11-25-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Ordusu
Bilhassa 1950 yılından sonra modern silahlarla teçhiz edilen Türk ordusu, her geçen gün gelişen silah teknolojisinden istifade ederek kendini yenilemekte, dostlarına güven, düşmanlarına korku vermektedir Kanunî vaktinde fevkalâde büyükelçi olan, amansız Türk-İslâm düşmanı Baron Von Busbecq, Türk ordusu için şöyle diyor:
“Türk sistemini kendi sistemimizle mukayese ettiğim zaman, istikbalin başımıza getireceği şeyleri düşünerek titriyorum Bir ordu galip gelecek ve payidar olacak, diğeri de mahvolacaktır Çünkü şüphesiz, ikisi de sağlam surette devam edemezler Türklerin tarafında, kuvvetli bir imparatorluğun bütün kaynakları mevcut; hiç sarsılmamış bir kuvvet var Sefer görmüş askerler, zafer itiyatları, meşakkatlere tahammül kabiliyeti, birlik, düzen, disiplin, kanaatkârlık ve uyanıklık var Bizim tarafta ise, umumî fakirlik, hususî israf, sarsılmış kuvvet, bozulmuş maneviyat, tahammülsüzlük ve idmansızlık var Askerlerimiz serkeştir, subaylarımız tamahkârdır Disiplini hor görüyoruz Sebatsızlık, serkeşlik, sarhoşluk, sefahat, bizde bol bol mevcuttur Bütün bunların en kötüsü, düşmanın (Türklerin) zafere, bizim de hezimete alışkın bulunmamızdır  Bizim askerlerimiz arasında olduğu gibi, hiçbir tarafta bir sarhoşluk, cümbüş yâhut kumar gibi şeylere tesadüf edemezsiniz Türkler, kâğıt ve zar oyunu bilmezler  ”
Meşhur İngiliz diplomatı Ricault, ordu-yu hümâyun ile Uyvar Seferine katılmıştır Müşahedelerini şöyle anlatır:
“  Ordugâhta en küçük bir gürültü ve münakaşa duymak mümkün değildir Halk, ordularının geçişi sırasında en ufak bir endişe hissetmez Ordu geçtiği yerde herşeyi peşin para ile satın alır, hanlarda geceleyen asker parasını öder Türk ordugâhında, kızlarına tecavüz edildiği için şikâyete gelen anneler görmek mümkün değildir Malının asker tarafından yağma edildiğini, hoş olmayan herhangi bir davranışla karşılaştığını söyleyerek şikâyete gelen de yoktur Zira böyle şeyler olmaz Bu düzen, Türk ordusunu muzaffer kılmış ve imparatorluklarını muntazam şekilde büyütmüştür Biz Hıristiyanların ordularına ise şarap, Türk ordusunda görülenlerin tamamen aksini husule getirmiştir  ”
Aynı konuda Iorga ise şöyle demektedir:
“Bir Avrupa ordusunun bir ülkeden geçmesi, o ülkenin halkı için felâket, bir Türk ordusunun geçişiyse saadetti Halk, Türk ordusunun kendi memleketlerinden geçmesini dört gözle beklerdi Zengin Türk askerleriyle geniş ölçüde alış veriş yaparlardı Balkanlarda genç Hıristiyan kızları, tek başlarına, mal satmak için, endişesizce Türk ordugâhına girerlerdi Aynı durum Avrupa orduları için hayal bile edilemezdi
On sekizinci asrın başlarında ise Kont Bonneval; “Mâhir bir kumandan, Türk askeri ile dünyayı bir kutuptan diğer kutba kat edebilir  ” demektedir
|
|
|