Yalnız Mesajı Göster

Tefsir Usulü Kaynaklari

Eski 11-04-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Usulü Kaynaklari



B) AYET:

1- Ayet Kelimesinin Anlamı:

Ayetin lügat anlamı: Açık alamet, belirti[u], iz, eser, işaret, nişane, ibret, şaşırtıcı iş, mucize, yüksek bina, cemaat, burhan ve delil demektir Kuran ayetleri, bu anlamların hepsini ifade etmektedir Ayet kelimesinin çoğulu “ây” veya “âyât”dır
Türkçede bellik, Farscada nişane kelimeleriyle ifade edilir[u] Alamet; zahir ve açık demek olunca, ayet onun daha zahiri demek olur Mesela; dağ alamet ise, zirvesi onun ayeti olur Güneş bir gündüz ayeti; ay, bir gece ayetidir Cami bir alamet ise, minare onun ayetidir[u]
Ayet, bir şeyin ve bir amacın varlığını gösteren alamettir Açıkça ortada görülmeyen şey âyetiyle bilinir ve tanınır Bir yolu bilmeyen, o yola ait alametleri bilirse, yolu tanır Her şey kendi alametiyle bilinir Bu açıdan âyet, duyuların, düşüncelerin veya akılla bilinen şeylerin dışa vurmuş şeklidir denilebilir
Ayet kelimesinin çoğulu ayâtdır Genel olarak bir şeyin tanınmasına sebep olan emare manasına da kullanılır Allahın (cc) varlığına delalet eden her şeye de "ayet" denilmiştir[u]
Yüzü kızaran bir kimsenin kızdığını anlarız Yüzü kızarmak kızgınlığın âyetidir Bir şeyin, bir nesnenin ayırdedici özelliklerine eskiden alamet-i farika, yani ayırdedici belirti denirdi Bu belirtiler o nesneyi bize tanıtan, o şeyin ne olduğunu bilmemize yardım eden özelliklerdir
Âyet, bu şekilde, açık alamet, nişan, belirti, iz, eser ve işaret anlamlarına gelmektedir
Kuran ilimlerinde âyet; sûrelerin içinde, başı ve sonu belli bir veya bir kaç cümleden meydana gelmiş ilâhí sözlerdir (kelâmdır)
Istılahi olarak: "Surelerin içinde; evvelinde ve sonunda munkati olan, mürekkep bir kelamdır" şeklinde tarif olunmuştur[u] Kuran-ı Kerimdeki bütün ayetlerin; bizzat Rasul-i Ekrem tarafından tertib olunduğu sabittir Dolayısıyla bu hususta hiçbir kimsenin ictihadından veya reyinden söz edilemez[u] Mesela; harf-i mukattadan Elif-Lam-Mim bir ayet olduğu halde; Elif-Lam-Ra bir ayet değil, ayetten bir cüzdür Eğer bu hususta kıyas sözkonusu olsaydı, durum farklı olurdu Ayetlerin tertibi tevkifi olduğu gibi, bize ulaşması da tevatür yoluyla sabittir[u]
Kuran yüzondört sûreden meydana gelmektedir Sûreler ise Ayetlerden oluşurlar Sûrelerin içerisindeki âyetler kendilerine mahsus bir biçimdedirler Belli kuralları yoktur Bir kaç harften oluşan âyetler olduğu gibi, bir sayfa uzunluğunda da âyet vardır Âyetlerin her biri birer Kuran oldukları gibi, hepsi beraber Kuranı meydana getirirler
Kuran âyetlerinin her biri Allaha ait alametler, işaretlerdir Bununla beraber Allaha mahsus bir yüceliğe de işaret ederler Bu yücelik onların bağlı oldukları Kudretı hatırlatır, Onun büyüklüğünü tanıtır
Kuran, âyetlerden meydana geldiği gibi kâinat da âyetlerden meydana gelir Çevremizde gördüğümüz her şey, Allahın birer âyetidir Bütün varlıklar, bütün olaylar Allahın ol emriyle meydana çıkmış kelimeleridir Bunlar, insana Allahı tanıtmaları açısından ise birer âyettirler Âyet kavramı Kuranda bir kaç anlamda kullanılmaktadır:[u]
Allahın varlığına ve birliğine delâlet eden her şeye âyet denmektedir Göklerin ve yerin yaratılması, gece ile gündüzün birbirini takip etmesi, ay, güneş, yıldızlar, ağaçlar, çiçekler vs bütün bunlar Allahın varlığını ortaya koyan birer delildir Bütün varlıklar, bütün olaylar Allahın ol emriyle meydana çıkmış kelimeleridir Bunlar, insana Allahı tanıtmaları açısından ise birer ayettirler Rasulullahın yüce Allah tarafından gönderildiğini ortaya koyan mucizelere de âyet denmektedir [u]
Peygamberimiz (sav) Güneşin ve Ayın Allahın kudretinin iki âyeti olduğunu haber veriyor[u]
O ayrıca buyuruyor ki: “On âyet (alâmet) çıkmadıkça Kıyamet kopmaz…”[u]
Evrendeki sayısız varlıklara, çeşitliliğe, sürekli bir oluşuma ve evrensel düzene fiilí âyetler denmiştir Bu âyetler, yüce bir varlığın kudretini açıkça haber vermektedir Bu âyetlere kevní âyetler-oluşun alametleri denmektedir Bunlar bütün kainatta bulunduğu gibi insanın kendi bünyesinde de bulunmaktadır Kuran şöyle diyor:
“Biz âyetlerimizi hem âfakta (insanın dışında), hem de enfüste (kendi nefislerinde) onlara göstereceğiz; öyleki şüphesiz onun (Kuranın) hak olduğu kendilerine apaçık belli olsun Her şeyin üzerinde senin Rabbinin şahit olması yetmez mi?” (Fussilet: 41/53)
İnsanın çevresinde ve bizzat kendi yapısında bulunan sayısız âyet yani Rabbimizin varlığına ve kudretine işaret eden sonsuz alamet; onun inanması ve Rabbine boyun eğmesi için yeter
Peygamberlere indirilen bütün ilâhí kitaplar da kavlí, yani sözlü âyetlerdir Bu kitapların gönderiliş şekli olan vahy bir âyet oldğu gibi, bu kitapların anlattığı her şey de birer âyettir Bu gün âyet deyince daha çok Kuranın âyetleri akla gelmektedir Kuran âyetleri, Rabbimizin bize gönderdiği apaçık belgeler ve delillerdir Bu belge ve deliller, bir yönden Rabbimizin ilâhlığının isbatlarıdır, bir taraftan da bizi doğru yola götürecek alâmetlerdir Âyetlerin haber verdiği gerçekler ve sundukları hükümler; varlığın ve mutlak kurtuluşun işaretidir
Kuran âyetlerinin sıralanışı, uzunluğu ve kısalığı ve hangi sûrede yer alacağı kendine özgüdür Bilindiği gibi Kuran âyetleri Allahın Rasûlüne bir defada veya toplu bir kitap halinde gelmemiştir Peygamber (sav), gelen Kuran âyetlerinin hangi sûrelere ve hangi âyetten sonra veya önce yazılacağını Cebrailin bildirmesiyle, Kuranı yazan vahy katiplerine söyleyip yazdırıyordu Şu anda Kuranda yer alan âyetler bizzat vahyin emri ile ait oldukları sûrenin içerisindedirler
Kuranın ilk gelen âyetleri Alak Sûresinin ilk beş âyeti, son gelen âyet ise, Maide Sûresinin üçüncü âyetidir
Kuran âyetleri Mekkede gelenler Mekkí, Medinede gelenler Medení şeklinde ikiye ayrılırlar[u]

