Konu
:
Körfez Savaşı Ve Özal'ın 'Vizyonu'
Yalnız Mesajı Göster
Körfez Savaşı Ve Özal'ın 'Vizyonu'
11-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Körfez Savaşı Ve Özal'ın 'Vizyonu'
Körfez Savaşı ve Özal'ın 'Vizyonu'
Ocak-Şubat 1991
Irak
Kasım 1989'da TBMM'de sadece partisi ANAP'ın oylarıyla cumhurb
aşk
anlığına seçilerek 12 Eylül'ün lideri Kenan Evren'in yerine Çankaya Köşkü'ne çıkan Turgut Özal gerçekten de alışılmadık davranışları olan farklı bir siyasal kişilikti
Farklılığı yazın üzerinde tişört
altında şortla askeri birlik denetlemesinden
karısı Semra Özal'la elele arabesk
şarkı
lar söylemesinden veya Red Kit okumasından kaynaklanmıyordu
Soğuk Savaş bitip de "küreselleşme" veya "yeni dünya düzeni" adı verilen yeni uluslararası koşullarda ABD'nin kesin egemenliğini kabullenerek Türkiye'yi gerçekten de ABD'nin bir eyaleti gibi yönetmeye kalkışmasından ve "serbest piyasa ekonomisini yerleştiriyorum" diyerek ortalığı kırıp geçirmesinden kaynaklanan bir farklılığı
kendine özgü bir siyaset anlayışı vardı
Dünyaya Ankara'dan çok Washington'dan baktığı söylenebilirdi
Onun bu yaklaşımı kimilerince "vizyon sahibi adam" diye övülse de seveninden çok sevmeyeni olduğu da muhakkaktı
Türkiye'nin 8
Cumhurb
aşk
anı Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesiyle patlak veren Körfez krizini heyecanla karşıladı
Nihayet sahip olduğu "vizyon"u kanıtlayabileceği ve kendisini uluslararası arenada sergileyebileceği bir fırsat ayağına gelmişti
Karar verdiğinde gözü kara bir şekilde giderdi ve yine öyle yaptı
Derhal krizi yöneten uluslararası politik kişiliklerden biri havasına girerken Türkiye'ye söz verdi: "Bir koyup
üç alacağız
Bu işten çok karlı çıkacağız
21
Asır Türk Asrı' olacak
"
İran'la sekiz yıl süren bir savaştan daha yeni çıkan Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak l Ağustos 1990'da güney komşusu Kuveyt'i işgal ve ilhak ederek bu ülaaai "18
Vilayeti" ilan etmişti
Osmanlı İmparatorluğunun yüzlerce yıl egemenliğinde kalmış bu bölgede Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra devletler kurulurken İngiltere'nin oynadığı rol ve bu coğrafyada nasıl cetvel kullanarak sınırlar çizildiği biliniyordu
Dolayısıyla bu bölgedeki devletler ve rejimler üzerine çok şey söylenebilirdi
ama yine de sonuçta Irak gibi bir ülaaae sınırlarla böyle oynamasına ve kendi istediği gibi düzenlemesine izin vermezlerdi
Nitekim "dünyanın patronu" ABD derhal tepki gösterecek ve Irak'ın çekilmesini isteyecekti
Daha önceki gelişmelerle ABD'den bu konuda "yeşil ışık" yandığını düşünen Irak hiç oralı olmayınca savaş hazırlıklarına başlayan ABD bir yandan da Birleşmiş Milletleri harekete geçirdi
BM Güvenlik Konseyi aldığı 660 sayılı kararla Irak'a çekilmek için 15 Ocak 1991'e kadar süre tanıdı
Aynı anda aldığı 661 sayılı kararla ise Irak'a askeri
ekonomik ve ticari ambargo uygulanmasını istedi
Daha sonra Özal bu ambargo kararını kendi eseri olarak sunacak
"Ambargoyu önce biz başlattık
biz olmasak ambargo uygulanamazdı" diye övünecekti ama Türkiye ekonomik olarak en büyük zarara tam da bu ambargo sayesinde uğrayacaktı
