Konu
:
İstanbul-Kuvayı Milliye İlişkileri
Yalnız Mesajı Göster
İstanbul-Kuvayı Milliye İlişkileri
11-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
İstanbul-Kuvayı Milliye İlişkileri
Mütarekede İstanbul-Kuvvayı Milliye İlişkileri
MÜTAKERE DÖNEMİNDE İSTANBUL HÜKÜMETLERİ İLE KUVVÂ-YI MİLLİYE ARASINDAKİ MÜNASEBETLER
(14 Ekim 1918-16 Ekim 1920)
İtilaf devletleri 30 Ekim 1918’de çok ağır koşullar taşıyan ve bazı maddeleri açısından da bir takım gizli amaçları olduğu aşikar olan Mondros Mütarekesini Osmanlı Hükümeti'ne imzalatmış bulunuyorlardı
Amerika Birleşik Devletleri B
aşk
anı Wilson'un 14 maddeden ibaret programında "milletlerin kendi kaderine hakim olmasını" temin eden 12'nci maddeyi Osmanlı Devleti de kabulde bir beis görmeyerek benimsemişti
Mustafa Kemal Paşanın ifadesiyle gerçekten kabul edilebilecek olan bu prensibin uygulaması yönünde Birleşik Devletler'in bir icraatı görülmediği gibi İtilaf devletleri mütareke hükümlerini çok geçmeden ihlal ettiler
Başta İstanbul ve İzmir olmak üzere memleketin işgal edilmeye başlanması üzerine meseleyi siyaseten çözmeyi tercih eden Osmanlı Hükümeti'nin başarısız kalması karşısında durumu doğru ve yerinde tespit eden askerî yetkililer gerekli tedbirleri almakta gecikmediler
Mustafa Kemal Paşanın çok geniş yetkilerle Anadolu'ya gönderilmesi Erzurum ve Sivas Kongreleri ile Büyük Millet Meclisinin açılmasına kadar devam eden bu büyük mücadelede İstanbul ile Anadolu arasındaki ilişkiler hiçbir zaman kesilmemiş aksine artan bir şekilde devam etmiştir
14 Ekim 1918 tarihinde sadarete getirilen Mareşal Ahmet İzzet Paşa 25 gün gibi kısa süren iktidarında Mondros Mütarekesi'ni imzalamaya mecbur kalmasına rağmen önemli işler de başarmıştır
Memleketin zor günler yaşadığı o dönemde Almanya'dan gelip de henüz bankalarda ve çeşitli devlet dairelerinde bulunan 20 milyon liraya el koymuştur
Rumların muhtemel t
aşk
ınlık ve tahriklerine karşı gerekli tedbirleri almış önemli kilit noktalarına devletin takdir ve güvenini kazanmış şahsiyetleri tayin etmiştir
Kaldırılmış bulunan "Teşkilat-ı Mahsusa" B
aşk
anı Albay Hüsamettin (Ertürk) Beyin emrindeki depolarda bulunan silah ve cephanenin anî baskınlarla boşaltılarak Anadolu'ya sevkine göz yummuştur
Ahmet İzzet Paşa Hükümeti'nin istifasından sonra 11 Kasım 1918'de sadarete getirilen Tevfik Paşa döneminde Türkiye aleyhine olan hareketlerde gözle görülür bir hızlanma meydana gelmiştir
İstanbul'da bulunan okullar kışlalar resmî ve özel binalar yabancı askerler tarafından işgal edilmiştir
Fransız ve İngiliz askerleri memleketin diğer yerlerinde bu hareketlerine devam ederken yapılan baskılara daha fazla dayanamayan Sultan Vahdeddin 21 Aralık 1918'de bir irade ile Meclis-i Mebusanı feshetmiştir
Bu gelişmeler karşısında Tevfik Paşanın istifa etmesi üzerine hükümeti kurma görevi Damat Ferit Paşaya verildi
4 Mart 1919 tarihinde iktidara gelen Damat Ferit ilk icraat olarak Divan-ı Harb-i Örfîde bulunan sivil üyelikleri kaldırmış sadece askerleri bırakmıştı
Böylece eski İttihat ve Terakki kabinelerinde görev almış nazır ve bazı üst düzey yöneticiler tutuklanmaya başladı
Bu sırada tüm memlekette büyük heyecan ve tepkiye sebep olan bir hadise meydana gelmiş; Yunanlılar İtilaf devletlerinin de desteği ile 15 Mayıs 1919'da İzmir'i işgal etmişlerdi
Bu olay üzerine Damat Ferit Paşa 17 Mayıs 1919'da hükümetin istifasını vermiştir
19 Mayıs 1919 tarihinde hükümeti kurmakla görevlendirilen Damat Ferit kabinesine ılımlı hatta milliyetçi olarak niteleyebileceğimiz Tevfik ve Ahmet izzet Paşa gibi önemli şahsiyetleri de almıştır
Bu arada işgal sahasını daha da ileriye kaydırmak isteyen Yunanlılar Urla'da hiç beklemedikleri bir direnişle karşılaştılar
16 Mayıs 1919 sabahı Urla'daki Türk köylerine saldıran yerli Rum çeteleri halkın bir avuç Türk askeri ile birlikte kahramanca karşı koy-ması üzerine geri püskürtüldü
Aynı şekilde ikinci direnme Ayvalık'ta meydana geldi
Ayvalık'ta bulunan 172
Alay Kumandanı Yarbay Ali (Çetinkaya) Bey 28/29 Mayıs sabahı karaya çıkmak isteyen Yunan birliklerini emrindeki az sayıda kuvvetle karşıladı
Balıkesir mutasarrıfı ile 172
Alay Kumandanı'nın çarpışmaların başladığını bildiren telgraflar üzerine mesele hemen Meclis-i Vükelada görüşüldü
Meclis hararetli tartışmalardan sonra bilhassa Ahmet İzzet Paşanın teklifiyle "Düşman ilerlediği takdirde ateşle karşılık verilmesi ve direnilmesi ancak lüzumunda geri çekilmek de dahil olmak üzere askerin esir düşmemesi için gerekli tedbirlerin alınmasına" karar verdi
Aynı tarihlerde doğu sınırındaki 15
Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşa tarafından o havalide bulunan İngiliz subaylarına Van civarına bir Ermeni kuvveti geleceği haber verilerek karşı konulacağı bildirilmişti
