Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat D Harfi

Eski 11-04-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat D Harfi



D Harfi

DÜ-ÂLEM İki dünya Dünya ve âhiret
DÜ-BÂLÂ f İki kat
DÜ-RU İki yüzlü
DÜABE Lâtife etme, şaka yapmak * Oyun
DÜBAR Çarşamba günü
DÜBAR(E) f İki kat, çift kat, kat kat, katmerleşme
DÜBB Ayı
DÜBB-Ü ASGAR Küçük ayı denen ve Kutup yıldızı etrafında devreden yedi tanelik yıldız kümesi
DÜBB-Ü EKBER Büyük ayı tâbir edilen, kutup yıldızı ile beraber etrafındaki yedi yıldız
DÜBBA´ Kabak
DÜBBE Yol, tarik
DÜBEYT f İki beyitten müteşekkil rübainin diğer ismi
DÜBLE Beyaz helva parçası * Büyük lokma
DÜBR (Dübür) Kıç, mak´ad, süfre * Bir işin nihayeti, sonu * Bir şeyin arkası, gerisi
DÜBSE Siyaha benzeyen kırmızılık
DÜBSİYY Kumruya benzer bir kuş
DÜ´BUB Zayıf nesne * Çirkin huylu, kısa boylu kimse * Kolay yol * Uzun at * Karınca nevinden bir nev * Hububattan bir cins
DÜBUL Su arkı
DÜ´BUS Ahmak
DÜCA Zulmet, karanlık
DÜCAC Galebe ile çağrışmak * İnlemek * Aldatmak, kandırmak
DÜCACE (Bak: Decace)
DÜCALE Katran
DÜCCE Fazla karanlık, ziyade zulmet
DÜCCE-İ LÜCCE Denizin engin karanlığı
DÜCİ (Dücye C) Karanlıklar, zulümat
DÜ-CİHAN İki cihan Dünya ve âhiret
DÜCME Karanlık, zulmet
DÜCNE (C: Dücen-Dücenât) Kapalı hava, karanlık
DÜCUN Bulutun göğü bürüyüp örtmesi
DÜCÜC (Decâc C) Tavuklar Tavuk, horoz ve piliç cinsleri
DÜCÜNNE (C: Dücünnât) Bulut kat kat olma * Karanlık, zulmet * Yağmur yağma
DÜCYE (C: Dücâ) Bal arısının kovanı * Avcılar kümesi * Zulmet, karanlık
DÜDEN Coğ: Yerin altında akan suların oyup meydana getirdiği derin kuyu
DÜ-DİDE f İki göz
DÜ-DİLÎ f Tereddüt, kararsızlık, neticeye varamamak
DÜELLO İtl Hakareti tamir için iki kişi arasında hususan Avrupa´da ve şâhitler önünde yapılan silâhlı çarpışma
DÜF (C: Düfuf) Def
DÜF´A (C: Difâ) Çok çabuk akan su
DÜFAK Bir şeyin dolu olması
DÜFFA´ Büyük sel
DÜFN Gömülmüş kuyu
DÜFUK Atılmak * Dökülmek
DÜ-GANE f İki adet, iki tane, ikiz Çift
DÜ-GİTİ f İki âlem Dünya ve âhiret
DÜHAT Akıllılar Akılda çok ileri olanlar Dehâ sâhibi Son derece anlayışlı ve zekâ sahibi olanlar
DÜHDÜN Bâtıl nesne
DÜHDÜR Bâtıl nesne
DÜHME Siyahlık, karalık
DÜHN Ot, yemiş veya çiçekten çıkarılan yağ
DÜHRİYY Yaşlı, ihtiyar, müsinn
DÜHÛR Devirler, zamanlar Dünyalar
DÜHÜL f Davul
DÜKA´ Deve öksürüğü
DÜKAS Uyuklamak
DÜKNE Siyâha benzer bir renk
DÜLAKE Davar emziğinde kalan süt bakiyesi
DÜLBE (C: Düleb) Çınar ağacı
DÜLBENT f Tülbent
DÜLCE (Delce) Gece vakti bir yere gitmek
DÜLDÜL Fahr-i Kâinat (ASM) Efendimize mahsus bir katır ki, sonradan Hz Ali (RA) Efendimize bahş buyurulmuştur
DÜLFİN Denize düşenlere yardım edip, onları kurtaran bir balık
DÜLKE Küçük bir canavar
DÜLU´ Huruç etmek, çıkmak
DÜLUK Batma, güneş batması
DÜLUK-UŞ ŞEMS Güneşin batışı
DÜ´LUL (C: Dâlil) Belâ, zahmet, dâhiye
DÜM f Kuyruk
DÜMA (Dümye C) Suretler Küçük putçuklar
DÜMA´ Hastalık veya ihtiyarlık sebebiyle gözden akan yaş * Bahar günlerinde üzüm çubuğundan akan su
DÜMAC Çok sağlam nesne * Gizli örtülü olan şey
DÜMAN Yemişin çürüklü olması * Ekine su düşüp, kesilmek
DÜMASİR (Demser) İnişi yumuşak olan yer * Etli, büyük deve
DÜM-BÜRİDE f Kuyruğu kesik
DÜM-ÇE f Kısa kuyruk, kuyrukçuk
DÜMDAR f Askerlikte arttaki emniyeti te´minle vazifeli, geriden gelen ve askeri tâkib eden birlik Ordunun geriden emniyet kuvveti * Mc: Son zamanlarda gelen büyük evliyâullah
DÜMEL (DÜMMEL) Tıb: Büyük kan çıbanı
DÜMLUK Yassı, yuvarlak taş
DÜMLUS Berrak, yumuşak nesne
DÜMLÜC Doğan kuşu * Kan alacak yer
DÜMME Arap oyunlarından bir oyun ismi * Yol, tarik
DÜMU´ (Dem´ C) Gözyaşları
DÜMUK Ansızın duhul etmek, birdenbire girmek
DÜMUR Destursuz olarak eve girmek
DÜMUS Geceleyin çok karanlık olmak
DÜ-MUY f Saçına sakalına kır düşmüş adam
DÜMYE (C: Dümâ) Oyun * Ağaçtan yapılmış nakışlı suret Sanem
DÜNB(E) f Kuyruk
DÜNBAL(E) f Kuyruk
DÜNBEK f Bekçi davulu * Dümbelek
DÜ-NİM(E) f İki parça, ikiye yarılmış, bölünmüş ikiye ayrılmış
DÜNU´ Horluk, hakirlik
DÜNÜVV Ulaşmak, yakın olmak
DÜNYA (Müz: Ednâ) (Denâet veya dünüvv den) En yakın, en aşağı * Şimdiki âlemimiz (Ahirete veya ölüme en yakın olmasından bu isim verilmiştir) (Dünyâ, âhiretin tarlasıdır Bir kitab-ı Samedanîdir Hem bir mezraadır Hem birbiri arkasında dâim gelen geçen âyineler mecmuasıdır Hem seyyar bir ticaretgâhtır Hem muvakkat bir seyrangâhtır Hem bir misafirhânedir)(Ehl-i dalâletin vekili der ki, ehadisinizde dünya tel´in edilmiş "Cife" ismiyle yâdedilmiş Hem bütün ehl-i velâyet ve ehl-i hakikat, dünyayı tahkir ediyorlar "Fenadır, pistir" diyorlar Halbuki: Sen bütün kemalât-ı İlâhiyyeye medar ve hüccet, onu gösteriyorsun ve âşıkane ondan bahsediyorsun Elcevap : Dünyanın üç yüzü var: Birinci Yüzü : Cenab-ı Hakk´ın esmâsına bakar Onların nukuşunu gösterir Mâna-yı harfiyle, onlara ayinedarlık eder Dünyanın şu yüzü, hadsiz mektubât-ı Samedaniyyedir Bu yüzü gayet güzeldir Nefrete değil, aşka lâyıktırİkinci yüzü : Âhirete bakar Âhiretin tarlasıdır Cennet´in mezraasıdır Rahmetin mezheresidir Şu yüzü dahi, evvelki yüzü gibi güzeldir Tahkire değil, muhabbete lâyıktırÜçüncü yüzü: İnsanın hevesatına bakan ve gaflet perdesi olan ve ehl-i dünyanın mel´abe-i hevesâtı olan yüzdür Şu yüz çirkindir Çünkü: Fânidir; zâildir, elemlidir, aldatır İşte hadiste varid olan tahkir ve ehl-i hakikatın ettiği nefret bu yüzdedirKur´ân-ı Hakim´in kâinattan ve mevcudattan ehemmiyetkârane, istihsankârane bahsi ise; evvelki iki yüze bakar Sahabelerin ve sair ehlullahın mergub dünyaları, evvelki iki yüzdedir Şimdi dünyayı tahkir edenler dört sınıftır:Birincisi : Ehl-i mârifettir ki, Cenab-ı Hakk´ın mârifetine ve muhabbet ve ibadetine sed çektiği için tahkir ederİkincisi : Ehl-i âhirettir ki ya dünyanın zaruri işleri onları amel-i uhreviden men´ettiği için veyahut şuhud derecesinde imân ile Cennetin kemalât ve mehâsinine nisbeten dünyayı çirkin görür Evet Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm´a güzel bir adam nisbet edilse yine çirkin göründüğü gibi; dünyanın ne kadar kıymetdar mehâsini varsa, Cennetin mehâsinine nisbet edilse, hiç hükmündedirÜçüncüsü : Dünyayı tahkir eder Çünkü; eline geçmez Şu tahkir, dünyanın nefretinden gelmiyor; muhabbetinden ileri geliyorDördüncüsü : Dünyayı tahkir eder Zira dünya, eline geçiyor Fakat durmuyor gidiyor O da kızıyor Teselli bulmak için tahkir eder "Pistir" der Şu tahkir ise; o da, dünyanın muhabbetinden ileri geliyor Halbuki, makbul tahkir odur ki; hubb-u âhiretten ve mârifetullah´ın muhabbetinden ileri gelirDemek makbul tahkir, evvelki iki kısımdır Cenab-ı Hak, bizi onlardan yapsın Âmin S) (Bak: Alessevri velhut)
DÜNYADÂR f Dünya işleriyle uğraşan, mal ve mülk sahibi olan Dünya hayatına fazla meyilli olan
DÜNYALIK t Zenginlik, para ve mal
DÜNYAPEREST f Dünyaya tapacak derecede ehemmiyet verip âhiretini düşünmeyen Maddiyatı çok seven
DÜNYEVÎ (Dünyeviye) Bu âleme mensub ve müteallik Dünyaya âit ve dünya ile alâkalı
DÜ-PA İki ayaklı
DÜR (Bak: Dürr)
DÜRAHİS Katı nesne * Gövdesi etli olan insan veya hayvan
DÜRAMİH Yürürken sallanan kişi
DÜRB (Bak: Derb)
DÜRBE Âdet Haslet * Cür´et ve mümareset Tecrübe
DÜRC(E) Kutu, kutucuk, küçük kutu * Mücevherat kutusu * Hokka gibi olan ağız, biçimli ağız
DÜRC-İ ZER Altın kutusu
DÜRD(E) f Tortu, çöküntü, posa, işe yaramayan kısım
DÜRDAKIS Başla boyun arasında olan kemik
DÜR-DANE f İnci tanesi * Mc: Çok güzel ve sevimli çocuk
DÜRDÎ f Çöküntü, tortu
DÜRDÜR Dişin kök yeri * Çocukların dişlerinin çıkıp bittiği yer
DÜRECE Süllem, merdiven * Bağırtlak kuşu (Kanatlarının içi siyah ve dışı boz olan bir kuş)
DÜRER (Dürr C) f Büyük inciler
DÜRER-İ SEMAVÎ Aslı vahiy ile gelen, parlak hakikatlı mânalar Semâvi inciler
DÜRER-BÂR İnciler yağdıran * Mc: Çok kıymetli ve güzel sözler söyleyen
DÜRHAMİN Belâ Zahmet, meşakkat
DÜRNUK (C: Derânik) Bir cins döşek
DÜRR (Dürdâne, dürre) f İnci İnci tanesi
DÜRRE-İ BEYZÂ f Parlak, büyük inci
DÜRR-İ CÂN f Canın incisi Çok sevgili
DÜRR-İ DIRAHŞÂN Parlak inci
DÜRR-İ MEKNUN Mahfazalı parlak inci
DÜRR-İ MİSÂL f Misâlin incisi İnci misâlinde, misâlin parlağı
DÜRR-İ NÂB Beyaz, parlak inci
DÜRR-İ ŞİRAB İri, büyükçe inci
DÜRR-İ YEGÂNE Eşi ve benzeri bulunmayan tek inci
DÜRR-İ YEKTA f Benzeri olmayan, tek inci * Mc: Hz Peygamber (ASM)
DÜRR-İ YETİM f Sadef içinde tek olan inci * Mc: Hz Peygamber Muhammed (ASM)
