kendine dön!
itaat ettiğin zaman seni yükseltmiş, yüceltmiş olan bilge ve alp kağanına, hür ve bağımsız yurdunda, yanılıp isyan ederek kötü iş yaptın! Silâhlı insanlar nereden geldiler de seni dağıtıp götürdüler? Süngülü insanlar nereden geldiler de seni sürüp götürdüler? Ey Kutlu Ötüken Ormanının milleti! Gittiniz! Doğuya varanınız vardı Batıya varanınız vardı Vardığın yerlerde hayrın o oldu ki kanın su gibi aktı Kemiklerin dağ gibi yığılıp yattı  Bilmediğin için, yanılıp kötülük ettiğin için, Amucam Kağan uçmağa vardı (öldü) Fakat, Türk Milleti'nin adı, sanı yok olmasın diye, Babam Kağanı, Anam Hatunu yücelten Tanrı, il veren Tanrı, yine Türk Milletinin adı sanı yok olmasın diye, bu defa özümü kağan yaptı
Ben, hali vakti yerinde bir millete kağan olmadım!
İçeriden yiyeceksiz, dışarıdan giyeceksiz, güçsüz kalmış, yoksul bir millete kağan oldum Küçük kardeşim Kül Tegin 'ile sözleştik Babamızın kazandığı millet adı, millet sanı yok olmasın diye, Türk Milleti için, gece uyumadım, gündüz oturmadım Küçük kardeşim Kül Tegin ile, iki Şad ile, ölesiye, bitesiye çalıştım Toplanan milleti ateşe, suya düşürmedim Özüm kağan oturduğumda, yerden yere varmış olan millet, öle bite, yayan çıplak, yine geldi Milleti yüceltmek için on iki savaş yaptım Sonra, Tanrı yarlıgadığı, kut'um var olduğu için, ölecek milleti dirilttim Az milleti çok, aç milleti tok kıldım Giyimsiz milleti giyimli, yoksul milleti bay kıldım Dört yandaki milletler hep bana tâbi oldular Milleti düşmansız kıldım Bunca töreyi kazandıktan sonra küçük kardeşim Kül Tegin de öylece uçmağa vardı  
Babam Kağan uçmağa vardıkta, küçük kardeşim Kül Tegin yedi yaşında idi Tanrıça Umay kadar güzel ve iyi olan Anam Hatunun devletine, onun kutluluğuna, küçük kardeşim 'Kül Tegin' adını aldı Onaltı yaşında iken Amucam Kağana ilini, töresini şöyle kazandırdı:
Altı Çub ve Soğdaklara karşı sefer ettik Onları bozguna uğrattık Çinli Ong Tutuk, elli bin askerle geldi, savaştık Kül Tegin yayalarla fırlayıp saldırdı Ong Tu-tuk'un silâhlı elini tuttu, silâhlı olarak getirip kağana öylece teslim etti O orduyu orada yok ettik Yirmi bir yaşında iken Çin generali Çaça Sengün'le savaştık Seksen bin askerle gelmişti Kül Tegin önce Tadıkın Çor'un boz atına binip, saldırdı O at orada öldü İkinci olarak İşbara Yamtar'ın boz atına binip saldırdı O at da orada öldü Üçüncü olarak Yigen Silig Beğ'in doru atına binip saldırdı Doru at da orada öldü Düşman Kül Tegin'in zırhına, silahına, kaftanına yüzden fazla ok vurdu, ama yüzüne başına birini bile değdiremedi Düşman ordusunu orada yok ettik
Türk Milleti! Kül Tegin'in nasıl hücum ettiğini, nasıl savaştığını hep bilirsiniz!
Kül Tegin yirmi altı yaşındayken, Yir Bayırkulara, Kırgızlara, daha nice milletlere karşı savaştı, büyük zaferler kazandı (Burada tek tek bindiği bütün atları, kimlerle nasıl savaştığını anlatıyor)  
Dokuz-Oğuz milleti kendi milletimdendi Gök, yer bulandığı için, ödüne kıskançlık değdiği için, düşman oldu Bir yılda beş yol savaştık Kül Tegin, Azman adlı atına binip saldırdı Tek başına yedi eri mızrakladı
Beş savaştan sonra Amga Kalesi 'nde kışlayıp ilkbaharda yine ordu çıkardık Kül Tegin'i baş yaparak orada bıraktık Savunma tedbiri aldık Düşman merkezi bastı Kül Tegin 'Öksüz' adındaki atına binip saldırdı Tek başına dokuz eri mızrakladı Merkezi korudu, vermedi Annem Hatun, bütün analarım, ablalarım, gelinlerim, prenseslerim, buncanızdan diri kalanlar! Kül Tegin olmasa idi, hep ölecektiniz!
Küçük kardeşim Kül Tegin uçmağa vardı Çok çok üzüldüm Kederimden görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu Özüm düşündüm: Zamanı Tanrı yapar, Tanrı yaşar Kişi oğlu hep ölümlü doğmuştur Gözden yaş gelse hep içeri akıtarak, gönülden ağlamak gelse geri çevirerek, düşünceye daldım İki Şad'in, alay küçük kardeşlerimin, alay milletimin] ağlamaktan gözü kaşı fena olacak, diye düşündüm de, sıkıldım
Yoğcu (yasçı) ve ağlayıcı olarak, Kıtay, Tatabı milletlerinin başı Udar Sengün geldi Çin konağından Isiyi Üten geldi Gereksiz olduğu halde onbinlik hazine, altın, gümüş  fazla fazla getirdi Tibet kağanından vezir geldi Soğd, İranlı, Buhara ülkesinden Erik General, Oğul Tarkan geldi Türgiş kağanından damgacı (mühürdar) geldi Kırgız kağanından Tarduş Inançu geldi Bark (türbe) yapıcı, nakışçı, taşa yazı yazıcı olarak, Çin kağanının yeğeni Çang Sengün (Çang General) geldi Kül Tegin koyun yılında, onyedinci günde (27 Şubat 731) uçtu (öldü) Dokuzuncu ayın yirmi yedisinde yoğ yaptırdık Barkını, nakışlarını, bengütaşını, maymun yılında, yedinci ayın yirmi yedisinde (1 Kasım 731'de), ona saygılar sunup kutluladık
Ey Türk Milleti!
Bu ili küçük kardeşim Kül Tegin ile öle yite kazandım Kazanıp, alay milleti ateş, su kılmadım (felâkete de düşürmedim) Ey Ötüken Ormanının milleti! Kötü kişi gelip birliğini bozmasın, silâhlı gelip seni dağıtmasın diye, sana burasını il tuttum Töreyi kazandırdım
Türk Milleti! Beğleri! Sözümü işitin!
Türk Milletini toplayıp, il tutacağını bu taşa yazdım Yanılırsa öleceğini yine bu taşa yazdım Her ne sözüm varsa bengütaşa yazdım Ona bakarak bilin şimdiki Türk Beğleri! Türklerim, alay beğlerim, alay milletim! Kazanıp il tuttuğum bu yerden, kağanından ayrılmazsan, iyilik göreceksin Evinde oturacak, dertsiz olacaksın Sözlerimde yanlış var mı?
Ey Türk! Titre ve kendine dön!
|