Prof. Dr. Sinsi
|
A Dan Z Ye Türkçe Anlamlarıyla Sözlük
D
Dad: 1 Yakınma anlatan, vah, eyvah anlamında bir ünlem 2 Ey, hey anlamında bir ünlem
Dağ salı: Dağ düzlüğü, dağ eteği
Dağ: Kızgın demirle vurulan özlük belirtici damga, işaret, nişan
Dağdağa: Çekişme, anlaşmazlık
Dağlanmak: 1 Kızgın demirle damgalanmak 2 Yanmak 3 Sağaltma amacıyla vücudun yaralı ve sayrılıklı bölümlerinin kızgın demirle yakılması
Dağlı: Damgalı
Daha: Bundan sonra
Daim: Sürekli, her an, daima
Dal: Omuz, omuz başı
Dalam: Dalayım
Dalda: Gölge
Daldalanmak: Gölgelenmek
Daldalık: Gölgelik
Dalgerdan: 1 Güzel göğüs 2 Vücudun omuzla birlikte göğüsten yukarı bölümü, büst Dalıptır: Dalmıştır, dalıyor
Dallanmak: Salınmak, sallanmak
Daluptur: Dalmıştır, dalıyor
Dam: Tuzak
Dane: Tane, tohum, çekirdek
Dane-i kısmet: Kısmet tohumu
Danışmak: Konuşmak
Danıştırmak: Konuşturmak
Dankilom: Rum kadın ismi
Dar çekmek: İdam edilmek
Dar gün: Kara gün; sıkıntılı, zor, bunalımlı an
Dar I: Sıkıntı, bunalım
Dar II: Darağacı, ölüm hükümlülerini asmak İçin kurulan -kullanılan- sehpa
Dar: Ev, yer, dar ağacı
Dara çekilmek: Dağarcında idam edilmek, asılarak İdam edilmek
Dara çekmek: Darağacında idam etmek
Dara düşmek: Sıkıntıya düşmek, zorda kalmak, bunalmak
Daranmak: Taranmak
Dar-ı Mansur: Hallac-ı Mansur'un idamı
Darılıpsan: Darılmışsın
Darıyıp: Taramış
Dartmak: Tartmak
Daş: Taş
Daylak: Tüylü devenin erkeği
De ki: Sanki, tut ki
Değer: Dokunur
Değilem: Değilim
Değilem: Değilim
Değişke: Varyant
Dehr: Dünya, zaman, devir
Dehr-i zulmet: Zulüm devri
Dem etmek: Sazla çalıp, söylemek
Dem: Soluk, nefes, ses
Deman: (Damen) etek
Demek: Söylemek
Demi devran: Dünya demi (Devir zamanı)
Demkeş: Devamlı öten bir güvercin cinsi, şarap içen
Der: Der, söyler
Dercetmek: Toplamak
Derde çatmak: Derde düşmek
Derdimend: (Derdmend) tasalı, kaygılı, dertli
Dergah: Tekke
Derilmek: Toplamak
Deriptir: Toplamıştır
Dermek: Toplamak
Dertli Emrah: Ercişli Emrah
Derun: İç taraf, dahil, kalp
Dest: El
Deste: Demet; sıra
Devran: Dünya, zaman
Devr-i cihan: Dönen dünya
Devşirmek: Toplamak, toparlamak
Deyer: Der ki, söyler ki
Deyişmek: Karşılıklı şiir söylemek
Dırığ: Esirgemek
Di: Söyle
Didar: Yüz, çehre
Didarın kıyamete kalması: Sevgiliyle kavuşmanın, sevgiliye kavuşmanın kıyamete kalması
Dide seli: Gözyaşı
Dide: Göz
Dilber: Güzel
Dilçevüren: Dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu
Dildar: Sevgilisinin gönlünü çelmiş
Dil-inen: Dil ile [dilinen=diliyle ]
Dimek: Demek, söylemek
Din uğrusu: Din hırsızı
Dinnemek: Dinlemek
Dinnemez: Dinlemez
Dir: Derlemek, toplamak, bir araya getirmek
Diskinmek: Korkudan sıçramak: uykudan sıçrayarak uyanmak
Diş: Düş, rüya
Divana: Divane
Diyek: Diyelim, söyleyelim
Diyeller: Derler, söylerler
Diyer: Der, söyler
Diyiş: Deyiş, şiir
Dodağ [dodah]: Dudak
Dodağınnan: Dudağından
Doğancı: Erciş'in Altındede (Zilan) bölgesindeki eski bir yerleşim alanı
Dolama: Çuha giysi, kat kat giysi
Dolu: 1 İçki 2 Halk inancında Pir'in , Üçler'in, Erenler'in-Hakk katından aşıklık verilenlere sunduğu kutsal içkiyle dolu kadeh, kase
Donburcuh-dunburcuh: Tomurcuk
Doru: Bir at tonu [Gövdesi kızıl, yelesi ve (çoğunlukla) ayakları kara olan at ]
Dost: 1 Tanrı 2 Sevgili
Dostlar dostu: Zor durumda kalana yardım edici Hızır
Doymiyi: Doymuyor
Döndi: Döndü
Dönmenik: Dönmeyiz
Dört iklim: Dört yön; Doğu, batı, güney, kuzey yönlerindeki ülkeler
Dört kitap: Büyük dinlerce kutsal sayılan dört din kitabı Kur'an, İncil, Tevrat, Zebur
Dört köşe: Dört yön Doğu, batı, kuzey, güney yönleri, bu yönlerdeki ülkeler, yerler
Döş: Etek
Döşek: Yatak, minder
Döşürmek: Devşirmek, toplamak
Dözmek: Katlanmak, dayanmak
Dudu: (Tuti) Dudu kuşu, papağan
Dudu: Papağan türünden, taklit yapan bir kuş
Duman: Bulut, sis
Duram: Durayım
Durasan: Durasın
Durasız: Durasınız
Durmuşam: Durmuşum
Durmuyi: Durmuyor
Durna: Turna
Durupsan: Durmuşsun, duruyorsun, durmuşsan, duruyorsan
Dutar: Tutar
Dübeş: Tavla oyununda zarların iki beşi göstermesi
Dübür: İki yaşındaki erkek keçi
Dügü: Pirinç
Dühan: Tütün, duman Kur'an-ı Kerim'in 44 suresinin adı
Dülbent: Yazma
Dür eyle: Uzak dur
Dür: İnci
Dür: Uzak, doğmak, bölüm İlahi rahmetten kısmen veya tamamen yoksun olma
Düş: Rüya
Düşdi: Başladı, koyuldu
Düşeliden: Düştüğünden beri, düştüğü an
Düşem: Düşeyim
Düşersiz: Düşersiniz
Düşgüni: Düşkünü
Düşim: Düşeyim
Düşmek: İnmek
Düşüpsen: Düşmüşsün, düştün
Düşüptür : Düşüyor, düşmededir
Düz: Kır, ova, çöl
Düzmek: Dizmek, sıralamak, süslemek
Düzülür: Dizilir, sıralanır
|