Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an Fihristi- Ş
ŞIMARMAK-ŞIMARIKLIK
Derken kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onların üzerlerine herşeyin kapılarını açtık Öyleki kendilerine verilen şeylerle 'sevince kapılıp şımarınca', onları apansız yakalayıverdik Artık onlar umutları suya düşenler oldular (6/44)
Bir de yurtlarından refahtan şımarıp-azıtarak, insanlara gösteriş yaparak çıkanlar ve (halkı) Allah'ın yolundan alıkoyanlar gibi olmayın Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatandır (8/47)
Ve andolsun, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet taddırsak, kuşkusuz; "Kötülükler benden gidiverdi" der Çünkü o, şımarıktır, böbürlenendir (11/10)
Uzaklaşıp-kaçmayın, içinde şımarıp azdığınız refaha ve yurtlarınıza dönün; çünkü sorguya çekileceksiniz " (21/13)
Nihayet, onların refahtan şımaran önde gelenlerini azab ile yakalayıverdiğimiz zaman, onlar hemen feryadı basacaklar (23/64)
Biz, yaşama biçimleriyle 'refah içinde şımarıp azmış' nice şehri yıkıma uğrattık İşte meskenleri; çok az (bir zaman) dışında (onlarda) kendilerinden sonra oturulabilmiş değildir (Onlara) Varis olanlar biziz (28/58)
Gerçek şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu Hani kavmi ona demişti ki: "Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez " (28/76)
Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse, mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri': "Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz" demişlerdir (34/34)
İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp-azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır (40/75)
İşte böyle, senden önce de (herhangi) bir memlekete bir elçi göndermiş olmayalım, mutlaka onun 'refah içinde şımarıp azan önde gelenleri' (şöyle) demişlerdir: "Gerçekten biz, atalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk ve doğrusu biz, onların izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz " (43/23)
Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır " (54/25)
Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip-öğreneceklerdir (54/26)
Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımartılmış olanlardı (56/45)
ŞİAR
Ey iman edenler, Allah'ın şiarlarına, haram olan ay'a, kurbanlık hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden bir fazl ve hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram'a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin İhramdan çıktınız mı artık avlanabilirsiniz Sizi Mescid-i Haram'dan alıkoyduklarından dolayı bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya sürüklemesin İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah'tan korkup-sakının Gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır (5/2)
İşte böyle; kim Allah'ın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz bu, kalblerin takvasındandır (22/32)
ŞİFA
Onlarla çarpışınız Allah, onları sizin ellerinizle azablandırsın, hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin, mü'minler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun (9/14)
Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi (10/57)
Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır (16/69)
Kur'an'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz Oysa o, zalimlere kayıplardan başkasını arttırmaz (17/82)
Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;" (26/80)
Eğer biz onu A'cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan bir Kur'an kılsaydık, herhalde derlerdi ki: "Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap olana, A'cemi (Arapça olmayan bir dil)mi?" De ki: "O, iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur'an), onlara karşı bir körlüktür İşte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir " (41/44)
ŞİHAB
Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk " (72/8)
Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur " (72/9)
|