Konu
:
Tarihe Şan Veren Kahraman Analarımız
Yalnız Mesajı Göster
Tarihe Şan Veren Kahraman Analarımız
11-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Tarihe Şan Veren Kahraman Analarımız
TARİHE ŞAN VEREN KAHRAMAN ANALARIMIZ
TARSUSLU KARA FATMA
Asıl adı Adile olan
Adile Hala ve Adile Onbası diye anılan bu kadın kahramanımız
silah arkdasları arasında Kara Fatama lakabıyla anılmaktadır
Sekiz on kişilk çetesiyle birlikte Afyon Savaşları'na katılmış Tarsus'un kurtarılmasına buyuk yararlıklık göstermiştir
TAYYAR RAHMİYE
Cenup Cephesi’nde 9
Tümen kuruluşunda bir gönüllü müfreze vardı
Bunun komutanı genç bir kadındı
Tümenden aldığı bir emirle Osmaniye’deki müstahkem Fransız karargâhına taarruz edecek olan bu müfreze
1920 senesinin 1 Temmuz sabahında harekete geçti
Tayyar Rahmiye müfrezesini ustaca bir tertiple yavaş yavaş hedefe doğru ilerletti
Fakat
bir an geldi ki
artık ilerlemeye imkân kalmadı
Çünkü
Fransız karargâhı çok iyi tahkim edilmiş ve bol silâhla müdafaa edilmekteydi
Duraklayan çetesini harekete geçirmek
yeni bir taarruz hızı verebilmek için sarfettiği bütün gayretleri boşa çıktığını gören bu kahraman Müslüman–Türk kadını şiddetli düşman ateşine rağmen ayağa fırlayarak:
“–Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da siz erkek olmanıza rağmen yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz!” diye bağırdı
Erkeklerin gururuna dokunan bu söz ve jest
ruhları sararak kahramanlık hislerini kamçıladı ve hücum yeniden başladı
Yağmur gibi yağan düşman ateşi
bu hücumu bir an olsun durduramamıştı
Karargâh binasını saran çember gitgide daralıyordu
Çetenin efrâdı bir hayâlet gibi hedefine yaklaşıyordu
Yazık
çok yazık! Bu ateşli ve bu vatansever kadın
karargâh kapısına on adım kala şehid oldu
Bu kayıp
burada
büsbütün b
aşk
a bir tesir meydana getirmiş ve çetenin onuruna dokunmuştur
Bu milli şahlanışın ateşlediği ruhlar
bir hamlede karargâhı zaptetmişlerdir
GÖRDESLİ MAKBÛLE
Yunanlılar Sakarya Meydan Muharebesi’ni kaybetmiş
Afyon mevzilerine çekilmişlerdi
Hummalı bir faaliyetle yeni mevzilerini kuvvetlendirmeye çalışıyorlardı
Fakat Yunan B
aşk
umandanlığı’nın canını sıkan en mühim neden; en emniyetli olması lazım gelen cephe gerisi hareketlerinin
bilakis büyük bir huzursuzluğa maruz kalmasıydı
Cephe gerilerinde gerilla harbi vardı
İşgal altında kalan Türkler mücadeleden vaz geçmemişlerdi
Küçük küçük gruplar halinde çalışan Türk çeteleri fırsat buldukça
Yunan geri hizmet ve ikmal birliklerine baskınlar yapmaktaydılar
Cephe gerilerinin emniyetini sağlamak için buralarda kullanılan muharip birliklerin bütün dikkati Akıncılar müfrezesindeydi
Zira en büyük zararı bu müfrezeden görmekteydiler
Gördes–Sındırgı–Akhisar üçgeni içindeki sahada
bir Türk
(Gördesli Halil Efe) Akıncılar çetesi kendilerinden çok üstün bir kuvvetle çarpışmaktaydı
Nâmüsaid şartlar içinde meydana gelen bu karşılaşmada Akıncılar müfrezesinin tek avantajı araziyi iyi tanıması ve bu sûretle manevra yapabilmesiydi
Buna rağmen
muharebeyi kesip sıyrılmaya imkân yoktu ve çetenin cephanesi gitgide tükenmekteydi
Saatlerce süren bu gayrî müsait çarpışma
muhariplerin moralini bozmaktaydı
Fakat
çetenin içinde bulunan bir kadın kahramanın
zaman zaman kükremesi onlara
yeni bir mücadele ruhu ve cesaret aşılamaktaydı
Kükremiş bir aslan
16 Mart 1922’de Kocayayla’da cereyan eden bu çarpışmada durum gittikçe çetenin aleyhine dönmekteydi
Birçok muhariplerin gözü düşmandan çok
çekilecek bir istikâmet aramakla meşguldü
Her zaman olduğu gibi bir ara Makbûle’ Hanım’a yeni bir heyecan ihdas etme fırsatı çıktı
Düşman ateşinin durakladığı bir sırada Makbûle’yi kükremiş bir arslan gibi düşmana saldırırken görüyoruz
Bu hareketin ruhlarda yarattığı ateşin parlaması ile sönmesi bir oldu
Çünkü bu genç ve cesur kadın
alnından aldığı bir mermi yarası ile yere yıkıldı
Başta Halil Efe olmak üzere
bu acı kayıp bütün erkekleri sarstı
Cesaret kaynaklarını kaybeden çete için muharebeye devam etmek
artık mümkün değildi
O kadar değildi ki
bu mukaddes ve muazzez şehidenin mubârek naşını bile kaçırmaya imkân yoktu
Onu gömmediler bile
Mevcut siperlerden birine olduğu gibi yatırılan Makbûle’nin cesedi
birkaç avuç toprakla ancak örtülebildi
Gördesli Makbûle
Halil Efe ile 1921 senesinde evlenmişti
Fakat bir çokları gibi bu bedbaht çiftin de balaylarını düşman karşısında geçirmeleri mukaddermiş
Silaha sarılan genç karı–koca; kurdukları çete ile dağlara çıkarak; aylarca düşmanla çarpışmıştı
Çok zaman baskın yapan
bazen da baskına uğrayan Akıncı müfrezesi bir uğur ve kahramanlık sembolü gibi yanlarından ayrılmayan bu kadın kahramandan örnekler aldı
KARA FATMA
Kara Fatmalar’ın ilk mübeşşiri
Doksanüç Harbi denilen Türk–Rus Savaşı vesilesiyle temâyüz eden ve Kara Fatma ünvanı taşıyan kadınlardan ilki
bir aşîret reisinin kızı idi
Genç yaşında etrafına kendisi gibi mücadeleci kadınları toplayarak âdetâ gönüllü bir alay teşkil etmişti
Onları disiplinli bir ordu efrâdı gibi sevk ve idâre ediyordu
Sesi erkek sesi gibi gür ve sertti
Yüzünü örtmez fakat
saçlarını boynuna dolar; başının
yüz kısmı dışında bütün kısımlarını “Leçel” denilen beyaz bir bezle kat kat sararak örterdi
Maiyeti üzerinde son derece nüfuza mâlik olup İbo nâmındaki danışmanı dahi Kara Fatma’nın hışım ve heybetinden ürperirdi
Lakin
cengâver olduğu nisbette yumuşaktı ancak
şefkati lüzumundan fazla değildi
Kara Fatma
tarihen sâbit olan en mühim ve parlak zaferlerini Rusya Muhârebesi hengâmında göstermişti
“Kadınlar Dünyası” isimli gazetenin 20 Temmuz 1913 tarihli ve 100–1 numaralı sayısında bu muhterem validemiz hakkında şu bilgi verilmiştir
“Kara Fatma
Malatya’ya bağlı Aladağlı’dır
Zayıf
orta boylu ve esmer
gözleri ve kaşları siyahtır
Elbisesi
erkek elbiselerinin aynıdır
Entari yerine geniş bir şalvar
ceket yerine ise “sarka” tâbir olunan bir tür cepken giyerdi
Ölümden korkmayan kahraman
Rus orduları Erzurum’u işgal ettiği esnada Kara Fatma
Aziziye Tabyası’nda mâiyetindeki üç–dört bin cengâverle birlikte savaşmıştır
Bu büyük Müslüman–Türk annesi
askerin içeceğini
yiyeceğini hazırlar
yaralıları tedavi eder
omuzlarında yararlı askerleri hastaneye taşırdı
Düşman
Aziziye Tabyası’nın her sûretle müdafaasında gösterilen metânet ve şiddetin bertaraf edilmeyeceğini anlayınca hîleye müracaat ederek bir gece yarısı askerlerimizin koğuşu yakınına sokmuş olduğu bir nefere
bir tüfek attırıp koğuşun lâmbasını söndürtmüş
Askerlerimiz kendilerini düşmanın bastığını zannederek rastgele
ateş etmiş ve birbirlerini sabaha kadar katlettikten sonra düşman kolaylıkla tabyayı zabtetmişti
Bu korkunç hile ve sarsıntımızdan son derece müteessir olan Kara Fatma
hemen Erzurum içlerine girmiş ve topladığı erkek
kadın
genç
ihtiyar birçok vatandaşı; tüfek bulamayanları evlerden buldurduğu balta
satır ve kılıçlarla silâhlandırıp Aziziye Tabyası’na yönlendirmiş; gülle
kurşun yağmurları aldırmaksızın taarruz etmiştir
Yüzlercesi şehit olduğu halde ölümden aslâ yüz çevirmemiş ve tabyanın hendeklerini düşmanın leşleriyle doldurarak Aziziye Tabyası’nın kurtarılmasına muvaffak olmuştur
”Meşhur Sivastopol Destanı’nda Kara Fatma’dan şöyle bahsedilir:
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul