Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat S Harfi
S Harfi
SÜAC Koyun avazı, koyun sesi
SÜAL Öksürük
SÜAL Bir kabile ismi
SÜAR Ateşin harareti * Çok acıkmak
SÜ´B Akıl geri gelmek * Gittikten sonra yine eski yerine dönmek, mekânına gelmek
SÜB´ Yedide bir
SÜBAÎ Yedi harfli, yedili
SÜ´BAN (Bak: Su´ban)
SÜBAT Dalgınlık * Uzun dinlenme * İstirahat zamanı * Uzun uyku şeklinde olan baygınlık Koma * Dehir, zaman
SÜBAT (Sübe C ) Cemaatler, bölükler
SÜBATA Süprüntülük, virâne
SÜBBUH Tesbih edilen (Allah C C )
SÜBBET İnsanın oturak yeri
SÜBE On kişiden fazla olan erkek cemaatı * Havuzun ortası
SÜBHA Uyku, nevm * Fâriğ olmak, vazgeçmek, çekilmek İşi bitirmek
SÜBHA Çekilen tesbih, tesbih tânesi * Duâ ve nâfile namaz
SÜBHAKEŞ f Tesbih çeken
SÜBHAN Allah (C C )
SÜBHANALLAH Cenab-ı Hakk´ın mahlukatı ve eserleri karşısında duyulan hayret ve taaccübü ifade etmek için söylenir Cenab-ı Hakkın zâtında, sıfâtında ve ef´alinde bütün kusurlardan münezzehiyetini ifade eder (Sübhanallah ve Elhamdülillah cümleleri Cenab-ı Hakk´ı Celal ve Cemal sıfatlarıyla zımnen tavsif ediyorlar Celal sıfatını tazammun eden Sübhanallah, abdin ve mahlukun Allah´dan baid olduklarına nazırdır Cemal sıfatını içine alan Elhamdülillah, Cenab-ı Hakk´ın rahmetiyle abde ve mahlukata karib olduğuna işarettir Meselâ: Biri kurb, diğeri bu´d olmak üzere bize nâzır şemsin iki ciheti vardır Kurb cihetiyle hararet ve ziyayı veriyor Bu´d cihetiyle, insanların mazarratlarından tâhir ve sâfi kalıyor Bu itibarla insan, şemse karşı yalnız kabil olabilir, fâil ve müessir olamaz Kezâlik, bilâteşbih, Cenab-ı Hak rahmetiyle bize karib olduğu cihetle Ona hamdediyoruz Biz Ondan uzak olduğumuz cihetle Onu tesbih ediyoruz Binâenaleyh, rahmetiyle kurbüne bakarken hamdet Ondan baid olduğuna bakarken tesbih et Fakat her iki makamı karıştırma Ve her iki nazarı birleştirme ki, hak ve istikamet mültebis olmasın Lâkin iltibas ve mezc olmadığı takdirde her iki makamı ve her iki nazarı hem tebdil, hem cem´ edebilirsin Evet, Sübhanallâhi ve bihamdihi her iki makamı cem´eden bir cümledir M N )(Cenab-ı Hakkı şerikten, kusurdan, noksâniyetten, zulümden, acizden, merhametsizlikten, ihtiyaçtan ve aldatmaktan ve kemal ve cemal ve celaline muhalif olan bütün kusurattan takdis ve tenzih etmek mânası ile saadet-i ebediyeyi ve celal ve cemal ve kemal ve saltanatının haşmetine medar olan dar-ı âhireti ve ondaki cenneti ihtar edip delâlet ve işaret eder Ş ) (Bak: Bakiyat-ı sâlihat)
SÜBHANÎ (SÜBHANİYE) Allah (C C ) ile alâkalı İlâhî Allah´a mahsus, Onun eserlerine âit ve müteallik Allah´ın Sübhan sıfatına âid
SÜBJEKTİF Fr Bilen akıl ile alâkalı * Eşyanın hakikatına değil de ferdin düşünce ve duygularına dayanan Şahsî görüşe göre olan İndî, nefsî olan
SÜBJEKTİVİZM Fr Fls: Akıldan başka realite kabul etmeyen, yanlış bir nazariye
SÜBRUT (C : Sebâriyet) Az * Otsuz ve susuz yer * Fakir adam
SÜBT Ayıp
SÜBT Hatmi gibi bir otun adı
SÜBÜHA (C : Sübühât) Nur * Azamet, büyüklük
SÜBUR Helâk, helâket Mahvolmak * Men olmak, kovulup sürülmek
SÜBUT Sâbit, berkarar ve pâyidar olup durmak Oynak ve müteharrik olmamak Kat´i olarak meydana çıkmak Sâbit oluş
SÜBUT (Sebt C ) Cumartesiler Cumartesi günleri
SÜBUTÎ Varlığı kat´iyyen isbat edilene ait Müsbet, isbatlı olan (Bak: İman-ı bil-âhiret)
SÜBÜL (Sebil C ) Yollar, caddeler
SÜCCAD (Sâcid C ) Secde edenler
SÜCCED (Sâcid C ) Secde edenler Secde edip yere kapananlar
SÜCFE Geceden bir saat
SÜCLE Karnın geniş ve büyük olması Şişmanlık
SÜCRE Derenin orta geniş yeri
SÜCRE (C : Sücür) Yağmur suyundan biriken su
SÜCUD Secdeye varmak Cenab-ı Hakk´ın huzurunda hiçliğini, aczini bilip teslimiyetle yere kapanıp duâ ve tesbih etmek (Bak: Secde) * (Sâcid C ) Secde ederek yere kapananlar, secde edenler
SÜCUF (Secf C ) Perdeler, örtüler
SÜCUL (Secl C ) Büyük su kovaları
SÜCUN (Sicn C ) Hapishaneler, zindanlar, ceza evleri * Mc: Dünyanın sıkıntıları
SÜCV Gece sükuneti, gecenin sessizliği * Zulmet istikrarı
SÜDA Kendi kendine çobansız gezen hayvan * Bir şeyi kendi kolayına bırakmak
SÜDA´ Bir otun adı
SÜDA´ Geçmek
SÜDASÎ Altılı Altılık Altı harfli
SÜDD Dağ * Bulut * Mâni, engel
SÜDDE (C : Süded) Kapı, eşik
SÜDED (Südde C ) Kapılar, eşikler
SÜDG (C : Esdâg) Göz ile kulak arası ve onun üzerine sarkan zülüf
SÜDS (Südüs) Altı kısımda bir kısım
SÜEBA´ Esnemek
SÜEDA (Bak: Suedâ)
SÜF´A Kırmızılığa yakın olan siyahlık
SÜFAE (C : Süfâ) Bir ot cinsi
SÜFAL Yavaş giden deve Geç yürüyüşlü deve
SÜFEHA (Sefih C ) Sefihler İçkici, müsrif ve günahkâr kimseler
SÜFELA (Sefil C ) Sefiller
SÜFERA (Sefir C ) Sefirler, elçiler
SÜFERA-Yİ ECNEBİYE Yabancı devlet sefirleri Yabancı devlet elçileri
SÜFFAR (Sâfir C ) Yolcular
SÜFL Tortu, çöküntü
SÜFLA (Sâfil den) Daha alçak, adi * Günah ve basit işlere mahsus * Kılıksız, kıyafetsiz
SÜFLÎ Aşağıda bulunan * Alçak, pek aşağı olan
SÜFLİYAT Fâni dünya ile alâkalı işler Nefsâni, heva ve hevese tabi olan kimselerin işleri
SÜFLİYYET Alçaklık, bayağılık, âdilik
SÜFRE Sofra, mâide * (C : Süfür) Misafire yolda yemesi için hazırlanan azık
SÜFTE f Delinmiş, delikli
SÜFTECE (C : Süfâtic) İçi kovuk boş cisim * Bir yerden bir yere armağan olarak gönderilen şey * Yol korkusundan emin olmak için tâcirlere borç olarak verilen para
SÜFTE-GUŞ f Kulağı delinmiş olan Kulağı delik
SÜFUL Alçaklık * Alçaklığa meyil ve teveccüh etmek Alçaklığa yönelmek
SÜFÜL (C : Esfâl) Her şeyin köpüğü ve tortusu * Örtmek * Yemek
SÜFÜN (Bak: Sufun)
SÜFÜVV Yürümeye ve uçmaya başlamak