Ona da bu gibi taarruzlara karşı konulması ve gerekirse kolordusunu seferber etmeye de yetkili olduğu bildirilmiştir
Ancak bütün bu kararların Damat Ferit'in Paris Konferansı dolayısıyla İstanbul'da bulunmadığı bir sırada alınmış olduğunu hatırlatırız
Çünkü Dahiliye Nazırı Ali Kemal Bey ve Adliye Nazırı Üryanizade Cemil Molla Bey işgale kesinlikle karşı konulmaması tarafını tuttuklarından mülkî memurlara bu kararların hilafında emirler vermişlerdir
Bu arada Amiral Calthorpe Osmanlı Hükümeti'ne verdiği bir nota ile "Samsun sancağından endişe verici haberler alındığını bazı kötü niyetli kişilerin hadise çıkarmaya çalıştıklarını ve bu işte Mustafa Kemal Paşanın başrolü oynadığı belirtilerek Karadeniz Ordusu B
aşk
umandanı General Milne tarafından değiştirilmesi için Harbiye Nezaretine direktif verildi
Meclis-i Vükela bu isteğin kabul edilmesi ve Mustafa Kemal Paşanın geri çağrılmasını zorunlu olarak karar altına aldıysa da Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa açık emir vermeyip istişare için acele olarak İstanbul'a gelmesini bildirerek işi geciktirmeye çalıştı
İngilizler bu kere Miralay Refet Beyin geri çağrılmasını istedilerse de Harbiye Nezareti bu zatı azlederek yerine Miralay Selahaddin Beyi tayin edip Samsun'a gönderdi
Refet Bey de en yakın amirinin Mustafa Kemal Paşa olduğunu bildirerek kumandayı bırakmamış ve Samsun'un arkasındaki sırtlarda savunma tertibatı almıştır
Teslimiyetçi bir çizgide yürüyen hükümetin Dahiliye Nazırı Ali Kemal Bey 22/23 Haziran 1919'da Balıkesir Mutasarrıflığına gönderdiği bir yazıda işgaller ne denli haksız olursa olsun hakkımızı ancak siyaseten savunabileceğimizi karşı koyarak bu meselenin üstesinden gelinemeyeceğini açık talimata aykırı hareket edenlerden hesap sorulacağını bildirmiştir
Üstelik Harbiye Nazırı'nın da 14
Kolorduya gönderdiği yazı Dahiliye Nazırı'nın görüşlerini destekler mahiyetteydi
Buna rağmen Konya vilayeti ile Karesi ve Kütahya sancaklarında daha bazı yerlerde ordu müfettişlerinin emriyle 1311 ve 1316 doğumlular silah altına çağrılmış ve diğer doğumlulardan da gönüllüler toplanmaya başlanmıştı
Üstelik bunların sefer masrafları için de halktan yardım toplanıyordu
Bunun üzerine Dahiliye Nazırı bütün vilayetlere ve mutasarrıflıklara gönderdiği şifre genelge ile hükümetten böyle bir emir verilmediği için bu tür hareketleri tertip edenlerin şiddetle cezalandırılacağını bir kere daha yineliyordu
Öyleyse Dahiliye Nazırı için herşey bitmiştir
Karşı koyarak boş yere insanımızı kırdırmaya gerek yoktur
Paris'te toplanan konferans son ümittir
Bunun için merkezden emir almadan bu tür hareketlere girişenlere mani olunmalı ahali ikaz edilmelidir
Bu gelişmeler üzerine hükümet 23 Haziran 1919 tarihli kararı ile çağrıldığı halde gelmediği ve "halkı hükümete karşı tahrike teşebbüs ettiği" gerekçesiyle Mustafa Kemal Paşayı azlederek yerine Bahriye Nazırı Hurşit Paşanın tayin edilmesine ve Mustafa Kemal Paşanın bundan sonra yapacağı tebligat ve iş'arların resmî sıfatının kalmadığını ilgili vilayetlere bildirilmesine karar verdi
Ayrıca Dahiliye Nazırı Ali Kemal Bey Sivas vilayetine gönderdiği 29 Haziran 1919 tarihli şifre telgrafla Mustafa Kemal Paşanın "suret-i kat'iyyede" azledilmiş olduğunun bilinmesini tebliğ etti
9 Temmuz 1919'da gönderdiği bir b
aşk
a telgrafla da Samsun'a çıkarılan İngiliz işgal kuvvetleri için mümessiller nezdinde gerekli teşebbüsatın yapıldığını bunun İngilizlerce bir işgal olarak kabul edilmemesi gerektiği cevabı alındığını belirterek azledilmiş olan Mustafa Kemal Paşanın hareket ve ter-tiplerine iştirak ve muvafakat edilmemesini Harbiye Nezaretince de kumandanlara bu yolda talimat verilmiş olduğunu bildirmiştir
Aynı şekilde 9 Temmuz 1919 tarihinde Diyarbekir vilayetine çekilen şifre telgrafla Mustafa Kemal Paşanın azledilmiş ve harekatının “merdud” verdiği emirlerin reddi gerektiği vurgulanarak Erzurum Kongresi'nden maksadın ne olduğuna dair acele bilgi verilmesi istenmiştir
Gelişmelerden son derece endişeye düşmüş olduğu anlaşılan Damat Ferit Hükümeti "Müdafaa-i Millîye ve Redd-i İlhak Cemiyetlerinin çalışmalarına asla yardımcı olamayacağını ilan ediyordu
Mustafa Kemal Paşa kastedilerek bazı ordu müfettişlerine verilen yetkilerin memleketin selamet ve asayişinin sağlanmasına ait tedbirleri almak olduğu hatırlatılarak sadece bu noktada mülkî ve askerî kuvvetlerin birleşmesiyle netice elde etmeye ma'tuf olduğu vurgulanıyordu
Dahiliye Nezareti 17 Temmuz'da Van ve 21 Temmuz'da da Bitlis Hüdavendigar Ankara ve Sivas vilayetleriyle Karasi Mutasarrıflığına gönderdiği şifre talimatlarla lazım gelenlerin ikaz edilmesini ve etkili tedbirlerin alınmasını istiyordu
