Yalnız Mesajı Göster

Pir Ve Börü, Pir Nedir,Börü Nedir

Eski 11-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Pir Ve Börü, Pir Nedir,Börü Nedir



Pirler çok kere isimleri ile anılmazlar Mesela “Mescidin Piri”, “Mezarlığın Piri” veya “Köyün Piri” gibi anılırlar İsmin anılmaması “ben” duygusuna yol açmamak, nefsi, kibri öldürmek için olabildiği gibi saygı amaçlı olarak da olur Aynı inanç zihniyetinin bir sonucu olarak “Şeyh Efendi”, “Hazret” “Hoca Efendi”, “Efendi” denir Hatta Efendi kelimesi kısaltılıp “Efe” olarak da söylendiği olur
Pirlere ait olan mesela tespih, asa ve benzeri eşyalarda hikmet aranır Pirlerin makam ve mekânlarından çeşitli istekler için yardım talep edilecek ise bu pirin icazeti ile olmalıdır, inancı vardır Türkmenistan da bu tür mekânlara kala denir Mesela Çoban Baba’nın galası/kalesi denilince çaban baba’nın yakın çevresi anlaşılır Bu çevrenin toprağı taşı suyu ağacının dalı yaprağı çoban Baba tarafından sahiplidirler Pirin suyunun toprağının taşının şifa vermesi için onun icazeti gerekir Pirden usulünce onay almadan onun ağacının yere düşmüş ek bir yaprağının dahi götürülmesi onun tarafından cezalandırmasına yol açabilir Nitekim türbelerden bir şeyler çalmak isteyenlerin çarpıldıkları ile ilgili anlatılar vardır
Azerbaycan’ın Apşoron yarımadası Pirşağı köyünde Pir Şahin diye ün salmış bir pir vardı Pir Şahin XVII Yy yaşamış bir tıp doktorudur Kasaba adını bu tabipten almıştır Totaz veya Sövde diye de bilinen egzama hastalığı Pir Şahin’in yaşadığı yıllarda çok yaygınmış Birçok hastayı kasabasının toprağını balçık yapıp yaranın üzerine koymak suretiyle tedavi etmiş olan Pir Şahin bu dünyadan göçünce mezarından alınan toprak ile hastalar tedavi olmaya çalışmış aynı randımanı alamamışlardır Zamanla bir kısım topraklarda egzama hastalığına iyi gelebilen bir yapının bulunduğu anlaşılır Bu çevrenin topraklarının romatizma gibi hastalıklara iyi geldiği inancından hareketle istifade edildiği de bilinmektedir[1][11] Tarihi Azerbaycan pirlerinin arasında Kotur Piri’nin olduğu bilinirken, Anadolu’da da çeşitli kaşıntılı hastalıklar için şifa verdiğine inanılan Ocaklar, ziyaretler ve suyuna ve çamuruna kutsiyet atfedilen çermikler/kaplıcalar vardır
Halk inançlarında suda olduğu gibi toprakta da sınırsız hikmetlerin bulunduğu kabul edilir Âşık Veysel’in “Benim sadık yarım kara topraktır” deyişi bu inancın bir ifadesidir Türküde de dile getirildiği gibi, “Ben sana doyamadım doysun kara topraklar” denilirken toprak hem sadık yar ve hem de doyum bekleyen adeta canlı bir varlıktır Şüphesiz toprağın bu kimliği onda da aşkın yansıma bulduğu ile izah edilebilecek bir durumdur
Türk kültürlü halkların tefekküründe toprak geniş yer tutar Bu coğrafyasının Azerbaycan kesiminden yapılmış bir tespite göre 2 kardeş toprağın sahibi oldukları hususunda tartışırlar Her ikisi de kara toprağın kendisinin olduğunu söylemektedir (Şendik Paşa Pirsultanlı, Elden-obadan Eşitdiklerim, Ağah 2005) Gidip kara toprağın hakemliğine başvurmaya karar verirler Kara toprak onlara “her ikiniz de yanılıyorsunuz toprak senin veya senin değil her ikiniz de toprağınsınız” der İnancın merkezinde topraktan gelindiği toprağa gidileceği vardır
“Ezizim gara bağı
Gence’nin garabağ’ı
İtirdim Terlan’ımı
Boynunda gara bağı” SAltaylı

Bir aktarma da aşk destanı kahramanımız Kerem’den yapıp kara toprağı bırakıp asıl konumuza geçelim,
Garalar geymişem yaslıdır başım,
Qüdretden çekilmiş, qalemdir kaşın
Ölen atandır mı yoksa gardaşın?
Ahu gözlüm ne ararsın mezarı

