Prof. Dr. Sinsi
|
Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Ahzab Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )
21- "Andolsun ki, Allah'ın elçisinde sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmaya inanan ve Allah'ı çok anan kimseler için en güzel bir örnek vardır "
Peygamber efendimiz dehşetin ürkütücülüğüne, sıkıntının dayanılmaz boyutlarda olmasına rağmen müslümanlar için kendilerini güvenlikte hissettikleri bir sığınak konumundaydı Bu korkulu ortamda güven, ümit ve huzur kaynağıydı Onun bu büyük olay esnasındaki tavrında toplumları ve davet hareketlerini yönetenlere yollarım gösterecek dersler vardır Peygamber efendimiz Allah a ve ahiret günü ile buluşmayı uman, kendisi için iyi bir örnek isteyen, Allah ı sürekli hatırlayan vé O'nu unutmayan kimseler için en güzel bir örnektir
Burada daha fazla detaya giremeyeceğimiz için, Peygamber efendimizin o günkü tavrına örnek olsun diye birkaç işaret aracılığı ile değinmekte yarar görüyoruz
Peygamber efendimiz müslümanlarla birlikte hendek kazma işinde çalışıyor, kazma sallıyor, kürekle toprak atıyordu Küfelere doldurulan toprağı hendeğin dışına taşıyordu Bu çalışma esnasında şarkı söyleyenlere katılıyordu Müslümanlar çalışırken yüksek sesle recez (Aruz vezninde bir şiir kalıbı ) bahrinden şiirler okuyorlardı Peygamber efendimiz de nakarat kısmında onlara katılıyordu Meydana gelen olayların etkisi ile basit şarkılar mırıldanıyorlardı Örneğin, ismi Cuayl olan bir müslüman vardı Peygamber efendimiz adamın ismini beğenmemiş, ona Ömer' demişti Hendek kazma işinde çalışanlar da bu olayı şu basit şiire konu etmişlerdi:
Onu Cuayl'den sonra Ömer diye isimlendirdi
Bu gün zavallıya yardımcı oldu
Bu şiiri okurken "Ömer" kelimesini tekrarlarken Peygamberimiz de tekrarlıyordu Aynı şekilde "zehran" kelimesini söylerlerken Peygamberimiz de tekrarlıyordu
Artık müslümanların çalıştığı, Peygamber efendimizin aralarında kazma salladığı, kürekle toprak attığı, toprağı küfeye doldurup taşıdığı, onlarla birlikte bu şiiri mırıldadığı bu atmosferi bugün tasavvur edebiliyoruz Bu atmosferin müslüman ruhlara nasıl bir enerji sağladığını, içlerinde hoşnutluk, fedakarlık, güven ve onurluluk duygularını doğuranın nasıl bir kaynak olduğunu düşünebiliyoruz
Zeyd b Sabit hendek kazımı sırasında toprak taşıyanlar arasında bulunuyordu Peygamber efendimiz onun için "Ne iyi çocuktur" demişti Bir gün uyku ağır gelmiş, hendekte uyuya kalmıştı Çok şiddetli bir soğuk ta vardı Umare b Hazm silahını almış, ama o bunun farkına varmamıştı Uyanınca çok korkmuştu Peygamber efendimiz "Ey uykucu, uyudun silahın gitti" demişti Sonra da "Bu çocuğun silahından haberi olan var mı?" diye sormuştu Umare "Ya Resulallah, silahı bendedir" demişti Bunun üzerine Peygamber efendimiz "Silahını geri ver" demiş ve müslümanların korkutulmasını, şaka olsun diye eşyalarının alınmasını yasaklamıştı
Bu olay da, müslüman saflarda yer alan büyük-küçük herkesin göz ve kalp uyanıklığını, ayrıca Peygamber efendimizin şakacı, tatlı, şefkatli ve yüce ruhunu tasvir ediyor: "Ey uykucu, uyudun silahın gitti" Son olarak bu olay müslümanların en ağır koşullarda, Peygamberlerinin koruyucu kanatları altında yaşadıkları o atmosferi de tasvir ediyor
Sonra Peygamber efendimiz uzakta beliren büyük zaferi seyrediyordu Kazma darbeleri ile kayalardan çıkan kıvılcımlardan bu zaferi gözleri ile görüyordu Bunu müslümanlara haber veriyor, içlerine güven aşılıyordu Korkularını dindirip kesin haberlerle ruhlarını yatıştırıyordu
Tarihçi İbn-i İshak Selman-ı Farisi'nin (r a) şöyle dediğini anlatır: "Hendeğin bir tarafını kazmaya çalışıyordum O sırada sert bir kaya çıktı karşıma Peygamber efendimiz de bana yakın bir yerdeydi Toprağı kazdığımı ama çok zorlandığımı görünce, inip kazmayı elimden aldı Kayaya bir darbe indirdi Kazmanın değdiği yerden bir kıvılcım parladı Sonra bir daha vurdu Yine bir kıvılcım çıktı Sonra kayaya üçüncü bir darbe indirdi Bu seferde kazmanın değdiği yerden kıvılcım çıktı "Anam, babam sana feda olsun ya Resulallah, sen kayayı parçalarken kazmanın ağzından çıkan kıvılcımlar neydi?" dedim "Yoksa sen onları gördün mü ya Selman?" diye buyurdu "Evet" dedim "Birinci kıvılcımda yüce Allah bana Yemeni sundu İkinci kıvılcımda Şam ve Mağrib'i, üçüncüsünde ise doğuyu sundu" dedi
Makrizi'nin "İmta'ul esma" adlı eserinde anlattığına göre, Peygamber efendimizin bu dedikleri Hz Ömer'in halifeliği döneminde ve Selman-ı Farisi'nin hayatta olduğu sırada gerçekleşmiştir
Bu gün düşündüğümüzde, tehlike kapıya dayanmışken, her yandan korku çemberine alınan o kalpler üzerinde bu tür bir sözün ne büyük etki bıraktığını görür gibi oluyoruz
Bu aydınlık tablolara düşman birlikleri hakkında bilgi toplamaktan dönen Huzeyfe'yi de eklememiz gerekir Huzeyfe yolda çok üşümüştü Peygamber efendimiz de eşlerinden birine ait bir örtünün altında namaz kılıyordu Ama Peygamberimiz namazında, Rabbi ile iletişim halindeyken, Huzeyfe'nin namazın sonuna kadar soğuktan titremesine gönlü razı olmuyor Aksine tutuyor, ayaklarının arasında ona yer veriyor, ısınsın diye örtünün bir ucunu üzerine atıyor, sonra da namazına devam ediyor Namazı bitirince, Huzeyfe edindiği bilgileri O'na anlatıyor Peygamberimizin kalbinin önceden bildiği haberi müjdeliyor Çünkü Peygamberimiz, düşman birliklerinin geri döndüklerini bildiği halde Huzeyfe'yi olup bitenleri görmesi için göndermişti
Peygamber efendimizin bu korkulu atmosferdeki cesaretine, dayanıklılığına, kararlılığına ilişkin haberler ise, hikayenin tümünde son derece belirgindirler Bizim ayrıca bunları anlatmamıza gerek yoktur Hepsi de bilinen ve yararlanılan şeylerdir
Hiç kuşkusuz yüce Allah doğruyu söylemiştir: "Andolsun Allah'ın elçisinde sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmaya inanan ve Allah'ı çok anan kimseler için en güzel bir örnek vardır "
Sonra imanın, güven verici ve huzur aşılayıcı tablosu ile mü'minlerin korku karşısındaki, tehlike ile yüz yüze geldiklerindeki durumlarını tasvir eden tablolarına sıra geliyor Nitekim bu tehlike mü'min gönülleri sarsmıştı Ama onlar bu tehlikeyi güven, bağlılık, müjde ve iç huzuru için kullanılacak bir etken olarak algılıyorlar:
|