Bütün bunlardan bir netice alamayan hükümet Dahiliye Nazırı Adil imzasıyla 29 ve 30 Temmuz 1919 tarihiyle hemen tüm vilayet ve mutasarrıflıklara gönderdiği şifre telgrafla Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Beyin yakalanarak derhal İstanbul'a gönderilmelerini istedi
Damat Ferit'in bu icraatlarına ancak bir hafta dayanabilen Ahmet İzzet Paşa senelerce kumandası altında birlikte çalışmış olduğu memleketin bu iki güzide evladının tutuklanmasına karşı çıkarak 29 Temmuz 1919'da istifasını vererek hükümetten çekilmiştir
Bu olaydan sonra Damat Ferit hem Ahmet izzet Paşa ve arkadaşlarına hem de Anadolu'daki millî harekete karşı tutumunu daha da sertleştirecektir
İlk adım-da 30 kadar mutasarrıf ve kaymakam azledildi ya da istifa etmiş sayıldı
Bunların yerine 54 kadar yeni mutasarrıf ve kaymakam tayin edildi
Damat Ferit Hükümeti'nin bir b
aşk
a teşebbüsü de Anadolu'ya tahkik heyetleri gön-dermek olmuştur
Heyetlerin amacı taşrada huzur ve asayişi bozabilecek bazı ahval ve hadisat ve muamelatın meydana gelmekte olması sebebiyle soruşturmalarda bulunup rapor vermek ve acil işleri telgrafla bildirmekti
Bunun anlamı açıktı: Merkeze genellikle itaatkar olan mülkiye teşkilatına karşılık askerî teşkilatta merkeze karşı bir baş kaldırma durumu varsa bu gibi şahıslar hizaya getirilecekti
Fakat Amasya Genelgesi yayınlandıktan ve Erzurum Kongresi toplandıktan sonra bu gibi kararları uygulamaya koymak hiç de kolay değildi
Nitekim kabine üyelerinden bazıları bilhassa Ahmet İzzet Paşa bu heyetlerde görev almayı reddetmişlerdir
Diğer taraftan 3
Ordu Müfettişliği görevinden alınmış olan Mustafa Kemal Paşanın askerlik mesleğinden kovulmasına haiz olduğu nişanlarla uhdesinde bulunan fahrî yaverlik rütbesinin kaldırılmasına karar verildi
Bu arada Damat Ferit Kuvâ-yı Mıllîye'ye karşı istenilen şekilde hareket etmediğine kanaat getirdiği Harbiye Nazırı Nazım Paşayı görevinden alarak 13 Ağustos 1919'da bu göreve “Kuvâ-yı Millîye'nin hakkından ben gelirim
” diyen emekli Ferik Süleyman Şefik Paşayı getirdi
14 Ağustos 1919 tarihinde Harbiye Nezareti mak
oturan Süleyman Şefik Paşa Nezaretin hatta Türk ordusunun kalbur üstü birçok kumandanını topyekûn azletti
Bununla da yetinmeyerek kolordu kumandanlarının "Kolordu ahz-ı asker" b
aşk
anlıkları ile şifreli muhaberede bulunmalarını yasakladı
Fakat kolordu kumandanları bu emri dinlemediği gibi 28 Ağustos'ta azledilen 20
Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşanın yerine tayin edilen Mirliva Ahmet Hulusi Paşaya baskı yaparak bu görevi kabul etmesini engellediler
Damat Ferit kendisine muhalif olan çevreleri sindirmek amacıyla teşkil ettirdiği Divân-ı Harplerle eski İttihad ve Terakki kabinelerinde görev almış birçok devlet adamını mahkemeye sevk etmiştir
Ayrıca Kuvâ-yı Millîye hareketine sempatiyle bakan eski sadrazamlardan Ahmet İzzet Paşanın kabinesinden istifa etmesi üzerine onu cezalandırmak için akla gelmedik icraatlara başvurmuştur
0 sırada tek "Yaver-i Ekrem'in Ahmet İzzet Paşa ve kanunen de sadece tek bir kişinin bu unvana sahip olabileceğini bildiği halde; Ankara'da Ali Fuat Paşanın yerine tayin etmiş olduğu Ahmet Hamdi Paşa ile Kuvâ-yi İnzibatiye Kumandanlığına tayin ettiği Harbiye Nazırı Süleyman Şefik Paşalara da Yaver-i Ekremlik ünvanını verdirtmiştir
İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiser Vekili Amiral Webb'e aralarında Ahmet İzzet Mustafa Kemal Kazım Karabekir ve Ali Fuat Paşaların da bulunduğu gizli bir liste vererek; "siyasî düşmanlarım" diye nitelediği bu kişilerin tutuklanarak Malta'ya sürgün edilmelerini istemiştir
Damat Ferit bununla da yetinmeyerek 24 Ağustos 1920 tarihinde çıkarmış olduğu “Tashih-i Rüteb-i Askeriyye Kararnamesi'ne dayanarak 30 Ağustos 1920'de Müşir Ahmet İzzet Ali Rıza ve Salih Paşaların rütbelerini ferikliğe indirmiştir
Ancak daha sonra Tevfik Paşanın son sadareti sırasında 30 Ekim 1920 tarihli irade üzerine 22 Kasım 1920'de bu üç güzide askerin rütbeleri yeniden iade edilmiştir
Bütün bunlara rağmen Anadolu'da bazı ordu komutanlarınca hükümetin icraatlarına ters düşen emirler verildiği de oluyordu
Nitekim Yunanlılara karşı halkın gösterdiği direniş karşısında 2
Ordu Müfettişliği “Ahz-ı asker kalemi riyaseti” ne yazdığı şifre telgrafta millî hareketin engellenmemesini her suretle takviye ve tanzimi hususunun tüm mülkî ve askerî memurların ve memleketin ileri gelenlerinin vatanî vazifesi olduğunu bildirmiştir
Ancak karşı tedbirleri yani hükümetin çete olarak nitelendirdiği Kuvâ-yı Millîye'nin hemen dağıtılmasını isteyen ve destekleyen İtilaf devletleri idi
