Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat D Harfi

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat D Harfi



D Harfi

DIA Rahat
DIAME (C: Diam-Deâyim) Evin direği * Ulu, şerif kişi, seyyid
DIAYET Dâvet
DIBABE Yumuşak nesne
DIB´AN (C: Dabâin-Dıbâ) Erkek sırtlan
DIBATR Katı nesne
DI´BİL Belâ * Meşakkat, güçlük
DIBK Bürc dedikleri nesne ki ağaçta biter; yazda ve kışta bitmez * Ağaç posası
DIBNE Gülmek * Maymun sesi
DIDD (C: Ezdad) Mugâyir, aykırı * Düşman * Nazir, misil, benzer
DI´F (C: Ez´âf) Her nesnenin bir misli miktarı
DIFDA´ (C: Defâdı´) Kurbağa
DIFDI´ (DIFDA´) (C: Dafâdi) Kurbağa
DIFFE Irmak ve kuyu kenarı
DIGS (C: Edgas) Yaş ve kuru karışık bir tutam ot * Te´vili sahih olmayan karışık rüya
DIHAM (Dahm C) Kalın ve iri olan şeyler
DIHAS Çok, kesir * Eskimeye yakın olan
DIHH Güneş, şems
DIHK Gülme
DIHK-ÂVER f Güldüren, güldürücü
DIHL Kısa boylu, tıknaz kimse
DIHLE Bir kişinin her işine karışan has adamı
DIHRAC (Dahrece) Yuvarlama
DIHRIS (C: Dehâris) Terzilerin kullandığı tiriz denen cisim
DIHVENNE Habis kimse * Semiz kısa boylu, tıknaz kişi
DIHYE Sahabeden bir zâtın adı (RA)
DI´ÎL Ölüme yakın olan hasta deve * Kurbağa yumurtası
DIÎN Asıl * Maden
DI´ÎS Süngü ile çok vuran kimse
DIKAK Herşeyin ufalmışı, incesi, kırıntısı * Şirden adı verilen bağırsak
DIKÎS Akılsız kadın
DIKK Yufka gibi ince olan şey * Bir nevi sıtma
DIKKA (C: Dükuk) Rüzgârın savurduğu toprak * Uzaklaşmış olan şey
DIKRAR (C: Dekârir) Koğucu, dedikoducu * Belâ Zahmet * Yalan söz * Fuhşiyât
DIL´ Karpuz veya kavun dilimi * Tıb: Kaburga kemiği * Geo: Dik kenar Kenar
DIL´-İ KÂZİB Tıb: Göğüs kemiğine dayalı beş adet küçük kaburga kemiği
DILAMİS Yumuşak ve berrak olan şey
DI´LİYE Deve kuşunun dişisi
DIMAD Yara üstüne yapılan yakı ve bağlanan bez
DIMAR Cehalet devrinde Arabistanda bir sanem (put) ismi * Bir daha sâhibinin eline geçmesi ümid edilmeyen zâil olmuş mal * Sonraya bırakılan vâde Müddeti hudutsuz borç * Gizli
DIMIŞK (Bak: Dimişk)
DIMN Her nesnenin arası * Koltuk
DIMS Duvar temeli
DINA İzdihamlık, kalabalık, çokluk
DINN(E) Bahillik
DINTAR Çok yaşamış kertenkele
DIR´ (C: Dırâ´- Duru´) Cevşen Cenkte, muharebede giyilen zırh
DIRAB Erkek dişiye aşmak * Küçük dağlar
DIRAHŞAN f Parlak Parıldayan Parlaklık Münevver, ziyâdar
DIRAHT f Ağaç Şecer
DIRAK (Daraka C) Deriden mâmul kalkanlar
DIRAM Ateşin alevlenmesi * Ateşin alevi * Odun parçası, tahta parçası (tezcek ateş tutuşup alevlenir)
DIRAR Ziyân yetiştirmek
DIRAZ f Uzun
DIRAZ-DEST f El uzatan El uzunluğu
DIRAZÎ f Uzunluk
DIREFS İpek * Katı, sağlam nesne * Büyük iri yapılı adam * Büyük deve
DIRGA Sıvı, balçık
DIRGAM (C: Darâgım) Arslan, esed, gazanfer, şir, leys, haydar
DIRHAMİ Bir dirhem
DIRR Avret üzerine avret almak, evli iken bir daha evlenmek
DIRRE (C: Direr) Sütün çokluğu * Sütün akanı * Turra * Kırbaç
DIRRİZ Bahil kimse * Kısa boylu, âdi kadın
DIRS Azı dişi * Katı, muhkem yer * Az yağmur * Kötü huy
DIRS (C: Derâsa-Edrâs) Kertenkele, fare ve kedi gibi hayvanların eniği
DIRV(E) Av öğrenmiş olan köpek yavrusu * Dağ ağaçlarından pelit ağacına benzer bir ağaç
DI´S Kum * Kumdan yığılmaş yumuşak tepe
DI´VE Nesep dâvâsı etmek * Yalan dâvâ etmek
DIYA Helak olmak, telef olmak
DIYK (Bak: Dîk)
DI´ZABE Kısa boylu ve eti çok olan kimse
Dİ f Dün, dünkü gün, bugünden bir evvelki gün
DİABE Davet
DİAE Şehadet parmağı
DİAM(ET) Binaya vurulan destek, direk, payanda * İleri gelen, makamca yüksek olan baş başkan, reis, şef
DİBAC (C: Debâbic) Atlas dedikleri kıymetli ipek bez
DİBACE f Mukaddeme, başlangıç, önsöz
DİBAGAT Tabaklama Deriyi kullanılır ve temiz hale koyma işi
DİBARE (C: Dibâr) Bir evlek yer
DİBBÎC Bir, ehad
DİBBÎH Bir, ehad
DİBG Dibâgat etmek Arınıp pâk olmak
DİBL Belâ ve zahmet
DİBR Çokluk
DİBRE Çokluk
DİBS (DİBİS) Pekmez Hurma pekmezi Bal * Çok cemaat
DİBSA´ (DEBSÂ) Dişi çekirge
DİCAC Ummanda yetişen büyük bir dikenli ağacın suyudur ve sabun gibi kiri izâle eder
DİDA´ Devenin şiddetle yelmesi ve sıçraması * Ay sonu
DİDAKTİK yun Mevzuu, hikmet ve nasihattan ibaret olan söz Öğretici
Dİ´DAN Devenin çok yelmesi * Bir şeyi örtmek
DİDAR f Mülâkat, görüş * Görünme * Yüz Çehre * Görüş kuvveti, göz * Açık, meydanda
DİDAR-I HÜRRİYET Hürriyetin güzel yüzü
DİDAR-I PÂK Temiz yüz
DİDE f Göz, ayn, çeşm * Görmek * Gözcü * Göz bebeği * Göz ucu
DİDE-BÂN Gözcü, bekçi, nöbetçi
DİDE-GİRYAN Teessürle ağlayan göz Ağlayarak
DİF (C: Edfâ) Çok hararet * Derin duvar * Deveden gelen fayda, menfaat
DİFAF Hazırlandırmak
DİFL Zakkum ağacı * Katran Zift
DİFLA Ağu ağacı denen ve çok acı olan nesne
DİFNAS Akılsız, ahmak kimse (Müe: Difnes) DİG : f Topraktan yapılmış tencere, çömlek
DİGER f Başka, diğer, öteki
DİGER-BÂR f Başka zaman, başka defa
DİGER-BİN f Başka kişilerin faydaları için fedakârlıkta bulunan kişi
DİGER-GUN f Değişmiş, başkalaşmış, bozuk
DİGER-KÂM f Başkalarını düşünen
DİGER-RUZ f Diğer gün, başka gün
DİH f Köy, karye * On sayısı
DİH f "Veren, verici" mânalarına gelir ve kelimelerle birleşir Meselâ: Ârâm-dih $ : Rahatlık veren
DİH (C: Diha) Hurma salkımı
DİHAK Dolu bardak
DİHAN Kırmızı deri, sahtiyan * (Dühn C) Vücuda sürünülecek yağlar
DİHAT (Dih C) f Köyler, karyeler
DİHÇE f Küçük köy * Çiftçi, köylü
DİHDA Yuvarlamak Döndürmek
DİH-DAR f Köy ağası
DİH-GAN f Ekinci, çiftçi, köylü
DİH-HÜDA f Köy kâhyâsı, köy ağası
DİHI Köyle ilgili, köylü, köye mensub
DİHİM f Taç
DİHİŞ f Verme, veriş, bağışlama, ihsan, atiyye
DİHKAN (DÜHKAN) (C: Dehâkin) Sipâhi * Köy kethüdâsı * Emirlerin tasarrufunda kuvvetli olan, sözü geçen adam * Bezirgân * Acem fellahlarının maslahatgüzarı
DİHLAS Arslan * Yavuz, bahâdır, kahraman, çeri kimse
DİHLİZ (C: Dehâliz) Ev ile kapı arası
DİK Horoz
DİK-ÜL EFRAF Çatal ibikli horoz
DÎK Darlık, sıkıntı Gam Kalbe sıkıntı veren
DÎK-UL ELFAZ İfade zorluğu Gayet ince ve derin ve ruhen hissedilen bazı mânaların ifade edilemeyişi
DÎK-UN NEFES Nefes darlığı
DİKKAT İncelik, dakik oluş Ehemmiyet ve kıymet verme
DİKKAT-İ NAZAR İnceden inceye düşünme ve bakma Bakış inceliği
DİKTA Lât Diktatörlerin davranışları * Hiç ses çıkarmadan yerine getirilecek emir
DİKTATÖR Fr Mevcut kanunları çiğneyerek, örf ve adalet esaslarına aykırı olarak, devleti keyfine göre idare eden devlet adamı Müstebid
DİKTE Fr Başkası tarafından yazılmak üzere söyleyip yazdırma * Karşı koymayacak olan birisine, aşırı arzu ve isteklerini bildirip kabul ettirme
DİL t Lisan, zeban * Ağızdaki tat alma duygusu ve konuşma uzvu * İnsanların konuştukları lehçelerin her birisi Lügat * Muhtelif âlât ve edevâtın uzunca ve yassı, ekseriya oynak kısımları * Coğ: Denizin içine uzanmış üstü düz mumluk, uzunca kara parçası * Mc: Gıybet, mezemmet, dedi-kodu, çekiştirme(İnsanın yüz cihazatından birtek cihazı olan lisanı; bir et parçası iken, iki büyük vazifesiyle yüzer hikmetlere, neticelere, meyvelere, fâidelere âlet oluyor Taamların zevkindeki vazifesi, ayrı ayrı bütün tatları bilerek cesede, mideye haber vermek ve rahmet-i İlâhiyyenin matbahlarına dikkatli bir müfettiş olmak ve kelimeler vazifesinde kalbe ve ruha ve dimağa tam bir tercüman ve santral olmak; elbette gayet parlak ve kat´i bir surette ihatalı ilme delâlet ve şehadet eder Birtek dil, hikmetleri ve meyveleriyle böyle delâlet etse; hadsiz lisanlar ve hadsiz zihayatlar, nihayetsiz masnuat, güneş zuhurunda ve gündüz kat´iyetinde nihayetsiz bir ilme delâlet ve şehadet ve Allâm-ül Guyub´un daire-i ilminden ve hikmetinden ve meşietinden hariç hiçbirşey yoktur diye ilân ederler ş)
DİL f Gönül, kalb, niyet * Cesâret, yürek * Mandıra, ağıl
DİL-İ ÂVÂRE Serseri gönül
DİL-İ DERYA Denizin ortası
DİL-İ DİVANE Divâne gönül, deli gönül
DİL-İ PÜR-ÂTEŞ Ateşli gönül
DİL-İ SUZAN Yanık, ateşli gönül
DİL-İ ŞEB Gecenin ortası, gece yarısı
DİL-İ VİRAN Harap gönül, yıkık gönül
DİL-İ ZÂR Zavallı gönül
DİL-ÂGÂH f Kalbi uyanık Akıllı, bilgili, görgülü Gönül anlar
DİLAHİS Leşker, asker Çeri başı
DİLALET Kılavuzluk etmek * Nazlanma İşve * Üstünlük, galebe
DİL-ÂRÂM f Gönül eğlendirici, kalbe rahatlık veren Gönül okşayan
DİL-ÂRÂ(Y) f Kalbi süsleyen, gönlü zinetlendiren
DİLAS (C: Düles) Hızlı, seri
DİLAS (DELİS) Yumuşak ve berrak olan nesne
DİL-ÂSÂ f Gönlü rahatlandıran, avutan
DİL-ASUDE f Kalbi rahat
DİL-AŞUB f Kalbi sıkan, yüreğe sıkıntı veren, gönle eza veren * Kalbi meftun eden güzel
DİL-ÂVER f Yiğit Cesaretli Yürekli * Gönül alıcı
DİL-ÂVERÂN (Dil-aver C) Dilaverler, yürekliler, yiğitler
DİL-AVİZ f Câzib, çekici, gönle asılan Gönlü asılı tutan, dilber
DİL-AZAD f Gönlü rahat, gönlü bir şeyle ilgili olmıyan
DIL-AZAR f Gönlü inciten, hatır kıran
DİL-AZURDE f İncinmiş Gönlü, kalbi kırılmış
DİL-BAZ f Güzel konuşan Sözü ve işi hoş olan Gönül eğlendiren
DİL-BEND f Gönül bağlıyan, seven
DİL-BER f Gönül alan, kalbi çeken Güzel, dilber
DİL-BESTE f Kalbi bağlı, âşık
DİL-CU(Y) f Gönül çeken, gönül arıyan
DİL-DADE f Gönül vermiş, âşık
DİL-DAR f Kalbi hükmü altında tutan Sevgili, mâşuk
DİLDİL f Iztırab, acı, elem, sıkıntı, azab İnilti
DİLDİL-KÜNÂN İnleyenler, acı çekenler, ıztırab çekenler
DİL-DUZ f Kalbe batan, gönül delen
DİL-DÜZD f Gönül çalan
DİLE f Dil, gönül, kalb yürek * Gönül sahibi
DİL-EFRUZ (Dilfiruz) f Kalbi yakan, gönül parlatıcı
DİLEKÇE (Bak: İstida)
DİL-FERAH f Sevinçli, gönlü rahat
DİL-FİGAR f Gönlü yaralı, âşık
DİL-FİRİB f Gönlü aldatan, câzibeli
DİL-GERM f Öfkelenmiş hiddetlenmiş, gönlü kızmış
DİL-GİR f Kalbe sıkıntı veren gönül tutan * Gücenmiş olan, kırgın
DİL-GÜŞA f İç açan, gönül açan, kalbe ferah veren * Türk musikisinde bir mürekkeb makam
DİL-HAH f Gönül talebi, gönül arzusu
DİL-HARAB f Gönlü yıkılmış, gönlü kırılmış
DİLHAS (DÜLÂHİS) Arslan Çeri kimse
DİL-HIRAŞ f Yürek parçalıyan, tırmalıyan
DİL-HUN f Kalbi yaralı, yüreği kanlı Mükedder, mağmum
DİL-HURREM f Neş´eli, gönlü sevinçli
DİL-HUŞ f Yüreği rahat, gönlü hoş
DİLİR (C: Dilirân ) Bahadır, cesur, cesaretli, yiğit, yürekli
DİLİRÂN (Dilir C) Bahadırlar, cesurlar, cesaretliler, yiğitler, yürekliler
DİLİRÂNE f Mertçesine, yiğitçesine, bahadırcasına
DİLİRÎ f Mertlik, yiğitlik, yüreklilik
DİL-KEŞ f Gönlü çeken, kalbi cezbedici
DİL-KUB f Gönül zedeliyen, vuran
DİL-MÜRDE f Duygusuz, kalbi ölmüş
DİL-NİŞİN fGönlüde yer tutan Lâtif, hoş
DİL-NÜVAZ Gönül okşayan
DİL-RİŞ f Dertli, kalbi yaralı, gönlü yaralı
DİL-RÜBA f Gönül alan, gönül kapan
DİL-SAZ f Gönül yapan
DİL-SİR f Gözü gönlü tok
DİL-SİTAN f Gönül alan
DİL-SUZ Gönül yakan
DİL-ŞAD f Sevinmiş Kalbi hoş olmuş
DİL-ŞİKAF f Yürekleri delen, çok acıklı, dokunaklı
DİL-ŞİKEN f Can sıkıcı, kalb kırıcı
DİL-ŞİKESTE f Kalbi kırık, gönlü kırılmış olan
DİL-ŞÜDE f Gönlü gitmiş Âşık
DİL-ŞÜKÜFTE f Gönlü açılmış, ferahlamış
DİL-TENG f Sıkıntılı, kederli, gönlü darda olan
DİL-TENGÎ f Gönlü darlığı, iç sıkıntısı
DİL-TEŞNE f Kalbi susamış Gönlü çok istekli, çok özlemiş
DİLÜVİYUM Jeo: Nehirlerin en eski alüvyonlarına verilen isim
DİM f Yüz, yanak, çehre, surat
DİMA´ Göz yaşı akan yerlerin izi
DİMA´ (Dem C) Kanlar
DİMA f (Bak: Demâ)
DİMAĞ Beyin Kafanın içi (Bak: Kalb)(Dimağda merâtib var birbiriyle mültebis ahkâmları muhtelif Evvel tahayyül olur sonra tasavvur gelirSonra gelir taakkul, sonra tasdik ediyor sonra iz´an oluyor, sonra gelir iltizam sonra itikad gelirİtikadın başkadır, iltizamın başkadır Herbirinden çıkar bir hâlet; salâbet itikaddanTaassub iltizamdan, imtisal iz´andan, tasdikten iltizam, taakkulde bitaraf, bibehre tasavvurdaTahayyülde safsata hasıl olur, mezcine eğer olmaz muktedirBâtıl şeyleri güzel tasvir etmek, her demde, sâfi olan zihinleri cerhdir, hem idlâliS)
DİMAM Çocukların yüzlerine sürülen ilâç * Sevap
DİMAR Helâk, mahv
DİMASE Yumuşak * Asanlık, kolaylık
DİME (C: Diyem) Gündüz veya gecenin üçte biri miktarı ile tam gün kadar sürebilen, gürleme ve yıldırımı, olmayan yağmur
DİMEN Süprüntülükler Mezbele Gübre Fışkı
DİMİŞK Şam şehri Suriye´nin başkenti
DİMİŞKÎ Şam şehriyle alâkalı Şam´a ait ve müteallik * Şam´da yapılan ve güzel san´atlarda kullanılan bir nevi kâğıt
DİMKİS İbrişim
DİMMET Deve ve koyun tersi
DİMN Deve ve koyun tersi* Selin getirdiği çörçöp
DİMNE f Tilki
DİMNE (C: Dimen) Ters * Duvar temeli * Kin, düşmanlık * Süprüntülük
DİN Ceza, ivaz * İman ve amel mevzuu olarak insanlara Cenab-ı Hak tarafından teklif olunan Hak ve hakikat kanunlarının hey´et-i mecmuasıdır Din, kâinatın, dünyanın hayatın ve insanın yaratılış gayeleri ve var oluş şekillerini açıklıyarak, onları mânasızlıktan ve abesiyetten kurtarır İnsanların cemiyet hayatında barış içinde ve kardeşçe yaşamalarını sağlar, hakiki saadete ulaştırır Dinin zayıfladığı cemiyetlerde ırkçılık ve ihtilâlci ideolojiler yayılır Milletin birlik ve dirliği bozulur * Cenab-ı Hakk´ın Dergâh-ı Uluhiyyetine kulluk edasına vesile ve medar olan ibadet, İslâm, şeriat * Millet * Âdet, hâl, siyaset * Hesab * Kahr, galebe, istilâ * Mâlik olmak Aziz olmak * İtaat etme Verâ, takvâ Mâsiyet ve ikrah ve hizmet * Hüküm, kazâ ve ihsân * Bir şeyi âdet eylemek, de´b * Siret ve tarikat * Tedbir ve tevhid * Melik, mülk * Birisini hoşlanmadığı şeye sevketmek *Ist: Allah ile kul ve kullar arasındaki münasebetleri tanzim eden nizam
DİN-İ FERİD Tek ve benzersiz olan hak din İslâm dini(Bernard Shaw demiş: "Din-i Muhammedî´nin (ASM) en yüksek makam-ı takdire çıkmasının sebebi: Gayet acib ve sağlam bir hayatı te´min etmesidir Bana açılan budur ki: O din; tek, yektâ, emsalsiz bir din-i ferid olup, bütün muhtelif ayrı ayrı hayatın etvarlarını ve çeşitlerini hazmettiriyor Yâni: Islah ve istihale tarzında tasfiye ve terakki ettiriyor Hem Muhammed´in (ASM) dini öyle bir dindir ki, insanın ayrı ayrı bütün milletlerini kendine celbedebilir Ben görüyorum ve itikad ediyorum ki: Beşere vâcibdir ki desin: "Muhammed (ASM) insaniyetin halâskârıdır Ve halâskârlık namı, O´na verilmek lâzımdır" M)
DİN (Dyne) Fr Fiz: Bir gramlık bir kütlenin hızını, saniyede bir santimetre artıran kuvvet ölçüsü
DİNAK İri gövdeli, şişman kadın
DİNAMİK yun Cisimlerin hareketleriyle bunları meydana getiren sebebler arasındaki alâkayı araştıran mekanik ilminin bir kolu * Hareket eden, durup dinlenmek bilmeyen, hareketli * Fls: Sâbitin zıddı olarak bir kuvvet tesiriyle dâim hareket halinde bulunan ve bulunduran, bir değişmesi, bir oluşu olan Hareketle birlikte te´sirli kuvveti de olan
DİNAMO yun Hareketi elektrik akımına çevirmeye mahsus âlet
DİNAN Küpler
DİNAR Lât Eskiden kullanılan altın ve sikkeli para
DİNDAR f Dinî kaidelere hakkıyla riayet eden, dininin emirlerini yerine getiren, mütedeyyin
DİNDARANE Dindar bir kimseye yakışacak tarzda
DİNEN Din bakımından, diyanet noktasından, dince
DİNKAS İfsad etmek, bozmak
DİNNABE Kısa boylu kimse
DİNNAME Kısa boylu
DİNNEME Kısa boylu
DİNPERVER f Sağlam dindar, dine hizmet eden Salabet-i diniye sâhibi
DİNYA Emmi oğlu, amca oğlu
DİPLOMAT yun Memleket hakkında siyasi söz sâhibi Dış meseleler hakkında milletlerarası işlerle uğraşan siyaset adamı * Becerikli, söz söyliyebilen
DİR´ Zırh, demirden gömlek * Kadın gömleği
DİRAHŞ f Nur, ziya, parıltı, parlama, ışık
DİRAHŞAN f Parlıyan, parlak
DİRAHŞENDE f Işıklı, nurlu, ışıldayan, parıldayan
DİRAHT f Ağaç Şecer
DİRAHT-I MEYVEDÂR Meyve veren, yemişli ağaç
DİRAK Tâbi olmaklık, itaat etmeklik
DİRAN (Dâr C) Evler, hâneler
DİRASE Kitab okumak * Elbiseyi eskitmek * Gizli yol * Harmanda buğday döğmek * Uyuz olan deveyi katranlamak
DİRAYET Zekâ, bilgi Kuvvetli tecrübe sahibi olmak * Fetanet Temkin ve tecrübeye dayanan akıl
DİRAYETKÂR f Bilgili, dirâyetli, kavrayışlı
DİRAYETLİ Kavrayışlı, zeki, bilgili, anlayışlı
DİR-BAZ f Uzun zaman, uzun müddet, uzun
DİRDİH Yaşlı, pir, ihtiyar kişi
DİRDİM Ağzında dişleri kırılmış ve kütelmiş yaşlı deve
DİREFŞ f Alem, bayrak, sancak
DİREKTİF Fr Üst makamlardan, tutulacak yol üzerine verilen emirlerin tümü, hepsi Talimat, emir Nasıl, ne şekil olacağına çalışacağına dair emir
DİREKTUVAR Fr Fransız ihtilâlinin üçüncü yılında Konvansiyon´un yerine geçen idare şekli
DİREM (Dirhem) f Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü Şimdiki üç gram ağırlık Okka denen eski ağırlık ölçüsünün (1/400) kadarıdır Şer´an, orta büyüklükte yetmiş tane arpa ağırlığı * Eskiden kullanılan ve beş kuruş değerindeki gümüş para Akça
DİREM-SERA f Darbhâne, para basılan yer
DİRENG f Gecikme, yavaşlık, teenni, teahhur * Dinlenme, karar, istirahat, aram
DİREV f Ekin biçme, hasat
DİREV-GER f Ekin biçen, orakçı
DİRHA Süngü ile oynadıkları halka
DİRHAM (C: Derâhim) Kuruş
DİRHEM (Bak: Direm)
DİRHEVS Katı, şiddetli nesne, şedid
DİRİĞ f Men´etmek, korumak, esirgemek * Eyvâh, yazık
DİRİGA f Yazık, eyvahlar olsun!
DİRİN(E) f Eski, kadim
DİRİTNOT (Diritnavt) ing Büyük harp gemisi
DİRKİTE Acem diyarında bir oyun adıdır (Bir yere gelip raks ederler)
DİRVAS Büyük deve * Boynu kalın olan adam * Arslan * Köpek ve devenin sütü
DİRYAK Tiryâk, ilâç
DİRZ (C: Duruz) Dünya nimetleri * Lezzet
DİSAM Şişe ağzına konulan tıpa * Yaraya bağlanan bez * Kulak içine sokulan şey * Yarık ve delik tıkamada kullanılan tıkaç
DİSAR (C: Düsür) Üste giyilen kaftan, elbise * Yatak çarşafı * Arapçada elbise demek olduğu hâlde Osmanlıcada yalnız Farsça kaidesi ile yapılan sıfat terkiblerinde ziyadelik, çokluk, bolluk mânasında kullanılmıştır
MERHAMET-DİSAR Çok merhametli, acıma hissi fazla olan
DİSAR (C: Düsür) Kenet, urgan, halat, perçin, mismar
DİSE f Kişi, şahıs, zât, fert
DİSİPLİN Fr Uyulması lâzım gelen kaide ve yasaklar * Nizam ve intizam te´mini için zihnî, ahlâkî, ruhî, cismanî tâlim ve terbiye
DİSKALİFİYE Fr Müsabaka dışı bırakılmış
Dİ-ŞEB Dün gece
DİV f Dev * İblis, şeytan * Cinn, ifrit
DİVAN Eskiden yaşamış şâirlerin şiirlerinin toplandığı kitap * Büyük meclis Büyük ve idâre işlerine bakan bilgili, nüfuzlu kimselerin toplandıkları yer
DİVAN-I AHKÂM-I ADLİYE Huk: Kanunlara göre, bakılacak dâvalarla ilgilenmek üzere 1284 yılında kurulan ilk nizâmiye mahkemesi
DİVAN-I ÂLÎ Yüce divân
DİVAN-I DEÂVÎ NEZARETİ Çavuşbaşılığın kaldırıldığı 1836 (Hi: 1252) tarihinde bunun yerine kurulan daire Fakat 1870 (Hi: 1287) tarihinde Adliye Nezareti´nin teşekkülü üzerine kaldırılmıştır
DİVAN-I EŞ´ÂR Şiirler divanı, şiirler kitabı
DİVAN-I HARP Harp divanı Yüksek rütbeli askerlerin harp mes´eleleri veya harp suçluları hakkında işler için toplandıkları meclis
DİVAN-I HÜMÂYUN f Halkın dâva ve şikâyetlerinin dinlenip halledildiği, devlet meselelerinin görüldüğü padişah huzuru Bu mecliste; sadrazam, şeyh-ül İslâm, kazaskerler, defterdarlar ve sair büyük devlet ricali bulunurdu
DİVAN-I İLÂHÎ Âhiretteki hesap günü Haşirde muhasebe günü
DİVAN-I NÜBÜVVET Peygamberler cemaati, peygamberler meclisi
DİVANÇE f Kafiye itibariyle harf sırası tertibiyle yapılan küçük şiir mecmuası
DİVAN DURMAK Huzurda hazır olarak beklemek
DİVANE f Deli Aklı başında olmayan
DİVANE-GÎ f Delilik, divânelik
DİVANE-REV f Çılgın, delicesine davranan
DİVANHANE f Odalar arasındaki büyük salon Büyük ev Divan kurulacak büyük oda Saraylarda odalar hâricinde olan büyük salon
DİVAR f Duvar
DİVÂR-GER f Duvarcı
DİV-BAD f Şiddetli rüzgâr, kasırga, fırtına * Divanelik, delilik, cinnet
DİV-BEÇE f Deve yavrusu
DİV-CAME f Eskiden savaşlarda giyilen kaplan veya arslan postekisi
DİV-ÇE f Sülük * Kadın tuzluğu adı verilen bir bitki çeşiti * Ağaç kurdu, güve * Arka kaşağısı
DİVE f İpek böceği
DİVEK f Ağaç kurdu, güve
DİVER f Ev sahibi
DİVİT Yazı yazmak için kullanılan hokka ve kalemi bir arada ihtiva eden mahfaza
DİYAF Bir mevzi
DİYANET Dindarlık Dinin hükümlerine riâyet ve muktezasınca amel etmek Din emirlerinin hüsn-ü ihtiyar ile tatbiki Din işleri
DİYAR (Dâr C) Memleket
DİYAR-I ÂHAR Başka, diğer memleket
DİYAR-I GURBET f Gurbet diyarı Yabancı memleket
DİYAR-I KÜFR İslâm ülkelerinden hariç olan memleketler
DİYAR-I RUM f Eskiden Osmanlı ülkesindeki Anadolu
DİYAS(E) Ekini davar ayağı ile bastırıp çiğnetmek * Kılıcı ruşen etmek, kılıcı parlatmak
DİYAT (Diyet C) Diyetler (Bak: Diyet)
DİYEKE (Dîk C) Dîkler, horozlar
DİYER (Dâr C) Dârlar, hâneler, evler
DİYET Kan bedeli Yaralanan veya öldürülen bir kimse için en yakın vârisine ödenmesi şer´an hükmolunan para veya mal Can pahası * Para, değer Kıymet
DİYET-İ KÂMİLE Huk: Öldürülen şahsın nefsine bedel olarak, câniden veya ailesinden alınan tam diyet olup, miktarı öldürülen kişiye göre değişir
DİYET Tar: Almanya´yı meydana getiren devletlerin özel parlamentolarına verilen isim
DİZ f Kal´a, sur
DİZ(E) f Levn, renk
DİZA Noksanlaştırmak * Eziyet vermek * Ezâ etmek * Hor ve hakir etmek
DİZÇEK Dizleri muhafaza etmek için muharebelerde kullanılan bir nevi zırh
DİZDAR f Kale muhafızı, kale ağası

Alıntı Yaparak Cevapla