Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat S Harfi
S Harfi
SAK Bir şeyin aslı * Topuktan baldıra doğru bacağın incik yeri * Mc: Şiddet
SAK´ Kuşun, kanadını çırparak öttürüp uçması
SAK´ Horozun ötmesi Bir kimseye vurmak * Udul etmek, geri dönmek, vazgeçmek
SA´K(A) Ansızın düşmek * Çağırmak * Helâk olmak
SA´KA Bayılma Baygınlık
SA´KA-İ ŞEDİDE Şiddetli baygınlık
SAKA Ordunun gerisi, ordunun gerisinde bulunan asker takımı * Üzengi kayışı
SAK´A Güneş * Başın ortası * Beyaz renkli tavşancıl kuşu
SAK´AB Uzun, tavil
SAKALAN (Sakaleyn) İnsanlar ve cinler
SAKAM (Sekam) İllet, hastalık, dert * Hata ve yanlış * Zillet
SAKAMET Bozukluk, ziyan, noksan, zarar, eksiklik * Keyifsizlik * Dert
SAKAR Cehennem´in bir ismi (Bak: Cehennem)
SAKAR (C : Sükur-Sakâr-Sıkâre-Sukure-Eskur) Çakır kuşu * Çok ekşimiş süt ve pekmez * Bir şeyi kırmak
SAKARE Kâfir * Koğucu, dedikoducu, nemmam * Müstehak olmayana lânet eden * Pekmezci
SAKAT Bir tarafı bozuk, eksik veya asla bir işe yaramaz olan * Yanlışlık (yazıda veya sözde)
SAKATÎ Yanlışları çok olan muharrir veya şâir
SAKAYN İkizkenar
SAKB (C : Sukub) Delinme, delme * Bir taraftan diğer tarafa kadar açık olan delik * Sütü çok olan deve * Çok kırmızı, koyu kırmızı
SAKB (C : Sukub) İnce, uzun * Ev ortasında olan direk * İçi boş olmayan kuru cisme vurmak * Yakınlık
SAKBE Çadır direği * Oklava
SAKEK At kusurlarından bir kusur
SAKF Dam, çatı, tavan Asuman, gökyüzü
SAKF-I MERFU´ Yükseltilmiş dam, tavan
SAKF-I MUALLÂ Yüksek gökyüzü
SAKF Hızla almak Sür´atle ahzetmek
SAKIA (C : Savâkı) Yıldırım
SAKIB Parlak * Bir yandan bir yana delip geçen
SAKIT Düşen, düşük Kıymetsiz, sukut eden Ölü olarak düşmüş çocuk
SAKIYE (C : Sevâki) Su arkı, su dolabı
SAKIYY (C : Eskiye, Sakiyye) İri taneli yağmurlu bulut * Hurma ağacı
SAKİ (Saky dan) Sulayan, içecek su veren, sucu * Kadeh sunan İçki sunan SAKİ´ : Kırağı, şebnem, çiğ
SAKİB (Sâkibe) Dökülen
SAKİF Nüfuz eden, sözünü dinletip geçiren
SAKİL (Sıklet den) Ağır, can sıkan, sıkıcı Çirkin kaba
SAKİL Ağır, can sıkıcı Çirkin * Gr: Ağır ve kalın okunur harf veya hece
SAKİL Cilâ yapan, parlatan
SAKİM Hasta, keyifsiz, sağlam olmayan * Yanlış
SAKİN Hareketsiz, kendi hâlinde Bir yerde oturan Kararlı * Gr: Harekesi olmayıp cezimli (sakin okunan) harf
SAKİNAN (Sâkin C ) Bir yerde oturanlar Sâkinler
SAKİNÂNE f Sâkin olana yakışır şekilde Sessizce
SAKİT(E) Susan, ses çıkarmayan
SAKİTÂNE f Ses çıkarmayarak, sessizce
SAKK Kin tutmak
SAKK (C : Sukuk-Sıkâk-Esak) Kitap * Kapı yapmak * Vurmak, darbetmek
SAKKA Çok su dağıtan, çok sulayan, sucu
SAKKA´ Kulağı çok küçük olan koyun
SAKL Törpü ile eğeleme Cilâlama
SAKME şiddetle ve kakarak vurmak
SAKN Timsah derisi gibi katı ve sert olan deri
SAKO Üst tarafa giyilen elbise (Ceket, aba, palto gibi)
SAKRE Güneşin çok olan tesiri * Çakır kuşunun dişisi
SAKSAKA Sığırcık kuşunun ötmesi * Çok söylemek, çok konuşmak * Serçenin terslemesi
SAKTA (C : Sakatât) Sözdeki bozukluk veya yanlışlık
SAKTA (SIKAT) Kapmak * Düşmek
SAKUR Sivri burunlu büyük balta Külünk
SAKUR Deyyus
SAKY Sulamak Su içirmek * Bedende su toplamak
SAKY-I MÂ Su dağıtma
SAL f Sene, yıl
SAL-İ HAL İçinde bulunulan yıl
SA´L Başı küçük olan kimse * Başı küçük deve kuşu * Tüyü gitmiş eşek
SAL´ Baş tepesinin saçsız oluşu, kellik
SALÂ Namaza davet için çağırmak Minarede okunan salavat, dua (Kelimenin aslı "Essalât" veya "Salât" dır )
SAL´A Belâ, âfet * Ağaç olmayan kumlu yer SALA´ : Kuyruğun sağı veya solu
SALA´ Kellik Baş tepesinin saçı dökülüp açık olması
SA´LA Küçük başlı kadın SA´LA : Zâid dişli kadın (Müz: Es´al)
SALAA Tepenin saçı dökülüp açık kalan yeri
SALABET Metanet, katılık, sulbiyet * Peklik, dayanma Sağlamlık * Mukaddesatı korumak hususunda cesaret, metanet ve sebat gibi sıfatlarla muttasıf olmak (Bunun zıddı: Lâübalilik) (Bak: Dimağ)
SALABET-İ DİNİYE Dinini ve dinin emirlerini korumak ve tatbik etmekteki ciddiyet ve sağlamlık
SALAET (C : Salâât) Ezme işindeki kullanılan yassı düz taş
SALAH Bir şeyin en iyi hâli Rahatlık, sulh, iyileşme, düzelme, iyilik Dine olan bağlılık Her hayra câmi faziletlerin toplanmasında hâsıl olan yüksek bir sıfat (Mukabili fesad ve fücurdur)
SALAH-İ HAL Durumun düzelmesi
SALAH-ÜD DİN Salâhattin şeklinde yaygın olan bu kelime, "dine bağlı" mânasına gelir
SALAHADDİN-İ EYYUBÎ (Doğumu: Hi: 532, Mi: 1137) Ehl-i Salib zihniyetinin İslâm dünyasına açtığı Haçlı seferlerini maddeten durduran şarkın en kahraman kumandanlarından ve sultanlarından olan bu zât hakkında bir Avrupalı tarihçi: "İslâmın en saf kahramanı" diye bahseder Düşmanın çokluğundan bahsederek geri dönmek isteyen kumandanlarına şöyle hitab etmiş ve az bir kuvvetle Haçlı kuvvetlerini perişan etmiştir - Madem ölümden korkuyoruz, niçin evlerimizde oturup da çocuklarımızla keyfimize bakmadık, askerliğe girdik  Bizim borcumuz, düşmanın azlığını çokluğunu kıyaslamak değil, ona karşı durmaktır  Sultan Salahaddin, Eyyübiye Devletinin başında 24 sene kaldı Avrupa´nın Haçlı ordularını iman ve şecaatla çok defa perişan hale getirdi Onlara mağlub olmadı Namazını vaktinde ve cemaatla kılardı Kerim, sabur, halim ve mütevazi idi 57 yaşında Şam´da vefat etti (R Aleyh)
SALÂ-HAN f Minarede cuma veya cenaze namazına davet için salâvat okuyan kimse * Meydan okuyan kişi
SALAHAT Sâlihlik, günahsız ve temiz oluş, dindarlıkta çok ileri olmak hâli
SALAHATTİN (Bak: Salah-üd din)
SALAHDEM Katı, şiddetli, şedid
SALAHDİ Kavi, sağlam, dayanıklı ve muhkem
SALAHİYET Bir işe karışmağa veya o işi yapmağa hakkı olmak, vazifeli olmak, bir iş için emir almış olmak * Bir dâvaya bakabilmek
SALAHİYETDAR f Vazifeli, salahiyet sâhibi
SÂLÂR f Kafile veya kabile reisi Baş Başkan Reis En büyük âmir Başkumandan
SÂLÂR-I BEYT-ÜL HARAM Beyt-ül Haram´ın reisi ve başkumandanı olan Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm
SÂLÂR-I RUSÜL Resüller kafilesinin reisi, kumandanı Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm
SALAT Namaz Belirli vakitlerde Kur´an´da emredildiği tarzda ve Hz Peygamber´in tarifi vechi ile yapılan ibadet * Tebrik, tezkiye * Dua Peygamberimize (A S M ) yapılan dua * İstiğfar * Rahmet (Bak: Namaz)(Namaz, dinin direği ve kıvamı olduğu gibi, bütün hasenata fihrist ve örnektir Kul ile Allah arasında yüksek bir nisbet ve ulvi bir münasebet ve nezih bir hizmettir İ İ )
SALÂT-I FECR Sabah namazı
SALÂT-I HAMSE Beş vakit namaz
SALÂT-I HAVF Muharebeden evvel kılınan iki rekât namaz
SALÂT-I İSTİHÂRE İstihareden evvel kılınan iki rekât namaz
SALÂT-I İSTİSKA Yağmur duasına çıkıldığı zaman kılınan namaz
SALÂT-I SEFER Yola çıkıldığı zaman kılınan iki rekât namaz
SALÂT-I VUSTA (Bak: Vusta)
SALÂT-ÜL ASR İkindi namazı
SALÂT-ÜL FECR Sabah namazı
SALÂT-ÜL ÎD Bayram namazı
SALÂT-ÜL İŞÂ Yatsı namazı
SALÂT-ÜL MAĞRİB Akşam namazı
SALÂT-ÜL VİTR Vitir namazı
SALÂT-ÜZ ZUHR Öğle namazı
SALATÎN (Sultan C ) Sultanlar
SALAVAT (Salât C ) Namazlar * Bütün dualar İhtiyaçtan gelen ricalar * Nimetten çıkan şükürler İbadetler * Hazret-i Muhammed´e (A S M ) memnuniyet ve bağlılık için yapılan dualar * Nasârâ kilisesi
SALAVATULLAH Allah´ın rahmet ve inayeti, kusur ve günahları aff u mağfiret etmesi
SALAYE (C : Salâyât) Bir şey ezmede kullanılan yassı düz taş
SALAYIK Yufka yapmak
SALB Asmak Darağacına çekmek Çarmıha germek * Kemikten yağ çıkarmak
SALBEN Asarak, asmakla öldürmek suretiyle
SALBETMEK Asarak öldürmek
SALD Kaypak taş * Taş gibi çok dayanıklı şey * Dağa çıkmak * Şiddetle ellerini yere vurmak
SALDAH Sağlam ve katı nesne
SAL-DİDE f Yaşlı, ihtiyar * Tecrübeli, gün görmüş
SALE f Yıllık, senelik
SA´LE Eğri hurma ağacı * Küçük başlı dişi devekuşu
SALE Âfet, belâ, musibet, dâhiye
SA´LEB(E) (C : Seâlib) Tilki * Süngü demirinin ağaç geçirecek yeri
SALEF (SALF) Kibirlilik Tekebbürlük hali * Kin tutmak, buğz etmek * Zevci indinde zevcenin kadri olmamak * Misafir için olan yemeğin yetmemesi
SALEHBA Dayanıklı ve kuvvetli deve (Müe: Salehebât)
SALENBAC Uzun ince balık
SALFA´ Sağlam ve sert yer
SALHA (Sâl C ) f Yıllar Seneler
SALHHANE f (Bak: Selhhane)
SALHURDE f Çok yaşlı, pek ihtiyar
SALİB Titreten * Hareketli
SALİB (C : Sulub-Salbân) Haç * Şiddetli, şedit * Heybetli
SALİB(E) Bir şeyin vücudunu veya vukuunu inkâr eden * Kapıp götüren, zorla alan * Alan * Bir şeyin vücudunun olmadığını veya meydana gelmediğini söyleyip isbat eden
SALİBE-İ KÜLLİYE Man: Bir şeyin nefyine delâlet eden kaziye Bir şeyin bütün bütün olmadığını veya mevcudattan hiç birisine hâkim ve müessir olmadığını iddia ve isbat eden hüküm (Halk-ı eşya hakkında "mucibe-i külliye" sâdık olmadığı takdirde "salibe-i külliye" sâdık olur Yâni ya bütün eşyanın Hâlikı Allah´tır veya Allah hiçbir şeyin Hâlikı değildir Çünkü: Eşyanın arasında muntazam tesanüd ile halk ve yaratmak, tecezziyi kabul etmez bir küldür Baziyet yoktur Ya "mucibe-i külliye" olacaktır veya "salibe-i külliye" olacaktır Başka ihtimal yok Her şeyde illetin ademini tevehhüm eden vehmin vâhi hükmünde bir kıymet yok Binaenaleyh, ednâ bir şeyde Hâlıkiyet eseri göründüğü zaman, bütün eşyada tahakkuk eder Ve keza Hâlık ya birdir veya gayr-ı mütenahîdir, evsat yoktur Zira sani´ vâhid-i hakiki olmazsa, kesir-i hakiki olacaktır Kesir-i hakiki ise gayr-i mütenahîdir Maahaza nuru neşredenin nursuz, icad edenin vücudsuz, icab ettirenin vücubsuz olması muhaldir Ve keza ilim sıfatını ihsan edenin ilimsiz, şuuru ihsân edenin şuursuz, ihtiyarı verenin ihtiyarsız, iradeyi verenin iradesiz, kâmil şeylerin sani´i gayr-ı kâmil olduğunu telâkki etmek muhaldir Ve keza, aynı tersim, basarı tasvir ve nazarı tenvir edenin basarsız olduğunu düşünmek, ancak basar ve basiretten mahrum olan adamın işidir Maahaza, masnu´daki kemalât tamamen Sâni´deki kemalden akan bir feyizdir Fakat kuşlardan yalnız sineği gören, tanıyan bir mikrop, kartalı gördüğü zaman "bu kuş değildir" der Çünkü, sinekteki şeyler onda yoktur M N )
SALİBE Ayakları yarık olan kadın
SALİBİYYUN Hristiyanlar
SALİD Pak, temiz
SALİF(E) Evvelce geçen, geçmiş Mukaddem
SALİF-ÜL ARZ Dünyanın ve arzın evveli veya geçmiş zamanı * Evvelce arz olunan
SALİF-ÜL BEYAN Bildirilmiş, beyanı geçmiş
SALİF-ÜZ ZİKR Bildirilen, zikri geçen, mezkûr Yukarıda ismi geçen Yukarıda, daha evvel söylenen
SALİF Boynun genişliği, kalınlığı
SALİG (C : Sulag) Altı yaşındaki sığır
SALİH Kara yılan
SALİH (A S ) Büyük peygamberlerden olup Hicaz ile Şam arasında oturmuş olan Semud kavmine gönderilmişti Semud kavmi Âd kavminden sonra Arap yarımadasında kuvvet ve ma´muriyet bulup küfür ve dalâlete meyl ile putlara ibadet ediyorlardı Salih (A S ) kendilerini hak dine davet etmiş ise de, inanmayıp kendisinden mu´cize istemeleri üzerine; Allah, bir kayadan bir dişi deve çıkarmış ve deve derhal yavrulamış; bu hayvanla yavrusuna bakılması Salih Peygamber tarafından kavmine tavsiye olunduğu halde, bunlar deveyi dahi öldürdüklerinden Allah´ın gazabına uğramışlardı İmana gelen küçük bir kısmın gerisi, mahv ve helâk olmuştu Hz Salih (A S ), bir rivayette Mekke´ye ve bir rivayette de Kudüs´e çekilip orada vefat etmiştir Enbiya-i Arab´dan olduğu halde Tevrat´ta zikredilmiştir
SALİH(A) (Salâh dan) İşe yarar, elverişli, uygun, iyi Haklı olan, itikatlı, dindar, dinî emirlere uyan * Faziletli, ehl-i takva olan
SALİHA Safi gümüş * İyi, sâlih kimse
SALİHAT Dine uygun iyi hareketler Cenab-ı Hakk´ın ve Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm´ın beğeneceği işler, iyilikler * Hayır ve hasenat sâhibi müslüman kadınlar
SALİHÛN Salih kimseler, günahkâr olmayanlar, salihler
SÂLİK (Sülûk dan) Bir yolda giden Belli bir yol tutup giden * Bir tarikat yolunda olan
SÂLİKÂN (Sâlik C ) Sâlikler Bir tarikata girmiş veya bir şeyhe bağlanmış kimseler
SÂLİKÛN (SÂLİKÎN) (Sâlik C ) Sâlikler Sülûk edenler
SALİL Demirden çıkan ses Demir sesi
SÂLİM(E) Sağlam * Sıhhatli Sağ Noksansız, eksiksiz * Her türlü tehlikeden uzak olan Emin ve korkusuz olan * Gr: Kelimelerdeki harfler bozulmadan cemi´ eki katılarak yapılan çoğul hali Sâlimûn, sâlihât, sâdıkûn, sâdıkât gibi yapılan cemiler * İçinde harf-i illet bulunmayan kelime
SÂLİMEN Sağ, sağlam ve sıhhatta olarak * Emin olarak, emniyetle
SÂLİMÎN (Sâlim C ) Sağ, sağlam ve sıhhatta olanlar Sâlimler
SÂLİS(E) Üçüncü * Sâniyenin altmışta biri
SÂLİSÂT (Sâlise C ) Sâliseler Sâniyenin altmışta biri kadar olan vakitler
SÂLİSEN Üçüncü olarak
SALİYE Edb: Yeni yılı tebrik maksadıyla sene başında yazılan tarihli medhiye
SALK Şiddetli ses * Vurmak * Hâmile kadının ağrısı tutup bağırması
SALKAME Azı dişlerinin birbirine dokunması
SALL Demirlerin birbirlerine sürtünmelerinden çıkan ses
SALL (C : Sellât) Dar su yolu
SALLA (Salli) Duâ olsun, şânı yücelsin meâlinde söylenir
SALLALLÂHÜ TEÂLÂ ALEYH "Allah (C C ) onun şanını yüceltsin; duasını, isteklerini kabul etsin; her isteğini versin" meâlinde Peygamberimiz (A S M ) hakkında söylenilen duadır
SALLE (C : Sılât) Kuru yer * Deri, cild
SALM Kesmek
SALMA´ Kesmek
SALNAME f Yıllık, senelik
SALSAL Kuru balçık Kumla karışıp kurumuş olan balçık * Çok anırgan eşek
SALSALE Demirlerin birbirine dokunmaktan ses çıkarmaları
SALT Bileyi taşı * Kişinin kendi öz kızı * Erkek ismi * Geniş alın * Vurmak mânâsına mastar
SALTANAT Kudret, kuvvet * Hâkimiyet, padişahlık * Tantana, gösteriş, debdebe * Şatafatlı hayat Bolluk Zenginlik (Bak: Siyaset)
SALTANAT-I SENİYYE Osmanlı İmparatorluğunun bir adı
SALUS f İkiyüzlü, riyakâr
SALUSÎ f İkiyüzlülük, riyakârlık
SALV Uyluk
SALVELE Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm´a okunan salavat ve dua
SALY Pişirmek * Yakmak
|