Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Saray Hazinesinden Eserler

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Saray Hazinesinden Eserler



Calamin (çinko cevheri) yer kabuğunda yüzeye yakın “smithsonite” bileşiminde kristaller halinde veya çinko oksit ve bileşikleri olarak bulunmaktadır “Calamin” sözcüğünün Arapça “kala-i”den geçtiği düşünülmektedir İÖ 200lerde Romalılar çinko oksit ve bakırdan pirinç elde ediyorlardı İranda 6 yüzyıldan sonra pirinç imalatı yaygınlaşmıştır

İbn-al Fakih 900lerde Kirman yöneticilerinin Demavend Dağlarındaki maden ocaklarından elde edilen cevherlerle, pirinç eser üretimini denetlediklerini kaydeder İbn Havkal (950) Sard ile Hindistandan,ve başka merkezlerden tutya geldiğini bildirir Çinkonun redüklenmesi için yüksek ısı gerektiğinden ve cevherin kolay oksitlenmesinden dolayı metalik çinkonun cevherinden ayrıştırılması bakır, demir ve kurşundan daha geç olmuştur



Kapaklı Tutya Kase, 16 yüzyıl ortaları, Osmanlı, çap: 178 cm, yükseklik: 146 cm, TSM 2/2861

Al-Dimeşki (1300) metalik çinkonun Çinden geldiğini ve elde edilişinin gizli tutulduğunu, tok bir ses verdiğini, kolay oksitlenmediğini yazmaktadır Söz konusu kayıtlardan saf çinkonun Çinde 14 yüzyılın başlarında elde edildiğini anlıyoruz Marco Polo (1254-1324) seyahatnamesinde Kirmanda, Cobinamdaki (Şah Dad) atölyelerde üretilen tutyaların Hindistana ihraç edildiklerini belirtmektedir

Tutya/çinko kaplara pahalı malzemelerle zengin bezeme uygulamalarının 15 yüzyılda Batı Asyada başladığını söyleyebiliriz Timurlu döneminden kalan erken örnekler Çine yakın olan Heratta yapılmış maşrapaların formundadır Tutya, İslam dünyasında o güne kadar bilinen madenlerden farklı bir malzeme olarak değerlendirilmiş, Timurlu, Safevi saraylarında pahalı madenlere uygulanan bezemelerde zengin parçalar yapılmıştır 16 yüzyılın başından itibaren de Osmanlı Sarayında benimsenmiştir

En erken Osmanlı tutya eser kaydına Sultan II Beyazıt (1481-1517) dönemine ait bir hazine defterinde rastlıyoruz H 910 (1505) tarihli defterde (TSM Arş D 10026), varak 11ada, “dört kıta ruh-i tutya1 maşrapa”, varak 14bde ise, “bir kesede tutya parçaları” şeklinde ifadeler vardır



Tutya Tabak, 16 yüzyılın sonu, Osmanlı, çap: 219 cm, TSM 2/2844

İslam dünyasında tutyanın yeni bir metal olarak değerlendirilmesinin yanında sağlıkla da ilişkilendirildiği görülür Saray koleksiyonundaki bazı kapların üzerindeki yazılarda “Eğer ömründe bir ferahlık istersen Ruh maşrapasından hayat suyu iç” (2/2842) “Kim derdinden kurtulmak isterse Hayat Çeşmesine benzeyen bu tutyadan içsin” (2/2863) gibi ifadeler yer alır Bunlara, tutya kapların içlerine konan sıvıyı serin tuttukları görüşünü de ekleyebiliriz

Tutiya veya tutya önceleri çinko bileşikleri için; saflaştırıldıktan sonra Arapça ve Farsçadaki gibi tutya veya ruh-i tutya şeklinde, Türkçede de çinko karşılığı olarak kullanılmıştır Burada dikkat çeken olgu, İslam Dünyası içinde Orta Asyadan yayılan, Osmanlı Sarayında da değerli maden gibi kabul gören tutya kapların kısa sürede terk edilişidir



Tutya Sürahi, 16 yüzyılın ilk yarısı, Osmanlı, çap: 15 cm, y: 25 cm, TSM 2/2857

Yeni metale karşı duyulan merakın birden azaldığı, geç dönemlere ait örneklerin yok denecek kadar az oluşundan anlaşılmaktadır Buna karşın 1550lere doğru Avrupa, Hint, Tibet metal eserlerinde görülen yüksek çinko oranları metalin bu tarihlerden itibaren daha kolay elde edildiğini göstermektedir Avrupada 1600lerden başlayarak artan talebi karşılamak için Hindistan ve Çinden çinko ithal edilmiştir Dolayısıyla çinko tarihinde Osmanlı Saray koleksiyonundaki tutya kaplar önemli bir halkayı oluşturmaktadır



Kapaklı Tutya Maşrapa, 16 yüzyılın ilk yarısı, Osmanlı, çap: 11 cm, yükseklik: 126 cm, TSM 2/2858

