Yalnız Mesajı Göster

Pir Ve Börü, Pir Nedir,Börü Nedir

Eski 11-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Pir Ve Börü, Pir Nedir,Börü Nedir



PİR VE BÖRÜ

İstemez hâkim, bir şahid-i baydan
Koyun kurda, eyer ata har değildir
Yahşi balık tuttum ben kuru çaydan
Yerden göğe doğru, yağar kar dese”-
Âşık Seyranî

Biz bildirimizi “Gülbaba Özelinde Halk İnançlarında ‘Bozulmayan Ceset İnancı’” üzerine kurgulamıştık Ancak, halk inançları çalışmamızın gelinebilen noktasında, halk sofizmi – halk mitolojisi kavşağında bazı kültür kodları üzerinde durmaya çalışıyoruz Çalışmalarımıza kaynaklık yapan sözlü kültür unsurları veri kırıntıları ile tasavvufun halk seviyesinde yaşayan kısmının sırlı bir kucaklaşma içerisinde olduklarını bize düşündürmektedir
Evvelce sır, gönül, kişioğlu, perde, üryanlık, kızıl elma, kesik baş, ayna, pir ve benzeri konular üzerinde durmaya çalıştık Bu kere ulu zatların üzerinden geçen yüzyıllara rağmen bozulmamalarına dair ileri sürülen çeşitli görüşler üzerinde durulmayı amaçladık
26–28 Ekim 2002 tarihinde katıldığımız Develi’de yapılan bir bilgi şöleninde Kayseri ve yöresi Ulucanlarını Diyanet İşleri Başkanlığı arşiv kayıtlarını esas alarak halk inançları itibariyle incelemiştik O çalışmamızda bozulmayan evliya cesetleri konusu üzerinde ayrıntılı durulamamıştı[1][2]
Bu bildirimizde bozulmayan ulu cesetler kapsamında giren ölülerin mistik statüleri üzerinde durulacaktı Bu tür kimseler etrafında geliştirilmiş efsane, menkıbe, müzice ve benzeri inançları konu ile bağlantılamaya çalışacaktık Bedenen bozulmamanın insan hücresi ve toprak yapısı itibariyle sebeplerine dair üretilmiş görüşleri, arkeolojik verilerin tarihlendirilmelerinde kullanılan ‘Karbon 24’ metodu ile konunun izahının nasıl olabileceğini irdeleyecektik Ulucanların genel hiyerarşisinde bu veli kişilerin yerinin ne olabileceği, tasavvufun ceset bozulmamasını nasıl izah ettiği, bu tür manevi bozulmama ile ceset mumyalama uygulaması arasındaki bağıntı gibi konular üzerinde tartışma açmaya çalışacaktık
Cesedin bozulmamasının insan-ı kâmil statüsü ile bağlantısı ve akyuvarların içerisinde bulunan 18000 çiftten 36000 adet karakter belirleyici tanımlama doğru olmayabilir mikroskobik hayvancığın bu doku mukavemetinin oluşmasındaki fonksiyonu ne olabilir? Her insanda farklı miktarda bulunan bu mikroskobik varlıkların tayin ettikleri nedir? Gibi sorulara cevap arayacaktık
Halk tasavvufundaki alyuvarlar cin bağlantısına dair olan inancın ‘Cinim tepeme çıktı’ deyimi ile ilişkisi nedir? Zikrin ve beslenmenin bu yapılanmaya yansıması nasıl bilinmektedir? Bozulmayan cesetlerin bu mukavemet süresi ne kadardır? Daha üst manevi bir statü var mıdır? Nefes üflenmiş olması hali, bu oluşumda nasıl tezahür eder? Gibi konular üzerinde durmayı planlamıştık Ancak gördük ki pozitif ilimler-tasavvufi düşünce bağlamında halk inançlarından hareketle ‘Bozulmayan Cesetler’ hususunda yeteri yorumu getirebilmek için ‘Ulu Zatlar’ hususunda halk inançları davarcılığımızda daha çok boş yer var Bu itibarla bildiri ana temasından sapmadan konuya paralelliği olduğuna inandığımız bu çalışmayı yaptık Sofistik bir tanımlama olan ve kökü arkaik döneme kadar uzanabilen ‘Pir’ ile mitolojik muhtevalı bir kavram olan ve günümüzde etrafında bir inanç yumağı oluşan ‘kurt’ un halk inançlarındaki beraberlikleri üzerinde durduk Zira ‘Bozulmayan Ceset’ inancı mitolojik döneme kadar uzanan bir geçmişe sahipti ve bu geçmişte kurtla birlikte alınıyordu

