Prof. Dr. Sinsi
|
A Dan Z Ye Türkçe Anlamlarıyla Sözlük
S
Saba: Gün doğusunda esen hoş ve latif rüzgar
Saba: Yazın kuzeydoğudan esen hafif rüzgar, tanyeli
Sabbah: Sabah
Sadağa: Sadaka
Sadr: Her şeyin evveli ve başlangıcının en iyisi, kalp, göğüs, ön
Safi: Katışıksız, temiz, süzülmüş
Sağ: Sağlam, canlı, diri
Sağalmadı: İyileşmedi
Sağalmak: İyileşmek
Sağalmıştır: İyileşmiştir, iyileşti
Sağınnan: Sağndan, sağ yanından
Sağolmaz: Sağalmaz, iyileşmez
Sahat Çukuru: Çukur Sa'd-Saat Çukuru Doğusu Erivan, güneyi Iğdır olan çukur bölge Adını XIV yüzyılda yaşamış olan Türkistan beyi Sa'ad'dan alır
Sail: Kibirli, saldıran
Sakı[saki]: İçki sunan
Saklıyarlar: Konuk ederler, ağırlarlar
Sal: 1 Dağ eteği, dağ eteklerindeki geniş düzlükler 2 Genelde mezar örtüsü olarak kullanılan yassı taş, yassı kum taşı 3 Sedye
Salaca: Hastanın taşındığı sedye, ölünün taşındığı sedye ya da tabut
Salak: Salalım, atalım
Salatın: Selatin, sultanlar
Salıpsan: Düşürdün ki, düşürmüşsün ki
Sallana sallana: Salına salına
Salmak: 1 Dizmek, koymak 2 Atmak 3 Ağlatmak 4 Göndermek, ulaştırmak, vermek 5 Düşürmek
Sanarsın: Sanırsın
Sanasan: Sanasın, sanırsın
Sapa: 1 Gidilen yol üzerinde olmayan, sapılarak varılan 2 Sarplık
Saralar: Sararlar
Saralı: Sarılı
Saralıban: Sarararak
Saralmak: Sararmak
Sarayınnan: Sarayından
Sarışak: Sarılalım, sarışalım
Satılım: Satılayım
Savgat: Armağan
Say I: Çalışma, emek
Say II: Sayı
Say III: Kumda bir takım çizgiler çizerek fal bakma, remil
Say IV: Seçme, seçkin
Say sayılır: Sayılır, hesap edilir
Say saymak: 1 Saymak, hesaplamak 2 Kumda bir takım çizgiler çizerek fal bakmak, remil atmak
Sayrı: Hasta, esenlik durumu bozulmuş
Sayrı: Hasta
Se: Üç sayısı
Seba: Bkz Saba
Sebak: Ders
Seb'ül mesan: Yedi kat gökyüzü Yedi ayetten oluşan Fatiha suresi
Sedir: Üstü halı, kilimle örtülü, minderli, yastıklı kerevet, divan
Sefa: Gönül şenliği, rahatlık
Seferbeylik: Bir ülkeyi savaşa hazırlayacak önlemlerin tümü, seferberlik
Sefil Emrah: Ercişli Emrah
Sehab: Bulut
Seherinen: Seherle, tan ağartısında
Sehv: Hata, yanılma
Sekiz Cennet: En yüksek gök katında bulunduğuna inanılan cennetin sekiz katı ya da sekiz kapısı
Seküş: Sekiş, sekme, sekerek yürüme
Selbi[Selbihan-Selbinaz]: Ercişli Emrah'ın sevgilisi, Erciş kalesinin başbuğu Miroğlu'nun kızı
Selvağacı: [Selvi ağacı, selvi dalı]: İnce uzun boylu
Sema: Gökyüzü
Semek: Balık
Seninnen: Seninle
Sennen: Senden, seninle
Sentekin: Senin eşin, senin gibi
Ser çeşme: Suyun başı
Ser: Baş, tepe, uç
Ser: Baş
Seraser: Baştan başa
Serencam: Başa gelen, baştan geçen ibretli hadise
Sergerden: Başı dönmüş, şaşkın
Sermest eylemek: Serbest eylemek, sarhoş etmek, başını döndürmek
Server: Reis, baş
Servi hôban: Uzun boylu güzel
Serv-i-revan: Uzun boylu sevgili, boyu selviye dönüşmüş, boyu selviyi andıran
Settar: Allah'ın sıfatlarından biri Örten, kapayan, gizleyen
Sevdügüm: Sevdiğim, sevgilim
Sevecen: İçten seven, koruyarak seven, şefkatli
Sevennerin: Sevenlerin