Türk-İslam Eserleri Müzesinde ve Topkapı Sarayı Müzesinde korunan 15 yüzyıl Timurlu dönemine ait pirinç maşrapaların formları, oranları, ilk çinko (tutya) maşrapaların da Timurlu başkenti Heratta yapılmış olabileceği görüşünü kuvvetlendirir Saray Koleksiyonundaki Tutya Kapların genel özellikleri şunlardır: Erken kapların yüzeyleri mücevhersiz ve figürsüzdür 16 yüzyıl ortalarından itibaren Safevi örnekleri yoğun mücevher bezelidir

İran yapımı olanlarında ayrıca Safevi sanatının genel bezeme repertuarına özgü insan, melek ve hayvan betimlemeleri de görülür Koleksiyonun büyük çoğunluğunun dış yüzeyi siyah bir tabaka ile kaplıdır Çinko-kalay alaşımlı 1-2 mm kalınlıktaki bu tabaka altınla zıt bir renk oluşturmakta, altın kakma işlemini kolaylaştırmaktadır Grubunun büyük bölümünü oluşturan maşrapalar şişkin karınlı, düz boyunlu ve kısa ayaklıdır Kulpları genellikle ağzı açık ejder başı figürüyle sonuçlanan “S” biçimindedir Daha geç örneklerde ejder biçimli kulpların yerini çok sade olanlar almıştır



Kapaklı Tutya Maşrapa, 16 yüzyılın ilk yarısı, Osmanlı, çap: 108 cm, yükseklik: 13 cm, TSM 2/2859

Maşrapalardan bazılarının boyunlarının içine ajurlu süzgeç (gırgır) yerleştirilmiştir Dış yüzeyleri iki kademeli bezemeye sahip olanlar da vardır Bazı maşrapa, tas ve sürahiler üzerinde altın kakma-kabartma ile Farsça yazılar yer alır Tabaklar yuvarlak, derinliksiz, düze yakın biçimdedir Dört sürahi, iki gülabdan ve alışılmışın dışında iki tas biçimleriyle ve bezemeleriyle dikkat çekerler

Burada tutya kapları biçimsel ve teknik açıdan farklı gruplara ayırmak da mümkün Ancak eserleri dönem sıralarına göre, değişik form ve bezeme üsluplarını belirterek, seçtiğimiz örneklerle tek tek açıklamayı uygun gördük Bursa Arkeoloji Müzesinde korunan üç tutya sürahi ve bir maşrapaya konuyla ilgilerinden dolayı burada değinmek istiyoruz

Doğal çinko rengindeki eserlerden özellikle BAM 2422 nolu sürahi armut biçimli gövdesi, uzun silindirik boynu ve gövde üzerindeki gümüş kakmalı stilize çiçekler ve geometrik bezemeleriyle 18-19 yüzyıl Hint “Bidri” eserlerini andırır BAM 764 nolu tutya çinko maşrapa klasik Timurlu formundadır Üzerindeki derin diyagonal kazıma olukları, eserlerin gümüş kakma bezemeler için hazırlandığını, fakat uygulanmadığını düşündürür



Gırgırlı Tutya Maşrapa, 16 yüzyıl, Osmanlı, çap: 127 cm, yükseklik: 18 cm, TSM 2/2856

“Bıdri” 16 yüzyıl sonlarından bu yana Hindistanda uygulanan ve günümüzde de sürdürülen özel bir metal işleme tekniğidir Dekkan bölgesinde Bidar kentinde yapılan ilk örneklerden dolayı tekniğe Bıdri adı verilmiştir Stil olarak da Dekkan dekoratif elemanları ile yakından bağlantılıdır Mughal etkisi bıdrilerde de açıkça görülür

Bıdri yapımında yüksek oranda çinko içeren bakır ve kurşun alaşımı kullanılır 16:1 oranındaki çinko-bakır alaşımı Bidardan elde edilen özel bir çamurla ovulduğu zaman siyah bir renk alır Dış yüzeylere gümüş tel ve parçalar kakılarak bezeme yapılır Nadir olarak altın kakmalar da uygulanır Erken Hind kaynakları Zawar ve Rajasthanda çinko yatakları olduğunu yazar Ancak Dekkanlı ustalar Coromandel Limanından alınan Çin kökenli çinkoyu kullanmayı daha elverişli buluyorlardı



Gırgırlı Tutya Maşrapa, 16 yüzyılın ilk yarısı, Osmanlı, çap: 15 cm, yükseklik: 16 cm, TSM 2/2872

Yeri gelmişken önemli bir noktayı belirtmek isteriz: Osmanlı tutyaları hemen hemen hiç tanınmamış olmalarına karşın, özellikle Hint tutyaları geniş araştırmalara konu olmuştur Avrupa genelinde ve çoklukla İngiliz müzelerinde bulunan Hint örneklerine kolay ulaşılması bu konudaki yayınların en büyük kaynağını oluşturmaktadır Yazımızın kapsamı içinde yer alan örneklerin Osmanlı Saray tutyaları hakkında daha geniş bir fikir oluşturacağını ümit ediyoruz Topkapı Sarayı Hazinesindeki bazı tutya eserler aşağıdadır

Gümüş ve Tutya Tas (2/2869): Tasın dışı yer yer savatlı tutyadandır Zemini altın kakma dal ve çiçeklerle süslüdür Çiçeklerin göbeğinde küçük zümrüt ve firuzeler vardır Ağız kenarında altın ajurlu yarım şemseler sıralanır Şemselerin içine peri ve kuş tasvirleri dönüşümlü olarak işlenmiştir Gövdede de aynı teknikte şemse ve kartuşlar sıralanır İçlerinde hayvan tasvirlerinin yer aldığı kartuşların bazılarının zemininde mavi boya izleri görülür Şemseler ise insan ve peri tasvirlidir Ayak etrafındaki yarım şemselerde ise geyik tasvirleri yer alır Tasın iç kısmı gümüştür Ortasında bir, yanlarda beş adet altın ajurlu, üzerleri irili ufaklı firuze, yakutlarla bezeli şemseler vardır Şemseler küçük çivilerle gümüş zemine tutturulmuştur Son derece nadir olan bu eserin Hazinedeki 2/2875, 2/2876 ve 2/2877 nolu sürahiler gibi 15 yüzyıl sonu-16 yüzyıl başlarında İran, Tebrizde yapıldığı sanılmaktadır



Kapaklı Büyük Tutya Kase, 16 yüzyıl, Osmanlı, çap: 255 cm, yükseklik: 145 cm, TSM 2/2864

Tutya Sürahi (2/2875): İnce uzun boyunlu, yuvarlak ve yassı gövdelidir Kısa bir kaidesi vardır Kapak, boyuna altın zincir ile bağlıdır Altın kaplama kapak ve boyun zeminleri savatlı, ince kıvrım dalları, çiçekler ve rumilerle bezelidir, aralarına altın yuvalı yakut ve firuzeler yerleştirilmiştir Gövdenin geniş yüzeylerine altın ajurlu birer şemse yerleştirilmiştir Son derece sık kıvrımlı dallar ve rumilerden oluşan bu bezemenin üzerinde iri, kabaşon firuze ve yakutlar yer alır Şemselerin alt ve üst kısmında, dar yüzlerde benzer bezemeye sahip kartuşlar vardır

Gövdenin tutya zeminine kumlama yapılmış ve üzeri iki kat bezemeyle süslenmiştir Altta göbekleri zümrüt, yakut ve firuzeli küçük çiçeklerin yer aldığı ince kıvrımlı dallar zemini kaplar Bunun üzerine ayrıca kabartma tekniğinde altın kaplama kuşlar, aslan-geyik mücadelesi, simurg, ejder, tavşan, kurt gibi hayvan figürleri serpiştirilmiştir 16 yüzyılın ilk çeyreğine ait İran yapımı eserin Safevi Sarayından Osmanlı Hazinesine girdiği tahmin edilmektedir

Tutya Maşrapa (2/2854): Klasik Timuri formunda olmakla birlikte 2/2856 nolu maşrapada olduğu gibi boynu yüksekçedir Sonradan değiştirilmiş gibi görünen sade kulpun alt kısmı palmel biçimindedir Kulpun üzerindeki delikten daha önce kapaklı olduğu anlaşılır Boyun kısmında altın kakma yatay kartuşlar ve şemseler dönüşümlü olarak sıralanır Ortalarında yakut ve firuzeler yer alır Gövde üzerindeki altın ajurlu yarım ve tam oval şemselerde bitkisel motifler ve kanatlı periler, geyikler tasvir edilmiştir Perilerden birisinin elindeki müzik aleti dikkat çeker Şemselerin dışında kalan boşluklar boyundaki benzer işçilikle süslüdür Maşrapanın dibi de altın kakma, dal, yaprak, göbekleri firuze, yakutlu çiçek bezemelidir Özellikle aplike şemselerdeki titiz ajur ve savat işçiliği eseri benzersiz kılar 16 yüzyılın ilk çeyreğinde İranda veya İranlı bir usta tarafından Osmanlı sarayında yapılmış olduğu düşünülmektedir

Gırgırlı Tutya Maşrapa (2/2871): Şişkin gövdesi, düz boynu ve kısa kaidesi ile Timuri maşrapa formunu tekrarlar Hafif kıvrımlı, düz gümüş sapının üzerinde tırnaklı altın yuvalarda firuzeler sıralanır Maşrapanın iç kısmı ve kaidesi altın yaldızlı gümüştür Boynun içine altta gümüş, altın ajurlu bitkisel motifli iki kademeli bir gırgır yerleştirilmiştir Altın ajurların üzeri yakut, firuze ve incilerle bezelidir Ağız kısmında ve omuzda altın ajurlu ince kıvrım dallar ve rumilerden oluşan bir bordür dolaşır Omuzda altın zemine savatlı yarım şemseler ve aralarında ajurlu paftalar yer alır

Alıntı Yaparak Cevapla