Yalnız Mesajı Göster

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Müzzemmil Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Müzzemmil Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



Fizilal-il Kuran Tefsiri - Müzzemmil Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

1-Ey örtüye bürünerek saklanan Muhammed,
2- Geceleyin biraz uyuduktan sonra kalk
3- Gecenin yarısında uyanık ol, ya bu miktarı biraz eksilt
4- Ya da artır da ağır ağır Kur'an oku
5- Çünkü biz sana sorumluluğu ağır bir söz indireceğiz
6- Kuşkusuz gece ibadeti, gündüze göre daha zor, fakat sözü daha etkilidir
7 Çünkü gündüzleri, seni uzun uzun uğraştıracak işlerin vardır
8- Rabbinin adını an, bütün varlığında O'na yönel
9- O doğunun da, batının da Rabbidir, O'ndan başka ilah yoktur O halde tek dayanağın O olsun
Evet, "Ey örtüye bürünerek saklanan Muhammed, kalk" Bu göğün seslenişi, yüceler yücesi Allah'ın komutudur Kalk, seni bekleyen büyük görev için, senin tarafından sırtlanmak üzere hazırlanan ağır yükün altına girmek için ayağa kalk çalışmak, yorulmak, sıkıntı çekmek ve eziyetlere katlanmak için ayağa kalk Kalk, uyku ve istirahat zamanı geride kaldı Kalk, bu görev için hazırlan, onun gerektirdiği eğitimden geç
Bu komut Peygamberimizi sakin evinin, ılık yuvasının yumuşak yatağından çekip çıkararak coşkun ve kurşun gibi ağır dalgalarının ortasına, vicdanlardaki ve pratik hayattaki çékici ve itici boğuşmaların arasına atan büyük ve ürpertici bir buyruktur
Sırf kendisi için yaşayan kimse huzur içinde yaşayabilir Fakat küçük olarak yaşar ve küçük olarak ölür Böylesine ağır bir yükü sırtlanan büyük adama gelince uyku, rahatlık, ılık yatak, sakin hayat ve gönül okşayan konfor onun neyine Peygamberimiz işin iç yüzünü anlamış, gerçeği farketmişti Bu yüzden eşi Hatice'nin heyecanını yatıştırması ve uyuması yolundaki önerisine "Ey Hatice, uyku zamanı geride kaldı" diye karşılık verdi Evet, uyku dönemi bir daha geri gelmemek üzere gerçekten geçmişti O günden itibaren Peygamberimizi sadece uykusuz geceler, yorgunluklar, uzun ve zorluklarla dolu bir cihad görevi bekliyordu Evet;
"Ey örtüye bürünerek saklanan Muhammed, Geceleyin biraz uyuduktan sonra kalk
Gecenin yarısında uyanık ol, ya bu miktarı biraz eksilt, ya da artır da ağır ağır Kur'an oku"
Burada büyük göreve hazırlayıcı, araçları ilahi kaynaklı ve garantili sonuç verecek bir eğitim proğramı ile karşı karşıyayız Bu programın ana maddesi gece uykusunu bölerek kalkmaktır Üst sınırı gecenin yarısından çok ve üçte ikisinden az bir süredir Alt sınırı ise gecenin üçte birlik bölümüdür Gecenin bu saatlerinde namaz kılınacak ve ağır ağır Kur'an okunacaktır Ayetin orjinalinde kullanılan "tertil" sözcüğü tok sesle, "tecvid" kuralları uyarınca her harfi doğru biçimde seslendirecek, bu arada şarkı söyler gibi yapmayarak, sözcükleri ağız boşluğunda dalgalandırmaktan kaçınarak Kur'an okumaktır
Peygamberimizin geceleri kıldığı "vitir" namazlarının on bir rekatı geçmediği yolunda elimizde kesin bilgiler vardır Fakat Peygamberimiz gecenin üçte birinden biraz eksik bölümünü bu rekatlarla geçirirdi Çünkü Kur'an'ı ağır ağır, tane tane okurdu
