Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-

Eski 11-25-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Hakkında Herşey -Arşiv-



TOPÇU OCAGI

Top dökmek, top atmak ve top mermisi yapmak gayesiyle teskil edilen bu ocak da, Kapikulu ocaklarinin yaya kismindandi Efradi, Acemi Ocagi'ndan saglanirdi Osmanli ordusunda ilk top, Sultan I Murad zamaninda 1389 yilinda Kosova Meydan Muharebesinde kullanilmistir Yildirim Beyâzid tarafindan da gerek Istanbul muhasaralarinda gerekse Nigbolu kusatmasinda topun bir silah olarak kullanildigi, Asikpasazâde tarafindan anlatilmaktadir Görüldügü gibi Osmanli Devleti'nin daha baslangiç yillarinda top, ordunun ayrilmaz bir parçasi haline gelmistir Bununla beraber topun silahli kuvvetlerin agir ve önemli bir silahi olarak ordu ve donanmaya yerlesmesini saglayan, Fâtih Sultan Mehmet olmustur Kale yikan büyük toplar ile havan topunun mucidinin de Fâtih Sultan Mehmed oldugu belirtilmektedir Bu silahin, askeriyedeki önemi o kadar büyümüs ve devlet ona o kadar ehemmiyet vermistir ki, patlatilamayan bir topun patlamasini temin eden kimseleri bile her türlü vergi ve rüsûmdan muaf saymistir

Topçu ocaginin top döken kismi ile top kullanan bölükleri ayri ayri idiler Toplar, her zaman devlet merkezinde veya fabrikalarinda döktürülmezlerdi Bazen kale muhasaralarinda kalelerin önünde de top imal edildigi görülmektedir Nitekim Sultan II Murad zamanindaki Mora ve Arnavutluk seferlerinde, daha sonra da Istanbul kusatmasinda develerle getirilen malzeme ile buralarda toplar döktürülmüstü

Osmanlilar, gelecekteki ihtiyaçlarini karsilamak ve devamli bir sekilde hazirlikli bulunmak gayesiyle Istanbul'un disinda da top fabrikalari kurmuslardi Bu fabrikalar, hudud veya hududa yakin yerlerde idi Bu yerler:

Belgrad, Semendire sancaginin Baç (Beç) madeni, Budin, Içkodra, Praviste, Timasvar ile Asya'da Iran sinirina yakin Kerkük'ün Gülanber kalesi idi Bu toplarin mermilerini yapan fabrikalar da Bilecik, Van, Kigi, Kamengrad, Novaberda ve Baç'da idi Bu mermiler (yuvarlak=gülle) için de ayri ayri yerlerde depolar yaptirilmisti Her yil ne kadar mermi ve gülle dökülecegi, Divan tarafindan planlanip Topçubasina bildirilirdi Dökümhanelere de buna göre emir giderdi Bir gülle dökümhanesinin yillik ortalama kapasitesi 20-24 bin aded arasinda degisiyordu Bu mermilerin en küçükleri 320 gram agirliginda idi Bunlar, "Sahî" denilen toplarin gülleleri idi Sahîler, katir sirtinda tasinabilen ve yalniz iki topçu eri tarafindan kullanilabilen küçük, pratik, atesi seri ve müessir toplardi "înce Donanma"yi meydana getiren nehir gemilerinde de bunlar kullanilirdi Kale muhasaralarinda surlari yikmak için kullanilan toplar daha büyüktü Bu toplarin gülleleri 70 kg agirliginda idi Top mermisi döken madenlerde dökücü ustalari ve yeterince isçi vardi Dökücüler, Istanbul'daki Tophaneden gönderilirlerdi

Osmanlilar, sadece madenî degil, tas gülle de kullanmislardi Bu gülleleri demir olanlardan ayirmak için "Tas gülle" tabirini kullaniyorlardi

Topçu ocaginin en büyük zâbitine (subayina) "Sertopî" veya "Topçubasi" denirdi Bundan baska Dökümcübasi, Ocak kethüdasi ve çavusu gibi yüksek rütbeli subaylari ile "Çorbaci" veya "Bölükbasi", Dökücü halifeleri" gibi subaylari ile Ocak katibi vardi

Tophanede sivil memurlar da istihdam ediliyordu Bunlar, Tophane Nâzin ile Tophane Emini idi Tophane Emini, tophaneye alinan ve sarf edilen esyanin defterini tutar ve her sene hesabini verirdi Tophane levazimi, bunun eli ile tedarik edildiginden vazifesi çok önemli idi Bütün bunlardan anlasildigina göre Topçubasi, Dökümcübasi, Tophane naziri, top dökümcüleri kethüdasi, Tophane emini ve Topçu çavusu Tophane ocaginin yüksek rütbeli subaylarindandi

Topçular, sayica "Cebeciler"e yakin idiler XVI asirda ocagin mevcudu 1204 nefer iken, XVII asirda bu sayi 2026'ya kadar yükselmistir Onyedinci asrin sonlarinda muharebelerin devami yüzünden sayilari 5084'e kadar çikmistir

