Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Ülküsü(Kavramlarıyla Birlikte)
BÜYÜK ADAM
Millete ve vatan bağlılık bakımından birkaç türlü vatandaş vardır Bunların başında kahramanlar gelir Hiçbir karşılık beklemeden kendisini her zaman millet ve vatan uğrunda harcayabilenler, kahraman vatandaşlardır Bu birinci sınıfın sayısı oldukça azdır
İkinci sınıfı iyi vatandaşlar teşkil eder Bunlar tek başlarına ve her zaman kendilerini -kendi istekleriyle- feda edemeseler bile, iyi bir ad bırakmak bahasına kendilerini feda edebilen kimselerdir Kutlu görevler için, ülküler için kendilerini harcayan bu iyi vatandaşlar, yanlarında kendilerine benzeyenleri gördükçe cesaretlenir ve birinci sınıfa yaklaşırlar
Üçüncü sınıf, kendilerin feda edebilecek yaratılışta olmamakla beraber, başka her hususta fedâkârlığa katlanabilen, hattâ kendisini feda etmek gerektiği zaman, bu fedâkârlığa hiçbir istek duymadığı halde katlanan, yâni kaçmayı düşünmeyen vatandaşlardır
Dördüncü sınıf, vatan ve millet için ancak başka bir kazanç karşılığında fedâkârlık yapabilen, fakat hiçbir zaman kan fedâkârlığına girişemeyen ve kan fedâkârlığından kaçınmak için her çareye başvuran, her hileyi yapan kötü bir sınıftır
Bir de hâinler vardır ki, onlardan bahsetmeyi lüzumsuz buluyorum Hafızaları biraz yormakla, bunun birçok örneğini başrolü oynayan büyük adamlar, ancak ilk iki sınıftan çıkmıştır
Gerçekten büyük adam olanı ayırmak pek de kolay bir iş değildir Çünkü şahsiyetleri tarafsız olarak incelemeye engel çok şeyler vardır Bu engellerin başında propaganda gelir Propaganda kötüye kullanıldığı zaman o kadar fena şeydir ki, bazan büyük adamları değersiz kimseler olarak gösterdiği gibi, bazan da alelade kişileri büyük adam diye tanıtabilir Hele, tek taraflı propaganda nice gerçekleri ortadan silmektedir Bereket versin ki, bir propaganda, asıl gerçekleri hiçbir zaman sonuna kadar gizleyemiyor Doğru olan şey er geç ortaya çıkıyor
Meselâ, Osmanlı sadrazamlarından Gedik Ahmed Paşa, büyük fetihler yapmış büyük bir vezir gibi gösterilir Bu yanlış telakki iyice yerleşmiş, hatta şâir Yahya Kemal "Gedik Ahmed Paşaya Gazel" diye güzel bir şiir bile yazmıştır Fakat gerçek hiç de böyle değildir Gedik Ahmed'in fetihleri diye gösterilen şeyler, muhteşem ve yenilmez Osmanlı ordusu ile bazan savaşsız, bazan kısa bir savaşla elde edilmiş ve küçücük devletlere karşı kazanılmış ucuz başarılardır
Değersiz Gedik Ahmed, haksız yere böyle şişirildiği gibi, II Abdülhamit de haksız yere küçültülmüş, müstebit, zâlim, hattâ hâin gibi gösterilmiştir Bu da İttihatçıların propagandası sonucudur Halbuki son zamanlarda yapılan bazı ciddî ve ilmî yayınlar, Sultan Abdülhamit, lehinedir Henüz şahsiyetinin değerini tam mânâsı ile bize bildirecek bir kitap yazılmamış olmakla beraber, şimdiden şu gerçeği kabul edebiliriz ki, ittihatçılık dokuz on yılda mahvettikleri imparatorluğu 33 yıl dağıtmadan tutabilmiş olmakla, Abdülhamit büyük bir iktidar sahibi olduğunu göstermiş ve aleyhindeki yayınların haksız olduğunu ispat etmiştir Hele kanlı oyunlara asla girmemesi de, kıyıcı olduğu hakkındaki iddiaları çürütecek bir delildir Bundan başka, mevkiinin sorumluluğunu iyi kavramış bir kimse idi İstanbul'a yürüyen ve içinde düzenli kuvvetlerden çok Rumeli'nin türlü soylara mensup başıbozuk döküntüleri bulunan Hareket Ordusu'nu dağıtmak, Abdülhamit’in elinde idi Fakat saltanatını korumak için bile olsa, buna yanaşmadı Paşaları, çok kuvvetli muhafız kıtalarını Hareket Ordusu üzerine yürütmek için izin istemişler, fakat o, halîfe olmak dolayısıyla Müslüman'ın Müslüman'ı kırdıramayacağını söyleyerek bunu reddetmişti
