Prof. Dr. Sinsi
|
Esma-Ül Hüsna Manalari
el-MÜTEKEBBİR
Her şeyde ve her hâdisede büyüklüğünü gösteren  
Büyüklük ve ululuk, ancak Allah'a mahsustur, varlığı ile yokluğu Allah'ın bir tek emrine ve iradesine bağlı bulunan kâinattan hiçbir mevcut, bu sıfatı takınamaz
el-HÂLIK
Herşey'in varlığını ve varlığı boyunca görüp geçireceği halleri hâdiseleri tayin ve tesbit eden ve ona göre yaratan, yoktan vâr eden  
Bu ism-i şerîfin mânasında iki husus vardır:
1 Bir şey'in nasıl olacağını tayin ve takdir etmek,
2 O takdire uygun olarak o şey'i îcad etmek
el-BÂRİ'
Eşyayı ve her şey'in âzâ ve cihazlarını birbirine uygun bir halde yaratan  
Her şey'in vücudu mütenasib, yani, âzası, hayat cihazları ve aslî unsurları keyfiyet ve kemmiyet bakımından birbirine münasib olarak yaratıldığı gibi, hizmeti ve faydası da umumî âhenge uygun yaratılmıştır
el-MUSAVVİR
Tasvîr eden, herşey'e bir şekil ve hususiyet veren  
Allah Teâlâ herşey'e bir sûret, bir özellik vermiştir Herşey'in kendisine göre şekli, dıştan görünüşü vardır ki, başkalarına benzemez
Meselâ: İnsanlar arasında tamamiyle birbirinin aynı iki insan yoktur
Bundan daha garibi, parmak uçlarındaki çizgilerdir Bu çizgiler, insanların sayısı kadar değişik gidiyor ve hiçbiri ötekine uymuyor Şu halde insanın hiç taklit olunamayacak imzası, bastığı parmak izidir
İşte bunlar, Allah Teâlâ'nın MUSAVVİR isminin tecellîleridir
el-ĞAFFÂR
Mağfireti pek bol olan  
Gafr, örtmek ve sıyânet etmek (korumak) mânâsınadır Allah mü'minlerin günahlarını örter Dilediği kullarını da günahlardan sıyânet eder, korur Bu, onlar için en büyük nimetlerden biridir
el-KAHHÂR
Herşey'e, her istediğini yapacak surette galib ve hâkim  
Kahr, bir şey'e, onu hor ve hakîr kılacak veya mahv ve helâk edebilecek sûrette galib olmaktır Allah Teâlâ Kahhâr'dır, her vechile üstün ve daima galibdir Kuvvet ve kudretiyle her şey'i içinden ve dışından kuşatmıştır Hiçbir şey O'nun bu ihâtasından dışarı çıkamaz Ona karşı herşey'in boynu büküktür Kahrına yerler, gökler dayanamaz Kahr ile nice azıp sapmış ümmetleri ve milletleri mahv ve perişan etmiştir
el-VEHHÂB
Çeşit çeşit nimetleri devamlı bağışlayıp duran  
Bu isim, Vehhâb kelimesi hibe kökünden gelmektedir Hibe, "herhangi bir karşılık ve menfaat gözetmeden birine bir malı bağışlamak" mânasınadır Vehhâb ise, "Her zaman, her yerde ve her şey'i çok çok ve bol bol veren ve karşılık beklemeyen" demektir
er-REZZÂK
Yaratılmışlara, faydalanacakları şeyleri ihsân eden  
Rızık, Allah Teâlâ'nın bilhassa yaşayan mahlûkatına faydalanmalarını nasib ettiği her şeydir Rızık yalnız yenilip içilecek şeylerden ibaret değildir Kendisinden faydalanılan herşey'e rızık denir
Maddî rızık, her türlü yiyecek ve içecek, giyilecek ve kullanılacak eşya, para, mücevher, çoluk-çocuk, vücudun çalışma kudreti, bilgi, mal-mülk, servet v s gibi şeylerdir
Mânevî rızık ise, ruhun ve kalbin gıdası olan şeylerdir Başta îman olmak üzere insanın mânevî hayatına ait bütün duygular ve o duyguların ihtiyacı olan şeyler, hep mânevî rızıktır
el-FETTÂH
Her türlü müşkilleri açan ve kolaylaştıran  
Fettâh kelimesi, feth'den gelmektedir Feth ise, "kapalı olan şey'i açmak" mânasınadır
Kapalı bir şey'i açmak:
a Maddî olur; bir kapıyı, bir kilidi açmak gibi
b Mânevî olur; kalbden tasaları, kederleri atıp gönlü açmak gibi
Bitkilerin çiçek açması, tohum ve çekirdeklerin sünbül vermesi, rızık ve rahmet kapılarının açılması hep Fettâh ism-i şerifinin tecellîsindendir
el-ALÎM
Her şey'i çok iyi bilen  
Allah, her şey'i tam mânasıyla bilir Her şey'in, içini, dışını, inceliğini, açıklığını, önünü, sonunu, başlangıcını, bitimini çok iyi bilendir O Olmuşları bildiği gibi, olacakları da aynı şekilde bilir Onun için, olmuş - olacak, gizli - açık söz konusu değildir Bunlar, insanlar hakkında geçerli olan mefhumlardır İnsanların bilmesi nisbî ve ârızîdir Allah'ın bilmesi ise, - bütün isim ve sıfatlarında olduğu gibi - zâtî'dir Onun için O'nun bilmesinde dereceler bulunmaz
el-KÂBID
Sıkan, daraltan  
el-BÂSIT
Açan, genişleten  
Bütün varlıklar Allah Teâlâ'nın kudret kabzasındadır İstediği kulundan, ihsân ettiği servet ve sâmânı, evlâd ve iyâli, yahut hayat zevkini, gönül ferahlığını alıverir O adam zenginken fakir olur, yahut evlâd acısına boğulur, yahut iç sıkıntısına, ıstırap ve huzursuzluk içine düşer
İşte bu haller, Kâbıd isminin tecellileridir
Allah, istediği kuluna da yepyeni bir hayat verir, neş'e verir, rızık bolluğu verir, bu da Bâsıt isminin tecelliyatıdır
el-HÂFID
Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan  
Allah Teâlâ, istediği kulunu yukarıdan aşağı atıverir Şan ve şeref sâhibi iken, rezîl ve rüsvây eder ve bu muamelesi çok defa, kendisini tanımıyan, emirlerini dinlemeyen âsiler, başkalarını beğenmiyen mütekebbirler ve hak, hukuk tanımayan zâlim zorbalar hakkında tecellî eder
er-RÂFİ'
Yukarı kaldıran, yükselten  
Allah Teâlâ, istediği kulunu indirdiği gibi, istediği kulunu da yükseltir Şan ve şeref verir Bâzı gönülleri îman ve irfan ışığı ile parlatır, yüksek hakikatlardan haberdâr eder
Allah'ın yükselttiği insanlar, çok defa melek huylu, tatlı dilli, insanların ayıplarını, kusurlarını örtüp eksiklerini tamamlayan; onlara malıyla, bedeniyle, bilgisiyle, nasihatiyle yardım eden nâzik, kibar insanlardır Onlar bu istikametten ayrılmadıkça Allah da bu nimeti kendilerinden almaz
el-MU'IZZ
İzzet veren, ağırlayan  
|