SÜFYAN Âhir zamanda geleceği ve ümmetin karanlık günler yaşamasına vesile olacağı sahih hadislerle bildirilen dehşetli dinsiz ve münâfık bir şahıs (Bak: Deccal)(Rivâyetler, deccalın dehşetli fitnesi, İslâmlarda olacağını gösterir ki, bütün ümmet istiâze etmiş $ Bunun bir te´vil şudur ki: İslâmların deccalı ayrıdır Hattâ bir kısım ehl-i tahkik, İmam-ı Ali´nin (R A ) dediği gibi, demişler ki: Onların deccalı Süfyan´dır, İslâmlar içinde çıkacak aldatmakla iş görecek Kâfirlerin büyük deccalı ayrıdır Yoksa, büyük deccalın cebr ve ceberut-u mutlakına karşı itaat etmeyen şehid olur ve istemeyerek itaat eden kâfir olmaz Belki günahkâr da olmaz ş )
SÜFYAN-I SEVRÎ (Hi: 91-161) Büyük âlim ve müçtehidlerdendir Kûfe´de doğmuştur
SÜFYANÎ Süfyan´dan olan, Süfyan´a mensub, Süfyan´a müteallik Zübdet-ül Buharî Tercemesine göre, Süfyanî: Müslümanlara kötülük eden, sefil, kötü, alçak olan kimse demektir
SÜFYAN İBN-İ UYEYNE (Bak: İbn-i Uyeyne)
SUGUR Düşmana yakın hududlar, serhadler * Mağara * Ön dişler * Ağızlar
SÜHA Bir yıldız ismi Dübb-ü ekber (Büyük Ayı) yıldız kümesinden gözü kuvvetli olan kimselerin görebileceği en küçük yıldız
SÜHAD Uyanıklık
SÜHAF Verem hastalığı
SÜHAL Çocuk doğunca beraber çıkan su * Zayıf adamlar
SÜHALE Küçük tavşan
SÜHAM (Sühamî - Sühamiye) Lezzetli, sindirici, hoş içilecek şey * Kuş yelekleri arasındaki yumuşak tüyler * Yumuşak kumaş, elbise
SÜHAM Yabanda biten ot * Yaz ısısı * Sıcak yel * Tegayyür, değişme * Ziyan, zarar
SÜHAN f Söz, kelâm Kavl, lâfz
SÜHAN-ÂRÂ f Düzgün ve güzel söz söyleyen
SÜHAN-ÇİN f Söz getirip götüren, söz toplayan, dedikoducu
SÜHAN-DÂN f Güzel söz söyleyen
SÜHAN-FEHM f Sözün, kelâmın değerini takdir eden
SÜHAN-GÛ f Söz söyleyen, söz söyleyici
SÜHAN-GÜZAR f Güzel konuşan, güzel söz söyleyen
SÜHAN-PERDAZ f Güzel ve düzgün söz söyleyen
SÜHAN-PİRA f Süslü konuşan, süslü söz söyleyen
SÜHAN-RÂN f Güzel söyleyen, güzel konuşan
SÜHAN-SENC (C : Sühansencân) f Hesaplı ve ölçülü konuşan, lüzumsuz konuşmayan
SÜHAN-ŞİNAS f Söz bilen, sözün kıymetini takdir eden
SÜHAN-VER f Fasih bir şekilde ve düzgün konuşan
SÜHBE Derin
SÜHEYL Kolay, uygun ve yumuşak * Semânın güney tarafında ve Yemenden daha iyi görülen bir yıldız adı (Bunun için buna Süheyl-i Yemâni denir Kuzey kutup yıldızının naziri, benzeridir )
SÜHEYLA Yumuşak huylu kadın
SÜHL Eşeğin göğsünden çıkan hırıltı
SÜHME Nasip * Hısımlık, akrabalık, karâbet
SÜHNUN Rüzgârın ve yağmurun evveli
SÜHRE Seher vaktinin evveli * Fecr-i kâzib zamanı
SÜHUD Uyanıklık
SÜHUH(A) Dökülmek * Semiz ve besili olmak
SÜHUK Kaftanın eskimesi
SÜHUK(E) Şiddetli rüzgâr Katı yel
SÜHULET Kolaylık Kolaylık vasıtası * Yavaşlık Nâzik muamele * Elverişli Kullanışlı * Paraca kolaylık (Bak: Suhulet)
SÜHULET-BAHŞ f Kolaylık veren Kolay kullanılan Pratik
SÜHUM Demirci çekici
SÜHUMET Akrabalık, hısımlık
SÜHUNET Sıcaklık, hararet Hararet derecesi
SÜHUNET Katılık, peklik
SÜHUR Uyanık olmak
SÜHÜD Uyanıklık
|