Yalnız Mesajı Göster

Kent Sosyolojisi Nedir

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kent Sosyolojisi Nedir



Kentlerin Tarihi

İlk çalışma Ergon Ernest Bergel “kentlerin Doğuşu” adlı makalesidir Kentin doğuşuyla ilgili olarak bir “hipotez denemesi” yapar Ona göre ilk kentler metal çağında ortaya çıkmıştır Metalurjinin gelişmesi sonucu metal silah kullanan insanların taş silah kullananlara karşı asgari üstünlük sağlamalarına yol açtı Neolitik çağın çiftçileri metal silahlara sahip olanlar karşısında boyun eğdiler ve onların adına üretim yapar hale geldiler Böylece köleler ve efendiler şeklinde bir farklılaşma oldu Efendiler egemenliklerini güvence altına almak için adalarda veya tepelerde yerleşmeye başladılar Böylece tüm bölgeye hakim bir mevziden hem saldırı hem de savunma kolaymış oldu Bu asgari kaygılarla oluşan bu yerleşmeler kentlerin kuruluşunun ilk örnekleridir
Bergel bu hipotezin dışında bazı uzmanların ilk kentlerin ilkel birer köy olduğu ve yavaş yavaş kentsel merkeze dönüştükleri iddialarına sahip olduklarını belirtir Ona göre sırf nüfus artışıyla kente dönüşmüş neolitik bir köy olduğuna dair kanıt yoktur Oysa o dönemde bazı kentlerin kırsal yerleşimlerinden daha büyük olmadığı hatta askeri lider, rahip, onların aileleri ve maiyetleri, elit muhafızları ancak barındıklarına dair kanıtlar vardır

Bergele göre, Antik çağda çok sayıda kent kurulmuştu Mezopotamyada, Mısırda, Anadoluda, Yunanistanda, Roma döneminde vb kentler vardır İlk kentler beylerin boyun eğdikleri köyleri denetim altında tuttukları mÜstahkem yerlerdi Antik kentler çoğunlukla beyin kendinden güçlü bir efendiye bağlılık gösterdiği hükümran birer siyasi varlık durumundaydı Başlangıçta kent ile kent devleti terimleri hemen hemen özdeşti Kentlerin kırsal hintarlandı vardı ve orada yaşayanlar tebaa durumundaydılar Kentte yaşayanların ayrıcalıklı bir hukuki konumu söz konusuydu Romada yönetici, sınıflar, tebaalarından o katı bir şekilde ayrı tutulmaktaydı ki bir Roma yurttaşının evlenmesinde geçerli olan prosedür yurttaş olmayanlardan farklı haklara sahipti

Bergele göre Antik kentlerde siyasal hakimiyet kesin bir biçimde kurulduktan sonra işlevsel değişiklikler oldu Ordu karargahları saraylara dönüşürken, kendilerini zafere ulaştıran tanrılar için büyük tapınaklar inşa edildi Yeni doğan ihtiyaçları karşılamak üzere zanaatkarlar çoğaldı Bunlar saraya ve tapınağa lazım olandan fazlasını üretmeye başlayınca kent pazara kentsel ürünlerin verildiği karşılığında kırsal ürünlerin alındığı bir merkeze sahip oldu O dönemde de yerel, bölgesel ve “uluslar arası” düzeyde pazarlar oluşmuştu Gemi taşımacılığının gelişmesi özellikle son Pazar türünün gelişmesini sağlamıştı

Mesleki uzlaşma arttıkça kent nüfusunun katmanlaşmasıyla bir aristokrasi ile ona bağlı kadrolar, tüccar sınıfı, zanaatkarlar sınıfı ve düzenli bir geçimi olmayan yoksullar sınıfı ortaya çıktı Bunların yanında kıt kanaat geçiren çiftçiler ve bütün katmanların altında ise köleler bulunuyordu

Kentlerin iç egemenliklerini kurduktan sonra birbirleriyle savaşmalarına değinen Bergel, bu sürecin kent devletleri içinde güçlü olanların bölgesel devlet konumuna yükselmesini sağladığını belirtir Bu olgu Yunanistanın aksine, Afrika – Asyada çok erken dönemde ortaya çıktı Bir kent devletinden imparatorluğa ulaşan Roma adını koyarak kent devleti üstünlüğünü ifade etmiştir

Bergele göre Romanın ikiye bölünmesinden sonra Doğu Roma/Bizans imparatorluğunda kentler ileri düzeyde merkezileşmiş bir otokrasiye bağlı birer idari merkez durumuna geldiler, yurttaşlar tebaaya indirgenirken kentler derin bir uykuya daldı

Batı Romanın parçalanması feodalizmin doğuşuna yol açmıştır Kentlerin önemi azalırken kırsal alanında köylülerin kontrolü ve köylülerin çalıştırılmasını sağlamak için şatolar kurulmuştu Bir zamanlar bir milyona yakın nüfusu olan Romanın nüfusu Karolenj döneminde 20 binin altına düşmüştü Orta çağın sonuna doğru zanaat ve ticaret sayesinde kentler yeniden canlanmaya başladı Krallar ve onlara bağlı feodaller arasındaki çekişmelere rağmen kentler gelişiyordu İtalyada kent devletleri – Antik Yunandaki gibi – yeniden ortaya çıktı Bunlardan ticarette ileri olan Venedik bir dünya gücü haline geldi

Ortaçağ kentlerinde yurttaşlar özgürdü, ne serf ne de köleydiler; Ancak özgürlükler, hatta hareket serbestliği bile hala sınırlıydı Siyasi haklar kısıtlıydı ve bir çok ülkede kent nüfusları, her an ellerinden gidebilecek bir otoriteyle yetinmek durumundaydı Ticaretin önemi giderek daha iyi kavrandı Kentlerdeki sosyal katmanlar içinde birinci sırayı arazi sahibi kent aristokrasisi oluşturuyordu İkinci sırada – ya da soyluların olmadığı yerde birinci sırada – tüccarlar bulunuyordu Üçüncüsü lonca üyesi zanaatkarlar, dördüncü sırada statüsü daha düşük zanaat ustaları geliyordu Sabit işi olmayan hizmetkarlar, gezici esnaf ve dilenciler ise sınıf sisteminin en altında yer alıyordu En üstteki üç grup arasında sürekli iktidar mücadelesi olurken, son iki grubun hiçbir zaman siyasi hakları olmadı

Bergenin modern çağdaki değişmelerle ilgili açıklamalarını şöyle özetleyebiliriz Feodalizminden sanayi devrimine geçilirken kasabalar ve kentler büyümeye devam etti Meslekler, zanaatlar daha çok ayrıştı İşsizler, vasıfsız, sefil insanlar kentleri doldurarak bir tehdit unsuru oldular Kentli üst tabakalar aristokratların har vurup harman savurduğu, ülkedeki zenginliğin yaratılmasında kendi rollerinin önemli rolü olduğunu kavramaya başladılar

Burjuvazi kendini beğenmiş soylulara göre çoğunlukla daha zeki ve eğitimli olduğu halde, bütün önemli siyasi makamlar aristokratların elindeydi ve üstelik onların çocukların askeri rütbe alma ayrıcalığına sahipti 18 yy sonlarına doğru devrimci değişmeler meydana geldi Fransız devrimi, kral ile aristokrasinin siyasi tekelini kırdıysa da burjuva sinin tam bir hakimiyet kurması için yüzyıldan fazla bir zaman geçecekti Yavaş yavaş sınıf bilinci gelişen gerçek sanayi proletaryasının ortaya çıkmasıyla “ayak takımı” ortadan kalktı

Modern çağın kentine ait özellikler hakkında Bergelin söyledikleri şöyle düzenleyebiliriz:

1 Bu çağın kenti 19 yüzyılın ürünü olan kentidir
2 Tek başına korunan kentler yerine ülke savunması önem kazanmıştır
3 Kentlerin siyasi ayrıcalıkları ve kentlere karşı siyasi ayrımcılık ortadan kalkmıştır Kent içinde siyasi ayrıcalıklar da geçmişte kalmıştır Evrensel oy hakkı ile üst sınıfların hegemonyası da sona ermiştir
4 Siyasi olarak kentler artık sadece yerel özelliği olan birer idari merkez konumundadır
5 Modern kentin sınıf yapısı artık hukuki ayrımlara dayanmaz Hukuki eşitliğin yanında grup prestiji, statü ve ekonomik koşullar bakımından farklılıkların bulunması önceden bilinmeyen gerilimler yaratmaktadır (Bergel,1996, s 7-14)

Bilindiği kadarıyla ilk kentler neolitik dönemde kurulmuştur İlk kentsel yerleşmeler Mezopotamyadan MÖ 3500, Mısırda MÖ 3000, Çin ve Hindistanda MÖ 2500de görüldü Arkeolojik bulgular, ekolojik açıdan uygun yerlerde, büyük nehirlerin geçtiği verimli ovalarda kent niteliğinde yüksek nüfuslu yerleşimlerin varlığını göstermektedir Bu dönemde insanlar hayvanları evcilleştirmişler, ziraatla uğraşmaya başlamışlardır MÖ 4000 – 6000li yıllara ait karasaban, tekerlekli kağnı, yelkenli gemi, sulama kanalları, tahıl ürünleri vb bulunması bu dönemde kentsel yaşamın varlığına ilişkin işaretler olarak kabul edilmektedir Tarihte ilk kentlerin uygun koşulların bulunduğu Mezopotamyada Mısırın Nil Vadisinde, Hindistanın İndus vadisinde, Çinde Sarı Nehir Kenarında kurulması şaşırtıcı değildir (Benevolo, 1995: 19, Özkalp; 289) Verimli üretim sonunda tarım ürünlerinin biriktirilmesi ve fazlasının takas edilmesi için bir komuta merkezi işlevini gören kentler gelişmiştir Tarihle mitolojiyi ayıran olayın getirdiği yenilik ilk yazılı kaynaklarda açıkça kaydedilmiştir MÖ üçüncü binin sonunda en eski Sümer Krallarının listesinin başında şöyle denmektedir “Göksel hükümdarlık yeryüzüne gelir gelmez Eriduda gelişti” Dünyayı iki farklı parçaya bölen çizgi, kent ile köy arasındaki sınır, zihinsel ve kurumsal örgütlenme kadar fiziksel ortama da uzun süre egemen oldu Kent çevrelenmiş bir alan ya da bir dizi alandır Kentte ev, saray ve tapınak, farklı kılınma derecelerine göre önem kazanan, çevreleri bir ölçüde kapalı alanlardır (Benevolo, 1995: 20)

Uzmanlar MÖ 9000 – 7000 arasını Neolitik çağın başlangıç dönemi (Proto – Neolitik safha) olarak kabul ederler MÖ 7000 – 5000 arası da Neolitik çağdır Neolitik çağa gelindiği zaman çiftçilik ve hayvancılık bir hayli ilerlemiş ve ziraatçı köy topluluğun ilk örnekleri tamamlanmış bulunuyordu

Neolitik çağdaki kent olarak nitelendirebileceğimiz yerleşimlerin çoğu az bir nüfusa sahiptir Mezopotamyada bulunan Ur kentinin 10000 dolayında bir nüfusu vardı ve 90 hektarlık bir arazi üzerinde kurulmuştu Bu dönemde kentleşme sürecini engelleyen bazı koşullar vardı;

1 Ekonomik üretim için temel kaynağın hayvan gücü olması
2 Tarım üretiminin kısıtlı olması
3 Taşımacılık ve stoklama da karşılaşılan güçlükler
4 Kentlere göçün zorluğu ve kentlerin güvenliğinin az oluşu KENT SOSYOLOJİSİ

1 ARAŞTIRMA ALANININ TANITIMI

11 Coğrafi Konum

Aydın, Doğu Avrupa, orta Asya ve orta Doğu üçgeninin tam ortasında yer alan, Türkiyenin tarım, sanayi, iç ve dış ticaret ile turizm faaliyetlerinin bir arada bulunduğu, ekonomisi en gelişmiş bölge olan Ege Bölgesinin orta yerindedir
Aydın ili Türkiyenin güney batısında yer alır 37 ve 38 kuzey enlemleri ile 27 ve 29 doğu boylamları arasında yerleşmiştir Merkez ilçeyle beraber 17 ilçesi bulunmaktadır
Batı Ege Denizine açılan aydın ili, kuzeyinde İzmir ve Manisa, doğusunda Denizli, güneyinde ise Muğla illeri ile komşudur İlin kuzeyi ve güneyi engebelidir Kuzeyde doğu batı doğrultusunda uzanan başlıca Hacettepe Tepesi, Karlıdede Tepesi, ve Aydın Dağları yer alır Güneyini Çine Çayı, Akçay, Dandalas Çayı ve kollarıyla yarılmış olan menteşe dağları kaplar Bu iki dağlık bölüm arasında, iki yandan faylarla sınırlanmış ve sonradan alüvyonlarla örtülmüş genç bir çöküntü alanı olan Büyük Menderes ovası uzanır İlin başlıca tarım alanı olan bu ova, zaman zaman özellikle batı yarısında daha çok olmak üzere, Büyük menderes ve kollarının taşkın sularıyla örtülür Ovada yer yer kopmuş menderesler, terk edilmiş çığırlar, sazlık v ebataklıklar vardır Antik çağlarda, taşkın tehlikesi nedeniyle önemli yerleşmeler, ovanın daha yüksek olan kenarlarında dağlardan inen derelerin çökelttiği birikinti konileri üzerinde kurulmuştur Birinci derecede deprem alanı olan bölge birçok kez yıkıcı depremlere sahne olmuştur Menderes ırmağı, taşıdığı alüvyonları çökelterek kendi oluşturduğu ovayı, tarih çağlarında da denize doğru ilerletmiştir Bunun sonucunda Latmos Körfezi günümüzdeki Bafa Gölüne dönüşmüş, Milet liman kenti ve Lade adası da kara içinde kalmıştır Verimli ovalar Akdeniz iklimi, kıyıdan Anadolu içlerine sokulmayı kolaylaştıran ve eskiden beri izlenen doğal yollar nedeniyle aydın ilinin yayıldığı alan, tarih boyunca gelişmiş zengin bir bölge olma özeliğini korumuştur Akdeniz ikliminin görülmesiyle, yazlar sıcak ve kurak, kışlar serin ve yağışlı geçmektedir Denize kıyısı olan ilçelerde yazın denizin serinletici etkisinden faydalanmaktadır Dağların kıyıya dik uzanmasıyla, ılıman iklimin iç bölgelere kadar girmesi sağlanır Soğuk ve karlı gün sayısı hemen hemen hiç görülmemektedir Bu olumlu iklim özelliklerinin görülmesi, sebze ve meyve yetiştiriciliğinin kaliteli ve yaygın olarak yapılmasında önemli bir etkeni oluşturmaktadır Bitki örtüsü olarak %39 ormanlar, %6 çayır ve meralardan oluşmaktadır

12 Tarihi

Büyük Menderes Vadisi ile Aydın Dağları arasındaki eğimli yamaçta eski çağlarda kurulmuştur Asyadan gelen, Millet ve Efes limanına ulaşan ana yolun üzerinde bulunuşu nedeniyle kent, her dönemde önemli ve hareketli bir yerleşim olmuştur Antik yerleşimi, bugünkü kent merkezinin 1 km kuzey yamacında Topyatağı Mevkiindeki Tralleistir Kenti önceleri tepe üstünde akropol şeklinde kurulmuştur 11 yüzyılda Aydınoğulları döneminde, “Aşağı Kale” yada “Aydın Güzelhisar” olarak adlandırılan Ortaçağ yerleşimi, topografya koşullarının daha uygun olması, Büyük menderes ovasındaki verimli tarım toprakları ve Ege kıyılarını Orta Anadoluya bağlayan yolun buradan geçmesi nedeniyle ova yönünde yeniden kurulmuştur 13 yüzyılın sonlarında Menteşe Beyinin Bizanstan aldığı kent, daha sonra Aydınoğulları Beyliğinin kurucusu Mehmet Beyin ve Türkmenlerin önderliğinde egemenlik altına alındı Aydınoğullarının yükselişi Gazi Bahaüddin Umur Bey döneminde başlar Aydınoğullarının denizlerde üstün olduğu dönemdir İsa Bey döneminde (1360-1390) Aydınoğulları, Osmanlılarla dost ve müttefik olmuşlardır I Beyazıd 1390da Aydın beyliğine egemen olur 1402de Anadoludaki Timur tehlikesiyle Aydınoğulları da tam etki altına alındı Fetret döneminden sonra 1413de Çelebi Mehmet döneminde Osmanlı hakimiyetine girdi Zaman zaman Osmanlılardan kopmalar olmakla birlikte II Murat döneminde Aydın Eli Osmanlı birliğine katıldı ve Aydın Sancağı adı altında Anadolu Beylerbeyliğine bağlandı
1308 yılından itibaren yaklaşık bir yüzyıl kadar bu beyliğin yönetiminde, 15 yüzyıl başlarından itibaren de, beş yüz yıl boyunca Osmanlı Devletinin egemenliğinde kaldı
17 yüzyılda Aydın Güzelhisarında, büyüklü, küçüklü, kiremit damlı, bağlı bahçeli 6770 ev ve saraylar, hanlar, hamam ve çeşmelerle bezenmiş 26 mahallesi bulunmaktaydı
I Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğunun itilâf devletlerine yenik düşmesi üzerine, 1919 yılında yunan ordusu tarafından iki defa işgal edilen Aydın, yangınlarla büyük ölçüde tahrip edildi Deprem kuşağında olması ve yangınlar nedeniyle çoğunluğu ahşap bağdadi olarak yapılmış olan konutların büyük bir bölümü yok olmuştur Eğimli yokuşlu mahalleler içine dağılmış cami, han, hamam ile çok sayıda mescit Aydının 19 yüzyıl dönemini yansıtan tarihi özellikleridir Kentin 20 yüzyıldaki gelişmesi, ırmak boyundaki bataklıklardan uzak, sert ve soğuk kuzey rüzgarlarına kapalı, Büyük Menderes ırmağının 10 km kuzeyinde Aydın sıradağlarının güney eteklerinde olmuştur Kuzeyde yamaçlara yaslanmış bulunan kent, güney, doğu ve batıda bağ ve bahçe alanlarına açılmaktadır Kent, cumhuriyet döneminde planlı olarak gelişmiş olmasına karşın, özellikle eski mahallelerin yer aldığı orta ve kuzey kesimleri 19 yüzyıldaki yerleşme planına ait sokak ve odalar geleneksel düzenini korumaktadır Cumhuriyet döneminde çağdaş belediyecilik anlayışıyla yeniden imar edilerek düzenli hale getirilen Aydın, modern yapıları ve bulvarları ile çağdaş bir batı Anadolu kentidir

2 DEMOGRAFİK – SOSYAL – EKONOMİK GÖSTERGELER

21 Nüfus Büyüklüğü

? Türkiye'nin toplam nüfusu 67 803 927, şehirlerin (il ve ilçe merkezleri) nüfusu 44 006 274, köylerin nüfusu ise 23 797 653'tür

? 1927 yılında yaklaşık 13000600 olan nüfusumuz 73 yılda beş kat artmıştır

? Nüfusumuz 1927-1935 döneminde yılda ortalama 314 bin kişi artarken 1990-2000 döneminde yılda ortalama 1 milyon 133 bin kişi artış göstermiştir

22 Nüfus Artış Hızı

? Yıllık nüfus artış hızı 1940-1945 döneminde binde 106 ile en düşük seviyede iken 1955-1960 döneminde binde 285 ile en yüksek seviyeye ulaşmıştır

? Nüfusumuzun yıllık artış hızı 1960-1985 döneminde önemli bir değişim göstermemiş ancak 1985 yılından sonra hızla azalma sürecine girmiştir

? Yıllık nüfus artış hızı, 1980-1985 döneminde binde 249,1985-1990 döneminde binde 217 iken 1990-2000 döneminde binde 183'e düşmüştür

? 1945 yılından sonra ilk kez 1990-2000 döneminde nüfus artış hızı binde 20'nin altına düşmüştür

23 Şehir (İl ve İlçe Merkezleri) Nüfusu

? 1927-1950 döneminde şehirlerde bulunan nüfusun oranı önemli bir değişim göstermemiş, 1950 yılından sonra şehirlerde bulunan nüfusun oranı hızla artmıştır

? Ülkemizde şehirlerde bulunan nüfus, köylerde bulunan nüfusa göre çok büyük bir hızla artmaktadır 1990-2000 döneminde şehirlerde bulunan nüfusun yıllık artış hızı binde 268 iken köylerde bulunan nüfusun yıllık artış hızı binde 42'dir

? 1927-2000 dönemi dikkate alındığında, ülkemizde 1985 yılından sonra şehirlerde bulunan nüfusun köylerde bulunan nüfustan daha fazla olduğu bir dönemin başladığı görülmektedir

? Ülkemizde şehirlerde bulunan nüfusun oranı son on yılda önemli artış göstererek 1990 yılında yüzde 59 iken 2000 yılında yüzde 649'a yükselmiştir

24 Bölgesel Dağılım

? 1990-2000 döneminde yedi coğrafi bölgenin tamamının nüfusu artmaktadır Bölgeler arasında en yüksek artış hızı Marmara, en düşük artış hızı ise Karadeniz Bölgesinde gerçekleşmiştir 1990-2000 döneminde Marmarada yıllık nüfus artış hızı binde 267, Karadeniz Bölgesinin yıllık nüfus artış hızı binde 36'dır

? Ülke genelindeki nüfusun %26'sının bulunduğu Marmara en fazla nüfusa sahipken, nüfusun %9'unun bulunduğu Doğu Anadolu Bölgesi en az nüfusa sahiptir

? Bölgeler arasında şehir nüfus oranı en fazla olan bölge Marmara Bölgesi iken en az olan bölge Karadeniz Bölgesidir Marmara Bölgesindeki nüfusun yüzde 79'u, Karadeniz Bölgesindeki nüfusun ise yüzde 49'u şehirlerde bulunmaktadır

25 İllerin Nüfus Büyüklüğü

? 81 ilden toplam nüfusu en fazla olan ilk üç il sırasıyla İstanbul, Ankara ve İzmir'dir Bu illerden İstanbul ilinin toplam nüfusu 10018735, Ankara ilinin toplam nüfusu 4007860 ve İzmir ilinin toplam nüfusu 3 370 866'dır Bu illerin il merkezlerinin nüfusu, İstanbul 468, Ankara'nın 3203362 ve İzmir'in 2232265'dir

? İstanbul ilindeki nüfus, ülke toplamındaki nüfusun yüzde 15'ini kapsamaktadır Bir başka ifadeyle, ülkemizdeki her yüz kişiden 15'i İstanbul ilinde bulunmaktadır

? İstanbul, Ankara ve İzmir illerindeki nüfusun çoğunluğu il merkezinde bulunmaktadır İstanbul ilindeki nüfusun yüzde 88'i il merkezinde bulunmakta iken bu oran Ankara ilinde yüzde 80, İzmir ilinde ise yüzde 66'dır

? Nüfus büyüklüğü en az olan ilk üç il Tunceli, Bayburt ve Kilis illeridir Tunceli ilinin toplam nüfusu 93 584, Bayburt ilinin toplam nüfusu 97358 ve Kilis ilinin toplam nüfusu 114 724tür Bu illerin il merkezlerinin nüfusu sırasıyla Tunceli'nin 25 041, Bayburt'un 32285 ve Kilis'in 70670'dir Tunceli, Bayburt ve Kilis illeri toplam nüfus açısından son on yıl içinde nüfusları azalan iller arasında yer almaktadır

26 İllerin Nüfus Artışı

? Son on yılda 81 ilden 66'sının nüfusu artarken 15'inin nüfusu azalmıştır Nüfusu azalan iller Artvin, Çorum, Edime, Kars, Kastamonu, Kırşehir, Sinop, Sivas, Tunceli, Zonguldak, Bayburt, Bartın, Ardahan, Karabük ve Kilis'tir

? 81 il içinde nüfus artış hızı en yüksek olan ilk üç il sırasıyla Antalya, Şanlıurfa ve İstanbul'dur 1990-2000 döneminde Antalya'nın yıllık nüfus artış hızı binde 41 8, Şanlıurfa'nın yıllık nüfus artış hızı binde 366 ve İstanbul'un yıllık nüfus artış hızı ise binde 331 olarak, gerçekleşmiştir

? 81 il içinde nüfus artış hızı en düşük olan ilk üç il sırasıyla Tunceli, Ardahan ve Sinop'tur 1990-2000 döneminde Tunceli'nin yıllık nüfus artış hızı binde -356, Ardahan'ın yıllık nüfus artış hızı binde -202 ve Sinop'un yıllık nüfus artış hızı binde -162 olarak gerçekleşmiştir

27 İllerin Şehir Nüfus Oranı

? İllerin şehir nüfus oranlan arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır 81 ilin 55'inde nüfusun çoğunluğu şehirlerde bulunurken 26 ilde nüfusun çoğunluğu köylerde bulunmaktadır

? Şehir nüfusu en yüksek olan ilk üç il sırasıyla İstanbul, Ankara ve İzmir'dir Bu illerin şehirlerinde bulunan nüfusun oranı, İstanbul ilinde yüzde 91, Ankara ilinde yüzde 88, İzmir ilinde ise yüzde 81'dir

? İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde şehirde bulunan nüfusun oranı diğer illerden daha yüksek olmasına rağmen bu illerin köylerindeki nüfusun artış hızları ülke ortalamasından daha yüksektir 1990-2000 döneminde köylerde bulunan nüfusun yıllık artış hızı İstanbul ilinde binde 81 , Ankara ilinde binde 16 iken İzmir ilinde binde olur

? Köy nüfus oranı en yüksek olan ilk üç il Bartın, Ardahan ve Muş illeridir Bu illerin köylerinde bulunan nüfus oranı, Bartın ilinde %74 Ardahan ilinde yüzde 70 ve Muş ilinde yüzde 65'tir

? Nüfusunun büyük bir kısmı köylerde bulunan Bartın ve Ardahan illerinin köylerdeki nüfusu son on yıl içinde azalmaktadır Bu illerin köylerindeki nüfusunun yıllık artış hızı Bartın ilinde binde 17, Ardahan ilinde ise binde 32'dir

? Veri kalitesine yönelik olarak yapılan istatistiksel çalışmalar 2000 Genel Nüfus Sayımında, önceki sayımlara göre daha güvenilir bilgi derlendiğini göstermiştir
Bugüne kadar yapılan nüfus sayımlarında sonu sıfır ve beş ile biten yaşlarda beyan hatası olduğu bilinmektedir Yanlış yaş bildiriminin ölçülmesi amacıyla Whippte indeksi uygulanmaktadır Bu indeks 100 ile 500 arasında değişim göstermekte ve 100'e yaklaştığı ölçüde veri güvenilir bulunmaktadır, il bazında ve cinsiyet ayrımında uygulanan bu indeks sonuçlarının göre 2000 Genel Nüfus Sayımında derlenen bilgi önceki sayım sonuçlarından daha güvenilirdir

? Bugüne kadar il yayınları tamamlanan 72 il için yapılan analizlere göre;
(Whipple indeks)

Erkek Kadın
1980 Sayımı 1350 1784
1985 Sayımı 1337 1653
1990 Sayımı 1289 1508
2000 Sayımı 1239 1290

? Birleşmiş Milletler tarafından veri kalitesinin ölçülmesi amacıyla önerilen bir diğer indeks de "Yaş ve Cinsiyet Tutarlılık indeksidir Bu indeks yaş ve cinsiyet yapısındaki tutarlılığı ölçmekte ve sıfıra yaklaşması beklenmektedir, il yayınları tamamlanan 72 il üzerinden yapılan analizlere göre;

Yaş ve Cinsiyet Tutarlılık indeksi

1980 Sayımı 314
1985 Sayımı 208
1990 Sayımı 215
2000 Sayımı 182

Alıntı Yaparak Cevapla