Pir dilimize Farsçadan geçmiş olan bir kelimedir Türk Dil Kurumu sözlüğünün bu kelime için verdiği açıklamada; yaşlı koca ihtiyar kimse, bir tarikat veya sanatın kurucusu, adamakıllı iyice, herhangi bir konuda bir mesleki deneğim kazanmış eskimiş kimse, karşılık beklemeden veya karşılık görmeden tam inançla gerçek bir sevgi ile yardımı olan gibi karşılıklar vermektedir[1][3] Bu açıklamalar daha ziyade kelimenin zahiri anlamı mahiyetindedirler ve bu anlamları da esasen kelimenin mistik muhtevanın yansımasıdırlar Pirler aksakallıdırlar ve ‘sırra kadem basar’ lar Pirler bir sanatın kurucusu olurlarken onun kalıcı esaslarını koymuş olurlar Bu noktada tarikatı kurmuş olmakla bütün incelikleri ile bir sanat dalını kurabilmiş olmakta, ortak payda adeta alanda yetkili olup sahada doruğa çıkabilmeği anlatır Pir bihakkın ve eksiksiz düşünen ve söyleyebilendir Sergilediği her tutumunun karşılığını beklemez, yardımda bulunduğu kimseden beklemez, bu dünyada beklemez, O yaptığı yardımı Hak için yapmıştır Bu noktada Hak adamıdır Çok yaşanılacak ise, pir olunabilmelidir Pir olunmak için çok yaşamak istenilir, öneridir
Lonca hayatında her mesleğin bir pirinin olması, pir kavramının bu dönemin çok eskilerine uzanan bir inancın zamana uyarlanmış bir devamı olduğunu düşündürmektedir Eski Türk İnanç Sisteminden Yağmur’un piri Burgut olduğu gibi Dutar’ın veya koyunların piri olduğu inancının mevcudiyetini de biliyoruz Bu inanç Anadolu Güney Kafkasya inanç coğrafyasına bilhassa Lezgilere ulaşınca Hz Davut’un demirciliğin piri olduğu şeklinde yaşadığını da tespit edilmiştir [1][4] Türkmenistan’ın Kızılsu vilayeti Gargıgala yerleşim merkezi yakınındaki Öre Evliya’ya fırtınanın dinmesi için duaya gidilir[1][5] Türk kültürlü halklar arasında yağmur duası için gidilecek yer olarak bilinen pir mertebesinde yüzlerce ulu mezar vardırMir Haydar Yelin, Baba Dehkan Ekincilerin, Pir Musa koyuncuların (Çavradarlar) piri olarak bilinirler Âşık Aydın Dutar’ın piridir Bagşı veya sazende olmayı arzulayanlar onu ziyaret ederler Kamber Ata’nın da durumu aynıdır Hoca Alav’ın mezarına Al Karısı’ndan korunmak ve kurtulmak için gidilir[1][6] Hal bu olunca, pirlik yağmur örneğinde olduğu gibi tabiat olaylarında görülebildiği, koyunculuk gibi ziraat ve demircilik gibi zanaat alanlarında görüle gelmiş mistisizm yüklü bir tiplemedir Itri’nin Türk musikisinin piri olarak algılanması da bu algılayışın bir ürünü olmalıdır Tarikatların yüz yıl evvel sanat, ticaret ve ziraat hayatının dışında olmadığı düşünülünce pir anlayışındaki devamlılık da netleşmektedir Halk arasında ebediyen yaşadıklarına inanılan veliler inancı ile bozulmayan bedenler arasındaki bağlantıyı kurmak zor olmamalı
Bunlar çok kere gelecekten haber verebilen, rüya tabir edebilen, hikmet sahibi, bazı hallerde bir müzik aleti çalabilen, makamları etrafında tavaf edilircesine dönülen, destanımsı anlatımlarda kahramanın yanında olan yol gösteren kimseler olarak bilinirler
Tamamen örtüşmeseler de her türlü piri ve pirlerin hepsini kapsıyor olmasalar da tasavvuf ehlinin bu konuda bu konuyu da kapsayan açıklamaları konunun anlaşılmasına ışık tutar mahiyettedir Bütün mükevvenatın asl’ı ilahi ışıktır Işık kelimesinin doğru yazılmış şekli ışk’tır Zaman içinde ışık kelimesi, aşk şeklinde söylenir olmuştur Eskiden dervişlere yani Rabbine ulaşmış veya ulaşma yolunda olanlara “Bize ışıklar geldi” mısrasından da anlaşılacağı gibi, “ışık” derlerdi Günümüzde “Âşıklı Sultan” adiyle anılan Kastamonu’da metfun yatırın asıl adı; kabrinden zaman zaman ışık çıktığı için, “Işıklı Sultan” idi “Divânı-ı Kemâlî’de
Işk’ın beni rüsvâ-yı cihân eyledi gitti” (Rüsvâ-yı cihân; cihanın eşsizi) ve yine MFuzûl
Işk imiş her ne vâr âlemde,
İlm bir kıyl ü kâl imiş ancak” diye belirtmiştir[1][7]