Bu gelişmeler karşısında Heyet-i Temsiliye tüm hareketini Ferit Paşa Hükümeti üzerinde toplamaya özen göstermiştir
Hükümetin takip ettiği düşmanca tutum karşısında Mustafa Kemal Paşa Dahiliye Nazırı'na çektiği 11 Eylül 1919 tarihli telgrafında milletin güvenini kazanmış yeni bir hükümet kuruluncaya kadar Türk milletinin İstanbul Hükümeti ile muhabere ve münasebette bulunmayacağını ordunun da milletten ayrılmayacağını bildirmiştir
Damat Ferit'in kolorduların doğrudan doğruya padişaha maruzatta bulunma isteklerini reddetmesi üzerine kongre heyeti 11/12 Eylül gecesi sadrazama bir telgraf çekerek milletin padişahtan b
aşk
asına güveni kalmadığı için hal ve istirhamlarını ancak ona arz edebileceğini fakat hükümetin buna engel olduğunu belirterek bu halin bir saat devam etmesi halinde milletin "kendisini her türlü harekat ve icraatında serbest telakki edeceğini zaten gayr-i meşru kabul ettiği hükümetle bağlarını keseceğini ve bundan sonra milletin alacağı vaziyyetin İtilaf devletleri mümessillerine de bildirileceğini" açıklamıştır
Ancak bundan bir netice alamayan Umumî Kongre Heyeti meşru bir hükümet iş başına gelinceye kadar milletin İstanbul ile bağlantısını kestiğini her tarafa duyurdu ve aaafiyeti İtilaf devletleri temsilcilerine de bildirdi
Sivas Kongresi ertesinde Dahiliye Nazırı Adil Bey ve Harbiye Nazırı Süleyman Şefik Paşanın Kuvâ-yı Milliye hareketine karşı yürüttüğü çabaların sonuçsuz kalması hükümetin durumunu hayli sarsmıştı
Kabine üyeleri arasında anlaşmazlık baş göstermesi ve memleketin her yanından hükümetin çekilmesi için telgraflar yağmaya başlaması üzerine Damat Ferit Paşa 1 Ekim 1919 tarihinde hükümetin istifasını verdi
Yeni kabineyi kurma görevi önce Tevfik Paşa’ya verilmişse de onun görevi kabul etmemesi üzerine bu göreve Ali Rıza Paşa getirildi
2 Ekim 1919'da iktidara gelen kabinenin ilkesi "Meşrutiyetin takviyesi ve Anadolu ile anlaşma ve yakınlaşmanın teminini sağlamaktı
" Bunun yanı sıra Kuva-yı Millîye'ye sempati duyan ve millî birliğe taraftar olanların bu kabinede bir araya gelmesi Heyet-i Temsiliye'yi umutlandırmıştı
Sadrazam Ali Rıza Paşa ilk iş olarak Cevat (Çobanlı) Paşayı yeniden Erkan-ı Harbiye-ı' Umumiye Riyasetine getirdi
Harekat-ı Millîye'ye ait telgrafnameler eski hükümet tarafından murakabeye tabi tutulmakta idi
Ali Rıza Paşa Kabinesi 11 Ekim 1919 tarihli toplantısında Kuva-yı Millîye ile ilgili telgrafların denetlemeye tabi tutulmaları hakkında Damat Ferit Paşa Hükümeti'nce getirilen tahdit usulünü kaldırdı
Bu arada Mustafa Kemal Paşa 7 Ekim 1919 tarihinde padişaha bir telgraf çekerek Damat Ferit Paşa Kabinesi'ni azlettiğinden dolayı millet adına teşekkür etmiştir
Sadrazam Ali Rıza Paşa da Mustafa Kemal Paşaya çektiği 8 Ekim tarihli telgrafında teşekkür telgrafına padişahın memnun olduğunu kendisine bildirmiştir
Bu gelişmeler üzerine Mustafa Kemal Paşa sadrazama bir telgraf çekerek Erzurum ve Sivas Kongreleri'nde kabul edilen esaslara riayet edilmesi "Meclis-i Mebusan" toplanıncaya kadar düşmanlarla herhangi bir taahhüde girişilmemesi mjllî harekete katılmış veya bu hareketi tasvip etmiş olanlar hakkında yapılmakta olan soruşturmaların durdurulması gibi şartların kabul edilmesi halinde Kuvâ-yı Millîye'nin hükümeti destekleyeceğini bildirdi
Ali Rıza Paşa Hükümeti de Mustafa Kemal Paşaya bir telgraf çekerek kendisiyle yüz yüze görüşmede bulunmak üzere Salih Paşanın Samsun yoluyla Amasya'ya gönderildiğini bildirdi
Böylece Amasya'da 20-22 Ekim 1919 tarihleri arasında yapılan görüşmeler sonunda antlaşmaya varılarak bir protokol imzalanmıştır
Ancak görülen o ki Sivas Kongresi'nden sonra çok güçlenmiş olan Kuvâ-yı Milliyeciler bu hükümet vaktinde güçlerini daha da arttırmaya başlamışlardı
Bir ara Müşir Zeki Paşanın idaresi altında yeni bir hükümet kurulacağı haberi yayılması üzerine Mustafa Kemal Paşa 2 Kasım 1919'da Harbiye Nazırı Cemal Paşaya "Sadrazamın hiçbir şekilde iktidardan ayrılmamasını aksi takdirde bütün memleketin tekrar İstanbul'la ilişkilerini keseceğini" bildirdi
Bu arada Harbiye Nezareti Levazımat-ı Umumiye Dairesi Kuva-yı Millîye'nin iaşesinin temin suretine ait bir talimat yayınlayarak teşkilatın iaşesinin mıntıkalarında bulunan nizamî kıt'alar tarafından temin edileceğini kumandanlarının da mıntıkalarında bulunan Kuva-yı Millîye'nin mevcudunu iaşe ettikleri insan ve hayvan adedini fazladan beslediği kadrosu varsa ne yapması gerektiğini bildirmiştir
Ancak şu kaydı da koyarak dikkatli olunmasını istemiştir: "Gerek tabelalarda ve gerekse iaşe cedvel ve makbuzlarında Kuva-yı Millîye namı derc edilmeyecek (Kolordunun kıtaat-ı sairesinden misafirdir
) mahlasıyla idhal ettirilecektir
Kıtaat-ı Nizamiyeden Kuva-yı Millîye iaşesine verilen iaşe mevaddı nazar-ı dikkati celb etmeyecek derecede te'min ve i'ta eylenecek ve bu husustaki muhaberat ve vesaik daima tarafımızca mahrem bir surette cereyan ve hıfz ettirilecektir
4 Kanün-ı evvel 1919
" Ancak Kuva-yı Millîye tarafından Gördes "Duyun-ı Umumiye" sandığından makbuz mukabilinde bir miktar para erzak ve saire alınması üzerine Maliye Nezareti bu türlü müdahalelerin engellenmesi için Harbiye Nezaretince icap edenlere kat'i tebligat yapılmasını istemiştir
Bilindiği üzere 3 ncü Ordu Müfettişi iken görevine son verilen bunu takiben askerlik mesleğinden istifa eden Mustafa Kemal Paşa hakkında önceki hükümet tarafından askerlikten ihraç ve sahip olduğu nişan ve madalyalarla fahrî yaverlik rütbesinin alın-masına dair 9 Ağustos 1919 tarihinde bir irade-i seniyye çıkarılmıştı
Bu kere Harbiye Nezareti bu muamelenin bir mahkeme kararına iktiran etmemesi sebebiyle kanunen uygun olmadığı için düzeltilmesi sahip olduğu nişan ve ma-dalyaların iadesi ile yalnızca askerlikten istifasının kabulüne dair 28 Aralık 1919'da bir aaakere verdi
Bunun üzerine 29 Aralık 1919 tarihinde toplanan Vükela Meclisi hiçbir Divan-ı Harbin hükmüne dayanmaksızın yapılan bu muamelenin düzeltilmesi hususunda Mustafa Kemal Paşanın askerlikten istifa fakat "tard olunmuş" tanınmasına ve geri alınan nişan ve madalyalarının iadesi için bir iradenin alınmasını gerekli görmüş ancak “fahri yaverlik” rütbesinin doğrudan doğruya padişah tarafından verilmiş olmasından dolayı bu hususta bir şey denilemeyeceğine karar vermiştir
Bu hükümet Kuvâ-yı Millîye ile eşkiya çetelerini kesinlikle ayırmış "Kuva-yı Millîye" unvanını şahsî menfaatlerinin teminine alet edinen ve buna cüret edenler hakkında kanunî soruşturma başlatmıştır
Nitekim Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Dairesi Na
'de Aydın Mutasarrıf Vekili'ne "Gayet müsta'cel dakika te'hiri gayr-i caizdir
" kaydıyla gönderdiği şifre telgrafla Demirci Mehmet Efeye isnad edilen olayların kendisinin “mazhar-ı afv” olmazdan ve harekat-ı milliyeye iştirak etmezden evvelki zamana ait olduğu ve halen kendisinin asayişin muhafazası ve vatanın müdafaası uğrunda çalışmakta bulunduğunu bildirmiştir
Bu sırada millî kuvvetlerin Batı Cephesi'ndeki taarruzları üzerine General Milne Harbiye Nezaretine gönderdiği sert bir nota ile müttefik birliklerine karşı girişilen bu harekatın derhal durdurulmaması halinde "şimdiki mevkilerinden ileri gitmemeleri" için Yunanlılara vermiş olduğu emri kaldıracağını ve onlara "daha ileri mevziler almaları hususunda" yeni emirler vermek zorunda kalacağını bildirdi
Bu gibi tehditler millî kuvvetleri yıldırmamış olsa da Batı Anadolu'da büyük bir toprak parçası daha Yunanlılara verilmiş oluyordu
"Milne Hattı" adı verilen Türk ve Yunan kuvvetlerinin geçemeyecekleri bu hat hususunda general 3 Kasım 1919'da Osmanlı Hükümeti'ne bir nota vererek Kuvâ-yı Milliye'nin 12 Kasım tarihine kadar bu hattan 3 km geri çekilmesi gerektiğini bildirmiştir
Ancak Harbiye Nazırı Cemal Paşa General Milne'e gönderdiği bir nota ile bu durumun meydana getireceği mahzurlara işaret ederek hükümetin vereceği geri çekilme emrinin dinlenmeyeceğini bildirmiştir
Kuvâ-yı Milliye harekatının devam etmesi karşısında son derece hiddetlenen General Milne Harbiye Nezaretine çok sert bir nota vererek bu durumdan Osmanlı Hükümeti'ni sorumlu tuttu
Fakat Harbiye Nazırı'nın da bu notaya cevabı onun kadar sert oldu
No-tada bu duruma Yunanlıların yaptıkları zulüm ve vahşetin sebep olduğunu belirterek memleketlerini korumaya çalışan Türk halkını bu işten kimsenin menetmeye muktedir olamayacağını bildirdi ve barış konferansına bu cevabın da duyurulmasını istedi
Bu sırada İzmir'in Yunanistan'a ilhak edileceği haberleri üzerine Sadrazam Ali Rıza Paşa ve Hariciye Nazırı Reşit Paşa Amiral de Robeck'i ziyaret ederek böyle bir teşebbüs vukuunda Anadolu'da çok vahim durumların ortaya çıkabileceğini bildirdiler
Amiralin meseleyi Londra'ya yazacağı sözüne rağmen Osmanlı Hükümeti 23 Aralık 1919'da Mustafa Kemal Paşayı gelişmelerden haberdar etti
Ayrıca gerekli talimatın gönderilmek üzere olduğunu bildirerek bu husustaki mütalaasını sordu
Bu sıralarda Ankara'ya varmış olan Paşa 29 Aralık'ta bu yazıya verdiği cevapta "İzmir'in ilhakı teşebbüslerine siyaseten ve fiilen karşı konulacaktır
" şeklinde üstü kapalı bir cevap verdi
Nihayet 12 Ocak 1920 tarihinde açılan Meclis-i Mebusan 28 Ocak'ta yapılan gizli celsesinde "Misak-ı Millî"yi kabul etti
İtilaf devletlerinin emellerine ters düşen bu kararları Osmanlı Meclisi altında yayımlamak gerçekten büyük bir cüretti
Çünkü İzzet Paşa Kabinesi'nden sonra iş başına gelen Osmanlı hükümetleri müttefik devletlerin ileri sürdükleri hemen her isteği kabul etmek zorunda kalmışlardı