İncelememizin bu bölümünde genel olarak piri bildirimiz bağlantılı olarak ele aldık Pir’in inanç dünyamızda tuttuğu yerin eski Türk inançları bağlantılı ayrıntısı açıklamaya çalıştık Özetlemek gerekir ise Pir; Allah tarafından insanlara bazen direkt ve bazen de kahraman vasıtasıyla hizmet için özel güçlerle donatılmışlardı Onlar, çok kere ihtisas alanları farklılık gösterebilen, hiçbir zaman gerçek anlamda ölmeyen, her iki âlemin her ikisinde de olmaları halinde hikmet gösterebilen ve bu hikmetleri kendilerine ait olan eşya veya benzeri türden aksamda da devam edebilen kayıp olup çıkabilen seçilmiş donatılmış kimselerdir

Börü tanımlamamaya çalıştığımız inanç sisteminin neresindedir? Yeri var mıdır? İnsanlardan bir kısmı farlı donanımlı veya farklı nasipli iken, Mutlak olanın lütfünden diğer canlılardan nebatat veya hayvanattan nasipli olanların da olabilecekleri düşünülemez mi? Böylesi bir düşünceyi esaslandırabilecek veriler var mıdır? Âdem evladının eşrefi mahlûkat olduğu bilinirken, fetih ruhu sadece insana mı mahsustur Mutlak olanın rızası adına güzele ulaşmak, güzelle tanış kılmak batılı aşmak sadece âdem evladına mı verilidir Cinlerin bir kısmı iman etmişlerken, Hz Muhammet aynı zaman da bu taifenin de peygamberi idi Hz Süleyman bütün hayvanların dilini bildiğine ve Hz Lokman’ın bitkilerle konuştuğuna inanılır Bu genellemeden sonra özele geçilip Gülbaba türbesi ve börü ile pir börü bağlantısına geçilebilir

Kırıkkale’nin Yahşihan Günbettin Baba diye bilinen bir ulu zat yapmaktadır Yatmakta olduğu mezarda gövdesinin yarısı toprağın üstünde ve diğer yarısı toprağın altında gömülü vaziyettedir Yerini değiştirmek gövdenin tümünü defnetmek için sandukasını bir merkebe yüklerler Sanduka bir türlü dengelemez muhakkak bir yana devrilmektedir Durum bir din adamına sorulur Yapılan açıklamada, “gömüleceği yere topraktan çıkarıldığı gibi yarı beline kadar gömülerek defnedilmesi” belirtilir
Eski Türk İnanç Sisteminde şamanlar meskûn yerlerin dışına, sapa yol kenarlarına, dağ etek veya tepelerin üzerine defnediliyor ve buralara insanların sokulması sakıncalı bulunuyordu Şaman cesetleri ağaçların dalları üzerine uzatılarak tabiata terk edilmemişlerse, yarı bellerine kadar toprağa gömülüyorlardı Bazı şaman vücutları kurtlar tarafından yeniliyorlar ve vücudun yenilen kısımları tekrar kendiliğinden onarılıyor vücut etleniyor inancı vardı
Böylece sıradan olmayan kimselerin vücutlarının dışarıda bozulmadan kaldıkları inancının eski Türk inançlarında da yer aldığını söyleyebiliyoruz Bu devamlılığı Günbettin Baba örneğinde olduğu gibi yarım gömülmede de görüyoruz Tespitin konumuzla olan daha yakın ilgisi ise, börü ile ilgili olan boyuttur Bozulmayan vücuda hiçbir canlı dokunamaz iken börü tarafından yenildiği oluyor ve kurt tarafından yenilen kısmını vücut onarabiliyor[1][12] (Kaynak Kişi; Ali Şamil Hüseyinoğlu) Biz daha evvel Türk kültürlü halkların kurtla ilgili inançları arasında, başka hayvanlar tarafından parçalanmış Bismil hayvanın artan kısmının yenilemeyeceğini ve fakat kurdun avından artanın yenilebileceğini zira kurdun avını parçalamadan evvel boğazlayarak kanını akıttığı için bu etin Bismil olacağı inancı vardır
Kurt/Börü, yılan ve ayı da olduğu gibi ismi geçeceği zaman rahatlıkla kurt/börü denilmez Adeta cin veya şeytandan bahsedildiğinde “bizden uzak olsunlar” “kulağına kurşun”, “adı lazım değil” denildiği gibi ismi örtülerek anılır Bunlar için dik kulak, yerde sürünen”, “koca ayak” gibi isimler kullanılır Bu arada Cin kurt adına da rastlanılabilmektedir Bu uygulama kendisinden korku veya saygı ile çekinilen varlıklar için geçerlidir Adeta pirin açık isminin yerli yersiz söylenilmesinin doğru bulunmadığı gibi bir uygulamadır Bu uygulamalarda ortak olan özellik perdeleme özelliğidir

Türk kültür coğrafyasının Anadolu kesiminde Bozkurt Baba, Kurt Baba, Kurt Ata, Kurt Pir, Kurtların Piri, Kurt Dede gibi yatır ismi de olabilen tanımlamalarının üzerinde durulmalıdır Baba, dede, ata da pir türünden ulu kabul edilen statüler için kullanılmaktadırlar Ayı Baba, Çakal Dede, Tavşan Ata ismine rastlanamazken Geyik/Geyikli, Koyun, Aslan babalar da olduğu gibi daha ziyade kurt babalar vardır Her hacetin farklı bir piri var iken, ululuklarına inanılan bu baba ve dedelerin adeta farklı ihtisas sahaları vardır Bazı ocaklar pirleri ile bağlantılandırılmışlarken, kaynağını kurttan alan ocaklar vardır Azerbaycan’daki Bostan Kurdu Piri, muhtemelen ekili sebzeleri haşereden koruma ve kurtarma sahasında etkili olduğuna inanılan bir pirdir
Pirler zaman zaman sahneye çıkıp lüzum gördükleri zaman kaybolabilirken Kurtla ilgili bilhassa Kurt Ana ile ilgili efsanelerde de Kurt Ana istemediği zaman kaybolabilmektedir[1][13]
Pirlerin mutlak olan nazarında itibarlı olduğuna dair inançlar varken, kurtta ve daha ziyade belirli kurtların da bu türden itibarları vardır Mesela uludukları zaman gökten onlar için Kudret helvası yağabilmektedir
Pirlerin yukarıda da belirtildiği gibi asa, tespih ve benzeri eşyalarından hikmet beklenirken kurdun da dişinden, kılından, postundan, kemiğinden, tırnağından, kanından, etinden gözünden şifa, bereket, uğur gibi şeyler umulur
Pirin toprağından gözlere sürülerek şifa umulurken kurdun kurutulmuş gözleri bebeklerin kırk suyuna kurban gözü niyetine atılır Keza aile içi gerginliği gidermek için şahıslar arasında kurt gözü gezdirilir Kurdun kurutulup toz haline getirilmiş gözleri hasta insan gözüne sürülerek şifa umulur
Pirler parpusu budur diyerek okur efsunlar bazen bıçağın tersi ile bazen asaları ile parpılamak suretiyle şifa verirlerken, pençesi ile muhafaza edilmiş kurdun arka ayağı çıplak sırta usulünce sürülüp ve aniden vurulmak suretiyle bazı hastalıkların tedavi edildiğine inanılır

Bütün pirlerin ilahî statüleri aynı mıdır? İlahi hiyerarşide sıralanmaları ve etkinlikleri aynı mıdır? Her ne kadar bildirimizin doğrudan alanı kapsamına girmezse de bu konuya açıklık getirebilecek açıklamalar da yapılmıştır” Bir kul ile Rabbi arasında 77000 perde vardır Riyazat bunlardan 28000 kadarını azaltır (Riyazat en basit anlamıyla mümkün olduğunca az yemek yeme, gıdalaşma ve özellikle hayvansal gıdaları hiç almamaktır Hayvansal gıdalar kara, hava, deniz hayvanlarının etleri ile bunların yağları vs dir İnsandaki ruhlar aynı noktada teğet oluşturan iç içe 4 daire şeklindedir Bunlardan en merkezde sayılan cemadat ruhu, 2 halka nebatat ruhu, 3 halka hayvanat ruhu ve dış halka da insanî rûhu oluşturur Bu katmanlaşma veya perdelenmeden hareketle riyazat yapıldığında üçüncü katman denilebilecek hayvanat ruhu faktörü kalkmış oluyor Kişiye gelebilecek algılamalar belirtilen katı engellere takılmamış oluyorlar Böylesi bir riyazat yapmak duyumları artırmaz, mevcut duyumların duyulma şanslarını artırır Böyle bir riyazattan yola çıkılarak kesif sahipliğine yeltenmek doğru bulunmamaktadır Böyle bir riyazat hayvanat faktörünü ortadan kaldıracağı için cinlerin bu faktörden hareketle insanları aldatmalarını engellemeyi sağlar
Varis veliler riyazat yapmazlar Neden yapmazlar? Veya yaptıkları aslında gerçek riyazattır Zira yemeği yedirenin de ve yiyenin de sadece Hakk’ın bir parça görüntüsünde gerçekleşmiş olduğunu kabul ederler Kendilerini Hakk’ın varlığında yok kabul ederler ki doğrusu da budur Üstelik böyle yapılınca cemadat, nebatat ve hayvanat ruhlar ruh-u insaninin emri altına almış olurlar” [1][14]

Alıntı Yaparak Cevapla