İmam-ı Ahmed'in Yahya b Said (ibn-i Ebu Arub), Katade ve Zarare b Evfa kanalı ile "Müsned" adlı eserinde verdiği bilgiye göre Said b Hişam bir gün Abdullah b Abbas'a gelerek kendisine Peygamberimizin nasıl bir vitir namazı kıldığını sordu Abdullah ibni Abbas da ona "Peygamberimizin kıldığı vitir namazı hakkında en geniş bilgisi olan kimsenin kim olduğunu sana söyleyeyim mi?" diye sordu Said b Hişam'ın "evet, söyle" demesi üzerine Abdullah b Abbas "Hz Ayşe'ye git ve bu soruyu ona sor, sonra da gel, verdiği cevabı bana anlat" dedi Hikayenin bundan sonrasını Said b Hişam şöyle anlatıyor:
Hz Ayşe'ye "Ey müminlerin annesi, Peygamberimizin ahlâkı hakkında bana bilgi ver" dedim Hz Ayşe bana "Sen Kur'an okumuyor musun?" diye sordu "Evet" demem üzerine "Peygamberimizin ahlâkı Kur'an'ın kendisi idi:' dedi Bu cevabın arkasından kalkmayı düşünmüştüm ki, birden aklıma Peygamberimizin gece ibadeti konusu geldi Hz Ayşe'ye "Ey müminlerin annesi, Peygamberimizin gece nasıl ibadet ettiği konusunda banâ bilgi ver" dedim Hz Ayşe bana "Sen Müzzemmil suresini okumadın mı?" diye sordu "Evet, okudum" demem üzerine Hz Ayşe şùnları söyledi; "Yüce Allah bu surenin baş kısmında geceleri ibadet etmeyi farz kıldı Bunun üzerine Peygamberimiz ile yakın arkadaşları bir yıl boyunca geceleri ayakları şişesiye kadar namaz kılmaya koyuldular Yüce Allah bu surenin son ayetini on iki ay gökte tuttu Bir yıl sonra inen son ayetle bu yük hafifletildi ve gece ibadeti farz olmaktan çıkarak nafileye dönüştü
Bu cevabın arkasından yine kalkmayı düşünmüştüm ki, birden aklıma Peygamberimizin nasıl bir vitir namazı kıldığı konusu geldi Hz Ayşe'ye "Ey müminlerin annesi, Peygamberimizin nasıl bir vitir namazı kıldığı hakkında bana bir bilgi ver" dedim Hz Ayşe bana şunları söyledi; "Biz O'nun abdest suyunu ve misvakını hazırladık Allah O'nu gecenin dilediği saatinde uyandırırdı Kalkınca ağzını misvaklar, abdest alır ve namaza dururdu, hiç oturmadan sekiz rekat kılardı Sekizinci rekatta oturunca Allah'ın adını anar, O'na dua ederdi Sonra selâm vermeden kalkar, dokuzuncu rekatı kılardı Sonra oturup tek olan Allah'ın adını anar, dua eder, arkasından işitebileceğimiz bir ses tonu ile selam verirdi Bu selamın arkasından oturduğu yerde iki rekat daha kılardı Yavrum, böylece kıldığı vitir namazı on bir rekat olurdu Sonraları yaşlanıp da vücudu ağırlaşınca ayakta kıldığı dokuz rekatlık vitri yedi rekata indirdi Selam verdikten sonra da oturarak iki rekat daha kılıyordu Yavrum, böylece kıldığı toplam vitir namazı dokuz rekat oluyordu Peygamberimiz kıldığı namazları sürekli olarak kılmayı severdi Bu yüzden geceleri uyanamayınca yahut bir sancısı, bir hastalığı olunca kaçırdığı bu gece namazı yerine gündüzleri on iki rekat kılardı Peygamberimizin gece sabaha kadar Kur'an okudu~unu ve Ramazan dışında bir ay boyunca oruç tuttuğunu hiç hatırlamıyorum
Bu eğitim proğramı, indirilecek olan "ağır söz"e Peygamberimizi hazırlamak içindi Okuyoruz:
"Çünkü biz sana sorumluluğu ağır bir söz indireceğiz"