Oldukça islah edilmesine ragmen Sultan III Selim'in tahttan indirilmesi (hal') esnasinda Kabakçi Mustafa'ya iltihak eden Topçu ocagi, isyana istirak etmisti Halbuki Sultan Selim, bu ocagin, zamanin sartlarina göre islâh edilmesine ehemmiyet vermis, derece ve itibarlarini artirmisti Vak'a-i hayriye esnasinda topçular, devlete sadik kalarak Humbaraci ve Lagimci ocaklari ile birlikte "Sancag-i Serif altina gelmislerdi Yeniçeri ocaginin ilgasindan sonra Topçu ocagi yeni sekle göre tertip edilmisti

Topçu ocagi ile çok yakindan ilgisi bulunan bir ocak daha vardir ki, bu da "Top Arabacilari Ocagi"dir Osmanlilarin ilk dönemlerinde kullanilan toplar, deve, katir ve beygirlerle naklolunan küçük ve hafif toplardi XV asirdan sonra topçulugun büyük ölçüde gelismesi üzerine ve büyük toplarin dökülmesinden sonra, yenilik yapan Osmanlilar, bunlari araba ile savasa götürmeye basladilar Demek oluyor ki bu ocak, toplarin daha ziyade tekemmül ederek arabalarla tasinmasindan sonra dogmustur Arabacibasi adinda bir subayin komutasinda bulunan bu ocak da çesitli ortalara ayrilmisti

HUMBARACI OCAGI

Farsça asilli bir kelime olan humbara, içine patlayici maddeler doldurulmak suretiyle demirden yapilmis bulunan mermi demektir Humbaraci da bu mermiyi havan topu ile kullanan topçu (havan topçusu) demektir Humbaranin el ile atilani (el bombasi) oldugu gibi havan topu ile atilani da vardir Ayrica tas da atilabilirdi

Daha çok kale kusatmalarinda ve görülmesi mümkün olmayan hedeflere karsi kullanilan havanlar sayesinde Müslüman Türkler, dikkate deger basarilar saglamislardi Topçular gibi Kapikulu ocagina mensub bulunan humbaraci ortalarinin XVXVI asirlar arasinda ihdas edildigi tahmin edilmektedir Humbaracibasi adi verilen bir subayin komutasinda bulunan bu ocak mensuplari, baslangiçta biri topçulara, digeri cebecilere bagli olmak üzere iki kisimdan ibaretti Bu ocagin esas kisminin Kapikulu gibi maasli degil, timarli oldugu bilinmektedir Nitekim 1126 yili Safer ayinin sonlarinda Humbaracibasi tarafindan Payitahta gönderilen bir arizadan, Hotin Kalesi muhafazasinda bulunan timarli humbaraci neferatinin bulundugu anlasilmaktadir Buna göre humbaracilari topcu, cebeci, ve timarli olmak üzere üç kisma ayirabiliriz

Bulunmasi gereken birçok vesikada isimleri zikredilmeyen humbaracilarin müstakil bir ocak haline gelmesi XVII asirdan sonra olmalidir XVIII yüzyil baslarinda büsbütün ihmale ugrayan humbaracilik mesleginin, günün sartlan ve Avrupa'daki gelismesi de göz önüne alinarak yeniden tesisi düsünüldü Bir müddet Avusturya'da kaldiktan sonra Osmanli ülkesine iltica edip Müslüman olan Fransiz asilzâdesi Copmte de Bonneval (Ahmet Pasa), Birinci Mahmud devrinde Mirimirân rütbesi ile humbaracibasiligina tayin edildi Humbaraci ocagi, "fenn-i humbara ve sanayi-i atesbazîde maharet-i tammesi" olan bu zat tarafindan Avrupa'daki usûl ve sistemlere uygun bir sekilde teskilatlandirilmaya tabi tutuldu Ahmed Pasa'nin bu konudaki çabalari sonucunda Bosna'dan 301 nefer alinarak her 100 kisi bir "oda" teskil etmek üzere bir ocak vücuda getiriliyor, her bölüge bir yüzbasi, iki ellibasi, on onbasi, tabib, cerrah ve yazicilar tayin olunduktan ve ulûfeler tesbit edildikten sonra teskilât, humbaracibasinin emri ve sadrazamin nezareti altina aliniyordu Siki bir talim ve egitim ile yetisecek olan humbaracilardan tahsillerini bitirip olgun bir hale gelenler, Vidin, Nis, Hotin, Azak ve Bosna"nin serhad kalelerine "Humbaracibasi" olarak tayin edileceklerdi

Fabrika ve kislalari Üsküdar'da bulunan humbaracilarin, devlet askerî teskilâti bakimindan önemli bir yeri bulunduklari anlasilmaktadir Yeniçeriligin ilgasi esnasinda meydana gelen olaylarda, devletin yaninda yer almis olan Humbaraci Ocagi, Asakir-i Mansûre ordusu içinde topçulara baglanarak ayri bir ocak olmaktan çikmis oldu


Alıntı Yaparak Cevapla