Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Tarihinin Şanlı Asenaları
  getirilmesi, onu çileden çıkarır Onun bu halini gören İmparator, yeni çareler arar Tek amacı,sevdiği bu kadının acısını biraz olsun dindirmek, bu arada, kendini affettirebilmek  sık sık ziyaretine gider, fakat, her gittiğinde Dilşad'ın güzelliğini görerek daha bir efsunlanır Hele genç kadının kullandığı koku adeta başını döndürür Bu nedenle kendisine "ŞİANG-FEİ' diye hitap eder Yani, güzel kokulu prenses  Ancak, güzel kokulu Prensesin böyle bir iltifata hiç ihtiyacı yoktur Onun ruhu, tıpkı ülkesi gibi yıkık ve virandır Durup durup o korkunç olayı düşünür ve ülkesinde olup bitenleri  Tüm dünyasını hüzün kaplamıştır Şimdi artık, Kaşgar'daki o hayat dolu kadından en küçük bir eser kalmamıştır Şölenlerde yakınları ile Birlikte dans eden, dans ederken de eteklerindeki minik çanların ahenkle çaldığı  O koskoca bir uygarlığın, minik bir simgesiydi Adı üstünde  "UYGUR KADINI" Onun ülkesinde hanımlar birer zarafet öğesiydi Yakalar açık, saçları uzun, tırnaklan boyalı ve hele dimdik yürüyüşleri ile adeta bir manken edasındaydı İmparator tüm bunları biliyordu Bu yüzden de böyle bir kadını hüzünden kurtarmak İçin akıl almaz özverilerde bulunmaktaydı Tez elden, yasak kent'in içine camisi, çarşısı, hamam ile bir Müslüman mahallesi kurar  salt, Dilşad Hatun sevdiği İğde ağaçlarını bile kökünden söktürüp saray bahçesine diktirir
Bu arada, Doğu Türkistan'daki asayişi sağlayıp oradaki beylerden bazılarına, düklük, prenslik ve daha başka unvanlar verir Saraylar yaptırıp onlara tahsis eder dendi yurtlarına izin verilmeyen bazı kimseler, Cang-An kapısının batı yanına iskan edilir Onlara, Çinli halka tanınan, memuriyet ticaret ve seyahat hakkı tanınır Ayrıca, hazineden bir miktar para ayrılarak, onların bulunduğu yere bir Cami yapılmasını buyurur Süslü yüksek kemerli geniş sahanlı olarak inşa edilen bu cami, 1765 te tamamlanmıştır Caminin içinde dört dilde yazılmış bir kitabe vardır Kitabenin Çince metnini bizzat İmparator kendisi yazarak mührünü basmıştır Zaten, bir çok bilgi de bu kitabeden öğrenilmiştir
İmparator tüm bunların yanında, Çin'de bulunan Türk askerlerini teşkilatlandırarak muafız alayı olarak Dilşad'ın buyruğuna verir ve üç Çin gümüşü ile onları maaşa bağlar Ve artık, Chi-En_Lung Dilşad tarafından reddedilmeyeceğini düşünerek ona evlenme telif eder
Dilşad, aradan geçen bu sekiz yıl içinde, kin ve öfkesinden oldukça sıyrılmış başına gelenleri kadere bağlamışsa da yine de İmparator'un teklifine olumlu yanıt vermez 'Müslüman bir kadının, kendi dininden olmayan bir kimse ile evlenmesinin caiz olmadığını söyler' Şimdi artık tek isteği vardır, yurduna dönmek  doğup büyüdüğü o yerler, bir serap gibi gözlerinin önünde belirir durur, ve bu özlemi doruğa ulaşarak onu hasta eder Vatan hastası 
Ne yer, ne içer Onun bu halini gören İmparator ne yapacağım bilemez Onsuz yaşamayacağına kesinlikle inanmıştır Bu nedenle, Dilşad'ın kalması için defalarca ricada bulunur Fakat Dilşad da ülkesinden uzak yaşamayacağını vurgular durur İmparator, çıkmaza girer ne is, ne güç Devlet işlerine bile bakmaz Öteden beri durumu öfke ile izleyen Ana
İmparatoriçe'nin sabrı kesilmiştir artık Oğluna çıkışta bulunur 'Nedir,senin bu yaptığın? Bir düşmana bu ne sevgi ve ihtimam? der 'İmparator ise, ben düşman diye bir şey tanımıyorum artık Değil Türkistanlılar
dünyanın Öbür yanında yaşayan George Washington bile benim kardeşimdir diyerek yanıt verir O yaşadığı bu büyük acı ile ihtirasından arınmış hem bir Türk dostu, hem de dünya insanıdır artık, Ancak, kötülük bir yerde iyiliği yener Ana imparatoriçe, oğlunun ıstırabına dayanamayıp, onun, canı kadar sevdiği Şiang-fei'sine kıyar Kimi ipek iplikle
boğdurulduğunu,Kimi de zehirle yaşamına son verildiğini söyler Ancak imparatorun tepkisi çok
büyük olur Mabede kapanarak günlerce yas tutar İşte Dilşad Hatun'un hayatı böylesine hazin bir o kadar ilginçtir O her zaman îçin onurunu her şeyden üstün tutarak milletİ için gurur kaynağı olmuştur Şimdi, bu şehit'imiz iki yüz elli yıldır geçmişin karanlığında gömülü yatmaktadır Tüm Gözlerden ve gönüllerden ırak  durup düşünüyorum Bir ona bakıyorum, bir de Jan Dark'a- içim burkuluyor Jan Dark, bugün dünya edebiyatının baş yapıtlarında onun için oyunlar yazılmış ne hikayeler, ne filmler çevrilmiş Yani şanı tüm dünyaya duyurulmuş batı insanın vefası sayesinde
Ama, biz kendi Dilşad'ımız için ne yapmışız  bu büyük kadın için ne?Onu yüreğimiz sızlamadan geçmişin karanlığına terk edip bırakmışız Oysa,o bize tarih boyunca gururla anacağımız nice onurlu anılar bırakmış Kısaca, tarihimize şan katarak, bizleri hiçbir milletin tarihinde olmayan bir onura gark etmiştir
Ben, bir tiyatro yazarı olarak, Dilşat Hatun'un hayatını okuduğumda iliklerime kadar huşu duydum Ama, bunun yanı sıra, büyük bir üzüntü ve mahcubiyet  Bir kalem işçisi olarak Bir nebze olsun kendimizi affettirmek ve onu,o karanlık dehlizlerden kurtarıp gün ışığına çıkarmak için hemen kaleme sarıldım Gerçi onu anlatmaya kimin gücü yetebilir?
O, yalnızca kendi soydaşlarının değil dünya Kadınlarının gururudur Onu tanımak ve tanıtmak ne güzel  hepimiz biliriz ki milletleri, büyük millet yapan onların tarihlerinde yer alan şanlarıdır Böyle bir tarihe sahip olan bir milletinde ecdadını tanıması ve onunla gurur duyması, en doğal hakkıdır
RUHUN ŞAD OLSUN; BÜYÜK KADIN DİLŞAD HATUN
|