Yalnız Mesajı Göster

Şeyh İbrahim Düsuki´Den Çok İbretli Öğütler Nasihatlar

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Şeyh İbrahim Düsuki´Den Çok İbretli Öğütler Nasihatlar



Şeyh İbrahim Düsuki´den Çok İbretli Öğütler Nasihatlar

Kur´an´ı ezberlemek ve hükmü ile amel etmek

Ey Kur´an´ı ezberlemiş olan Kur´an hâmili! Onunla amel etmiyorsan sırf ezberlemekle sevinme Zira Allah (cc) "Tevrat´ı ezberleyip içindekilerle amel etmeyenlerin durumu, kitapları yüklenmiş merkeplerin durumu gibidir" (Cuma, 62/5) buyurmaktadır Sen, Kur´an´da bulunan bütün hükümlerle amel etmedikçe merkep olmaktan kurtulamazsın ve onda bulunan bütün harfler aleyhinde şâhitlik eder

Ey evlâtlarım! Bu kadar aldanma, aldatma, oyun, eğlence, cehâlet, hevâ, iftirâ, cimrilik, sözünde durmama, yanılgı, unutma, gaflet, hata, günah, yalan, bıkkınlık nedendir Nice nasîhatlar dinlersiniz, ibret alıp düzelmezsiniz Sanki ölüler gibi olmuşsunuz

Eğer Hakk Teâlâ hazretleri kalplerinizdeki kilidi açsaydı, Kur´an´daki hayret uyandıran hususları, hikmetleri, manaları ve ilimleri anlar, onun dışındakilerden müstağnî olurdunuz Çünkü mevcûdatla ilgili bütün hususlar onda yazılmıştır Yüce Allah şöyle buyurur: " Biz bu Kitap´ta hiç bir şeyi eksik bırakmadık" (En´âm, 6/38) Allah her kime bu Kitap hakında bir anlayış verirse her harfin manasını, sebebini, sıfatını da kendisine öğretir Bu kimse bu harflerle ulvî ve süflî âlemlere ait bilgilerin yanında Arş, Kürsü, semâ, su, yıldızlar, hava ve yeryüzü ile ilgili ilimleri de öğrenir

Şeriata ve Kitab´a tâbi olan kimse eğer emir ve yasaklara vâkıf ise anlayışı da hakîki olur O bu hakîki anlayışı ile bütün müşkülleri çözer, bütün rumuzları halleder ve bütün kapalılıkları açar Ama onun anlayışı sadece söz ezberlemek ve bazı zâtların makamını öğrenmekten ibaret ise, bu hakîki anlayış sayılmaz; aksine hakîki anlayışa ve hakîki ilimleri öğrenmeye perde olur Bütün işi sadece laf üretmekten ibaret olan kimse anlayan, amel eden ve irfan lisânı ile konuşan kimse gibi değildir Müşâhede makamına ulaşan bir çok insan vardır ki, kendisinden o makamın anlatılması istendiğinde anlatamaz, o ancak yaşanır

Bütün bunlardan kastım tüm evlâtlarımın laf üreten değil, tadan ve hakîkatı yaşayan kimseler olmaları; ilimleri sadırlardan ve satırlardan değil, rabbânî kaynaktan almalarıdır Çünkü Allah dostları ancak tattıkları şeyleri söylerler Onların kalpleri Allah´ın lütfu ve ihsanı ile doludur O kalplerden âb-ı hayat damlaları akar İşte, Allah dostlarının ilimleri bütün ilimlerin kaynağı olan ilâhî kaynaktan gelir

Laf üretene gelince o sadece başkasından hikâye eder, Allah dostlarının yaşadığı zevkten bir nokta veya bir zerre istifâde edemez Ona şöyle nidâ idilir: "Bu o kimsedir ki, bu aldanma dünyasında kabukla (kışırla) yetindi, halbuki biz öyle insanlar gördük ki, testere ile biçilseler bile ulaşamadıkları makamları aslâ anlatmazlardı"

Tasavvuf konusunda söz söylemek

Ey evlâtlarım! Size birisi tasavvuf, marifet ve muhabbetten sorarsa, Allah dostlarınınki gibi işleriniz düzgün olmadıkça ona dilinizle cevap vermeyiniz Sizden biriniz dînî emirleri yerine getirip amelde de sâdık olduğu zaman, dili faydalı şeyler söylemeye başlar İşte bu onun sadâkatinin bir semeresidir Kim özünde ve sözünde dosdoğru ve ihlâslı olduğunu iddia edip de kendisinde edeb ve tevâzuun semeresi görülmezse yalancıdır, ameli riyâ ve gösteriştir Onun bu kötü ameli, kendisi istese de istemese de ancak kibir, ucub, nifak ve kötü ahlâka sebep olur Allah muhafaza buyursun

Tasavvuf sadece yün giymekten ibaret değildir Yün, belki tasavvufun alâmetlerinden biridir Tasavvufun asıl önemli yönü, tasavvuf ehlinin, tasavvufun ince noktalarına ve güzelliklerine uymasıdır Bu da hemen olmaz, tedrîcen olur Sûfi, tasavvufun hakîkatına ulaştığı zaman, sert elbise giyemez Çünkü o, letâfet makamına ulaşmış, iç âlemine dönmüştür Onun için ayrılık da bitmiştir

Mürid ise böyle değildir O, nefsini terbiye etmek ve onu Mevlâ´ya boyun eğdirmek için, sert elbise giyebilir, lâtif olmayan gıdalardan yiyebilir Böylece mürid yüksek makamlara hazırlık yapmış olur Manevî perde inceldikce, elbise de incelmeye başlar

Hakiki mürşidin özellikleri

Allah dostunda haset, gıybet, isyan, aldatma, kendini beğenme, gösteriş, başkalarının önünde eğilme, yalan, kibir, ucub, şımarıklık, övünme, boş söz, nefsin gayr-ı meşrû isteklerine uyma, meclislerde en önde oturma, kendinin de var olduğunu gösterme, münakaşa, başkalarını imtihan etme, onların noksanlarını söyleme, sû-i zanda bulunma gibi hususlar bulunmaz O güzel ve gösterişli elbise giyen kimseler hakkında kötü zanda bulunmaz, bu yolda hırka giyerek kendini belli edeni ayıplamaz Ancak bilerek şeriata muhâlefet edenler olursa onlara karşı ilgisiz de değildir

Allah´ın velî kulu mahlûkâtın kendisine hürmet etmesine, ona saygı duymasına, onun için ayağa kalkıp oturmasına, onu kabul veya reddetmesine ve buna benzer zâhirî hallere iltifat etmez O, yalnız Allah Teâlâ´dan gelecek iltifatı ister

Muhabbet

Sen ve ben maddî olarak bir araya gelmekle muhabbet oluşmaz Muhabbet ancak, ruhlarımızın cesetlerimiz ile tek mizac haline gelip kaynaşmasıyla oluşur

Allah dostlarından hiçbiri bid´at ehli değildir Onlar edep konusunda sadece Allah Rasûlü (sav)´i takip ederler O da bu edebi Kur´an-ı Kerîm´den almıştır Bir edep kuralı olarak Kur´an´da şöyle buyrulur: "Ey Mü´minler! Sizin eviniz olmayan evlere izin alıp ev halkına selâm vermeden girmeyin" (Nûr, 24/27) İşte Allah dostları bir yere gittikleri zaman üç defa izin isterler Şayet kendilerine izin verilirse girerler, aksi halde dönüp giderler

Toplu halde bulunmanın tehlikeler

Bizden önce gelip geçmiş zâtlar, toplu halde bulunmanın tehlikelerinden korkarlar ve bundan dolayı uzleti tercih ederlerdi Ancak Cuma namazı için dışarı çıkarlardı Bir de hiçbir riyâ, yersiz münakaşa, ucub ve aldatmanın bulunmadığı ilim meclislerine katılırlardı Zamanımızda kötü hasletlerden sakınan azdır Sen, Allah Teâlâ´nın vâcip kıldıklarını öğrendikten sonra yalnızlığı tercih et

Daha sonra Düsûkî hazretleri hicrî yedinci asrın bazı tehlikelerine dikkat çekerek şöyle der:
Ey yavrucuğum! İnsanların çoğunun Allah´ın şeriatına zarar verdiği ve hakîki muhabbeti bid´at saydığı bir asırda bulunuyorsun Bu insanlar Allah´ın lütuf ve ihsanlarını, mu´cizevî fiillerini bilmiyor, lütuf ve ihsan kapısının kapandığına inanıyorlar Kim buna inanırsa Allah´ın irâdesine karşı çıkmış olur, bundan Allah´a sığınırız Bundan dolayı Allah dostlarının böyle kimselerden uzak durması lâzımdır

Allah dostlarının kıymetini bilememek cehâlet ve basîretsizliktir Allah´ın sevgili kulları hakkında kötü söz söylenemez Bir müslümanın onları reddetmesi aslâ düşünülemez
Bir defasında Cüneyd (ra)´a şöyle dendi: "Bazı evliyâullah vecd hali gösteriyor ve öteye-beriye sallanarak yürüyorlar Onlar hakkında ne dersiniz " Bu soruya o şöyle cevap verdi: "Onları kendi haline bırak, Allah ile rahata kuvuşsunlar Şeriatın açıkça yasakladığı hususlar hariç onların bu hallerini kınama Dikkat et! Bu yol onların ciğerlerini parçalamış, sa´y ve gayret kendilerini yormuş ve bir çok zorluklara katlanmışlardır İçerisinde bulundukları halleri aşmak için böyle yaparlar Bunda da bir mahzur yoktur"

Ey Kardeşim! Sen onların tattıklarını tatsaydın, bağırmalarını ve elbiselerini yırtmalarını mazur görürdün Allah´tan dileğim odur ki, bütün evlâtlarımı doğru yola iletsin Çünkü o, herşeyi işiten ve dualara karşılık verendir
Allah dostlarının ahlâkını öğrenmemek mahrumiyete sebep olur Onlara karşı edebe riâyet etmemek ise helâke götürür Allah´ın rahmet kapısı açıktır ve hiç bir zaman kapanmamıştır Allah dostları daima Allah´ın rahmet kapısında durup yalvarırlar

Tefsir ilmi

En sağlam tefsir selef-i sâlihînden rivâyet edilen tefsirdir Sağlam olmayan tefsir de her asırda değişen tefsirdir Şayet mecbur kalmasaydık ancak selef-i sâlihînden rivâyet edilen tefsiri naklederdik
Bir âyet hakkında kalbimize bir şüphe geldiği zaman, Rabb´imizin kapısına müracaat eder, ondan izin alır, bu kelâmından muradının ne olduğunu sorar ve bize bildirdiği kadarıyla konuşuruz
Sözün özü şudur: Bize teslimiyet göterin, kurtulursunuz Biz ancak Allah´tan aldığımız ilmi söyleriz Çünkü ilim O´nundur

Rubûbiyet feyzi taştığı zaman kul fazla gayrete ihtiyaç duymaz
Gayret sarfeden kimse, manevî âleme ait sayfalardaki ilâhî sırları okumadıkça, eksiktir Ancak Yüce Allah, bu eksik kuluna, ilmiyle âmil olmayana vermediği hikmetler verir İşte Allah dostlarının arzusu da bundan başka bir şey değildir Onlar, marifet ilmini elde ettikleri zaman, zahmet çekmeden onunla her şeyi tanırlar, aradan perde kaldırılır

Ancak Allah isterse marifet bilgisini alır Bundan da Allah´a sığınırız
Kim fâni dünyada fenâ makamına ererse, bâki âlemde sonsuza kadar yaşar Fâni dünyanın Hakk´a vâsıl olmada bir perde olduğu bilinmelidir Bâtıl yolda fâni olunmamalıdır Bazıları fenâ haline Mûsa (as)´ın Sina dağında fâni oluşunu misal verirler 1

Şefkat ve merhamet

Kim Allah´ın yarattıklarına şefkatli davranmazsa, Allah dostu olamaz Rivâyete göre Mûsâ (as) koyun güderdi Fakat koyunlardan hiç birine bir değnek bile vurmadı, onları aç bırakmadı, eziyet de etmedi Allah Teâlâ da onu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderdi, onunla konuştu Mûsâ (as) peygamberliğinden sonra da çobanlığa devam etti ve milletini bir çok kötülüklerden korudu
Başka söze hacet yok; kim Allah´ın yarattıklarını aziz tutar, onlara şefkatle muamele ederse, Hakk ehlinin ulaştığı derecelere ulaşır

Mürşidin lüzûmu

Eğer insanlar tamamiyle kötülüklerden vazgeçseler ve Allah´ın emri altına girselerdi, şeyhlere ihtiyaç duyulmazdı Fakat onlar bu yola bir çok illet ve hastalıkla girdiler, manevî bir hekime ihtiyaç duydular
Bir kimse huzuruna gelip bu yola girmeye karar verince ona şöyle derdi:

Ey falan! Senden, Allah´ın Kitab´ına, Hz Peygamber´in Sünnet´ine tabi olmanı, namaz kılmanı, oruç tutmanı, haccetmeni, bütün emirlere uymanı ve güzel işlere sarılmanı, söz, fiil ve itikat olarak Allah´a itaatla meşgul olmanı istiyorum

Ey oğulcuğum! Dünyanın süsüne, bineklerine, giyim-kuşamına ve hazzına bakma Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sav)´in ahlâkına tâbi ol Eğer buna muktedir değilsen mürşidine tabi ol Bunu da yapmazsan helâk olursun

Ey yavrucuğum! Bil ki, tevbe ne kitap sahifelerinde yazıldığı gibidir, ne de amelsiz sözden ibarettir Tevbe, ölünceye kadar, yaptıklarını bir daha yapmamaya kesin azmetmektir Bundan dolayı ey oğlum! Karanlık gecelerde ayaklarını sağlam yere bas, boş işlerle uğraştığın halde kendini tarîkat ehli sanma Bu yol alay etme ve eğlenme yolu değildir Unutma ki, alay edenle, alay edilir

Şeyhlik pâyesi

Bir gün Düsûkî hazretlerine bir derviş gelir ve kendisine şeyhlik pâyesi verilmesini ister Düsûkî (ks) bu zâta bakıp şöyle der:

Ey oğulcuğum! Şeyhlik pâyesi ancak uzun müddet çalışan, bu yolda yorulan, bütün işlerinde ihlâslı olan, Allah dostlarının işaretlerindeki manaları sezen, onların hallerine ait haberleri gözeten, yine onların hareketlerinde, duruşlarında, yolculuklarında, halvet ve celvet hallerinde maksatlarını anlayan kimselere verilir Eğer sâdık bir insan isen utanılacak işler yapma, oyun ve eğlence ile meşgul olma, çocuk gibi davranma

Kulun kalpten değil de sadece dil ile tevbe ittim demesi tevbe değildir Kitap yazmak ve bilgi toplamakla da tevbe olmaz Tevbe, kulun bütün kâinattakileri tevbesinda anması, Mevlâsından başka her şeyi kalbinden çıkarmasıdır Bu söylenenler bir Hakk yolcusunda bulunursa, Allah dostlarının ulaştığı makamlara ulaşması mümkün olur

Allah dostlarının yoluna yeni girenler

Bu yola yeni girenin gıdası açlık, yağmuru gözyaşı, ihtiyacını arzedeceği yer Allah Teâlâ´dır Bu mübtedî zayılayıncaya kadar oruç tutar, böylelikle kalbine incelik girer, kalp gözü açılır, kulağındaki manevî ağırlık kalkar Bundan sonra o, Kur´an´ı ve onun öğütlerini hem kulak, hem de kalp ile duyar Buna mukabil kim boş sözler konuşur, ruhsatların peşinde koşar, haddinden fazla yer, içer ve uyur ve "bunları yapanı kimse kınayamaz" derse, ondan hayır gelmez
Yolumuzda şiddetli deniz dalgaları, ateş, açlık ve yorgunluk gibi bir çok zorluklar bulunmaktadır Bu yol, manasız ve maksatsız değildir, Allah´a ulaşma yoludur

Şunu söylemek gerekir ki, maalesef evlâtlarımdan bir tanesini bile hakîki manada, Allah dostlarının izlerini takip ettiğini ve kendilerine sır verilecek kadar derece katettiklerini göremedim Bu aldatıcı zamanın şerrinden, bütün güç ve kuvvet elinde olan Allah´a sığınırım

Alıntı Yaparak Cevapla