Seversez: Severseniz
Sevli: Selvi, Selbi
Sevmeginen: Sevmekle, sevmek ile
Sevülmek: Sevilmek
Sevülür: Sevilir
Seyrakıp: Rakip, karşıt olan kötü kişi
Seyran eylemek: Gezmek, gezinmek
Seyran: Seyran, gezme, gezinti
Seyrana çıhmak: Gezmeye, gezintiye çıkmak
Seyrana düşmek: Gezintiye çıkmak
Seyreylemek: Seyretmek
Seyreylemiş: Seyretmiş, seyreylemiş
Seyrine varmadan: Görmeye gitmeden, görmeye doymadan
Seyrine varmak: Görmeye gitmek
Seyyah: Gezgin, gezmen
Seyyat: Avcı
Seza: Layık
Sıdk ile: İçtenlikle
Sıdk: 1 Doğruluk, gerçeklik 2 İçten bağlılık
Sıdk: Kalp temizliği, ahdına sadık olma, samimi
Sıdkınan: Doğru olarak, içtenlikle
Sığamak: Sıvazlamak, okşamak
Sındırmak: Kırmak, koparmak
Sınık: Kırık
Sırat mizan: Doğru yol
Sıratü'l-müstakim: Doğru yol
Sırdaş: Sır ortağı, sır saklayan
Sırma: Gümüş tel, altın yaldızlı gümüş tel
Sırr-ı yezdan: Tanrı Sırrı
Sırrım: Sırrımı
Sızıldanmak: Sızlanmak, yakınmak, sürekli yakınmak
Sim ü zer: Altın ve gümüş
Sim: Gümüş, gümüş, tel
Simizer: Sim ü zer, gümüş ve altın
Sin I: Mezar, gömüt
Sin II: 1 ''S'' harfinin Arap abecesindeki adı 2 Arap abecesinin on ikinci, Fars ve Osmanlı abecesinin on beşinci harfi
Sin: Çin
Sina: Sine, göğüs
Sine: Göğüs, gönül, yürek
Sine: Göğüs, kalp, iç
Singirlenmek: Gerdanın sineye doğru güzelliğini bozmayacak bir ölçüde inmesi
Sipin vahtı: Dua, yakarma zamanı; alatan; tan yerinin ağardığı zaman
Sitem: 1 Bir kimseye, yaptığı güce gidecek bir eylemin ya da söylediği sözün yarattığı kırgınlık v b olumsuzlukları öfkelenmeden belirtme 2 Haksızlık, eziyet
Sitemkar: Sitem eden, sitemli, sitem taşıyan zulum ve haksızlık eden
Somat: Şölen sofrası, sofra
Sona: Suna, dişi ördek
Sorak: Merak, düşkünlük
Soraram: Sorarım
Sormak: Emmek, sorumak, soğurmak,
Sökel düşmek: Halsiz düşmek
Söylerem: Söylerim
Söylüyüm: Söyleyeyim
Sözün sayı: Sözün doğrusu
Sözüni: Sözünü
Sufra: Sofra
Sulb: Soy , sülale, zürriyet
Sücut etmek: Secde etmek
Sücut: Secde
Südkar: Şeker
Süheyl: Süheyl yıldızı, sevgili
Süleyman: Kur'an'da anılan peygamberlerden biri, İncil'de de adı geçen İsrail kıralı (İ Ö 970-93 1 arası) Kur'an'ın bir çok ayetinde Süleyman peygambere verilen iistiin güçler, ilalıi nİnıetier ve saltanattan söz edilir Kur'an'a göre Süleynıan, Davut peyganıberin oğludur Süleylan peygamberin kuşların dilini bildiğine, rüzgara ve cinlere hükmettiğine inanılır Divan ve Halk şairleri, Süleyman peygamberin doğa üstü güçlerine ve kudretli yüzüğüne (Mührü Süleyman) şiirlerinde telmih yoluyla, sıkça değinirler Divan ve Halk şiirinde Süleyman peygamber kuvvet ve kudret örneği olarak işlenir
Sümme veçhullah: Allah'ın
Sünnet: Hz Muhammed'in Müslümanlarca uyulması gerekli davranışlarının ve değişik konularda söylemiş olduğu sözlerin tümü İbadet yönünden sünnet, farz olan nazalardan önce ve sonra kılınan namazlardır
Süresen: Süresin
Süryani: Eski Suriye halkında, Samilerin Arami kolundan olan
Süsen: Süsen Çiçeği
Süz: Süzülerek
Süzmege: Süzmeye
Süzük: Süzgün, baygın
|