Irak'ın verilen süre içinde Kuveyt'ten çekilmeye niyeti yokken ve dünya adım adım savaşa doğru giderken Türkiye'nin "vizyon sahibi" Cumhurb
aşk
anı da Ankara'da bütün ipleri eline almış
Türkiye'yi kafasına göre yönetiyor ve çıkacak savaşa katılmanın koşullarını oluşturuyordu
Çankaya'ya çıkarken ANAP'ı ve hükümeti emanet ettiği Başbakan Yıldırım Akbulut'u zaten pek kimsenin ciddiye aldığı söylenemezdi
Hakkında üretilen fıkralar nedeniyle "milletin yüzünü güldüren tek başbakan" diye dalga geçilen Akbulut
Özal'ın emrindeydi
Ancak hükümetin bazı bakanlarından ve özellikle ordudan Özal'ın savaşa girme
ABD Irak'a güneyden saldırınca kuzeyden de ikinci bir cephe açma politikalarına karşı ciddi bir direniş vardı
Özal
bölgeyi Türkiye'nin hegemonya alanı olarak görüyor
ABD liderliğindeki güçlerin Irak'ı kesin olarak yenilgiye uğratacağına ve Saddam'ın Irak'ın başından uzaklaşacağına inanıyordu
Savaş sonrasında bölge yeniden düzenlenirken "galip devletler arasında masaya oturmak"tan söz ediyordu
Musul ve Kerkük konusundaki tarihi iddiaların yeniden canlandırıldığı ve bölgedeki petrole el koyma iştahının kabardığı bu günlerde Irak Kürtlerinin de "hamisi" rolüne soyunan Özal'ın "emperyal bir vizyona" sahip olduğu açıktı
"Bir koyup
üç alacağız" derken dile getirdiği buydu
Krize ilişkin politikalardaki bu farklılık ve Özal'ın tarzı Ekim ayında Dışişleri Bakanı Ali Bozer ile Milli Savunma Bakanı Safa Giray'ın istifasını getirdi
Bunların yerine Dışişleri'ne yine Özal'ın has adamlarından Ahmet Kurtcebe Alptemoçin
Milli Savunma'ya da dayı oğlu Hüsnü Doğan getirildi
Bakanların istifaları Turgut Özal'ı pek etkilemeyecekti ama Aralık ayında esas bomba patlayıverdi
Genelkurmay B
aşk
anı Orgeneral Necip Torumtay Özal'la anlaşmazlığı dolayısıyla 4 Aralık 1990'da istifa ediverdi
Özal'ın savaş yanlısı politikasını asıl frenleyen de ordunun en yüksek kademesinden gelen bu tepki olacaktı
Torumtay'ın yerine Doğan Güreş gelecek ama artık Özal savaşa aktif olarak katılma hususunda eskisi gibi ısrarlı olamayacaktı
Özal'ın vizyonunu pek beğenenler daha sonraları "Genelkurmay
Dışişleri ve Milli Savunma çok bürokratik ve klasik" diye yakınacaklardı ama bu tepkiler Özal'ın Türkiye'yi bir maceraya sokmasını da engelleyecekti
Sonuçta 15 Ocak 1991 tarihinde BM'nin verdiği süre dolduğunda Irak Kuveyt'ten çekilmeyecek ve son anda Fransa'nın önerdiği barış planını kabul etmeyen ABD ve İngiltere savaşı başlatacaktı
ABD B
aşk
anı George Bush "Kuveyt'in kurtuluşu başladı" derken ve "Bir galon petrol için değil yeni bir dünya düzeni için savaşıyoruz" diye konuşurken
Saddam Hüseyin de "Savaşların anası başladı" diye meydan okuyordu
16 Ocak'tan 15 Şubat'a kadar 30 gün boyunca Irak havadan ağır bir bombardımana tabi tutularak dize getirilmeye çalışıldı
İlk gün Irak'a uçaklar 18 milyon kilo bomba atmıştı
Komşu halkın üzerine bombalar yağarken Sabah gazetesinin başyazarı Güngör Mengi'nin İslam peygamberi Muhammed'in şu sözlerini hatırlatarak
Saddam'la dalga geçmesi unutulur gibi değildi: "Sen yerdekilere acı ki
gökte olan da sana acısın!"
Oysa Bağdat'ı bombalamaya giden Hıristiyan pilotların ve komutanlarının hiç acıması yoktu
Atacakları bombaların üzerine "To Saddam with love" (Saddam'a Sevgilerle) diye yazdıkları
kalp işareti yaptıkları bu korkunç hava akınlarında Irak halkı büyük kayıplar verecekti
15 Şubat 1991'de Irak Devrim Komuta Konseyi bölgedeki müttefik kuvvetler çekilir ve Kuveyt'te serbest seçim yapılırsa çekilebileceğini açıkladı
Sovyetler Birliği bu doğrultuda bir barış planı hazırladı ama ABD yine reddetti ve bu kez çekilmesi için 24 Şubat'a kadar Irak'a süre verdi
Sürenin bitiminde bu kez kara savaşı başlayacaktı
Nitekim Irak yine çekilmedi ve bu kez 24 Şubat'ta başlayan kara savaşı
"Çöl Fırtınası" ancak 100 saat sürecekti
26 Şubat günü Irak resmi açıklamasında şöyle deniyordu: "Kahraman ordumuz bugün Kuveyt'ten çekilmeye başladı
çekilme bugün tamamlanacak
" 28 Şubat günü bir basın
toplantısı düzenleyen ABD B
aşk
anı George Bush
"Irak teslim oldu
Kuveyt kurtuldu" diyerek zaferini ilan edecekti
Bu arada böylesi bir savaşla ilk adımları atılan "yeni dünya düzeni"nin ne olduğu hususunda da herkes bir fikir sahibi olmuştu
Bütün bu gelişmeleri yakından takip eden ve TBMM'den savaşa girme yetkisi alan Özal
İncirlik üssünden kalkan uçakların Irak'ı bombalamasına izin verdi ama bir kara savaşma girişilmesi mümkün olmayacaktı
Çarpışmaların sürdüğü günlerde yaşanan savaş korkusu ve Irak sınırındaki kentlerden yüz binlerce kişinin Türkiye'nin batısına göç etmesinin ötesinde Türkiye asıl zararı ambargo nedeniyle görecekti
Irak'la ticarete dayanan bölge ekonomisinin çökmesi ülkenin tümünü olumsuz etkilerken
Yumurtalık petrol boru hattı da dahil olmak üzere
Irak'la ortaklaşa sahip olunan tesisler yıllarca çalışmayacaktı
Ama asıl önemli olan Irak'la yapılan çok yönlü ticaretin tümüyle durması ve Irak'ın dünya ile ticaretini büyük ölçüde Türkiye üzerinden sağlıyor olması nedeniyle bu gelirden Türk ekonomisinin mahrum kalmasıydı
Ürdün ambargoya katılmamış ve Irak da bütün ticaretini Ürdün üzerinden gerçekleştirmeye yönelmişti
Ürdün'ün bu işten milyarlarca dolar kazandığı belirtiliyordu
Savaşın sonucunda Saddam Irak'ın başında kalmaya devam edecek ve aradan geçen yıllara rağmen bu konumunu sürdürecekti
Öyle ki
10 yıl sonra ABD B
aşk
anlığına George Bush'un oğlu George W
Bush gelecek ve neredeyse ilk işi babasının intikamını alır gibi Irak'ın yeniden bombalanması olacaktı ama Saddam da Bağdat'ta oturmaya devam edecekti
"Vizyon sahibi" Turgut Özal ise savaştan iki yıl sonra
Nisan 1993'te ani bir kalp krizi ile ölecek ve "Ne büyük adamdı" diye arkasından hayli ağlayan olacaktı
Rahmetli "büyük adam"
"vizyon sahibi adam"
"hesap adamı" idi
"Bir koyup
üç alacağız" demişti
ama 10 yıl sonra iktisatçıların yaptığı hesaba göre
Türkiye'nin ambargo nedeniyle ekonomik kaybı 40 milyar doları bulmuştu
Ama yine de 10 yıl sonraki tabloda fiyasko olarak işaret edilmesi gereken şeyin hepsi bundan ibaret değildi
10 yıl sonraki tabloda şu iki olgu daha sırıtıyordu; bir yandan Türkiye artık Özal'ın "emperyal vizyonu"nu büyük ölçüde benimsemiş ve bölgesel hegemonya peşinde koşmaya başlamıştı
Öte yandan da Bağdat'a Türk heyetlerini taşıyan uçakların biri inip
diğeri kalkarken Türkiye Irak'a hala uygulanmakta olan ambargoyu nereden nasıl delerim diye uğraşıyordu!
20
Yüzyıl Tarihi Atatürk'ün Gizemi Dinler Tarihi Efes (Ephesos) Frigya Uygarlığı Genel İlginç olaylar İlginç Yaşam Öyküleri Medeniyetler Tarihi Osmanlı Tarihi Suikastler Tarihi Tarihe Geçen Kadınlar Tarihi Eserler Tarihi Gizemler Tarihteki İlginç Olaylar Türkiye Tarihi Ülkeler Tarihi İletişim Anasayfa
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul