Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Ve Canlılara Merhamet

Eski 11-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Ve Canlılara Merhamet



Merhamet bütün canlılara
Osmanlının dünyada başka bir yerde görülmeyen merhameti sadece insanlarla sınırlı değildi Osmanlıda şefkat ve merhamet bütün hayvanlara hatta bitkilere kadar uzanmıştır Hayvanları ve bitkileri himayede bütün Osmanlılar, adeta bu hususta kurulmuş müesseselerin gönüllü üyesi gibidirler

Hayvanlara olan merhametlerine dair birkaç örnek verecek olursak: Hayvanlara haddinden fazla yük taşıtmak kanunen yasaklanmıştır Zabıta kuvvetleri, bu yasağı ihlâl edenleri takip edip, hayvanı dinlendirmek ve sahibine de ceza olarak aynı yükü taşıtmakla mükelleftir Kanuni Sultan Süleyman Han’ın “Süleymaniye Camii” yapılırken yük taşıttırılan hayvanlar hakkındaki bir dizi fermanı da, bu hassasiyetin bir nişanesidir

Mezbahalarda kurban edilecek hayvanların hissiyatına dahi dikkat edilmiş, kesimle alakalı bir şey görmemesi için gözleri bağlanmıştır Ayrıca fazla ızdırap verilmemesi için de bıçakların son derece keskin olmasına dikkat edilmiştir

Pazarlardan canlı kuşları kafesleriyle satın alıp azat etmek, merhamet tezahürü bir anane hâline gelmiştir Büyük binalar inşa edilirken kuşlar için de süslü yuvalar yapılmıştır Üsküdar’daki Yeni Cami’nin duvarlarında bulunan zarif ve sanat harikası kuş yuvaları, hayrat sahiplerinin bu husustaki hissiyat ve inceliğini pek bâriz bir şekilde aksettirir

Bunlara ilaveten Osmanlılarda, avcılık, caiz olduğu halde, ihtiyaç hâlinin dışında tavsiye edilmemiştir

Türk düşmanlığıyla bilinen Avukat Guer şöyle der:
Müslüman Türk’ün şefkati hayvanlara bile şâmildir Bu hususta vakıflar ve ücretli şahıslar vardır Bu şahıslar, sokaklardaki köpek ve kedilere ciğer dağıtırlar Verilenlere alışmış olan hayvanlar da, besicilerin şefkatli seslerini o kadar iyi tanırlar ki, işitir işitmez hemen yanına koşmakta hiçbir kusur etmezler Kasapların da her gün muayyen miktar kedi ve köpek beslemeleri, itiyat hâlindedir Ayrıca Şam’da, hastalanan kedi ve köpeklerin tedavisine mahsus bir hastane vardır

Du Loir:
“Osmanlının bazı şehirlerinde kediler için yapılmış mekanları, gıdaları için tesis edilmiş vakıfları görünce hayret etmeyecek insan var mıdır? Yavruları olan köpeklerin barındırılması için sokaklarda kulübelerin yapılması ve gıdaların teminine bilhassa itina edilmesi de, hayret vericidir Bunları yapanlar, kendilerine cennet kapılarını açacak birçok sevaplar kazandıkları itikadındadırlar” der

Comte de Bonneva’nın kitabında da şu ifadeler vardır:
“Türkler, kedi, köpek vesaire gibi başıboş hayvanlar için de vakıflar tesis ederler Kasaplar da, her gün bu gibi hayvanların bir miktarını vicdanen beslemekle mükelleftirler

Osmanlı ülkesi, bünyesini bir muhabbet ve şefkat ağı gibi ören, vakıf ve benzeri hizmetler sayesinde adeta dilencisiz bir ülke hâline gelmiştir Öyle zamanlar olmuştur ki, müslüman zenginler zekatlarını verecek fakir bulmakta güçlük çekmişlerdir

Hayvanlara bile bu kadar merhametli olan bir milletin insanlara olan merhametini siz düşünün Bu sebeple o dönemlerde dilenciliğin ne olduğu adeta meçhuldür Hatta nüfusu iki milyona kadar çıkmış olan İstanbul’da Türk dilenciye rastlanılmadığı bilinen bir gerçektir Osmanlıların, öldükten sonra bile kimseye yük olmamak için, kefen paralarını dahi, henüz hayatlarındayken ayırıp, daima üzerlerinde taşımaları, malum ve maruf bir âdet hâlindedir

Corneille Le Bruyn’in seyahatnamesinden:
Türklerin hayrat ve hasenata çok düşkün olduklarını ve hatta Hıristiyanlardan çok daha fazla hayrat vücuda getirdiklerini inkâra imkan yoktur Osmanlı mülkünde yok denecek kadar az dilenciye tesadüf edilmesinin başlıca sebeplerinden biri de hayır ve hasenat vakıflarıdır

Alıntı Yaparak Cevapla