Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat D Harfi

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat D Harfi



Osmanlıca Sözlük Lügat D Harfi

DA´ Arabçada "bırak" mânasına emirdir Meselâ:
DA´ MÂ KEDER Keder veren şeyi bırak
D´ (C: Edvâ) Maraz, hastalık * Meşakkat, zahmet
DÂ-ÜL-EFRENC Frengi hastalığı
DÂ-ÜL-KALB Tıb: Kalb hastalığı, yürek çarpması
DÂ-ÜS-SILÂ Sıla hasreti Vatan hasreti Kavuşma hasreti
DA´ Def´etmek, kovmak Terketmek
DAA Telef etmek, ziyan etmek
DAAC Gözün çok siyah ve büyük olması
DAAK Davarın ayağıyla kazılmış yer
DAAR (DAÂRE) Fısk * Kapmak * Yaramazlık
DA´AT Horluk, zelillik
DAB f şan ve şeref, haysiyet
DABAR (DIBÂR) (C: Debabir) Cemaat, topluluk
DABB (C: Dıbâb-Edubb) Keler, kertenkele * Yaraya merhem sürmek * Akmak * Süt sağmak * Yere yapışmak * Dudakta olan bir hastalık (çatlayıp kan akar) * Hurma çiçeği
DABBE (C: Dıbâb) Dişi kertenkele * Kapıya koyulan yassı enli demir
DÂBBE Yürüyen mahluk Debelenen
DÂBBE-SÜVÂR f Hayvana binen, binici
DÂBBET-ÜL ARZ Hadis-i şerifle âhir zamanda olacağı haber verilen ve âhir zaman alâmetlerinden olan bir nevi mahluk (Cenâb-ı Hakk´a itâat etmeyenleri içlerinden kemireceği ve yiyeceği bildirilen dehşetli bir mahluk tâifesi)(Kur´ânda, gayet mücmel bir işaret ve lisân-ı hâlinden kısacık bir ifâde, bir tekellüm var Tafsili ise; ben şimdilik, başka mes´eleler gibi kat´i bir kanaatla bilemiyorum Yalnız bu kadar diyebilirim: $ Nasıl ki Kavm-i Fir´avne "Çekirge âfâtı ve bit belâsı" ve Kâbe tahribine çalışan Kavm-i Ebrehe´ye "Ebâbil kuşları" musallat olmuşlar Öyle de: Süfyan´ın ve deccalların fitneleriyle bilerek, severek isyan ve tuğyana ve "Ye´cüc ve Me´cüc"ün anarşistliği ile fesada ve canavarlığa giden ve dinsizliğe, küfür ve küfrana düşen insanların akıllarını başlarına getirmek hikmetiyle arzdan bir hayvan çıkıp musallat olacak, zir ü zeber edecek Allahu a´lem, o dâbbe bir nev´dir Çünki gayet büyük birtek şahıs olsa, her yerde herkese yetişmez Demek dehşetli bir tâife-i hayvaniye olacak Belki $ âyetinin işaretiyle, o hayvan, dâbbet-ül arz denilen ağaç kurtlarıdır ki; insanların kemiklerini ağaç gibi kemirecek, insanın cisminde dişinden tırnağına kadar yerleşecek Mü´minler iman bereketiyle ve sefâhet ve su-i istimâlâttan tecennübleriyle kurtulmasına işâreten, âyet, iman hususunda o hayvanı konuşturmuş Ş)
DA´BEL Kurbağa yumurtası * Güçlü, kuvvetli deve
DABENTÎ Güçlü, kuvvetli kimse
DABGAM Arslan, esed
DABH Atların koşu esnasındaki nefeslerinin sesleridir ki, sahil denilen kişnemek değil, yemi ve sahibini gördüğü zaman yaptığı gibi hamhame denilen sesi de değil; hızlı nefes sesi olan bir harıltı ve hohlamadır Denilmiştir ki: Dabh, bir at ve bir de köpek koşarken olur (ET)
DABIK Bir yerin adı
DABİ´ Yere yapışan, yere yapışıcı
DABİ Kül, ramâd
DABİB Akmak Seyelân etmek
DABİE Kişinin çoluk çocuğu