Ayet Kelimesinin Kurandaki Anlamları:

l- Delil, Burhan:

Allahın varlığına ve yüceliğine işaret eden deliller, âyet ismiyle anılmaktadır Buna göre, göklerin ve yerin yaratılması, gece ile gündüzün peşpeşe gelişi, insanların faydası için denizde yüzen gemiler, ölümünden sonra toprağı diriltmek üzere yağmurun indirilişi, canlıların var edilmesi, bulutların boyun eğmiş bir şekilde havada yüzmeleri birer âyettir[u]
Güneşin bir aydınlık, Ayın bir nur (ışık) kılınması yılların sayısı bilinsin diye Güneşe ve Aya durakların tesbit edilmesi birer âyettir[u] Tanenin ve çekirdeğin yaratılması, sabahın gecenin içinden çıkıp gelmesi, gecenin dinlenme zamanı yapılması, karanlığın derinliklerinde yol bulmak için yıldızların bir lamba gibi var edilmesi, insanların tek bir nefisten yaratılması, gökten inen su ile bitkilerin büyütülmesi, her türlü meyvanın var edilmesi birer âyettir[u] Arının çeşitli çiçeklerden topladığı özlerle insanlar için şifa olan bal yapması, hayvanların çeşit çeşit yaratılması, hayvanlar tarafından insanlara süt hazırlanması birer âyettir[u]
“Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz dağlar ve ırmakları var edendir Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır Geceyi gündüze bürümektedir Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten âyetler vardır (Râd: 13/3)[u]
“Göklerin ve yerin yaratılması ile renklerinizin ayrı olması, Onun ayetlerindendir (Rum: 30/22)

2- Mucize:

Kuran, peygamberlerin Allah (cc) tarafından gönderilmiş elçiler olduklarını isbat etmek için gösterdikleri olağanüstü olaylara da âyet demektedir İnsanlar, peygamber olduğunu iddia eden kimselerden bilinen tabiat olaylarını aşan ve ancak ilâhí kuvvet tarafından yapılabilecek alametler (isbatlar) istemişlerdir Peygamberlerin gösterdiği bütün mucizeler âyet adıyla anılmaktadır Çünkü mucizeler, peygamberlerin kendi işi değil, Allahın gücünün göstergeleridir Hz İsa (as)nın çamurdan kuş yapması, körün gözünü açması, alaca hastalığını iyi etmesi, ölüyü diriltmesi, saklanılan şeylerin yerini haber vermesi birer âyettir (mucizedir)[u] Hz İsa (as)ya gökten sofra indirilmesi[u], Semud kavmine deve verilmesi[u], Hz İsa (as)nın babasız dünyaya gelmesi[u], Hz Musa (as)nın elinin Ay gibi parlaması[u] hep birer âyettir
Peygamberlerin çabalarına ve gösterdikleri mucizelere rağmen azgınlığa ve zulümlerine devam edenler, dünyada iken bir takım cezalara çarptırıldılar Arkadan gelenler ibret alsın diye onlardan bazı âyetler (alametler) bırakılmıştır “Kendilerinden önceki kuşaklardan nicelerini yıkıma uğratmamız, onları hidayete yöneltmedi mi? (Oysa bugün kendileri) onların kaldıkları yerlerde (tarihí kalıntılar üzerinde) gezip durmaktadırlar Şüphesiz bunda sağduyu sahipleri için âyetler vardır (Tâhâ: 20/128)[u]
“İsrailoğullarına sor, onlara nice açık ayet verdik (Bakara: 2/211)

3- Alâmet, Nişan:

İsrailoğullarına başkan (hükümdar) olarak gönderilen Talûtun bu görevinin âyeti (alameti), Tabûtun onlara getirilmesiydi Burada âyet; alamet, belirti, nişan anlamında kullanılmıştır[u]
“Onun hükümdarlığın ın ayeti size Tabutun gelmesidir (Bakara: 2/248)

4- Acayip, Garip İş:

Hz Isa (as)nın babasız olarak dünyaya gönderilmesi, Allahın kudretine işaret eden bir âyettir, acayip bir iştir Bir yönden mucizedir, diğer yönden insanların görmediği, alışmadığı bir iştir[u]
“Biz, Meryemin oğlunu ve annesini bir ayet kıldık(Müminun: 23/50)

5- İbret:

Talûtun İsrailoğullarına hükümdar olması, bunun belgesi olarak Tabutu bularak onlara getirmesi, inananlar için gerçekten ibret verici bir durumdur Buna benzer bütün olaylar hem mucizedir hem de ibret verici şeylerdir[u]
“Elbette bunda iman edenler için gerçekten ayetler vardır (Hicr: 15/77)

6- Kıyamet Alâmeti:

Bir takım kimseler ellerinde firsat varken iman etmezler Allah'ın bazı âyetleri geldiği zaman iman ederseler bu imanları kabul olmaz Enam: 6/158 âyetinde çoğul olarak geçen âyât (âyetler), Kıyamet saatinin belirtisi, alameti şeklinde anlaşılmıştır[u]
“Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar (Enam: 6/158)

7- Kuranın Tümü Veya Belli Bölümleri:

Kuranın tümü âyet olduğu gibi, her sûrenin belli bölümleri de âyettir Gerek Kuranın tümü, gerekse her bir âyeti, insanların hepsi bir araya gelseler bile bir benzerini yazamayacakları bir mucize (âyet )dir Kuranın âyeti mucize anlamında da kullandığını tekrar hatırlayalım Öyleyse Kuran, peygamberimizin en büyük mucizesi olmakla birlikte Allahın kudretine alâmet olan bir âyetidir Hz Muhammed (sav)in hak peygamber olduğuna delildir Her bir âyet bir ifadeyi diğerinden ayırdığı, her bir Kuran bölümü onun tümünü ve vahyin mucize oluşunu hatırlattığı için âyet denmiştir
Kuran, Hz Muhammede indirilen Kitabın insanüstü olduğunu bildirdikten sonra, bundan şüphe edenleri, “haydi bakalım, bunun gibi bir kitap, ya da bunun sûrelerine benzer sûreler yazıp getirin” diye meydan okumaktadır[u] Öyleyse Onun kendisi, sûreleri, âyetleri hem birer mucizedir, hem de onları gönderen Rabbimizin Rabliğinin, büyüklüğünün, kudretinin alâmetleri (âyetleri)dir
Bütün bunlara rağmen Kurana inanmayan inkârcılar yine olacaktır[u]
Kuran-ı Kerimden olduğu sabit olan; herhangi bir ayeti inkâr eden kimsenin küfrü üzerinde ittifak edilmiştir[u] Bu sebeple insanların hevalarından kaynaklanan bir ideolojiye itikad eden kimsenin müslümanlığından sözedilemez Çünkü bütün ideolojilerde Kuran-ı Kerimin bir çok ayetini inkâr sözkonusudur Bunun aksine tek bir delil göstermek mümkün değildir Dolayısıyla kelime-i şehadet getiren bir mümin; bütün ideolojileri inkâr etmek zorundadır Aksi takdirde sentez bir itikad ve irtidat sözkonusu olur Unutmayalım ki, İslam; bir ideoloji değil, kıyamete kadar baki olan bir dindir[u]

8) Yüksek Bina:

“Siz her yüksekçe yere bir ayet dikip oyalanıp eğleniyor musunuz?” (Şuara: 26/128)

9) Cemaat:

Bu mana ile ayet kelimesini Araplar, “Haracel-kavmu bi ayetihim: Kavim cemaatiyle çıktı” şeklinde kullanırlar[u]
Tefsir ıstılahında ise ayet; surelerin içinde yer alan, başından ve sonundan ayrılan, bir veya bir kaç cümleden oluşan ilahi kelamdır[u]
Kuranın her bir ayeti mucizedir Her ayet onları tebliğ eden rasullerin doğruluğuna birer delil, düşünen ve kafasını yoranlar için birer ibret; mucize oluşları ve değerleri itibariyle birer emr-i acibdir Ayet; harf, kelime ve cümlelerden teşekkül ettiği için cemaat manası taşır ve nihayet her biri ilim ve hidayet kaynağı olduklarından dolayı da Allahın kudretine, ilmine ve hikmetine, Allahın elçisinin de sıdk ve doğruluğuna birer delil ve burhandırlar[u]
Kuranı ayetlere ayırma kesin bir kaideye tabi değildir Yani ayetlerin belirlenmesi vahye bağlı (tevkifî) bir durumdur Rasulullahın emriyle ayetler belirlenmiştir Bunun için “Elif Lam Mim Sad” ve “Elif Lam Mim” birer ayet olduğu halde “Elif Lam Ra” tam bir ayet değildir “Ya Sin” bir ayettir fakat “Ta Sin” bir ayet değildir “Ha Mim Ayn sin Kaf” iki ayet olduğu halde “Kaf Ha Ya Ayn Sad” bir ayettir Kendisinden sonra gelen ayetin bir parçasıdır Bu yüzden bir çok hükümleri ve cümleleri ihtiva eden uzun ayetler olduğu gibi, kendi başına bir hüküm ifade etmeyen tek veya iki kelimeden ibaret ayetler de vardır Mesela Bakara: 2/282 ayeti bir sayfa olduğu halde, Rahman: 55/64 ayeti (Mudhammetan) ise bir kelimeden ibarettir
Bir ayeti diğer bir ayetten ayıran ve ayetin sonunda bulunan kelimeye fasıla denir Bunun çoğulu fevasıldır Fasıla kelimesinin son harfine de harful-fasıla adı verilir Bunlar ayetlerin birbirleriyle sağladıkları ahengi yansıtırlar Kuranda mevcut olan bu fasıla harfleri alfabetik sıraya göre dizilmiş değildir[u]

2-Ayetlerin Sayısı:

Kuran-ı Kerimdeki ayetlerin sayısı Basra, Kufe, Mekke ve Medine bilginlerine göre farklıdır Ayetlerin sayısı yuvarlak rakam olarak 6666 olarak tanınmış ise de bazılarınca daha azdır Ayetlerin sayısı üzerinde farklı görüşler ileri sürülmüşse de bu farklar itibaridir, esasta bir fark yoktur Bazı alimler sure başlarındaki besmeleyi ve mukattaa harflerinden bir kısmını müstakil ayet saymışlardır Bazıları da secaventle ayrılmış bulunan ayetleri iki ayrı ayet saydıklarından ayet sayısı değişik rakamlarla ifade edilmiştir İbn Abbastan gelen rivayete göre ayet sayısı 6616 olmakla birlikte, daha çok kabul gören görüş bu sayının 6236 olduğudur Yapılan taksime göre: 1000er ayet emir, nehiy, vaad, vaîd, haberler ve kısalar, mesel ve ibretlerle, 500 ayet ahkamla, helal ve haramla, 100 ayet tesbih ve dua ile, 66 ayet de nasih ve mensuhla ilgili olmak üzere toplam ayet sayısı 6666yı bulmaktadır

3- Ayetlerin Sure İçindeki Tertibi:

Ayetlerin tertibi tevkifidir, yani vahye dayalıdır Rasulullahın emriyle sıraya konulmuştur Bir ayet geldiği zaman bunun hangi sureye ait olduğunu ve bu surenin neresine konulması gerektiğini, bizzat Rasulullah vahiy katiplerine yazdırdı Gelen ayetlerin yerini Cebrail Rasulullaha işaret eder o da vahiy katiplerine işaret bildirirdi Bu hususta ümmetin icmaı vardır Ayetlerin tertibinde rey ve ictihad söz konusu değildir Rasulullah ayetleri namazda belli bir sıraya göre okurdu Sahabiler onu tertib edilen sıraya göre ezberler ve böylece okurlardı Ebubekir zamanında Kuranın yazılması Osman zamanında da çoğaltılmasında hep aynı tertibe göre hareket edilmiştir Bu husuta hiçbir değişiklik olmamıştır[u]
Rasulullahın, ayetleri bugünkü sırayla vahiy katiplerine yazdırdığına dair hadisler pek çoktur Mesela Buharide Rasulullahın sabah namazında Bakara, Al-i İmran, Nisa surelerini; akşam namazında da Araf suresini okuduğu rivayet edilmektedir Bu demektir ki, ayetler belli bir sıraya konulmuştur Bunları da Rasulullah, namazlarda belli bir sıraya göre okumuştur Bu husus artık tevatür derecesine ulaşmış bulunmaktadır

4- İlk Nazil Olan Ayetler:

Alimlerin çoğunluğu ilk nazil olan ayetlerin Alak suresinin ilk beş ayeti olduğunu bildirmektedirler Bu arada Müddessir suresinin ilk yedi ayeti, Fatiha ve Besmeleyi ilk nazil olanlar arasında sayan alimler de mevcuttur

5- Son Nazil Olan Ayetler:

Son nazil olan ayetler hakkında tam bir ittifak görülmemekle birlikte, kaynaklarda şu ayetlerin en son olarak nazil oldukları kaydedilmektedir:
“Ey iman edenler! Allahtan korkun, eğer iman ediyorsanız ribadan geri kalanı bırakın (Bakara: 2/278)
“Hepinizin Allaha döndürüleceği, sonra herkese yaptıklarının tastamam verileceği ve kimseye haksızlık yapılmayacağı bir günden sakının! (Bakara: 2/281-282)
Senden fetva istiyorlar De ki: “Allah size kelaleye dair fetva veriyor Çocuğu bulunmadığı bir kız kardeşi bulunduğu halde ölürse bırakılanın yarısı onun içindir Onun çocuğu yoksa onun tamamına mirasçı olur Eğer iki kız kardeşi varsa bu ikisine mirasın üçte ikisi düşer Onlar erkek ve kız kardeşler ise erkeğe iki kadın payı vardır Allah sapmayasınız diye size iyice açıklıyor Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir (Nisa: 4/176)
“Bu gün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslamı beğendim (Maide: 5/3)
“Andolsun, içinizden size öyle bir rasul geldi ki sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir Size düşkün, müminlere şefkatli, merhametlidir Eğer yüz çevirirlerse de ki: “Allah bana yeter, Ondan başka ilah yoktur Ona güvendim O, büyük arşın sahibidir (Tevbe: 9/128-129)
“Allahın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi temenni etmeyin (Nisa: 4/32)
“Şüphesiz müslüman erkekler ve müslüman kadınlar (Ahzab: 33/35)
“Rableri onlara şöyle karşılık verdi (Al-i İmran: 3/195)
“Kim bir mümini kasıtlı olarak öldürürse (Nisa: 4/93)
“Allahın yardımı ve fetih geldiği zaman, Ve insanların Allahın dinine dalga dalga girdiklerini gördüklerinde, Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve Ondan mağfiret dile Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir (Nasr: 110/1-3)
Bu farklılıklar; onların hepsinin de Rasulullahdan en son işittiğini haber vermiş olması, bu konuda indirilen ayetlerin sonuncusu, bu surenin sonuncusu veya surelerin sonuncusu, şeklinde izah edilmiştir[u]
Kadı Ebu Bekir el-Bakıllani, el-İntisarda, en son inenler hakkındaki rivayetlerin ayrılığına ilişkin olarak şöyle demiştir: “Bu kavillerde, Rasulullaha isnad edilmiş bir şey yoktur (Hiç biri merfu değildir) Herkes kendi ictihadi ve zannı galibi ile konuşmuştur Belki de bunlar, vefat ettiği gün; ya da hastalanmazdan az önce Rasulullahdan duydukları son sözden haber vermişlerdir Bir kısmı da bizzat Rasulullahdan duymamış, fakat sonradan işitmiş olabilirler Rasulullahın en son okuduğu bu ayetin, diğer ayetlerle birlikte inmesi, bununla beraber inen ayetlerin, diğerlerinin yazılmasından sonra yazılması, bunun da ayetlerin tertibinde son indiği zannedilmesi muhtemeldir”[u]

6- Konu Bakımından İlk Olanlar:

Alimler, özel konulara nisbetle ilk inenleri de ele almışlardır Mesela:
1) Yiyecekler konusunda ilk inenler:
(Enam: 6/145)
(Nahl: 16/114-115)
(Bakara: 2/173)
(Maide: 5/3)
2) İçecekler konusunda ilk inenler:
(Bakara: 2/219)
(Nisa: 4/43)
(Maide: 5/90-91)
3) Savaş hakkında ilk inen:
(Hacc: 22/39)

Bu Konunun Faydaları:

İlk ineni ve en son ineni bilmenin faydaları vardır En önemlileri şunlardır:
1) Kuran-ı Kerimin korunması ve ayetlerinin zabtı bakımından nail olduğu yüksek ilginin belirtilmesi: Sahabe bu kitabı ayet ayet ezberlemiş, ne zaman indiğini ve nerede indiğini öğrenmiştir Onlar, Rasulullaha inen Kuranı ondan müminlerin dinlerinin asıllarını, imanlarının bahsini, izzet ve şereflerinin kaynağını almaları gibi alıyorlardı Kuranın, değişme ve bozulmadan kurtulmuş olması işte bunun eseridir “Hiç şüphe yok ki, Kuranı Biz indirdik, Biz! Ve muhakkak onu biz koruyacağız!” (Hicr: 15/9)
2) İslami teşriin sırlarını, onun asli kaynağının tarihi içerisinde anlamak: Kuran-ı Kerim ayetleri, semanın hidayetiyle beşeri nefsi tedavi etmiş ve insanları; kemal merdiveninde nefislerini yükselten hikmetli üsluplarıyla elde etmiş, onları ilahi ahkamda basamak basamak yükseltmiş, bu ahkam ile hayatları hak yol üzere dosdoğru olmuş, toplumlarının işleri de en doğru yolda düzene girmiştir
3) Nasıhı, mensuhtan ayırd etmek: Bazen bir tek konuda iki ayet veya daha çok ayet bulunup, onlardan birindeki hüküm, diğerinden farklı olur Önce inen ve sonra inen bilinince, sonra inenin hükmü, önce inenin hükmünü nesh edici olur[u]

7- Kuranın Bir Defada İnmemesinin Sebep Ve Hikmetleri:

Kuranın bir defada indirilmeyip 23 yıl kadar süren zaman içinde bazen ayet veya ayetler bazan da bir sure olarak indirilişinin pek çok sebep ve hikmetleri vardır Bunları şöyle sıralamak mümkündür:
1) Müslümanlara kolaylık sağlanmıştır Eğer Kuranın tamamı birden indirilseydi, müslümanlar bir anda hükümlerin tümüyle mükellef tutulacaktı Bu durumda asırların birikimi olan bir takım batıl itikad, adet, töre ve alışkanlıklardan birden kurtulmak gibi, yaratılışa aykırı durumlarla karşı karşıya kalınacaktı
2) Çoğunluğu okuma yazma bilmeyen ümmi arapların ezberleme ve anlamaları kolaylaşmıştır
3) Rasulullahın risaletinden vefatına kadar geçen süre içinde meydana gelen olaylar ve insan gruplarıyla ilgili hükümler konup açıklamalar ve uyarılar yapılabilmiştir
4) Rasulullaha müslümanlar, müşrikler ve münafıklar tarafından zaman zaman sorulan hususların cevabı Kuran diliyle verilebilmiştir
5) Çeşitli sıkıntılarla karşılaşan Rasulullah ve müslümanların zaman zaman inen ayetlerle cesareti artırılmış ve teselli edilmişlerdir[u]
“Onu bir Kuran olarak, insanlara dura dura okuman için ayırdık ve onu safha safha bir indirme ile indirdik (İsra: 17/106)
“İnkar edenler dediler ki: “Kuran ona tek bir defada, toplu olarak indirilmeli değil miydi?” Biz onunla kalbini sağlamlaştırıp-pekiştirmek için böylece ve onu belli bir okuma düzeniyle düzene koyup okuduk (Furkan: 25/32)

C) SURE

1- Sure Kelimesinin Anlamı:

Surenin lügat anlamı: Yüksek makam, yüce derece, rütbe, mevki, nişan, alamet, şan ve şeref, sur, hisar, yapısı güzel ve yüksek bina, binanın kısım veya katları, duvarın yapısında kullanılan taş, kerpiç veya tuğla gibi malzemenin her bir sırası demektir Çoğulu suverdir[u] Istılahta ise, Kuran-ı Kerimin biri diğerinden ayrılmış 114 bölümden oluşan küçük olsun büyük olsun, müstakil parçalarına sure denilir Gerçekten her sure Allahın kelamını ihtiva etmekte, yüksek ve şerefli bir konumda bulunmaktadır Ayetleri toplayan ve birbirinden ayrılan sureler, önemli bir özellik ve güzelliği sergilemektedirler Bu kelime ayetlerde şöyle geçmektedir:
“Bu, indirdiğimiz ve farz kıldığımız bir suredir Düşünüp öğüt alasınız diye onda açık açık ayetler indirdik (Nur: 24/1)
“De ki: “Eğer doğru iseniz haydi onun benzeri bir sure getirin ve Allahtan başka çağırabildiklerinizi de çağırın (Yunus: 10/38)
“Yoksa: “Onu kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Haydi siz, yalan üzere uydurulmuş olarak onun benzeri on sure getirin ve eğer doğru sözlüyseniz, Allahtan başka çağırabildiklerinizi çağırın (Hud: 10/13)
Sure kelimesi önce Kuran kelimesinin anlamında kullanılmakta idi Daha sonra ayetlerde de görüldüğü gibi, küçük olsun, büyük olsun Kuranın her müstakil bölümüne sure denmiştir Sure kelimesi Kuranda dokuz defa geçmektedir Suver şeklinde olan çoğulu ise, bir yerde geçmektedir

2- Surelerin Sayısı:

Alimlerin çoğuna göre Kuran-ı Kerim 114 sureden ibarettir Bazı alimler Enfal ile Tevbeyi, bazıları da Duha ile İnşirahı birleştirerek 113 sayarlar Sure sayısını 112 veya 115 kabul eden alimler de vardır Kuranın en uzun suresi 286 ayet ile Bakara suresidir En kısa sure de 3 ayetle Kevser suresidir

3- Surelerin Tertibi:

Surelerin tertibiyle ilgili, İslam alimleri arasında üç görüş belirtilmiştir:
1) Alimlerin çoğuna göre surelerin tertibi tevkifidir, yani vahiy yoluyla Rasulullah tarafından yapılmıştır
2)Surelerin tertibi sahabelerin ictihadıyla meydana gelmiştir
3) Bu tertib kısmen Rasulullah, kısmen de Sahabe ictihadıyla gerçekleşmiştir[u]
Bazı sahabelerde tertipleri farklı nüshaların bulunuşu bu tür farklı görüşlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur Sayılan bu görüşlerin münakaşa edilebilecek tarafı mevcut olmamakla birlikte, akla ve olaylara uygun düşen durum, surelerin çoğunun tertibinin de Rasulullah tarafından yapıldığı, dolayısıyla bir çok surenin tertibinin tevkifi olduğu noktasında yoğunlaşmaktadır Kuran-ı Kerim Rasulullah zamanında tamamıyla yazılmış ve ezberlenmişti Ancak bugünkü tertib üzere sıralanmış değildi Kuran-ı toplayan ve yazan heyet, Rasulullahın işaret buyurdukları şekilde sıraya koymuşlardı Ondan aldıkları talimat üzerine tertip etmişlerdi Yoksa sahabeler bunu kendiliklerinden yapmamışlardı Rasulullahın tertibinin nasıl olduğunu araştırdılar, ona göre tertip ettiler
Kuran-ı Kerim Levh-i Mahfuzdan dünya semasına bir defada ve bu tertiple inmişti Ondan sonra da duruma göre Rasulullaha parça parça nazil olmuştu Aynı zamanda Rasulullah her sene Ramazan ayında Kuranı Cebraile arzederdi Vefat ettiği yılda da iki defa arzetmişti[u] Bütün bunlar tertipsiz ve sırasız mı yapılmıştı? Yahut Kuran, Allah nezdinde Levh-i Mahfuzda bir tertip üzere iken, yeryüzünde sahabelerin ictihadı ile başka bir tertibe mi girdi? Yine Osmanın yazdırmış olduğu mushaf sahabiler tarafından tasvip görürken, surelerin tertibi üzerinde itiraz edenler mi oldu?
İşte bütün bunlar gösteriyor ki, ayetlerin ve surelerin tertibi ilahi vahye dayanmaktadır Ayetler sureler içinde, sureler Kuranın bütünü içinde en güzel ve en sağlam bir şekilde sıralanmıştır O Allahın kelamıdır Onun ahengini ve tertibini veren Allahtır

4- Surelerin Tasnifi:

Surelerin tasnifleri uzunluklarına göre yapılmıştır Buna göre sureler dört kısma ayrılır:
1) Tıval: Uzun sureler Bunlar: Bakara, Al-i İmran, Nisa, Maide, Enam, Araf, Enfal ve Yunus sureleridir
2) Miun: Ayetleri yüzden fazla veya buna yakın surelerdir Bunlar: Tevbe, Nahl, Hud, Yusuf, Kehf, İsra, Enbiya, Taha, Müminun, Şuara ve Saffat sureleridir
3) Mesani: Ayetleri yüzden az olan surelerdir Bunlar: Ahzab, Hacc, Kasas, Tasin, Neml, Nur, Enfal, Meryem, Ankebut, Rum, Yasin, Furkan, Hicr, Rad, Sebe, Melaike, İbrahim, Sad, Muhammed, Lokman, Zümer, Hamimler, Mümtehine, Fetih, Haşr, Tenzil, Secde, Talak, Nun ve Hucurat sureleridir
4) Mufassal: Ayetleri kısa ve besmeleli fasılaları çok olan surelerdir Bunlar Hucurat suresinden Kuranın sonuna kadar olan surelerdir Bunlar da üçe ayrılır: a) Tıval (Uzun): Hucurattan Buruca kadar olan surelerdir b) Evsat (Orta): Buructan Beyyineye kadar olan surelerdir c) Kısar (Kısa): Beyyineden sonraki surelerdir

5- Surelerin İsimleri:

Sureler, isimlerini ihtiva ettikleri garip bir kelimeden veya ifade ettikleri manadan alırlar Bazı surelerin birden fazla isimleri vardır Mesela Fatiha suresine yirmiden fazla isim verilmiştir Fatihatul-Kitab, Fatihatul-Kuran, Ummul-Kitab, Ummul-Kuran, Kuranul-Azim, es-Sebul-Mesani, el-Vafiye, el-Kafiye, el-Kenz, el-Esas, en-Nur, Suretüş-Şükr, Suretul-Hamd, Suretud-Dua, Suretun-Necat, er-Rukye, eş-Şifa, eş-Şafiye, es-Salat gibi Enfal suresinin diğer bir ismi Bedir, Tevbe suresinin ki Berae, İsra suresinin ki Subhan, Neml suresinin ki Süleyman, Fatır suresinin ki Melaike, Mümin suresinin ki Ğafir, Muhammed suresinin ki Kıtal, Saff suresinin ki Havariyyun, Mülk suresinin ki Tebareke, Mearic suresinin ki Seele, Nebe suresinin ki Amme, Tebbet suresinin ki Leheb veya Meseddir
Bazan da iki veya daha çok sureye ortak bir isim verilmiştir Mesela: Bakara ve Al-i İmran surelerine Zehraveyn, Felak ve Nas surelerine de Muavvizeteyn adı verilmiştir
Sureler bazen baştaki lafzın ismini alırlar Yasin Tasin gibi Geçmiş nebi ve rasullere ait kıssaları ihtiva eden sureler, bu rasullerin adını almıştır Nuh, Hud, İbrahim, Yunus, Al-i İmran, Yusuf, Muhammed sureleri gibi Yine çeşitli milletleri, varlıkları, değişik karakter sahiplerini anlatan surelere de onların adı verilmiştir Suretu Beni İsrail, el-Melaike, el-Cinn, el-Munafikun, el-Mutaffifun gibi Fakat bütün sureler ihtiva ettikleri mevzulara göre adlandırılmış değildir Musadan bahseden Taha, Kasas ve el-Araf surelerinin hiçbiri Musa suresi diye isimlendirilmemiştir

6- Surelerin Mekki Ve Medeni Oluşundaki Ölçüler:

Surelerin Mekki ve Medeni oluşu şu üç görüş esas alınarak taksim edilmiştir:
1) Vahyin nazil olduğu mekan dikkate alınmıştır Buna göre sadece Mekkede nazil olanlar Mekki, Medinede nazil olanlar Medenidir İki şehrin civarında inenler, yakın olduğu şehrin ismini alarak Mekki veya Medeni kabul edilebilirse de seferde inen vahiyler bu taksimin kapsamına girmemektedir Arafat, Mina, Müzdelife, Taif Mekki, Bedir, Uhud gibi yerler de Medeni sayılmıştır
2) Muhataplar dikkate alınmıştır Bu görüşe göre Mekkelilere hitab eden ayetler Mekki, Medinelilere hitab eden ayetler ise Medenidir Başka bir ifade ile “Ey iman edenler” hitabıyla başlayan ayetler Medeni, “Ey insanlar” hitabıyla başlayan ayetler ise Mekkidir Fakat bu hitabların sürekli biçimde Medine ve Mekkede inmedikleri tesbit edildiğine göre bu taksim de şumullü görülmemiştir
3) Hicret esas alınmıştır Buna göre, hicretten önce nazil olan vahiyler Mekki, hicretten sonrakiler de Medeni sayılmıştır Meşhur ve kapsamlı olan görüş de budur[u] Burada nüzulün yerine itibar edilmemiştir Mekke dönemi 12 yıl 5 ay 13 gündür
İşte belirtilen görüşler ve taksimin ışığında surelerin Mekki veya Medeni olduğu belirlenmiş olmaktadır Bu belirlenişin çeşitli faydaları vardır Mesela Nasıh-Mensuhun bilinişi, teşri tarihinin ortaya çıkışı, Kuranın tahrif ve tağyirden korunması, Kuranın daha iyi anlaşılması gibi faydalar bu cümledendir Kuranın getirmiş olduğu hükümlerin nerede ve ne zaman indiği bilinirse Kuranın tedrici hikmeti daha iyi anlaşılmış olur Dini bir hüküm hakkında, zahirde birbirine karşı imiş gibi görünen ayetlerin nasih ve mensuhları bilinirse söz konusu problem de çözülmüş olur
Bu arada Mekki ve Medeni surelerin sayısı üzerinde de ittifak edilmemiştir Suyuti ve Ubey b Kabın farklı görüşlerinin yanısıra son olarak Mısır kralı Fuatın bastırdığı Kuranda Mekki sure 86, Medeni sure 28 olarak kabul edilmiştir Bu arada surelerin tamamı Mekki veya Medeni olduğu gibi Mekki sure içinde Medeni ayetler ya da Medeni sure içinde Mekki ayetler bulunabilmektedir[u]

7- Mekkede Nazil Olan Sureler:

Alak, Kalem, Müzzemmil, Müddessir, Fatiha, Leheb, Tekvir, Ala, Leyl, Fecr, Duha, İnşirah, Asr, Adiyat, Kevser, Tekasür, Maun, Kâfirun, Fil, Felak, Nas, İhlas, Necm, Abese, Kadir, Şems, Buruc, Tin, Kureyş, Karia, Kıyamet, Hümeze, Mürselat, Kaf, Beled, Tarık, Kamer, Sad, Araf, Cin, Yasin, Furkan, Fatır, Meryem, Taha, Vakıa, Şuara, Neml, Kasas, İsra, Yunus, Hud, Yusuf, Hicr, Enam, Saffat, Lokman, Sebe, Zümer, Mümin, Fussilet, Şura, Zuhruf, Duhan, Casiye, Ahkaf, Zariyat, Ğaşiye, Kehf, Nahl, Nuh, İbrahim, Enbiya, Müminun, Secde, Tur, Mülk, Hakka, Mearic, Nebe, Naziat, İnfitar, İnşikak, Rum, Ankebut, Mutaffifin

8- Medinede Nazil Olan Sureler:

Bakara, Enfal, Al-i İmran,Ahzab, Mümtehine, Nisa, Zelzele, Hadid, Muhammed, Rad, Rahman, İnsan, Talak, Beyyine, Haşr, Nur, Hacc, Münafikun, Mücadele, Hucurat, Tahrim, Teğabun, Saf, Cuma, Feth, Maide, Tevbe, Nasr[u]

9- Hakkında İhtilaf Edilen Sureler:

Mekkede veya Medinede indiği konusunda ihtilaf edilen sureler şunlardır: Fatiha, Rad, Rahman, Saf, Teğabun, Mutaffifin, Kadr, Beyyine, Zelzele, İhlas, Felak, Nas[u]

10- Medeni Surelerdeki Mekki Ayetler:

Surenin Mekki veya Medeni diye adlandırılmasıyla onun tamamıyla böyle olduğu kasdedilmez Bazen Mekki surede bazı Medeni ayetler, Medeni olanda da bazı Mekki ayetler bulunabilir Lakin bu, ayetlerinin ekserisine göre, çoğunluk bakımından bir vasıflandırmadır Bunun içindir ki onları adlandırmada: Falan sure Mekkidir, ancak şu ayet Medenidir ve falan sure Medenidir, ancak şu ayet Mekkidir, diye varid olur Nitekim biz bunu mushaflarda görmekteyiz Medeni surelerdeki Mekki ayetlere misallerden biri, Medeni olan Enfal suresi olup alimlerden çoğu Yüce Allahın şu kavlini ondan istisna etmişlerdir:
“Hani bir vakit o inkar edenler, seni tutup bağlamaları, öldürmeleri ya da çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı Onlar tuzak kurarlarken Allah da tuzak kuruyordu Allah tuzakların en iyisini kurar (Enfal: 8/30)
Mukatil bu ayet hakkında demiştir ki: Bu ayet, Mekkede indi, zahiri de böyledir Çünkü o, müşriklerin, hicretten önce Rasulullah hakkında danışıp görüştükleri sırada Darun-Nedvede konuşulanları içermektedir Bazısı şu ayeti de istisna etmiştir:
“Ey Nebi! Sana ve sana uyan müminlere Allah yeter (Enfal: 8/64)
Nitekim Bezzar, İbn Abbasdan bu ayetin, Ömer İbn Hattab müslüman olduğu zaman indiğini nakletmiştir[u]

11- Mekki Surelerdeki Medeni Ayetler:

Mekki surelerdeki Medeni ayetlere misallerden biri, Enam Suresidir İbn Abbas demiştir ki bu sure Mekkede, bir kerede toptan indi Sure Mekki olup, ancak ondan üç ayet Medinede inmiştir (Enam: 6/151-153) Hacc suresi Mekki olup ancak 19 ayetin başından itibaren üç ayet Medinede nazil olmuştur (Hacc: 22/19-21)[u]

12- Mekkede İnip Hükmü Medeni Olan Ayetler:

Alimler buna, Yüce Allahın şu kavli ile misal vermektedirler:
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, Ondan en çok korkanınızdır Şüphesiz Allah Alimdir, Habirdir (Hucurat: 49/13)
Çünkü bu ayet, fetih günü Mekkede nazil olmuştur Hicretten sonra nazil olduğu için Medenidir Bu ayetteki hitab geneldir Bu gibi ayetleri alimler, Mekki diye adlandırmadıkları gibi, özel bir biçimde Medeni diye de adlandırmıyorlar Ancak onlar bu gibi ayetler hakkında: Mekkede inip hükmü Medeni olan, diyorlar[u]

13- Medinede İnip Hükmü Mekki Olan Ayetler:

Alimler buna da Mümtahine suresi ile misal veriyorlar Çünkü bu sure Medinede inmiş olup mekan itibariyle Medenidir Fakat içindeki hitap Mekke halkının müşriklerine yönelmiştir Berae suresinin başı da bunun gibi Medinede inmiş olup, içindeki hitap, Mekke halkının müşrikleri içindir[u]

14- Medeni Olanda Mekki Nüzule Benzeyenler:

Alimler bununla, Medeni surelerde bulunan, üslubu, özellikleri ve genel niteliği bakımından Mekki sureler tarzında gelmiş olan ayetleri kasdediyor Medeni olan Enfal suresindeki Yüce Allahın şu sözü bunun misallerindendir: “Hani bir zamanlar: Ey Allahım! Eğer bu Kitab senin katından gelmiş bir gerçekse üzerimize gökten taş yağdır, yahut bize elem verici bir azap getir” demişlerdi” (Enfal: 8/32) Çünkü müşriklerin azabı acele istemeleri Mekkede idi[u]

15- Mekki Olanda Medeni Nüzule Benzeyenler:

Alimler bununla, yukarıda geçen neviye mukabil olanı kasdedip buna Necm suresindeki Yüce Allahın şu sözü ile misal veriyorlar Suyuti demiştir ki: “Fevahiş” hakkında had, yani mukadder şeri ceza bulunan her günahtır “Kebair”, akibeti cehennem ateşi olan her günahtır “Lemem” ise, bu iki had arasındaki günahlardır Mekkede ne had, ne de benzeri (şeri ceza) yoktu[u]

16- Mekkeden Medineye Taşınanlar:

Ala suresi bunun misallerindendir Buhari, Bera İbn Azibin şöyle dediğini nakletmiştir: “Rasulullahın ashabından bize ilk gelenler; Musab İbni Umeyr ve İbni Ümmi Mektumdur Bu ikisi bize Kuran okutmaya başladılar Sonra Ammar, Bilal ve Sad geldi Sonra Ömer İbni Hattab, yirmi kişi ile hicret edip geldi Sonra Rasulullah (Ebu Bekir ve Amir İbn Füheyre ile hicret edip) geldi Artık ben Medine halkını, Rasulullahın gelmesine sevindiği gibi bir şeye sevindiğini görmedim Hatta (Beni Neccardan) genç kızlar, Rasulullah geldi, diyerek sevindiler Ben de Rasulullah henüz hicret etmeden önce –Mufassaldan sayılan surelerle beraber- Ala suresini okumuştum” Bu mana, muhacirlerin taşıyıp Ensara öğrettikleri her Kuran için doğrudur[u]

17- Medineden Mekkeye Taşınanlar:

Berae suresinin başlangıcı bunun misallerindendir Şöyle ki, Rasulullah (sav) Ebu Bekri, hicri dokuzuncu yılda, hacca emir tayin etti Berae suresinin baş tarafı nazil olunca Rasulullah bunu, Ebu Bekre kavuşup müşriklere tebliğ etmesi için Ali b Ebi Talibe görev olarak yükledi Ali de müşrikler arasında bu ayetleri ilan edip, bu yıldan sonra hiç bir müşriğin haccedemeyeceğini onlara tebliğ etti[u]

18- Mekki Ve Medeni Sureleri Bilmenin Faydaları:

Mekki ve Medeniyi bilmenin birçok faydaları vardır En önemlileri şunlardır:
1) Kuranın tefsirinde ondan yararlanmak: Her ne kadar sebebin hususi olmasına değil de, lafzın umumi olmasına itibar edilirse de, nüzul yerlerini bilmek, ayeti anlamaya ve onu doğru olarak tefsir etmeye yardım eder İki ayette mana çeliştiğinde müfessir bunun ışığında nasıh ile mensuhu ayırd etmeye kadir olur Çünkü sonra inen, önce ineni nesh edicidir
2) Kuranın üsluplarından zevk almak ve Allaha davet üslubunda onlardan yararlanmak: Çünkü her makamın bir makali vardır Halim muktezasını gözetmek, belağat manalarının en haslarındandır Kurandaki Mekki ve Medeni üslubun özellikleri, okuyup inceleyen kimseye, muhatabın nefsiyyetine uygun şeylerle Allaha davette, hitap yolları için bir metod verir Aklı ve duyuları ona malik olur İçini olgun hikmet ile tedavi eder Davetin merhalelerinden her merhalenin mevzuları ve hitab üslubları vardır Nitekim hitab, insanların sınıfları, onların inançları ve sosyal durumlarının farklı olmasına göre değişir, farklı olur Bu, Kuranın; müminler, müşrikler, münafıklar ve ehl-i kitaba hitabındaki çeşitli üsluplarında açık seçik bir biçimde görülmektedir
3) Kuranî ayetler içinden Siret-i Nebeviyeye vakıf olmak: Rasulullaha vahyin ardarda gelmesi; vahyin başlamasından son ayetin inmesine kadar, Mekke ve Medine devrinde, davet tarihinin olayları ile beraber yürümüştür Kuran-ı Kerim bu siret için temel kaynak olup, siyer alimlerinden kendisine uygun olarak rivayet edilen olaylarda şüpheye yer bırakmayıp, rivayetler ihtilaf ettiğinde Kuran ihtilafı ortadan kaldırır[u]

19- Mekki Ve Medeninin Bilinmesi:

20- Mekki İle Medeni Arasındaki Fark:

21- Mekki Ve Medeni Surelerin Alametleri:

Sahabe ve Tabiinden gelen haberler ve Kuran araştırmalarıyla ortaya çıkan bilgilere göre Mekki ve Medeni surelerin bir takım alamet ve özellikleri vardır:

Mekki Surelerin Alametleri:

1) Kuranda “Kella” lafzının geçtiği sureler Mekkidir Bu lafız 15 surede 33 defa geçmektedir
2) İçinde Secde ayeti bulunan her sure Mekkidir
3) Bakara ve Al-i İmranın dışında başında heca harfi (Hurufu Mukattaa) bulunan her sure Mekkidir Rad suresi ihtilaflıdır
4) Bakara suresi hariç içinde nebi ve rasullerin, geçmiş milletlerin, Adem ve İblisin kıssasını ihtiva eden her sure Mekkidir
5) İstisnasına rağmen çoğunlukla “Ey insanlar!” ibaresi bulunan her sure Mekkidir “Ey iman edenler!” hitabının bulunduğu Hacc 77 ayeti konusunda ihtilaf vardır

Medeni Surelerin Alametleri:

1) Şeri cezalar (hudud) ve miras paylarını (feraiz) ihtiva eden sureler Medenidir
2) Cihad ve hükümlerini ihtiva eden sureler Medenidir
3) Ankebut suresi hariç münafıklardan bahseden her sure Medenidir[u]

22- Mekki Ve Medeni Surelerin Özellikleri:

Mekki Surelerin Özellikleri:

1) Kısa ve vecizdirler, ezberlenmeleri kolaydır
2) Şirk ve putperestliğe karşı kesin tavır alınmıştır
3) Allahın birliği başta olmak üzere, itikad ve ahiretle ilgili iman esasları işlenmiş, müminler ahlaki yönden yetiştirilmiştir
4) Geçmiş ümmetlerin tevhid mücadelesi anlatılarak müminlerin müşriklerin eziyetlerine sabretmeleri istenmiştir

Medeni Surelerin Özellikleri:

1)Şeriatın konulması ve uygulanmasına ilişkin esasları içerir
2) İbadetler, muamelatlar ve cemiyet ilişkilerinden bahseder
3) Yahudi ve Hristiyanların durumlarını açıklar
4) Meseleler ve durumlar uzun ayetlerle belirtilmiştir[u]

Alıntı Yaparak Cevapla