Prof. Dr. Sinsi
|
A Dan Z Ye Türkçe Anlamlarıyla Sözlük
A
A'da : Düşmanlar
A'lem : Daha iyi bilir, bilirim
Ab: Su
Ab-ı Efsun : Göz yaşı
Ab-ı Hayvan : Dirilik suyu, bengisu
Ab-ı Kevser : Kevser suyu
Ab-ı Mutahhar : Temiz su
Ab-ı Nisan : Nisan yağmuru, söylenceye göre, nisan ayında sedefler, deniz dibinden su yüzüne çıkıp, yağmur danelerini içine alıp sedef yaparmış ''
Abad : Zengin olma, varlıklı olma, bayındır
Abı-puş : Aba giyen, derviş, fakir
Abd : Kul, köle
Abdal : Gezgin derviş Derviş, Tanrı sevgilisi, kırk din ulusundan biri Saçlarını, kaşlarını, bıyıklarını ve sakallarını usturayla tıraş ettiren, davul ve dümbeleklerle, sancaklarla toplu halde gezen Şii -Batıni bir derviş topluluğu, doğrudan doğruya derviş anlamına da gelir
Abdal: Abdal donu: Gezgin derviş giysisi, derviş görünüşü
Abes : Boş, asılsız, saçma
Abeş: Kula renkte at, alacalı hayvan
Ab-ı zemzem: Kabe yakınlarında bir kuyu ve bu kuyunun Müslümanlarca kutsal sayılan suyu
Abı Hayat : Ölümsüzlük suyu, bengisu
Abidane: İbadet edene yakışacak bir surette
Abus : Somurtkan
Acem: İranlı
Acem dağları: Batı İran dağları
Acep: Acaba
Açak: Açalım
Açaram: Açarım
Açılcağ: Açılınca gelince
Açılıptur: Açılmıştır
Adib : Edepler, töreler
Adalet : Hak tüze
Adave : Düşmanlık
Adavet : Düşmanlık, buğz, yağılık
Adem : İlk peygamberin adı, insan
Ademiyet : İnsanlık, insancılılık
Adem : Yokluk, hiçlik
Adet : Görenek, sayı
Adlım: Ünlü, ünü büyük
Adu taşı: Düşman taşı
Adu: Düşman, hasım
Adü : Düşman, yağı
Adüvan : Can düşmanı
Afak : Ufuklar, gökyüzünün kenarları
Ağ: Ak
Ağca: Akça, aka yakın, alacalı
Adu: Düşman
Agah: Vakıf, bilen
Ağ lavaş: Yufka ekmek Ak undan yapılmış yufka ekmek
Ağ mercan: Ak mercan [mec Ak meme, sevgilinin süt gibi ak olan memesi ]
Ağca ceyran: Ak ceylan ''Ağca ceyran sürme çekip gözüne '' (Ak ceylana benzetilerek sevgilinin güzelliğinin vurgulanması )
Ağ-gızıl: Ak, kızıl karışığı renk, alacalı
Ağıl: Koyun ve keçi sürülerinin gecelediği çit ya da duvarla çevrildiği yer
Ağır sufra: Şölen sofrası
Ağır zürbe: Yabankazı, yabanördeği, turna gibi kuşların uçarken yaptıkları büyük dizi, katar
Ağlaram: Ağlarım
Ağmak: Akmak, karışmak ''Sırdaş olup ağ sulara ''
Ağu: Ağı, zehir
Ağyar: Başkaları
Ah ü firaz: Ah edip inlemek, ağlamak
Aharam: Akarım ''Aharam seller içinde ''
Ahd ü peyman: Yemin, and
Ahd: Vadetme, söz verme
Ahdipeyman-ahdipeyman: Ant, anta dayalı sözleşme, antlaşarak yapılan sözleşme
Ahenger: Demirci
Aheste : Yavaş, ağır, yavaş yavaş
Ahıl: Akıl
Ahi : Esnafı öğütleyen Fütuvvet ehlinin şeyhi, Kardeşim (Bir
esnaf teşkilatı olan ve bilhassa XIII-XVI yüzyıllarda, Anadolu ve Rumeli'de yaygın bulunan Fütuvvet ehli
şeyhlerine de <<ahi>> derlerdi)
Ahibba : Dostlar , sevgililer
Ahir: En son, sondaki, nihayet son olarak
Ahlak : Huylar, davranışlar, Etik
Ahmer: Kırmızı , kızıl
Ahsen-i takvim: En güzel kıvama koyma, Cenab-ı Hakkın her şeyi kendisine layık en güzel kıvam, sıfat ve surette yaratılması
Ahsen : Çok güzel
Aht : Sözleşme
Ah-u zar: Yüksek sesle ağlama, dövünme
Ahü : Ceylan, güzellerin gözü (Mec,)
Ahval: Durum, durumlar
Ahval: Haller vaziyetler , oluşlar 
Ahz : Almak
Akça : Para
Akdem : İlk, önce, önceki, daha önceki
Akıl yetirmek: Akıl erdirmek
Akl-ı cüz : Cüz'i akıl, tikel us
Akl-ı Küll : Tüm akıl; Tanrı bilgisi
Akl-ı Mead : Ahirete dönük akıl
Akşamaca: Akşama değin, akşama kadar
Aktöre, Atayi : Armağan
Al: Hile, aldatma işi
Al-i aba : Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'den oluşan
kutsal topluluk
Al-i Yezid : Muaviye'nin oğlu Yezid ve onun soyundan gelenler
Al malı: Yağlık, başa bağlanan örtü, al renkli çapı, vala
Ala göz: Ela göz
Ala: Ela
Alacabaz: Doğan, aladoğan, ''Eli alacabazlının''
Aladağ salı: Aladağ düzlükleri
Aladağ: Erciş'in kuzeyinde yer alan dağ sırası Dede Korkut'ta da geçer Van Gölü'ne dökülen Deliçay, Hacıdere ve Zilan akarsuları Aladağ sır asından doğar
Alaik : Alakalar, ilgiler
Alak: Alalım
Alakaftan: Alaca kumaştan yapılma giysi Kınalı kekliğin (dağ kekliğinin) siyah ve pas rengi gerdan ve siyah çizgilerle bezeli yan tüyleri
Alasan: Alasın
Alçağ [alçah]: Alçak yer, yüksel olmayan yer
Alçağa: Alçak yere
Alçak: Yüksek karşıtı, yüksek olmayan yer ova
Al duvağ: AI duvak Gelinin yüzüne örtülen al renkli ipek örtü, duvak
Alef : Cana yakın, teklifsiz
Alem: Yeryüzü ve gökyüzü nesnelerinin tümü, Evren Dünya, Acun
Alışaban: Tutuşarak ''Alışıban yanaram men''
Alışmak: Tutuşmak, alev almak, alevlenmek
Ali: Büyük, yüksek, üstün, yüce, aziz olan
Ali: Hazreti Muhammed'in damadı ve amcası Ebutalib'in oğlu
Alişan: Şan ve şerefi büyük olan, meşhur, bir çeşit lale
Allah-amandır: 1-Şaşma, beğenme duygusunu gösterme 2-Allah aşkına
Alma: Elma
Alma teki: Elma gibi, elma benzeri
Aluptur: Almıştır
Alvala: Al renkli ipek dokuma yüz örtüsü
Amal: Amel, yapılan iş, eylem, edim
Aman: Sığınca, koruyucu, dayanma gücü, umut
Amana düşmek: Sığınarak bağışlanma ya da yardım dilemek
Amanat: Emanet
Amanı aldırma: Umursamazlık, zora koşma
Amber: Amber kokusu, güzel koku [Amberbalığı'ndan elde edilen güzel kokulu kül rengi madde, güzel kokulu kimi maddelerin ortak adı ]
Amel: Niyet, itaat, dini bir emri yerine getirme (Bi amel: Amelsiz)
Anasır: Elemanlar , öğeler
Anber: Amber
Andelip: Bülbül, seher kuşu
Annac-annaç: Karşı, karşı yön ''Annacımdan gelen güzel''
Aparmak: Götürmek, alıp gitmek ''Felek can aparır  ''
Arabi: Arapça, Arap kavmine mensup
Araram: ararım
Arasın: Arasını
Arayı arayı: Araya araya
Araz: Aras Nehri
Argaç: Davarların açıkta toplu olarak yattıkları yer, düz dağ sırtları
Arkuru-arkurı inen: Karşı çıkan
Arma: Eskiden erkeklerin, askerlerin bellerine bağladıkları fişeklik