DABİR Arka, kök, nihâyet Son, âhir * Bir nişandan geçen ok
DABİRE Askerin bozulması
DÂBİRET-ÜL İNSAN İnsanın ökçe siniri
DÂBİRET-ÜT TUYUR Kuşların, ayakları arasındaki parmak
DABK Kendisiyle kuş avlanan bir nesne
DABN Dar nesne
DABR Cemaat * Yaban cevizi * Sıçramak
DABRAK şişman ve etli olmak
DABS Ahlâkı kötü ve korkak olmak * Anlaması, idrâki az olmak
DABS Mesrur ve mütekebbir olmak Sevinçli ve kibirli olma hâli
DABS (C: Ezbâs) El ile tutmak
DABSEM Arslan, esed
DABT Hıfzetmek * Cem´etmek, toplamak
DABUKA Pis Necis
DABURE Yer yüzünde gezen hayvanât
DABV Pişirmek * Tağyir etmek, değiştirmek
DAC´ $ (DUCU´) Yan tarafını yere koyup yatmak
DAC Çağırmak
DA´CA´ Gözü çok siyah ve büyük olan kadın (müz: Edac)
DACC Hacıların hizmetkârı ve devecileri * Hacılar ile birlikte giden, fakat, hac maksudu olmayan bezirgân
DACCE Bir kere çağırmak ve inlemek
DA´CELE Gitmekte ve gelmekte tereddütlü olmak
DACEM Eğrilik
DACİ´ İşlerinde kısaltan * Yatak arkadaşı
DACİA Çok fazla bulut
DACİC Çağırış * Sesi yükseltmek
DACİN (C: Devâcin) Evi öğrenmiş olan davar
DACİR Gamkin ve gönlü dar kimse * Bağırgan dişi deve * Kederlenmek, hüzünlenmek muztarib olmak
DACNAN Tehame vilâyetinde bir dağ
DACR(E) Darlık, kalbin sıkıntılı olması
DACUC Çağıran * İnleyen * Sağarken incinen ve inleyen dişi deve
DAD Osmanlı alfabesinin onyedinci harfidir * Ebced hesabında sekizyüz sayısına karşı gelir
DÂD f Adâlet Hak, doğruluk * İnsaf * Vergi, ihsan, atiyye * Ömür * Sızlanma (Adâletle dâd arasında fark vardır; adâlet, binefsihi adâlet edip zulmetmemektir Dâd ise, başkasının zulmünü def ve izâle eylemektir LR)
DÂD-I HAK Hak vergisi, Cenab-ı Hakk´ın lütf u ihsanı
DÂD-I HAK RÂ KABİLİYYET ŞART NİST Cenab-ı Hakk´ın lütf u ihsanında kabiliyyet şart değildir
DÂD U SİTED Alış veriş
DAD Doldurmak
DA´D Husumet, düşmanlık
DAD Oyun, lehv
DA´DA Aklı ve fikri olmayan kişi * Her nesnenin zayıfı
DADA f Halayık Çocuk bakıcı Dadı
DA´DA´ "Güzel dur" mânasına gelir ve düşecek ve dayanacak yerde söylenir
DA´DAA Koyunu ve keçiyi çıkarıp sürmek * Sallamak * Bir kimseye "güzel dur" demek * Miktarı çok olsun diye depretip çevirmek ve doldurmak
DA´DAA Yakmak Yıkmak * Hor ve zelil etmek * Perâkende etmek
DADAN Kesmez kılıç * Fakir, muhtaç kişi
DADAR f Allah (CC) * Adaletli, âdil, doğru olan hükümdar
DADAŞ Delikanlı, babayiğit kimse * Erkek kardeş
DÂD-ÂVER f Doğru, adaletli
DÂD-BAHŞ f Hakkı yerine getiren, adaletli
DÂDE f Verilmiş, vergi
DÂDEN f Vermek
DÂDENDER f Erkek üvey kardeş
DÂDER f Karındaş, kardeş, birâder
DÂDER-ENDER f Üvey kardeş
DÂDGÂH Adliye Hak yeri, adâlet yeri
DÂD-GER f Doğru, insaflı
DADH Yemen baklası
DÂDHAH f Adalet isteyen
DÂDİSTAN f Bir işte ortak olma * Bir işe razı olma
DÂDRAD f Allah (CC), Cenab-ı Hak
DÂD-RES f Yardımcı, yardıma yetişen
DAELE (DUULE) Zayıf ve ince olmak * Hor ve zayıf olmak
DAF´ Necis, pis
DAFADİ Kurbağa