"Ağır söz"den maksat bu Kur'an ve içerdiği yükümlülüklerdir Kur'an aslında "ağır" değildir, okunması ve anlaşılması kolay bir kitaptır Fakat o "hak" terazisindeki tartısı ve kalplere yönelik etkisi açısından "ağır"dır Nitekim yüce Allah başka bir ayette "Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağa indirmiş olsaydık, sen onun Allah korkusu ile parça parça olduğunu görürdün" buyuruyor (Haşr Suresi, 21) Ama yüce Allah Kur'an'ı bir dağa değil de onu algılamaya yetenekli ve dağdan daha sağlam, daha sarsılmaz bir kalbe indirdi
Bu nur ve bilgi feyzini algılayıp özümlemek, gerçekten uzun hazırlığı gerektiren ağır bir işti
Büyük ve soyut evrensel gerçeklerle iletişim kurmak, gerçekten uzun hazırlığı gerektiren ağır bir işti
Yüceler alemi ile, evrenin özü ile, canlı-cansız tüm yaratıkların ruhları ile Peygamberimizin kurduğu gibi bir ilişki kurmak, gerçekten uzun varlığı gerektiren ağır bir işti Tereddütsüz ve kuşkusuz bir kararlılıkla bu yola koyulmak, bu görevi yürütürken içgüdülerin fısıltılarına, dışardaki çekim odaklarına ve engellere kapılmaksızın, sağa-sola bakmaksızın ilerleyebilmek, gerçekten uzun hazırlık gerektiren ağır bir işti
Geceleyin herkes uyurken ayakta olup ibadet etmeyi, gündelik hayatın dağdağasından ve karmaşasından uzaklaşarak yüce Allah ile ilişki kurmayı,,O'nun feyzini ve nurunu algılamayı, O'nun birliğinin beraberliğinde coşup O'nunda başbaşa kalmanın masum yaşamayı, sanki yüceler aleminden yeni iniyormuş gibi ve varlık aleminin her yanından sözsüz ve sözcüksüz bir yankı yükseliyormuş gibi bir heyecanla evrenin sessizliği ortasında ağır ağır Kur'an okumayı, gecenin karanlığı içinde Kur'an'ın ışınlarını, mesajlarını ve yüksek frekanslı titreşimlerini düşünelim Bütün bunlar bu "ağır sözü" yüklenmeye, bu değerli yükümlülüğü sırtlanmaya, bu ağır sıkıntıyı göğüslemeye hazırlanan Peygamberimiz için son derece gerekli birer azık niteliğindedirler Aynı zamanda bu çağrının savunuculuğunu üstlenen her kuşaktan dava adamları için bu böyledir Bu saydıklarımız, uzun ve meşakkatli yolları boyunca dava adamlarının kalplerini aydınlatır, onları şeytanın vesveselerinden ve bu aydınlık yolu saran karanlıkların çöllerinde şaşırmaktan korur Okumaya devam edelim:
"Kuşkusuz gece ibadeti, gündüze göre daha zor, fakat sözü daha etkilidir" Ayetin orjinalinde geçen "naşietelleyli" tamlaması "gecenin yatsıdan sonraki gelişmeleri" anlamına gelir Ayette "gece faaliyetleri gündüze göre daha zoryani vücut için daha yorucu, fakat "sözü daha etkilidir" Tefsir bilgini Mücahid'in açıklamasına göre "yararı daha kalıcıdır" deniyor Gerçekten gündüz yorgunluğu arkasından uykunun çağrısı çok güçlü olur, yatağın çekiciliği dayanılmaz boyutlara ulaşır, bu çağrıya ve bu çekiciliğe karşı koyup bir şeyler yapmak, mesela ibadet etmek insan vücuduna son derece yorucu gelir Fakat vücudun bu isteğini yenerek uyanık kalabilmeyi başarmak ruhun özgürlüğünü ilan etmek,
