Yalnız Mesajı Göster

A Dan Z Ye Türkçe Anlamlarıyla Sözlük

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A Dan Z Ye Türkçe Anlamlarıyla Sözlük



A

A'da : Düşmanlar

A'lem : Daha iyi bilir, bilirim

Ab: Su

Ab-ı Efsun : Göz yaşı

Ab-ı Hayvan : Dirilik suyu, bengisu

Ab-ı Kevser : Kevser suyu

Ab-ı Mutahhar : Temiz su

Ab-ı Nisan : Nisan yağmuru, söylenceye göre, nisan ayında sedefler, deniz dibinden su yüzüne çıkıp, yağmur danelerini içine alıp sedef yaparmış''

Abad : Zengin olma, varlıklı olma, bayındır

Abı-puş : Aba giyen, derviş, fakir

Abd : Kul, köle

Abdal : Gezgin derviş Derviş, Tanrı sevgilisi, kırk din ulusundan biri Saçlarını, kaşlarını, bıyıklarını ve sakallarını usturayla tıraş ettiren, davul ve dümbeleklerle, sancaklarla toplu halde gezen Şii -Batıni bir derviş topluluğu, doğrudan doğruya derviş anlamına da gelir

Abdal: Abdal donu: Gezgin derviş giysisi, derviş görünüşü

Abes : Boş, asılsız, saçma

Abeş: Kula renkte at, alacalı hayvan

Ab-ı zemzem: Kabe yakınlarında bir kuyu ve bu kuyunun Müslümanlarca kutsal sayılan suyu

Abı Hayat : Ölümsüzlük suyu, bengisu

Abidane: İbadet edene yakışacak bir surette

Abus : Somurtkan

Acem: İranlı

Acem dağları: Batı İran dağları

Acep: Acaba

Açak: Açalım

Açaram: Açarım

Açılcağ: Açılınca gelince

Açılıptur: Açılmıştır

Adib : Edepler, töreler

Adalet : Hak tüze

Adave : Düşmanlık

Adavet : Düşmanlık, buğz, yağılık

Adem : İlk peygamberin adı, insan

Ademiyet : İnsanlık, insancılılık

Adem : Yokluk, hiçlik

Adet : Görenek, sayı

Adlım: Ünlü, ünü büyük

Adu taşı: Düşman taşı

Adu: Düşman, hasım

Adü : Düşman, yağı

Adüvan : Can düşmanı

Afak : Ufuklar, gökyüzünün kenarları

Ağ: Ak

Ağca: Akça, aka yakın, alacalı

Adu: Düşman

Agah: Vakıf, bilen

Ağ lavaş: Yufka ekmek Ak undan yapılmış yufka ekmek

Ağ mercan: Ak mercan [mec Ak meme, sevgilinin süt gibi ak olan memesi]

Ağca ceyran: Ak ceylan ''Ağca ceyran sürme çekip gözüne'' (Ak ceylana benzetilerek sevgilinin güzelliğinin vurgulanması)

Ağ-gızıl: Ak, kızıl karışığı renk, alacalı

Ağıl: Koyun ve keçi sürülerinin gecelediği çit ya da duvarla çevrildiği yer

Ağır sufra: Şölen sofrası

Ağır zürbe: Yabankazı, yabanördeği, turna gibi kuşların uçarken yaptıkları büyük dizi, katar

Ağlaram: Ağlarım

Ağmak: Akmak, karışmak ''Sırdaş olup ağ sulara''

Ağu: Ağı, zehir

Ağyar: Başkaları

Ah ü firaz: Ah edip inlemek, ağlamak

Aharam: Akarım ''Aharam seller içinde''

Ahd ü peyman: Yemin, and

Ahd: Vadetme, söz verme

Ahdipeyman-ahdipeyman: Ant, anta dayalı sözleşme, antlaşarak yapılan sözleşme

Ahenger: Demirci

Aheste : Yavaş, ağır, yavaş yavaş

Ahıl: Akıl

Ahi : Esnafı öğütleyen Fütuvvet ehlinin şeyhi, Kardeşim (Bir

esnaf teşkilatı olan ve bilhassa XIII-XVI yüzyıllarda, Anadolu ve Rumeli'de yaygın bulunan Fütuvvet ehli

şeyhlerine de <<ahi>> derlerdi)