Üstelik İtilaf devletleri bu iktidar döneminde düzenli Türk birlikleri ve Kuvâ-yı Millîye'nin birbirlerine daha çok yardım etme durumuna girdiğini görmekte gecikmediler
Çünkü Harbiye Nazırı Cemal Paşa ile Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat Paşa Klikya'da Fransızlara İzmir'de de Yunanlılara karşı direnen Kuvâ-yı Milliye'ye açık destek vermişlerdi
Bu sebeple paşaların görev başında kalmalarına tahammülleri kalmayan itilaf devletleri yüksek komiserleri 20 Ocak 1920'de Osmanlı Hükümeti'ne bir nota vererek Cemal ve Cevat Paşaların 48 saat içinde görevlerinden uzaklaştırılmalarını istediler
Hükümet bu suçlamalara karşı kendisini savunduysa da istifa edip Damat Ferit'e yeniden iktidar yolunu açmamak için 21 Ocak 1920 akşamı paşaların istifa etmiş olduklarını bildirdi
Hükümet bu baskılar karşısında gücünü kaybetmiş gözükse de vatana hizmet gayretinden vazgeçmemiştir
Nitekim Harbiye Nezareti hükümetten Yunanlıların yeni bir saldırıya geçmeleri halinde Kuvâ-yı Millîye'nin bunu durduramayacağını askerî birliklerin de şu andaki güçleriyle buna engel olamayacaklarını kolordulardan bazılarının mevcutlarının arttırılmasını ve depolarda bulunan silah ve cephaneye el konulması için gerekli tedbirlerin alınmasını istemiştir
Bu sırada Akbaş Cephaneliği'nde bulunan silah ve mühimmatın 26/27 Ocak 1920 gecesi Köprülülü Hamdi Bey ve arkadaşları tarafından Anadolu'ya kaçırılması üzerine İtilaf devletleri Osmanlı Hükümeti'ne bir ültimatom vererek suçluların yakalanarak silahların geri verilmesini istediler
Aksi takdirde Bandırma'ya asker çıkaracakları tehdidini savurdular
Bu sırada 17 Şubat 1920'de Biga'ya gelen Ahmet Anzavur Akbaş'tan kaçırılmış olan silah ve cephaneyi ele geçirmek için Yenice'yi bastı
Ve bir beyanname yayımlayarak öteki şehir ve kasabaları da Biga gibi Kuvâ-yı Millîyecilerden temizleyeceğini açıkladı
(Ancak 3 Mart 1920'de hükümetin istifası bölgedeki karışıklık ve müdahalelerin daha da artmasına sebep oldu
Fakat 61 nci Tümen Komutanı Kazım (Özalp) Bey Çerkes Ethem ve Demirci Mehmed Efenin kumandasındaki kuvvetler yoğun çarpışmalardan sonra Anzavur taraftarlarını bozguna uğrattılar
Yeni hükümeti kurma görevi Salih Paşaya verildi
8 Mart 1920 tarihinde göreve başlayan Salih Paşanın işi gerçekten zordu
Nitekim İtilaf devletleri zaten İstanbul'un Türklerde kalmasını istemediklerinden baskılarını daha da arttırmaya başladılar ve Osmanlı Devleti'ne barış şartlarını zorla kabul ettirmek için 16 Mart 1920'de İstanbul'u işgal ettiler
Askerî ve mülkî erkandan pek çok devlet adamını tutuklayarak Malta'ya sürdüler
Bununla da yetinmeyen İtilaf devletleri 27 Mart 1920'de Osmanlı Hükümeti'ne ortak bir nota vererek Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının İstanbul Hükümeti'nce red ve inkar edilmesini istediler
Kuvâ-yı Milliye hareketini "meşru hakların müdafaası" olarak nitelendiren Salih Paşa İtilaf devletlerinin isteklerini reddederek 2 Nisan 1920 tarihinde istifa etti
Böylece Mustafa Kemal Paşa 16 Mart 1920'de Sivas'taki 3 ncü Kolordu Kumandanlığına gönderdiği bir yazı ile İstanbul'da meclis dahil hükümet daireleri ve telgrafhanelerin işgal edilmesinden dolayı hilafet ve saltanat merkezi ile diğer resmî makamlara maruzatta bulunmanın mümkün olmadığım bildirdi
Ayrıca milletçe alınması gerekli tedbirler için bütün vilayetlerdeki sivil ve askerî amirlerden Heyet-i Temsiliye ile temasa geçmelerini istedi
Ayrıca 17 Mart 1920 günü İstanbul ile resmî ve özel telgraf konuşmalarını ve telgraf memurlarının kendiliklerinden yapacakları gizli konuşmaları yasakladı
Aynı gün Heyet-i Temsiliye'nin bilgisi ve izni olmadıkça hiçbir makam ve hiçbir memurun İstanbul ile konuşma yapamayacağını ilgililere bildirdi
Aslında yerli ve yabancı çevreleri rahatsız eden Misâk-ı Millî idi
Bu gelişmeleri dikkatle takip eden Damat Ferit Paşa ve Hürriyet-İtilaf Fırkası İstanbul'da Anadolu'daki gibi bir karşı kuvvet ortaya çıkmak üzere olduğu fakat kendisi iktidar mevkiine dönerse bu kere kesin bir darbe ile asayişi geri getireceğini ve Anadolu'nun kuvvetini yok edeceği hususunda ilgilileri ikna etti
Böylece İtilaf devletlerinin baskısına daha fazla dayanamayarak istifa eden Salih Paşanın yerine 5 Nisan 1920'de Damat Ferit Paşa sadaret mak
getirildi
Damat Ferit Paşayı yeniden iktidara getiren "Hatt-ı Hümayun'da Kuva-yı Millîye aleyhinde hükümler vardı
Bunda Kuvâ-yı Millîyecilerin yaptıkları hareketler suç telakki kabul ediliyor bu hareketleri teşvik ve tahrik etmiş olanların cezalandırılması isteniyordu
Bu bakımdan Damat Ferit Paşanın bu iktidarı vaktinde Ali Rıza ve Salih Paşaların icraatlarına tamamıyla ters düşen davranışlar meydana gelmiştir