Yüce Allah'ın çağrısına olumlu cevap vermek, O'nunla başbaşa kalma uğruna özveride bulunmaktır Bu yüzden gecenin sözü "daha etkili"dir Geceleyin Allah'ı anmanın ayrı bir hazzı, gece kılınan namazın ayrı ürperticiliği, geceleyin Allah'a yalvarmanın ayrı bir coşkusu vardır Gece zikirleri, gece namazları, gece duaları kalbe öylesine büyük bir huzur ve Allah'a yakınlık duygusu doldurur ki, kalpleri öylesine duyarlı ve ışıklı hale getirir ki, bu durum gündüz namazlarında ve zikirlerinde görülmeyebilir Kalplerin yaratıcısı olan yüce Allah onların giriş kanallarını, bam tellerini, onlara hangi mesajların gideceğini ve etkili olabileceğini; onların günün hangi saatlerinde daha açık mesaj almaya daha hazırlıklı ve yetenekli olacaklarını, hangi uyarıcıların onlarda daha canlı ve güçlü etki uyandırabileceğini herkesten iyi bilir
Kulu ve elçisi Hz Muhammed'i bu "ağır söz"ü algılamaya ve bu koca yükü sırtlanmaya hazırlayan yüce Allah, O'nun için gece ibadetini uygun gördü Çünkü gece faaliyetleri, gündüze göre daha zor ve daha yorucu olmakla birlikte geceleyin söylenen sözler daha etkilidir Bunun yanısıra O'nun gündüzleri yoğun işleri ve uğraşmaları vardır, bunlar O'nun enerjisinin ve ilgisinin çoğunu tüketmektedir Okuyalım:
"Çünkü gündüzleri, seni uzun uzun uğraştıracak işlerin vardır"
Öyleyse Peygamberimiz gündüzlerini bu yoğun işlere ve uğraşmalara ayır
malı, geceleri ise Rabbi ile başbaşa kalarak namaz kılmalı, Allah'ı anmalıdır Okuyoruz:
"Rabbinin adını an, bütün varlığınla O'na yönel"
"Allah'ın adını anmak" demek sadece yüzlük ya da binlik "zikir" tesbihleri ile O'nun yüce adını tekrarlamak demek değildir Gerçek anlamda "Allah'ın adını anmak" dille yapılacak zikir ile birlikte uyanık bir kalbin O'nu anmasıdır; bunun yanısıra aynı kalp duyarlılığı ile namaz kılmak ve Kur'an okumaktır Ayetin orjinalinde geçen "tebettül" sözcüğü de insanın yüce Allah dışındaki herşeyle ilgisini tamamen kesmesi, tüm varlığı ile Allah'a yönelerek ibadete ve zikre dalması, her türlü oyalayıcı ve gönül karıştırıcı yabancı duygudan arınması, tam bir duygusal duyarlılıkla Allah ile başbaşa kalması demektir
Yüce Allah dışındaki herşeyle ilişkiyi kesme anlamına gelen "tebettül"ün gereği vurgulandıktan sonra zaten gerçekte Allah dışında hiçbir şeyin varolmadığı, isteyenin O'na yönelebileceği vurgulanıyor Okuyoruz:
"O doğunun da, batının da Rabbidir, O'ndan başka ilah yoktur O halde tek dayanağın O olsun"
O bütün yönlerin Rabbidir O doğunun da, batının da Rabbidir O kendisinden başka ilah olmayan "tek" ve "bir"dir Her şeyden soyutlanıp sırf O'na bağlânmak, aslında şu evrendeki tek gerçeğe bağlanmaktır O'na dayanmak, aslında şu evrendeki tek güce dayanmaktır Tek olan Allah'a dayanmak, O'nun birliğine, doğuyu ve batıyı, başka bir deyimle tüm evreni kapsayan egemenliğine inanmanın dolaysız ürünü ve sonucudur
"Kalk" komutu ile bu ağır yükü sırtlanmaya çağrılan Peygamberimizin her şeyden önce tüm varlığı ile Allah'a yönelmeye, diğer herşeyi bir yana bırakarak sırf O'na dayanmaya ihtiyacı vardır Çünkü ağır bir yük altında çıkacağı uzun yolculuğu sırasında gerekli gücü ve azığı bu kaynaktan alacaktır
MÜŞRİKLER VE CEHENNEM
Sonraki ayetlerde Peygamberimize sabırlı olması; hemşehrilerinden gelen suçlamalara, yüz çevirmelere, engellemelere ve baltalama girişimlerine karşı geniş gönüllü olması, mesajını yalanlayanlarla arasına mesafe koyması, onlara mühlet tanıması direktifi veriliyor Yalanlayıcılara mühlet tanımalıdır, çünkü yüce Allah onlar için ağır zincirler ve acı bir azap hazırlamıştır Okuyoruz:

Alıntı Yaparak Cevapla