Gedik Ahmet ile II Abdülhamit örnekleri, tarihin birçok ünlüleri üzerinde uygulanınca malum telakkilerden başka türlü sonuçlar alınacağı muhakkaktır Bundan başka tarihteki şahıslardan hangisinin büyük olduğunu araştırırken zaman, çevre ve imkan şartlarım asla gözden kaçırmamak gerekir Yavuz Sultan Selim, acaba, Balkan Savaşı'nda pâdişâh olsaydı ne yapabilirdi? Belki hiçbir şey yapamaz, belki pek az şey yapardı Fakat davranışları ve uğraşmaları ile büyük adam olduğunu her hâlde ispat ederdi Bundan dolayıdır ki, büyüklüğü, başarı derecesiyle ölçemeyiz Başarı, zamanın, yerin, çevrenin, daha önce o şartlan hazırlayanların, biraz da tesadüf ve talihin işidir
Osmanlı pâdişâhlarından Genç Osman, hemen hemen hiçbir şey yapamamıştır Bununla beraber pek büyük bir şahsiyettir Çok önemli planları vardı Şehit edilmeseydi, bugünkü Türkiye'nin manzarası bambaşka olacaktı
O halde, hangi şahsiyetlere büyük adam demeli? Bunun esasları şunlardır:
- Büyük adam, her şeyden önce iyi niyet sahibi adamdır İcraatındaki amiller, toplumun yükselmesidir Kendisinin bir çıkar kaygısı yoktur
- Büyük adam, her devirde erdem ve meziyet diye tanınan vasıfların birçoğuna sahip olan adamdır
- Büyük adam, özel hayatında da yüksek ve temiz olan adamdır Birtakım meziyetleri olan reziller, hiçbir zaman büyük adam değildir
- Mevkii için milleti feda eden değil, aksine, gerektiği zaman millet uğrunda mevkiini, hattâ hayatını verebilen adam büyük adamdır
- Gerçekleri görebilen, acı gerçeklere cesaretle bakabilen, haksızlık bilmeyen adam büyük adamdır
- Sözü ile işi arasında zıtlıklar bulunmayan, yalan ve hileden payı bulunmayan adam büyük adamdır
- Büyüklüğün şartlarından biri de zekadır Ahmaklardan büyük adam çıktığını tarih kaydetmemiştir
- Adam seçmesini, her işin ehlini bul m asım bilen adam büyük adamdır
9 -Büyük adam olmak için ailevî şartlar da vardır Her aileden büyük adam yetişmez Soysuzlaşmış, çürümüş, morfinman veya alkolik aileler den büyük adam çıkmaz
10 - Büyük adam, şeref hususunda çok titizdir Verdiği sözden asla dönmez Bu hususta, Hindenburg misâli çok manâlıdır Mareşal Von Hindenburg, Almanya cumhurbaşkanlığına seçileceği zaman, o aralık Hollanda'da sürgün hayatı yaşayan Kayzer Wilhelm'den müsaade almış, subay çıkarken imparatora sâdık kalacağına dâir ettiği yeminle cumhurbaşkanı olmak arasında ahlâkî bir tezat görerek onun fikrini sormuştur Hindenburg, Kayzer Wilhelm'in, üzerinden yemin şartını kaldırması üzerine cumhurbaşkanlığını kabul etmiştir Sözüne bu kadar sâdık olan adam, elbette büyük adamdır
11 - Büyük adam, sorumluluktan kaçmaz Balkan Savaşı'nda Edirne'yi savunan merhum Şükrü Paşa, kahramanca dövüşüp de tutsak düştükten sonra, adı bütün dünyayı tuttuğu hâlde, kendisini yine sorumlu saymış, esirlikten döndüğü zaman kendisinin "divân-ı harp"e verilmesini istemiştir Şükrü Paşa da bunun için büyüktür
Sözün kısası, büyük adam pek seyrek yetişir Bir millet için büyük adam yetiştirmek ne kadar büyük bir mutluluksa, yetiştirememek de o kadar büyük bir felâkettir Bundan daha büyük ve korkunç olan felâket ise, alelade adamları büyük sanacak kadar gafilleşmektir
(Özdeyiş, 6 sayı, Mart 1947)
|