Yalnız Mesajı Göster

Cebelitarık'ta Tatlı-Tuzlu Su Arasındaki Perde

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cebelitarık'ta Tatlı-Tuzlu Su Arasındaki Perde



Ayetlerdeki Berzah ve Hâcizâ Furkân Suresi, 53 Ayet

“Ve huvellezî meracel bahreyni hâzâ azbun furâtun ve hâzâ milhun ucâc(ucâcun), ve ceale beynehumâ, berzehan ve hıcran mahcûrâ(mahcûran)
وَهُوَ الَّذِي مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ هَذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ وَهَذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخًا وَحِجْرًا مَّحْجُورًا 1
مَرَجَ gelme , gitme, titreme ve karışma anlamlarına delalet eder Birbirlerine tam bir karışma ile karışmamayı ifade eder
عَذْبٌ فُرَاتٌ “azb” tatlı, güzel, “furat” ise tatlılığın şiddetliliği yani çok olmasını ifade eder Bu nehir suyudur
مِلْحٌ أُجَاجٌ tuzluluğu ve acılığı şiddetli su anlamına gelir Bu su ise tuzluluk oranları farklı farklı olmakla beraber deniz suyunu ifade eder
ateşin yanmasını ifade ediyor Çok tuzlu su için “ucac” deniyor Çünkü insan içince bağırsakları yanıyor
Berzah: iki şey arasındaki engel
Kadim ve günümüz uleması bu عَذْبٌ فُرَاتٌ (çok tatlı su) kelimesinin nehir ve مِلْحٌ أُجَاجٌ (tuzlu ve acı) suların ise nehir olduğunda ittifak etmişlerdir Ancak açıkça görülüyor ki tuzlu ve acı suyun özellikleri, tabiatları ve kimyevi bileşimlerinin farklı olduğu kastediliyor Buda şu nedenlerden dolayıdır;
1) Arapçada bahr (deniz) kelimesi tek başına kullanıldığında “tuzlu su” manasına gelir Ancak bu kelimenin başına yada sonrasına bir sıfat yada kayıt koyduğumuzda mana değişir Mesela; البَحْرُ العَذْبُ ” deyip kayıt koyduğumuzda bu mana “tatlı nehir suyu” manasına gelir Bu durum ayette iki durumda da gelmiştir
2) rahman suresinde مَرَجَالْبَحْرَيْنِيَلْتَقِيَانِ (19) ayetindeki الْبَحْرَيْنِ kelimesi mutlak olarak gelmiştir Bu suredeki 22 ayet olan
يَخْرُجُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ وَالْمَرْجَانُ (22) “o ikisinden de inci ve mercan çıkar” ayetindeki هُمَا dan kasıt الْبَحْرَيْنِ dır Mercan tuzlu suda yaşayan canlıların iskeletinden elde edilen bir maddedir İnci ise hem tuzlu hem de tatlı suda yaşayan canlıların sedeflerinden çıkartılır Bu الْبَحْرَيْنِ kelimesi ile tuzlu deniz suyu ile tatlı nehir suyu kastedilmiş olmasını kuvvetlendirmektedir Ayette iki denizin buluşması tabiri kullanılması tatlı nehir suyu ile tuzlu deniz suyunun buluşması şeklinde kullanılmasından icaz olarak daha beliğdir
3) Burada tatlı ve tuzlu sularının perdelerle ve bazı berzah(mania, angel birbirinde ayrılmasına önemine Kuranı bir işaret vardır Bu deltanın varlığına ve onun başlangıç kısmına ve bu ikisinin çevresindeki dibe çökmüş engellere, tuzluluk oranı az olan tatlı ve tuzlu arasında iki su kütlesi arasında bulunan su kütlesi bulunur İki su arasındaki bu engel(perde), sıfatı ve kimyevi bileşimi farklı olan ara sudur Fakat bu engel, kütle halinde suyun bir yerden bir yere doğru hareket etmesine mani değildir Ne var ki iki su kütlesinin özellikleri tamamen farklılaştığı zaman bu suların yer değiştirmelerine mani olur Bundan dolayı iki su arasında tam anlamıyla bir engel yoktur Yani karşılıklı geçişler olabilir
4) Denizlerde ve okyanuslarda suların dikey ve yatay olarak farklı farklı olması zaruridir Eğer dikey ve yatay sularda çeşitlilik olmasaydı denizlerdeki yaşam alanı çok küçük olurdu ve deniz suları tam olarak birbirine karışırdı Bunun sonucunda da denizlerde hayat yaşanmaz hale gelirdi Denizdeki yatay ve dikey olan su kütleleri arada bir engel, sed ve berzah olduğu için birbirine tam olarak karışmazlar Sanki bu iki su kütlesi ayrı ayrı denizmiş gibi ortaya çıkıyor Herhangi bir denizin ve bu denizin civarında bulunan başka bir deniz veya okyanus sularının özellikleri farklıdır Mesela suyun sıcaklığı, tuzluluk oranı, yoğunluk oranı, oksijen oranı farklı faklıdır Bu oranlar denizden denize fark eder Denizlerde olan bu farklılık, denizlerdeki yaşamın faklı olduğunu gösterir Aynı zamanda denizlerdeki tortular ve basınçta farklı farklıdır