DA´FAK Bol ve geniş olan şey Vâsi
DAFATE Ayağa giydikleri bir cins pabuç * Kişinin aklı ve reyi zayıf olmak * Bir oyun çeşidi
DAFEF Çoluk çocuğun fazla oluşu * Şiddet * Darlık * Hâcet * Acele etmek
DAFEN Kısa boylu, ahmak adam * İri gövdeli ahmak kimse
DAFENDED şişman, ahmak adam
DAFF Dar, zıyk
DAFFAT Devesini kiraya veren deveci
DAFFATA Metâ ve kumaş götüren deve * Çokluk, cemaat
DAFFE Yan, taraf
DAFİ´ Def´eden, menedici Ortadan engeli kaldıran * Cenâb-ı Hak (CC)
DAFİA Def eden, muhafaza eden
DAFİK Atılarak dökülen Su ve emsali gibi akarak dökülen
DAFİT Ahmak
DAFN Ayakla tekme vurmak ve atmak
DAFR Saçı ve ona benzer şeyleri enlice örmek ve dokumak * Vakarla yürümek * Def´etmek, kovmak
DAFUF Sütü çok olan davar
DAFV Tamam olmak * Malın çok olması
DÂG f Yanık yarası * İnsan veya hayvan vücuduna kızgın demirle vurulan damga
DÂG-I DİL Gönül yarası
DAGAL f Hile * Geçmez akçe, kalp para * Hileci, hile yapan, dolandırıcı * Çerçöp
DAGAL-BÂZ f Hileci
DAGAS Çok yemekten dolayı midenin dolması
DAGB Harislik, hırslı oluş * Ovmak
DAGBUS (C: Dagabis) Küçük hıyar * Sirkeyle ve zeytin yağıyla yenen bir ot
DAĞDAĞA Gürültü Iztırab Boş yere telâş ve zorluklar * Tereddüt etmek, karar verememek * Gıcıklamak
DAGDAGA Dişi olmayan kadın * Kurdun et yemesi * Yemeği iki çene arasında geve geve yemek
DAĞDAR f Pek acıklı, üzüntülü * Gönlü yaralı * Kızgın demirle nişan vurulu Damgalı (Milletimde ihtilâf u tefrika endişesi Kûşe-i kabrimde hattâ bi-karar eyler beni, İttihadken savlet-i a´dâyı def´a çâremiz, ittihad etmezse millet, dağdar eyler beni) Yavuz Sultan Selim Hân
DAĞDAR-I TEESSÜF Çok acı olup, teessüf edilen
DAGF Almak
DAGFASA Semizlik, şişmanlık, besililik, etlilik * Bol geniş nesne
DAGISA (C: Devâgıs) Diz üstünde hareket eden yuvarlakça kemik * Sâfi su
DAĞISTAN f Dağlık yer * Kafkasya´nın kuzeydoğusunda ve Hazer Denizi´nin batı kıyılarında bulunan bir bölgedir ki, eskiden buraya Albanya denirdi
DAĞIT Emin * Nâzır, bakan * Şiddet veren * Üzüm toplamada kullanılan âlet
DAGI(YYE) Azgın, başkaldıran, isyan eden, âsi, anarşist
DAGİ (Bak: Tâgi)
DAGİB Tavşan sesi
DAGÎGA Sıvı hamur
DAGİT Yanında bir kuyu daha olduğundan suyu çekilip kokan kuyu
DAGM Isırmak
DAGMA´ Yüzünün rengi siyaha yakın olan dişi koyun
DAGMİRE Karıştırmak, halt
DAGN Meyletmek, yönelmek * Kin tutmak
DAGR şiddetle def´etmek * Bir yere girmek
DAGRE Bir şeyi kapıp almak
DAGS (C: Adgas) Rüyâ karışıklığı * Karışık olmak
DAGŞ Hücum etmek
DAGT Zahmet Meşakkat * Bir şeyi bir yere zorla sıkıştırmak Sıkışmak
DAGUL f Dolandırıcı, hileci, hile yapan
DAGV Kedi veya tilki çağırmak
DAĞVARİ f Dağ gibi, dağ cesametinde Dağ büyüklüğünde Dağa benzer surette
DAGVE (C: Degavât-Degayât) Huyu yaramaz olmak, hulku çirkin olmak
DAGZ Yutmak * Defetmek * İğrenmek * Cimâ etmek
DAG-ZEN f Damga vuran, nişan koyan * Kalb kıran, gönül kıran

Alıntı Yaparak Cevapla