Işıklı ulu kabirler inancı Türk kültür coğrafyasının diğer kesimlerinde de vardır Kerki-Türkmenistan’daki Asitane Baba bunlardan birisidir Türbenin yanındaki su kuyusundan zaman zaman ışık parladığı ifade edilir[1][8] Esasen Veli türbelerinden ışığın parlaması olayı hemen hemen her velide görülebilir Hepsinde rastlanmayışı her zaman rastlanmamış oluşunun izahı yapılabilmektedir Bu nokta da konumuzun tamamen dışında olmamalıdır Yerinin bilinmesini isteyen, ışığının görünmesini isteyen, yerinin değiştirilmesini isteyen veya istemeyen veli anlayışı bozulmayan veli bedeni inancı ile bağlantılı olmalı
Pirler fonksiyonlarını sadece hayatta iken göstermiyorlardı Onlardan bazıları bazı hallerde kerametlerini onlar bu âlemden göçtükten sonra da sürdürebiliyorlardı Sır olup kaybolabilirken, bazen gerçek hayatta darda olanların yanında olabiliyor ve bazen da rüyasına girdikleri kimseye bir şekilde yol gösterdikleri de oluyorlardı Savaşta savaşan Mehmetçik’e yardımcı olabiliyor veya düşmana görünerek onları yıldırabiliyorlardı
Bu noktada Pirlik Azerbaycan Türk kültür coğrafyasında, Anadolu’daki yatır, türbe ve ziyaret karşılığında da kullanılabiliyordu Pirlere gitmek, pirlere adak adamak denilince Azerbaycan Türk kültür coğrafyasında hatıra ulu mezarlara veya ulu zatların kabirlerine gitmek anlamındadır
Pir muhakkak içerisinde ölmüş bir kimsenin bulunduğu mezar anlamında değildir Bazen kutsal kabul edilen bir kaya, mistik anlam yüklenilmiş olan ulu bir ağaç ve bazen da bir su kaynağı veya şelale olabilir Dağ başlarında ve sapa yol kenarlarında yığılmış taşlardan oluşan ve pir diye bilinen ziyaret edilen kendisine adak adanan, bazen da bir şekilde efsanesi anlatılan pirler de vardır Mesela ismini olan Gij Gij’ı Horasan eri olan Gaj Gaj Baba’dan alan pir bunlardan biridir[1][9] Bunlara Anadolu Türk kültür coğrafyasında da rastlarız Çok kere bu ululuk atfedilen ağaçların yıllarca evvel kurumuş gövdeleri de kendisinden yardım beklenilen ve kendisine saygı gösterilen kutsallardır Biz bunun örneklerini Özbekistan’da Buhara’da ve Afganistan’da Mezarı Şerife’de gördük İslam halk inançlarında yıldırım çarpmış kimsenin şehit olduğu inancı varken, Tunceli’nde Alevi inançlı Müslüman Zaza halkın inancında yıldırım çarparak yanmış alan ağacın ziyaret olarak algılandığı bilinmektedir[1][10]

Alıntı Yaparak Cevapla