Arş: İslam dini inanışına göre göklerin en yüksek katı, dokuzuncu kat gök
Arz'edilen-arzu ediben: Arzu ederek, arzulayarak
Arzıhal: Sunu, sunma ''Arzıhal eyledim visal baçımı''
Arzın al: Arzu ettiğini al (88/3) [arz: Arzu]
Arzı'nan Kamber: Yaygın bir halk hikayesinin kahramanları Arzu ile Kamber
Arzuman: Arzu, dayanılması güç istek
Asitan: Dergah, tekke, kapı eşiği
Aslı hariç: Soyu belirsiz, yabancı
Aslı pak : Temiz soylu
Aslı kıt: Soysuz, verimsiz
Asuman: (Asman) Gök, sema
Aş: Yemek
Aşarsız: Aşarsınız
Aşere -i Mübeşşere : Cennete gidecekleri Hz Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas
Aşık Emrah: Ercişli Emrah
Aşık mısan: Aşık mısın
Aşıkan : Aşıklan gibi, açıkçasına
Aşırma: Kova, bakraç
Aşikar : Açık, gizli değil
Aşina : Bildik, tanıdık
Aşiyan : Kuş yuvası, ev , mesken
Aşk dolusu: Halk inancına göre Pir'in, Üçler'in, Erenler'in içirdiği aşk şarabı
Aşlak: Aşılama, aşı
Aşna: (Aşina) Bildik, tanıdık, bilen, tanıyan, ahbab
Aşna: Aşına, dost, tanıdık
At: Satranç oyununda iki taşın adı
Ataş-ataşa: Ateş, ateşe
Ataşına: Ateşine
Ataşlara: Ateşlere
Ataşlı: Ateşli
Ati : İyilik, ihsan
Atlanıban-atlanuben: Atla, atlanarak, atlı olarak
Attar : Güzel kokular satan, aktar
Avara: Avare, boş, yararsız
Avara: Boşta gezmek, işsiz, oyalanmak
Avare : Başı boş, işsiz
Avatmak : Avutmak, teselli etmek
Avaz: Yüksek ses
Avcu: Avcı
Avdet : Dönüş
Avlak: Av alanı (avlağı-Av alanı)
Avn : Yardım, yardım eden
Avsın almaz mar: Büyü, tılsım tutmayan yılan
Avsın: Büyü, tılsım
Avurd : Yanağın iç tarafı, boş yeri
Avurmak : Eğilmek, çevirmek
Avuni: Avını
Ayakça: Ayak kelepçesi, ayak bağı
Ayan : Belli, açık, meydanda
Ayat : Ayetler
Aydıvar : Söyler
Ayet-i Kurba : Kur'an Şura suresinin 23 ayeti Burada ''Ya Muhammed sen ümmetine söyle ki; size tebliğ ettiğim din hükümlerine mukabil akrabana (yakınlarına) muhabbetten başka bir şey istemem'' denmektedir Ayette ''akrabanın karşılığı'' fil-kurba'' sözcüğü bulunduğu için ayet bu adla anılmaktadır 
Ayet: Kur'an'ın herhangi bir cümlesi
Ayine : Ayna
Aylak : İşsiz güçsüz
Aymak : Söylemek, hitab etmek
Aymak: Uyanmak, farkına varmak
Ayn : Göz, göz pınarı, asıl, kendisi,
Ayn-el -yakin : Bir şeyi kendi gözüyle görüp öğrenme
Ayn el yakin: Gönül gözü Tanrı'yı gerçek olarak gözle görerek bilme, sofilere göre bilgi, bilmek, görmek ve olmak aşamalarına ayrılır Bir şeyi bilmeye ''ilm-el yakıyn'', bilgisini görüş haline getirmeye ''ayne'l* yakıyn'', bilginin oluş haline gelmesine ''Hak el yakıyn'' denir
Ayn-i irşid : İrşadın ta kendisi Aydınlatma
Ayn-i rah: Yol gözlemek
Ay'nan: Ayla, ay ile ''yeri ay'nan gün'ün arasındadır ''
Aynası: 1 Yüzü, 2 Göksü
Ayrılmanam: Ayrılmam, ayrılamam
Azad: Serbest bırakma, azat
Azim : Kesin karar verme, irade
Azimet : Gitme, gidiş
Aziz : Sevgide üstün tutulan
Azizan : Dostlar , erenler
Azl : İşten çıkarma
Azheri : Belli
Azmış : Yol sapıtmış
|