Ahibba : Dostlar , sevgililer

Ahir: En son, sondaki, nihayet son olarak

Ahlak : Huylar, davranışlar, Etik

Ahmer: Kırmızı , kızıl

Ahsen-i takvim: En güzel kıvama koyma, Cenab-ı Hakkın her şeyi kendisine layık en güzel kıvam, sıfat ve surette yaratılması

Ahsen : Çok güzel

Aht : Sözleşme

Ah-u zar: Yüksek sesle ağlama, dövünme

Ahü : Ceylan, güzellerin gözü (Mec,)

Ahval: Durum, durumlar

Ahval: Haller vaziyetler , oluşlar

Ahz : Almak

Akça : Para

Akdem : İlk, önce, önceki, daha önceki

Akıl yetirmek: Akıl erdirmek

Akl-ı cüz : Cüz'i akıl, tikel us

Akl-ı Küll : Tüm akıl; Tanrı bilgisi

Akl-ı Mead : Ahirete dönük akıl

Akşamaca: Akşama değin, akşama kadar

Aktöre, Atayi : Armağan

Al: Hile, aldatma işi

Al-i aba : Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'den oluşan

kutsal topluluk

Al-i Yezid : Muaviye'nin oğlu Yezid ve onun soyundan gelenler

Al malı: Yağlık, başa bağlanan örtü, al renkli çapı, vala

Ala göz: Ela göz

Ala: Ela

Alacabaz: Doğan, aladoğan, ''Eli alacabazlının''

Aladağ salı: Aladağ düzlükleri

Aladağ: Erciş'in kuzeyinde yer alan dağ sırası Dede Korkut'ta da geçer Van Gölü'ne dökülen Deliçay, Hacıdere ve Zilan akarsuları Aladağ sırasından doğar

Alaik : Alakalar, ilgiler

Alak: Alalım

Alakaftan: Alaca kumaştan yapılma giysi Kınalı kekliğin (dağ kekliğinin) siyah ve pas rengi gerdan ve siyah çizgilerle bezeli yan tüyleri

Alasan: Alasın

Alçağ [alçah]: Alçak yer, yüksel olmayan yer

Alçağa: Alçak yere

Alçak: Yüksek karşıtı, yüksek olmayan yer ova

Al duvağ: AI duvak Gelinin yüzüne örtülen al renkli ipek örtü, duvak

Alef : Cana yakın, teklifsiz

Alem: Yeryüzü ve gökyüzü nesnelerinin tümü, Evren Dünya, Acun

Alışaban: Tutuşarak ''Alışıban yanaram men''

Alışmak: Tutuşmak, alev almak, alevlenmek

Ali: Büyük, yüksek, üstün, yüce, aziz olan

Ali: Hazreti Muhammed'in damadı ve amcası Ebutalib'in oğlu

Alişan: Şan ve şerefi büyük olan, meşhur, bir çeşit lale

Allah-amandır: 1-Şaşma, beğenme duygusunu gösterme 2-Allah aşkına

Alma: Elma

Alma teki: Elma gibi, elma benzeri

Aluptur: Almıştır

Alvala: Al renkli ipek dokuma yüz örtüsü

Amal: Amel, yapılan iş, eylem, edim

Aman: Sığınca, koruyucu, dayanma gücü, umut

Amana düşmek: Sığınarak bağışlanma ya da yardım dilemek

Amanat: Emanet

Amanı aldırma: Umursamazlık, zora koşma

Amber: Amber kokusu, güzel koku [Amberbalığı'ndan elde edilen güzel kokulu kül rengi madde, güzel kokulu kimi maddelerin ortak adı ]

Amel: Niyet, itaat, dini bir emri yerine getirme (Bi amel: Amelsiz)

Anasır: Elemanlar , öğeler

Anber: Amber

Andelip: Bülbül, seher kuşu

Annac-annaç: Karşı, karşı yön ''Annacımdan gelen güzel''

Aparmak: Götürmek, alıp gitmek ''Felek can aparır''

Arabi: Arapça, Arap kavmine mensup

Araram: ararım

Arasın: Arasını

Arayı arayı: Araya araya

Araz: Aras Nehri

Argaç: Davarların açıkta toplu olarak yattıkları yer, düz dağ sırtları

Arkuru-arkurı inen: Karşı çıkan

Arma: Eskiden erkeklerin, askerlerin bellerine bağladıkları fişeklik

Arş: İslam dini inanışına göre göklerin en yüksek katı, dokuzuncu kat gök

Arz'edilen-arzu ediben: Arzu ederek, arzulayarak

Arzıhal: Sunu, sunma ''Arzıhal eyledim visal baçımı''

Arzın al: Arzu ettiğini al (88/3) [arz: Arzu]

Arzı'nan Kamber: Yaygın bir halk hikayesinin kahramanları Arzu ile Kamber

Arzuman: Arzu, dayanılması güç istek

Asitan: Dergah, tekke, kapı eşiği

Aslı hariç: Soyu belirsiz, yabancı

Aslı pak : Temiz soylu

Aslı kıt: Soysuz, verimsiz

Asuman: (Asman) Gök, sema

Aş: Yemek

Aşarsız: Aşarsınız

Aşere -i Mübeşşere : Cennete gidecekleri Hz Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas

Aşık Emrah: Ercişli Emrah

Aşık mısan: Aşık mısın

Aşıkan : Aşıklan gibi, açıkçasına

Aşırma: Kova, bakraç

Aşikar : Açık, gizli değil

Aşina : Bildik, tanıdık

Aşiyan : Kuş yuvası, ev , mesken

Aşk dolusu: Halk inancına göre Pir'in, Üçler'in, Erenler'in içirdiği aşk şarabı

Aşlak: Aşılama, aşı

Aşna: (Aşina) Bildik, tanıdık, bilen, tanıyan, ahbab

Aşna: Aşına, dost, tanıdık

At: Satranç oyununda iki taşın adı

Ataş-ataşa: Ateş, ateşe

Ataşına: Ateşine

Ataşlara: Ateşlere

Ataşlı: Ateşli

Ati : İyilik, ihsan

Atlanıban-atlanuben: Atla, atlanarak, atlı olarak

Attar : Güzel kokular satan, aktar

Avara: Avare, boş, yararsız

Avara: Boşta gezmek, işsiz, oyalanmak

Avare : Başı boş, işsiz

Avatmak : Avutmak, teselli etmek

Avaz: Yüksek ses

Avcu: Avcı

Avdet : Dönüş

Avlak: Av alanı (avlağı-Av alanı)

Avn : Yardım, yardım eden

Avsın almaz mar: Büyü, tılsım tutmayan yılan

Avsın: Büyü, tılsım

Avurd : Yanağın iç tarafı, boş yeri

Avurmak : Eğilmek, çevirmek

Avuni: Avını

Ayakça: Ayak kelepçesi, ayak bağı

Ayan : Belli, açık, meydanda

Ayat : Ayetler

Aydıvar : Söyler

Ayet-i Kurba : Kur'an Şura suresinin 23 ayeti Burada ''Ya Muhammed sen ümmetine söyle ki; size tebliğ ettiğim din hükümlerine mukabil akrabana (yakınlarına) muhabbetten başka bir şey istemem'' denmektedir Ayette ''akrabanın karşılığı'' fil-kurba'' sözcüğü bulunduğu için ayet bu adla anılmaktadır

Ayet: Kur'an'ın herhangi bir cümlesi

Ayine : Ayna

Aylak : İşsiz güçsüz

Aymak : Söylemek, hitab etmek

Aymak: Uyanmak, farkına varmak

Ayn : Göz, göz pınarı, asıl, kendisi,

Ayn-el -yakin : Bir şeyi kendi gözüyle görüp öğrenme

Ayn el yakin: Gönül gözü Tanrı'yı gerçek olarak gözle görerek bilme, sofilere göre bilgi, bilmek, görmek ve olmak aşamalarına ayrılır Bir şeyi bilmeye ''ilm-el yakıyn'', bilgisini görüş haline getirmeye ''ayne'l* yakıyn'', bilginin oluş haline gelmesine ''Hak el yakıyn'' denir

Ayn-i irşid : İrşadın ta kendisi Aydınlatma

Ayn-i rah: Yol gözlemek

Ay'nan: Ayla, ay ile ''yeri ay'nan gün'ün arasındadır''

Aynası: 1 Yüzü, 2 Göksü

Ayrılmanam: Ayrılmam, ayrılamam

Azad: Serbest bırakma, azat

Azim : Kesin karar verme, irade

Azimet : Gitme, gidiş

Aziz : Sevgide üstün tutulan

Azizan : Dostlar , erenler

Azl : İşten çıkarma

Azheri : Belli

Azmış : Yol sapıtmış

Alıntı Yaparak Cevapla