Rahman Suresi, 19 ve 20 Ayetler مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ “Merecel bahreyni yeltekıyân(yeltekıyâni)”
“İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir” Yani iki deniz biribirleriyle çarpışma, karışma ve gel-git halinde birbirleriyle karışırlar
Ancak bu karışım her ikiz denize de özelliklerini kaybettirtmemektedir Bunuda sonraki ayette açıklığa kavuşturarak,
بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَّا يَبْغِيَانِ “Beynehumâ berzehun lâ yebgıyân(yebgıyâni)”
Aralarında bir berzah (engelli geçiş zonu) vardır, (fakat) birbirinin sınırını aşmazlar
O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz? İkisinden de inci ve mercan çıkar” (Rahman 55/19-22)
Ayetlerde inci ve mercanın zikredilmesi bu denizlerin ikisinin de tuzlu olduğuna işarettir Zira inci ve mercan ancak tuzlu denizlerden çıkartılırlar Bu da ayetlerin, aynı özelliklere sahip tek deniz gibi gözüken -ne var ki gerçekte ayrı özelliklere sahip komşu su kütleleri olan- okyanus ve tuzlu denizlerin sularıyla ilgili olduğu anlamına gelmektedir
Ayeti kerîmeler birbirine komşu, tuzlu, iç içe giren ancak özelliklerini kaybetmeyen iki denizden bahsetmektedir Sanki aralarında karışmalarını yavaşlatarak engelleyen ama geçişi kesinlikle önlemeyen bir perde, bir tedrici geçiş zonu vardır Bu tedrici geçiş zonu denizler arasındaki tuzluluk ve yoğunluk farkından kaynaklanan yüzey gerilimi nedeniyle gerçekleşir Kademeli olarak az tuzlu olandan çok tuzlu olana kademeli(tedrici) olarak geçiş olur Burada karışımın yönünü ve geçiş zonunun genişliğini, taban topoğrafyası, akımın diğerine yüksekliği, gel-git akımları, akımın yoğunluğu ve akımın hızlı (baskın) geldiği taraf belirler Ayrıca rüzgar ve fırtınalar bu geçiş zonu sınırlarını yer yer ve zaman zaman öteleyebilirler Farklı yoğunluğa, sıcaklığa ve tuzluluğa sahip denizler arasında geçiş zonları (berzah) her iki suyun tedrici olarak karıştığı bir karışım (mixing) zonudur
Bu ayeti tam manasıyla ifade eden iki denize en bariz örnek Cebelitarık boğazındaki Akdeniz ve Atlas Okyanusunun suları arasındaki geçiş zonu (berzah) dur Akdenizin sıcak ve tuzlu sularının (tuzluluk yaklaşık %37-38) kendinden daha soğuk ve az tuzlu (Tuzluluk %36 dan az) suya sahip Atlas okyanusuna girişi arasındaki sınırda Cebelitarık eşiğininde önemli etkisi ile dil şeklinde tuzlu su kamalanması ve geçiş zonu (berzah) gerçekleşir
Şekil 29 Cebelitarık eşiğininde önemli etkisi ile Akdeniz ve Atlas okyanusu arasında dil şeklinde oluşan tuzlu su kamalanması ve geçiş zonu (berzah)
Dünyanın farklı yerlerinde buna benzer geçiş zonları bulunmaktadır İstanbul ve Çanakkale boğazları da bu duruma örnek verilebilir İstanbul boğazında Karadenizin az tuzlu ve soğuk suları ile Ege ve Marmaranın daha sıcak ve daha tuzlu suları arasında geçiş zonları meydana gelmektedir(Şekil 30) Üstten Karadeniz suları Marmaraya akarken, alttan Marmara suları Karadenize geçmektedir Cebeli Tarık boğazındaki eşik olmasaydı aynı İstanbul boğazındaki gibi akımlar daha hızlı olacak ve geçiş zonu (berzah) gözle ayır etmesi zorlaşacaktı Yine Georgia ve Haro boğazları(Amerika) arasında oluşan berzahlar farklı tuzluluk değerine sahip denizler arasındaki berzahları ortaya koymaktadır(Şekil 31)
Şekil 30 Karadeniz-Marmara ve Ege Deniz arasında gelişen berzahlar
Şekil 31 Georgia ve Haro boğazları arasında oluşan berzahlar
Neml Suresi 61 Ayet; “Emmen cealel arda karâren ve ceale hılâlehâ enhâren ve ceale lehâ revâsiye ve ceale beynel bahreyni hâcizâ(hâcizen), e ilâhun meallâh(meallâhi), bel ekseruhum lâ yalemûn (yalemûne)”
أَمَّن جَعَلَ الْأَرْضَ قَرَارًا وَجَعَلَ خِلَالَهَا أَنْهَارًا وَجَعَلَ لَهَا رَوَاسِيَ وَجَعَلَ بَيْنَ الْبَحْرَيْنِ حَاجِزًا أَإِلَهٌ مَّعَ اللَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Yahut yeryüzünü karar kılma yeri yapan, içinde nehirler akıtan, onun için oturaklı dağlar yapan ve iki denizin arasına bir engel koyan mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? Hayır, onların çoğu bilmiyor!
El Hasıl Deniz bilimlerindeki tarihi gelişim 1400 yıl öncesinde denizlerle ilgili kesin bilgilerin var olmadığına tanıklık etmektedir Buna rağmen Kurân-ı Kerîm nehirlerin dökülme bölgelerini dakik bir şekilde nitelemiş, doğal ve biyolojik özellikleri itibariyle nehir ve deniz çevresinden farklı bir çevre olduklarını belirtmiştir Suların iç içe girmeleri ve sürekli deniz yönünde hareket etmelerine rağmen bu özelliklerinin değişmediğini ortaya çıkarmıştır Her şeyi bilgisiyle çevreleyen Allah (cc) katından olmasaydı teknoloji ve bilimsel araçlar olmaksızın Kurânda bu bilgilerin varlığı nasıl mümkün olabilirdi?
Ayeti kerîmeler birbirine komşu, tuzlu, iç içe giren ancak özelliklerini kaybetmeyen iki denizden bahsetmektedir Sanki aralarında karışmalarını engelleyen bir perde vardır Ayetlerde inci ve mercanın zikredilmesi bu denizlerin ikisinin de tuzlu olduğuna işarettir Zira inci ve mercan ancak tuzlu denizlerden çıkartılırlar Bu da ayetlerin, aynı özelliklere sahip tek deniz gibi gözüken -ne var ki gerçekte ayrı özelliklere sahip komşu su kütleleri olan- okyanus ve tuzlu denizlerin sularıyla ilgili olduğu anlamına gelmektedir
Bu üç durumda su kütleleri arasında bir geçiş zonu yâda perde oluşur Bu “karışmış su” yâda “iki su kütlesi arasındaki ayrılan cephe” diye isimlendirilir Bu kemer yatay her iki su kütlesini ayırmak için önce dikey olarak hareket eder Sonra her iki su kütlesini ayırmak tedrici olarak eğimli duruma daha sonra yatay şekline dönüşür
Kuranı kerim bu “cepheyi” berzah(fasıla, aralık, kıstak, mânia) kelimesiyle ve “haciz” (perde, engel) kelimesiyle dile getirir Bu perde(engel) bazen direk çıplak gözlenebilmektedir, bazen de fiziksel ve kimyasal özellikleri ölçülerek tespit edilebilmektedir Çünkü bu perde suyun sıfatını değiştiren o kadar akım ve dalgalara rağmen komşu iki su arasında tam bir engel oluşturur
Su kütlelerinin arasındaki perde genellikle çıplak gözle görülmese de bu gerçek dakik kimya analizleri sonucu, uzaydan çekilen fotoğraflar ve kızıl ötesi ışınlarla tespit edilmiş ve her iki su kütlesi arasında suların birbirine karışmasını engelleyen perdeler olduğu ispat edilmiştir
Kuran-ı Kerim bu gerçeği 1400 yıl önceden haber vermiş ve şöyle buyurmuştur; iki deniz arasındaki perdeleri yaratan odur Bu gerçeği ilim 19 yüzyılda keşfedildi ancak bu gerçekliğin parlaklığı tam olarak bilinemedi 1872-1876 yıllarında bu buluş pek kabul görmedi Ancak bu buluş ilim adamları tarafından 20 asrın 40 yıllarında kabul gördü
Bediüzzaman, Risale-i nurlarda, mektubat adlı eserinde bu ayetler ile ilgili olarak
“ cümlesinde, daire-i vücûb ile daire-i imkândaki bahr-i rubûbiyet ve bahr-i ubûdiyetten tut, tâ dünya ve âhiret bahirlerine, tâ âlem-i gayb ve âlem-i şehâdet bahirlerine, tâ şark ve garb, şimâl ve cenûbdaki bahr-i muhitlerine, tâ Bahr-i Rum ve Fars Bahrine, tâ Akdeniz ve Karadeniz ve Boğazına –ki mercan denilen balık ondan çıkıyor– tâ Akdeniz ve Bahr-i Ahmere ve Süveyş Kanalına, tâ tatlı ve tuzlu sular denizlerine, tâ toprak tabakası altındaki tatlı ve müteferrik su denizleriyle üstündeki tuzlu ve muttasıl denizlerine, tâ Nil ve Dicle ve Fırat gibi büyük ırmaklar denilen küçük tatlı denizlerle onların karıştığı tuzlu büyük denizlerine kadar, manasındaki cüziyatları var Bunlar umumen murad ve maksud olabilir ve onun hakikî ve mecazî manalarıdır” demektedir(Mektubat)

Alıntı Yaparak Cevapla