Millî Mücadele hareketine karşı düşmanca ve çok sert tedbirlere başvuruldu
Sadaret ve Hariciye Nezaretiyle beraber Harbiye Nezareti ve müşirlik ünvanını da alan Ferit Paşanın bu hükümeti Türk tarihine kara leke olarak geçmiş rezilce ve zalimce uygulamalara maruz kalmıştır
Kuvâ-yı Millîyecileri padişah iradesi ve fetvalarla engellemeye çalışmış onları padişaha karşı ayaklanma suçuyla itham etmiş; İstanbul'un işgalinde yapılan zulüm ve tutuklamalar yetmiyormuş gibi birçok vatansever milletvekilini İngilizlere tutuklatıp sürgün ettirmiştir
Bir zamanlar jandarma katibi iken daha sonra eşkıyalığa saptığından dolayı hükümet tarafından takip edilmekte olan Ahmet Anzavur'a paşalık rütbesi vererek Karesi Mutasarrıflığına tayin etmiştir
8 Nisan 1920 tarihinde İngiltere Yüksek Komiseri Amiral de Robeck ile görüşüp onayını aldıktan sonra 11 Nisan 1920'de Meclis-i Mebusan'ı dağıtmıştır
Memleketi istila eden Yunan kuvvetlerinin önünde ulema kıyafetinde birtakım adamları sevk ettirerek Yunan askerlerinin halife kuvveti olduğunu ve karşı konulmaması gerektiğini halka telkin ettirmiştir
Adliye Nazırı Ali Rüşdü ise Yunan taarruzu esnasında taarruz edenin bir an önce Ankara'yı istila ile Millî Hükümeti imha etmesine dua ettiğini gazetelerde yayımlatmıştır
Ancak iktidarın bu tutumu kendisine bir şey kazandırmadığı gibi aksine Anadolu'da kurulmakta olan millî teşkilatın bir devlet disiplini içerisinde meşru hale gelmesini kolaylaştırarak hızlandırmıştır
Ancak hiçbir şey 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılmasına engel olamamıştır
Meclis ilk olarak 25 Nisan'da yayımladığı beyannamede; İngilizler tarafından satın alınan ve milleti birbirine düşürmek isteyen bazı hainlerin olduğunu düşmana karşı silaha sarılan vatanseverlerin padişah ve halifeye isyan etmiş olarak gösterilmeye çalışıldığını ifade etmiştir
Ayrıca "Allah'ın rahmet ve yardımı da halife ve padişah millet ve vatanı kurtarmak için çalışanların üzerinden eksik olmasın
" temennisi de unutulmamıştır
27 Nisan 1920'de ise padişaha TBMM'nin emriyle Mustafa Kemal Paşanın imzasını taşıyan bir sadakat arizası gönderilmiştir
Kuva-yı Millîye hareketini bir şekavet hareketi olarak niteleyen Damat Ferit İngilizlerin de desteğini alarak bu hareketi yok etmek için Kuvâ-yı İnzibatiye adıyla bir ordu meydana getirmiştir
18 Nisan 1920 tarihinde kurulan alay tabur ve bölüklerden müteşekkil; sözde gönüllü aslında maaşlı askerlerden meydana gelen bu teşkilatın başına Süleyman Şefik Paşa getirilmiştir
Aslında bir yığın çapulcu ile İttihat ve Terakki vaktinde Enver Paşanın tasfiye edip emekliye sevk ettiği subaylardan teşekkül eden ve pek çok kardeş kanının dökülmesine sebep olan bu kuvvetin 1 nci Alayına bir sancak verildiği gibi ayrıca 3 ncü rütbeden bir de mecidî nişanı verilmiştir
Fakat Çerkez Ethem ve Miralay Refet Bey kumandasındaki kuvvetlerin 14 Haziran'da yaptıkları taarruzlar çok başarılı olmuş Kuva-yı İnzibatiye birliklerinden bir kısmı hiçbir direniş göstermeden Kuvâ-yı Millîye saflarına katılmışlardır
Bu arada TBMM Damat Ferit'in Millî Mücadele aleyhinde meydana getirdiği olumsuz cereyanları önlemek ayak- lanmaları kışkırtanları idare edenleri ve katılanları yola getirmek amacıyla 29 Nisan 1920'de çıkardığı Hıyanet-i Vataniyye kanunu ile bu gibileri idam cezasına mahküm etmiştir
Ancak Damat Ferit sadaretinin başlangıcından beri Anadolu'dan gördüğü mukavemet neticesinde uğramış olduğu başarısızlığın intikamını almak işgal güçlerine verdiği söz ve teminatları yerine getirememesindeki sebep ve bahaneleri bulmak için; İstanbul'daki muhaliflerini de namertçe iftiralarla yok etmeye çalışmıştır
Olağanüstü yetkilerle Birinci Divan-ı Harb-i Örfi b
aşk
anlığına getirdiği "Nemrut" lakaplı Mustafa Paşa 1 Mayıs 1920'de Mustafa Kemal Paşa ve bazı arkadaşlarını ölüme mahkûm etmiştir
Bunlar hakkında gıyaben verilmiş idam kararını padişah 24 Mayıs 1920'de "ele geçtiklerinde tekrar muhakeme edilmek" kaydıyla tasdik etmiştir
Bu arada Kuva-yı Millîye yanlısı birçok kumandan gıyablarında idama mahkûm olduğu gibi Anadolu'ya geçerek Kuva-yı Millîye'ye katılan pek çok subay da askerlikten tard edilerek ihraç edilmişlerdir
Bu sırada 22 Haziran 1920'de Anadolu içlerine doğru ilerleyen Yunan kuvvetleri 20 Temmuz'da bütün Trakya'yı işgal etmiş bulunuyorlardı
17 Haziran 1920'de Paris'te toplanan konferansta itilaf devletleri barışı imzalamak veya reddetmek hususunda Osmanlı delegelerine 27 Temmuz 1920 tarihine kadar süre tanıdı
Bunun üzerine 18 Temmuz 1920'de toplanan TBMM "Misak-ı Millî" sınırları içindeki millet ve vatanı kurtarmak için and içti
Buna karşılık 22 Temmuz 1920 tarihinde toplanan Saltanat Şûrası ise antlaşmanın imzalanması yönünde görüş belirtti
Antlaşmaya doğru kabinesinde esaslı değişiklikler yapmak isteyen Damat Ferit 30 Temmuz 1920'de hükümetin istifasını verdi
Ertesi günü de son Damat Ferit Hükümeti kuruldu
Nihayet Paris'e giden Osmanlı delegeleri 10 Ağustos 1920'de Sevr Antlaşması'nı imzaladılar
Ancak bu antlaşmanın parlamentolar tarafından tasdik edilmedikçe bir anlam ifade etmeyeceğini çok iyi bilen İtilaf devletleri yüksek komiserleri Kuva-yı Millîye liderlerinin hareketlerinde ısrarları halinde; müttefiklerin özellikle Yunan ordusunun yürüyüşe geçmesinin ve İstanbul'un elden çıkmasının kaçınılmaz olduğunu Ankara'ya anlatmak için bir Osmanlı heyetinin Anadolu'ya gönderilmesi gerektiğini kendi hükümetlerine bildirdiler
Damat Ferit Paşa ise Ankara ile temas ve münasebette bulunulmaması millîciler üzerine kuvvet gönderilmemesi ve onlarla pazarlığa girişilmemesi yönünde görüş belirtti
Aslında İtilaf devletleri Ferit Paşa kabinesinden ümitlerini tamamen kesmiş ve bu devletlerin bir kere daha büyük bir savaş yükünü çekemeyecekleri ortaya çıkmıştı
Üstelik henüz ne Osmanlı Meclisi ne padişah ve ne de hükümet tarafından imzalanmamış olan Sevr Antlaşması hususunda artık Ankara Hükümeti'ni de hesaba katmak zorundaydılar
Bu se-beple Ankara ile anlaşmanın çarelerini aramaya başladılar
Nitekim bunun ilk işaretleri de gelmeye başlamıştı
İstanbul'un işgali olan 16 Mart 1920 tarihinden itibaren İngilizler telgraf haberleşmesine el koymuşlardı
Dahilî muhaberatta ise Fransızca İngilizce ve İtalyanca lisanlarından birine göre yazılmış telgrafların çekilmesine izin verildiğinden dolayı Türkçe telgraf keşidesi mümkün olamamaktaydı
Defalarca yapılan müracaat üzerine nihayet 7 Eylül 1920'de Türkçe telgraf muhaberatının da diğer üç lisanla beraber yapılmasına müsaade edilmiş ve her an Türkçe telgraf teatisine başlanabileceği İtilaf devletleri telgraf kontrol heyeti reisi tarafından sözlü olarak bildirilmişti
Daha sonra bütün devlet dairelerine tebliğ edilen bu aaafiyet İtilaf devletlerinin politikalarını büyük ölçüde değiştirdiklerine dair en önemli işaretti
İlk adımda Anadolu ile irtibatı sağlamak için sadrazamın görevden uzaklaştırılması hususunda görüş birliğine varan yüksek komiserleri 11 Ekim 1920'de padişahla yaptıkları gizil görüşmede Damat Ferit'ın değiştirilmesini istediler
Anadolu ile anlaşabilecek hükümet teşkili hususunda Tevfik Paşa üzerinde mutabık kalınması üzerine tüm çabaları sonuçsuz kalan Damat Ferit Paşa 16 Ekim 1920 günü hükümetin istifasını verdi
Böylece 21 Ekim 1920 tarihinde iktidara gelen Tevfik Paşa Hükümeti ile Ankara Hükümeti arasındaki münasebetler yeni ve çok farklı bir safhaya girmiş oluyordu
Sonuç olarak Damat Ferit hükümetleri ülkenin bağımsızlığı için teslimiyetçi politikalar izlemiş bunun dışındaki hükümetler açık veya gizli olarak Kuvâ-yı Millîye'yi desteklemekten çekinmemişlerdir
Mütareke hükümetlerinin herşeye rağmen işgale kayıtsız kalmadıkları hatta zaman zaman karşı koydukları görülmektedir
Bilhassa Harbiye Nezareti ve Meclis-i Vükelada görev alan vatanseverlerin bir devlet adamı ciddiyeti içinde işgalcilerin aaafî davranışlarına şiddetle karşı koydukları görülmektedir
Kuvâ-yı Millîye'yi "Kuvâ-yı gayr-ı millîye" olarak nitelendiren Damat Ferit Mustafa Kemal ve arkadaşlarını gıyaben idama mahkûm ettirdiği gibi İstanbul'da bulunup Kuvâ-yı Millîye'ye destek verenler üzerinde de baskı kurmuştur
Hatta bunların bir kısmını Malta'ya sürdürdüğü gibi pek çoğunun da rütbelerini indirerek askerlik mesleğinden tard etmiş Divân-ı Harb-i Örfîlerde çeşitli cezalara çarptırmıştır
Ancak Ali Rıza Paşa Hükümeti ile yeni bir sayfa açılmış bu hükümet vaktinde Kuvâ-yı Millîye daha da güçlenmiştir
Salih Paşanın sadareti sırasında gelişen hadiseler işgallere karşı direniş ve alınan kararlar; Millî Mücadele'yi haklı olduğu davada meşru zeminlere oturtmuştur
Burada Ankara'nın istiklal Savaşı'ndaki yeri ve hizmetleri tartışılmayacak boyuttadır
Ancak İstanbul'da Damat Ferit hükümetleri dışındaki hükümetlerin; bilhassa Ahmet İzzet Ali Rıza Salih ve Ziya Paşa gibi Kuvâ-yı Millîye hareketine destek vermiş olan askerlerin doğrudan görev aldıkları kabinelerin Millî Mücadele'deki hizmetleri küçümsenmemelidir
Bilhassa askerî ve siyasî alanda Ankara'ya açıkça destek veren son Osmanlı Hükümeti olan Tevfik Paşa ka-binesinin icraatları kayda değer olup bir b
aşk
a çalışmamızın konusunu teşkil etmektedir
Bu makale Elazığ Fırat Üniversitesi tarafından düzenlenen Birinci Tarih Sempozyumunda tebliğ olarak sunulmuş ; Ağustos 1998’de Genel Kurmay ATASE B
aşk
Yay
Askerî Tarih Bülteni 45
Sayısında yayımlanmıştır
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul