11-25-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihe Şâhit Bir Şehitlik

1921 yılında Osmanlı Devleti tarafından 700 m2'lik bir arazi satın alınarak mezarlık genişletilir Osmanlı'nın son Alman sefaretinden Vaiz Hafız Şükrü Efendi de kendi kurduğu bu şehitliğe defnedilir (1924) Ermeniler tarafından Berlin'de öldürülen Talat Paşa da Türkiye'ye nakledilene kadar burada yatar
Mezarlığın tarihî giriş kapısı 1938'de yıkılıp duvarla örülür Tempelhof Havaalanı inşa edilirken mezarlık dâhilinde önemli değişiklikler yapılır 2 550 m2'lik arazinin tapu kaydı T C Millî Savunma Bakanlığı adınadır Birinci Dünya Savaşı'nda yaralanarak tedavi için getirildikleri Berlin'de vefat eden Osmanlı subayları da bu mezarlığa defnedilince buraya 'şehitlik' denilir Daha sonra da resmen "T C Milli Savunma Bakanlığı Berlin Türk Şehitliği" unvanını alır İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra 200'ü bulan mezarların halen 150 kadarı muhafaza edilmektedir
Tarkan Akarsu belediye nezdinde caminin hâmisi olarak bilinir 1999–2004 yılları arasında yapılan caminin her türlü tasarımı M Hilmi Şenalp'e aittir
Mimarî özellikleri
25 metre yüksekliğinde iki minareli Şehitlik Camiî, an'anevî mimarî özellikleri de içinde barındıran bir sanat âbidesidir Mimarî açıdan 16- 17 yüzyıl geç dönem Osmanlı klâsik üslûbunu yansıtır Bu dönem, Osmanlı mimarisinin, Mimar Sinan ekolü ile de zenginleşip en olgun örneklerini verdiği dönemdir Şehitlik Camiî; Selimiye Camiî ile İstanbul Kadırga Sokullu Camiî gibi sekiz ayaklı plân tipindedir 12 metre çapındaki merkezî kubbe sekizgen bir kasnağa oturur Kubbe yükleri sekiz adet yarım kubbe ile beden duvarına, oradan temele intikal ettirilir
Eminönü Rüstempaşa Camiî ve Üsküdar Mihrimah Sultan Camiî'nde olduğu gibi, Türkiye'de nadir rastlanan girişteki sütunlu saçak da kayda değer bir özelliktir Cephedeki 'kuş evleri'ne bilhassa dikkat çekmek gerekir Bu durum Osmanlı medeniyetinin gizli kalan ihtişamını gösterir
İç dekorasyonda, mermer ve çini birlikte kullanılmıştır Mihrapta, minberde, vaaz kürsüsünde ve kemer aralarında bu durum açıkça fark edilir Dolayısıyla klâsik dönemde örneği yoktur Yani cami klâsik üslûpta yapılsa da, o dönemin doğrudan bir kopyası değildir Klâsik kalıplar içinde birtakım arayışlar ve yenilikler de göze çarpar Sadece çinide değil, ahşaptan mermere, alçı penceresinden tezyinata kadar her şeyde büyük emek sarf edildiği görülür
Üzerinde Allah (celle celâlühü), Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin (radiyallahu anhüm) yazılı 8 adet pandantiv (veya aslan göğsü) aslında bir geçiş elemanı olarak kullanılmıştır Ana kubbe göbeğinde gelenek olduğu üzere İhlâs-ı Şerîf yazılıdır Yazılar altın varakla yazılmıştır Yazı zemini genellikle kobalt mavi olurken Şehitlik Camiî'nde ilk dönem camilerinde çok kullanılan koyu yeşil tercih edilmiş Kullanılan temel renkler; titanyum oksit (beyaz), çivit mavi (kobalt mavi, koyu lacivert), demiroksit (turuncu, kırmızı) ve sarıdır
Şehitlik Camiî'nin yazılarını yazan Hüseyin Kutlu, son dönemin en önemli hattatlarındandır Şehitlerin bağrından yükselen minareleriyle büyük sanatkârlarımızın yüreğinden çıkan bu muhteşem cami, farklı kültürlerden binlerce insana İslâm'ın huzur ikliminden esintiler sunmaya devam ediyor Cami Türk-Alman dostluğuna da büyük katkılar sağlamaktadır
Temennimiz odur ki, yurt dışındaki camiler de Berlin'deki Şehitlik Camiî gibi, Selçuklu ve Osmanlı mimarisini hatırlatan ruh ve motiflerle inşa edilsin Böylece ruh dünyamızı temsil eden sanat eserlerimiz, dünyanın her köşesinde bizden bir şeyler anlatsın Yeni nesiller de bu derinliğin farkına varsın; hâl, tavır ve faaliyetleriyle bu ruhu temsil etsin
Dipnot
1 Ercüment Kuran, Türkiye'de Batılılaşma ve Millî Meseleler, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1998
|
|
|