Prof. Dr. Sinsi
|
A Dan Z Ye Türkçe Anlamlarıyla Sözlük
B
Bab: Bahis, kapı
Babullah: Allah kapısı
Bac: Baç
Baç: Haraç, vergi
Baç: Osmanlı imparatorluğunda gümrük vergisi, zorla alınan para harç
Bade: 1 Esriklik veren içki 2 Pir'in, Üçler'in, Erenler'in içirdiğine inanılan aşık edici içki, şarap
Baden: Semiz, İri gövdeli kimse
Bad-ı saba: Bahar sabahları, gün doğumunda esen hafif yel
Bad-ı saba: Seher yeli
Bad-ı sabah: Bad-ı saba
Bağ ı Cennet: Cennet bağı, cennet benzeri bahçe
Bağ: 1 Demet, deste, 2 Üzüm kütüklerinin dikili olduğu toprak parçası, üzümlük 3 Bahçe
Bağ-bağat: Bağ, bağçe
Bağban: Bahçıvan, bağcı
Bağır: 1 Yürek, gönül 2 Göğüs 3 Sine
Bağman: Bahçıvan, bağcı
Bağrı veran: Gönlü yıkık, üzgün
Bağu bahçe-bağu bahca: Bağ-bahçe
Bağvan: Bahçıvan, bağcı
Baha: Değer
Bahah: Bakalım, görelim
Bahar: Bakar
Bahaya kalmak: Değer biçilebilir olmak
Bahça-bahça: Bahçe
Bahr: Deniz, büyük göl veya nehir
Bahr-ı muhit: Okyanus
Bahr-ı zulmet: Zulmet denizi
Baka: Tutam, demet, beste
Bakaram: Bakarım
Bakasız: Destesiz
Bakı: Baki, sürekli, kalıcı
Bakırsan: Bakıyorsun
Bal ü per: Kanat
Bala: Çocuk, yavru
Balaban göz: Keskin bakışlı, iri güzel göz
Balaban: 1 Sazlıklarda yaşayan, tüyleri kızıl-külrengi karışığı renkli, iri bir kuş 2 Atmaca, doğan gibi avcı kuşlara kimi bölgelerde verilen ad
Balınan: Balla, bal ile
Balkımak: Parlamak
Ban: Otluk
Banay: 1 Taşlı, kıraç toprak, yamaç 2 Batı yönü
Banı: (Bani) Kurucu, yapan, yapıcı, bina edici
Bannamak: Ötmek, seslenmek
Bar: 1 Yük 2 Ürün, verim 3 Meyve ağacının ilk verimi
Bara gelmek: Meyve ağacının ilk verime durması, ilk veriminin olgunlaşması
Barekallah: [Barek-Allah] Kutlu olsun, hayırlı ve bereketli olsun
Barhane: Tutulmuş yük, kervan, kafile
Barı: Bari, hiç değilse, hiç olmazsa
Bari: Tanrı
Basmışam: Basmışım
Baş bulama: Utanarak başı öne eğme, yana çevirme
Baş gözel: Baş güzel, güzellerin başı
Başa yetmek: Sona ermek,
Başına dolanmak: Başa dönmek, başına dönmek
Başına dönmek: Bir konuyu ya da bir durumu yalvarışla anlatmak, istekte bulunmak
Batıl: Boş, beyhude, yalan, çürük
Batın: İç, dahili, gizli, sır, esrar
Bay: Varlıklı kimse
Bayler: Bağlar
Baz: Bir şeyin küçük kısmı, parçası, bir miktar, bir kısım
Baz: Doğan
Becare-becare: Biçare, çaresiz, umarsız
Bed: Bet, kötü, yakışıksız
Bedahşan (Badakşan) : Afganistan'da eyalet Merkezi Feyzabat şehridir Kökçe nehrinin yukarı yatağında çıkan -bir yakut türü olan- lacivert taşıyla ünlüdür
Bedir nar: mec Meme
Bedir: Dolunay
Bedirlenmiş ay: Dolunay
Bedov at: Soylu at, Arap atı
Beg: Bey, ulu kişi
Begler: Beyler, ulu kişiler
Beğlerinen: Beylerle, beyler ile
Beka: Devamlılık, sabitlik
Beklersen: Beklersin, bekliyorsun
Bel: İnsan bedeninin göğüsle karın arasında kalan daralmış bölüm, bel
Bele: 1 Böyle, böylece 2 Birlikte
Belenmek: Bulanmak, bulaşmak
Beli bükülmek: Beli bükülmek, güçsüz ve umarsız kalmak
Beli: (Beli best) Evet
Belik: Saç örgüsü
Belini bükmek: Belini bükmek, umarsız olmak
Bend: 1 Su benti, büget 2 Bağ, tutarlılık
Bend: Bağ, yular , bağlama
Bende defteri: Kul defteri
Bende: Köle, kul, hizmetkar
Bene: Bana
Benefşe: Menekşe
Benevşe: Menekşe
Bengi: Tiryaki, esrarkeş
Benövşe: Menekşe
Benövşeni: Menekşeyi, menekşesini
Benzek: Nazire
Benziyirsen: Benziyorsun
Berat: Rütbe, nişan ve imtiyaz verildiğini bildiren ferman
Berbad eylemek: Berbat etmek, yıkmak, bozmak, dağıtmak
Berdar: Tutucu, itaat edici ve ettirici, asılmış
Bergüzar: Hediye
Berhava: Boş, faydasız
Beslenen: Beslenen
Beş arşın bez: mec Kefen
Beş: Beş sayısı
Bey: Arap abecesinin ikinci harfi
Beyhuşt: Kökünden, dibinden kopmuş olan, koparılmış
Beyrek: Oğuzlar'ın destan kahramanı ''Bamsı Beyrek'' Bamsı Beyrek destanının en eski kolu -biçimi- ''Dede Korkut Kitabı''ndadır Beyrek'in mezarının Bayburt'ta, Duduzar köyünde olduğu inancı yaygındır
Beytullah: Allah'ın evi, kabe
Beytullah: Tanrı evi, kabe
Bezenmek: Bezenmek, süslenmek
Bezestan: Değerli eşyanın satıldığı kapalı çarşı
Bezirgan: Kervan, tüccar
Bezirgan: Tacir, tüccar, alış veriş eden esnaf
Bezm: Meclis
Bezm-i irfan: Olgun, kamil İnsanlar meclisi
Bıçağ: Bıçak
Bıldır: Geçen yıl
Bi mekan: Y ersiz yurtsuz
Bi-basar: Gözü keskin olmayan, görmeyen
Bidar: Uyanık, uykusuz
Bider: Tohum
Bi-gane: Kayıtsız, alakasız, dünya ile ilgisini kesmiş olanlar
Bigüman: Umutsuz, bilgisiz
Bi-huş: Akılsız
Bikir (Bikr): Bozulffiamış, temiz
Bilbil: Bülbül
Bile: Birlikte, bir arada
Bilekçe: Kolbağı, kelepçe
Billah: Tanrı adına içilen ant
Bilmez: Bilgisiz, nobran, nadan
Bilmir: Bilmiyor
Binin: Binini
Birez: Biraz
Birin: Birini
Bi-vefa: Vefasız
Bizar: Bıkmış
Bizzazure: Zaruri olarak
Boyağ: Boya
Boyu selv ağacı: İnce-uzun boylu, selvi boylu
Boyunnu: Boyunlu
Boz at: Boz donlu at
Boz: Açık toprak renginde olan, külrengi
Boz-bulanık: 1 Dumanlı, tipili, sisli 2 Duru olmayan, çok bulanık
Boz-ötergi: Tarlakuşu,
Bögün: Bugün
Böhtan: Bühtan, iftira, kara çalma
Böyüten: Büyüten
Bubal: Vebal
Buhağ : Çene altı, sakal
Bulmuşam: Bulmuşum
Bulum mı-mi: Bulayım mı?
Bulundi: Bulundu
Burak: Girdap, anafor
Burçak: Baklagillerden, taneleri hayvan yemi olarak kullanılan yıllık bir yem bitkisi Bu bitkinin mercimeğe benzeyen tanesi
Burma: Büklüm, kıvrım
Bus etmek: Öpmek
Buse: Öpüş
Buyumuş: Bu imiş
Bühtan: Yalan, iftira
Bükülmek: Dönmek, eğilmek
Bülbül teki: Bülbül gibi
Bülmek: Bilmek
Bülmez: Bilmez, bilgisiz, nobran
Bülüm: Bileyim
Bünyad: Temel, esas, yapı, bina
Bünyan: Yapı, bina
Bürünüptür: Bürünmüştür
Büryan: Biryan kebabı Kuzu ya da koyun etinin yarım ya da tam gövde olarak tandırda
|