Prof. Dr. Sinsi
|
Esma-Ül Hüsna Manalari
es-SAMED
Hâcetlerin bitirilmesi, ızdırapların giderilmesi için tek merci', ihtiyaç ve dileklerde kendisine müracaat edilen, arzu ve bütün istekler kendisine sunulan  
Allah Teâlâ, her dileğin biricik merciidir Yerde, gökte bütün hâcet sâhipleri yüzlerini O'na döndürmekte, gönüllerini O'na bağlamakta, el açarak yalvarmalarını O'na arzetmektedirler Buna lâyık olan da yalnız O'dur
el-KÂDİR
İstediğini, istediği gibi yapmağa gücü yeten  
Allah Teâlâ, kudretine bir ayna olmak üzere kâinatı yaratmıştır Gök boşluğunun ölçülmesi mümkün olmayan genişliği içinde, akıllara hayret ve dehşet verecek derecede birbirlerine uzak mesafelerde milyarlarca güneşleri yandırmak  Fezalarda, sayısı belirsiz âlemleri birbirine çarpmadan koşturmak  Bir damla suyun içinde, birbirine temas etmeden hesapsız hayvanatı yüzdürmek Kâdir isminin tecelliyatındandır
el-MUKTEDİR
Kuvvet ve kudret sâhipleri üzerinde istediği gibi tasarruf eden  
Allah Teâlâ her şey'e karşı mutlak ve ekmel surette Kâdirdir Her şey'e kâdir olduğu içindir ki, dilediği şey'i yaratır ve isterse onda dilediği kadar kuvvet ve kudret de yaratır
el-MUKADDİM
İstediğini ileri geçiren, öne alan  
Allah Teâlâ bütün mahlûkatı yaratmıştır Fakat, ancak seçtiklerini ileri almıştır İnsanların bâzısını dince, dünyaca bâzısı üzerine derece derece yükseltmiştir Fakat bu yükseltme ve seçme, kulların kendi amelleri ile ona lâyık olmaları neticesinde olmuştur
el-MUAHHİR
İstediğini geri koyan, arkaya bırakan  
Allah Teâlâ istediğini ileri, istediğini geri aldığı gibi, bâzan da kullarının teşebbüslerini, onların bekledikleri zamanda semerelendirmez, maksadlarını arkaya bırakır Bunda birçok hikmetleri vardır Bu hikmetleri araştırmalı, sezmeğe çalışmalıdır
el-EVVEL
Her varlıktan mukaddem olan, başlangıcı olmayan  
Allah Teâlâ bütün varlıklar üzerine mukaddem olup kendi varlığının evveli yoktur Kendisi için asla başlangıç tasavvur olunamaz Onun için Ona EVVEL demek, "ikincisi var" demek değildir "Sâbık'ı, yani, kendisinden evvel bir varlık sâhibi yok" demektir
el-ÂHİR
Sonu olmayan  
Herşey biter, helâk ve fenaya gider, ancak O kalır Varlığının sonu yoktur Evveliyetine bidayet olmadığı gibi, âhiriyetine nihayet yoktur Onun için Ona "Âhir" demek, "Bir sâbık'ı yani, kendisinden evvel bir varlık sâhibi var" demek değildir "Bir lâhıkı yok" demektir
ez-ZÂHİR
Âşikâr olan, kat'î delillerle bilinen  
Allah Teâlâ'nın varlığı herşeyden âşikârdır Gözümüzün gördüğü her manzara, kulağımızın işittiği her nağme, elimizin tuttuğu, dilimizin tattığı her şey, fikirlerimizin üzerine çalıştığı her mâna, hâsılı, gerek içimizde, gerek dışımızda şimdiye kadar anlayıp sezebildiğimiz her şey O'nun varlığına, birliğine, kemal sıfatlarına şâhiddir
el-BÂTIN
Gizli olan; duyu organları ile idrâk edilemeyen  
Allah Teâlâ'nın varlığı hem âşikardır, hem gizlidir
Âşikârdır, çünkü varlığını bildiren delil ve nişanları gözsüzler bile görmüş ve bu hakikatler hakikatı yüce varlığa, eşyanın umumî şehadetini sağırlar bile işitmiştir
Gizlidir Çünkü biz Onu künhüyle bilemeyiz Amma varlığını kat'î surette biliriz
el-VÂLÎ
Mahlûkatın işlerini yoluna koyan;
Bu muazzam kâinatı ve her an biten hâdisatı tek başına tedbîr ve idare eden  
Allah Teâlâ bütün varlığı idare eden, biricik ve en büyük vâlidir Diğer vâliler ve hükümdarların idaresi, O'nun izni ve müsaadesi iledir Ve onların velâyet ve idaresi, son derece nâkıstır
Allah'ın velâyet ve tedbiri ise sınırsız, gerçek ve hakikîdir Her şey emri ve iradesi altındadır Herşey'i bilir Ondan habersiz mülkünde hiçbir şey cereyan etmez Âdile mükâfatını, zâlime cezasını eksiksiz verir  Sebebler, O'nun icraat ve idaresinde yardımcı değil, sadece izzet ve haşmetini gösteren birer perdedirler Hakikî te'sir, O'nun kudretindendir
el-MÜTEÂLÎ
Yaratılmışlar hakkında aklın mümkün gördüğü her şeyden, her hal ve tavırdan pek yüce ve pek münezzeh  
Meselâ, bir zengin hakkında, "Bu adam yarın fakir düşebilir", denebilir ve adam da zenginken fakir olabilir Fakat Allah Teâlâ hakkında, bu gibi ihtimallerin düşünülmesi mümkün değildir O, her türlü noksanlık, eksiklik, zaaf, âcizlik, hatâ ve kusurdan münezzehtir İsteyenler çoğaldıkça ihsanı artar, herkese hikmet ve iradesine göre verir Verdikçe hazîneleri tükenmez  
el-BERR
Kulları hakkında kolaylık isteyen; iyilik ve bahşişi çok olan  
Allah Teâlâ kulları için daima kolaylık ve rahatlık ister, zorluk istemez, zorluk çıkaranları da sevmez Yapılan kötülükleri bağışlar, örter Bir iyiliğe en az 10 mükâfat verir Kul gönlünden iyi bir şey geçirmişse, onu yapmamış olsa bile, yapmış gibi kabûl edip mükâfat verir Aksine kötülükleri ise yapmadıkça cezalandırmaz
et-TEVVÂB
Tevbeleri kabûl edip, günahları bağışlayan  
Bu ism-i şerîf, tevbe'nin mübalâğa sîgasıdır Tevbenin asıl mânâsı dönmektir Kulun isyan yolundan dönmesi demektir
|