DÜRRACE (C: Derrâc) Türac denilen kuş
DÜRRAE (C: Derâri) Ferâce, kaftan, elbise
DÜRRAT (Dürre C) Büyük, iri inci taneleri
DÜRR-DANE (Bak: Dürdâne)
DÜRR-EFŞAN f İnci serpen Söylediği sözler inci olan ağız
DÜRRÎ Dürr´e mensub, inci ile ilgili
DÜRŞE Hâcet, ihtiyaç
DÜRU´ (Dır´ C) Zırh gömlekler
DÜRUC Dürmek * Geçmek * Koymak
DÜRUD f Dua, medih, tahiyye, selâm * Ekin biçme * Yontmuş ağaç, kereste
DÜRUG f Yalan, Doğru olmayan söz
DÜRUG-ZEN f Yalancı
DÜRUR İnmek * Akmak, seyelân
DÜRUS (Ders C) Dersler * Müfret olarak: Bir şeyin eseri mahv ve müzmahil olmak
DÜRUS-İ NÂFİA Faydalı olan dersler
DÜRÜST f Sıhhati yerinde, sağ, sahih, salim * Doğru, hatasız * Bütün, tam
DÜRÜSTÎ f Doğruluk, düzgünlük, sağlamlık
DÜRÜŞT f Katı, kalın, yağun * Kaba, sert
DÜRÜŞTÎ f Kabalık, sertlik, katılık, kalınlık, yoğunluk
DÜRYE Bilmek
DÜRZİ (C: Düruz) Suriye´nin güneyi ile Ürdün ve İsrâil´de yaşayan ve sonradan Araplaşmış olan bir kavimdir Arapça konuşurlar Dalâlet fırkalarından en bâtıl yolda olan bir fırkadır
DÜSME Toz bulaşmış olan nesne * Adi, alçak kimse
DÜSSE Başa soğuk geçmek
DÜSSE Arap çocukları arasında meşhur olan bir oyun
DÜSTUR f Umumi kaide Kanun, nizam * Örnek, nümune * Üslub İzin, müsaade * Mu´teber ve mu´temed kimse * Destur
DÜSUM (Desem C) Yağlar
DÜ´SUR (C: Deâsir) Yıkılmış havuz
DÜSUR Mahvolma Eseri kalmama Ortadan kalkma Nişanı belirsiz olma * Kaftan eskime * Ev köhne olma
DÜSÜR (Disar C) Perçinler, halatlar, kenetler Geminin tahtalarını birbirine bağlayan rabıtalar
DÜSÜR (Disar C) Üste giyilen kaftanlar, elbiseler * Yatak çarşafları
DÜŞ f (Bak: Dûş)
DÜŞAB f Pekmez
DÜ-ŞAH(İ) f Çatal ağaç * Tomruk * Eskiden suçlunun boynuna takılan çatal ağaç
DÜŞENBİH f Haftanın ikinci günü, pazartesi
DÜŞEŞ f İki altılık Tavla zarında iki defa altı gelmesi
DÜŞİN(E) f Dün gece
DÜŞNAM f Sövme, sövüp sayma, ta´n
DÜŞVAR f Müşkil Güç Zor
DÜŞVAR-GER f Dağ
DÜŞVARÎ f Zorluk, güçlük, suubet
DÜ-TA İki kat
DÜVAB İşi birbirine ulaştırmak
DÜVAL f Tasma, kayış
DÜVAM Sabit ve sakin olmak
DÜVAR Baş çevrilme
DÜ-VAZDEH f Oniki
DÜVEL (Devlet C) Devletler
DÜVEL-İ MUAZZAMA f Büyük devletler Düvel-i muazzama-i İslâmiyye gibi
DÜVEL-İ MÜ´TELİFE Anlaşmış devletler Birinci Cihan Harbinde: İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya
DÜVEL-İ MÜTTEFİKA f İttifak etmiş, birlik olmuş, birleşmiş devletler
DÜVELÎ (Düveliyye) Devletlerle alâkalı
DÜ-VİST f İki yüz
DÜVUK Ahmaklık, hamâkat
DÜ-VÜM(İN) f İkinci, saniyen
DÜVVAC Hâkimlerin giydiği bol kaftan * Yorgan * Tac
DÜVVAME Çocukların çevirerek oynadığı bir fırıldak
DÜYUN (Deyn C) Borçlar
DÜYUNAT (Düyun C) Borçlar
DÜZD (C: Düzdân) f Sârık, hırsız
DÜZDAN (Düzd C) f Hırsızlar, sürrak
DÜZDÂNE f Hırsız gibi, hırsıza yakışır şekilde, hırsızca
DÜZDÎ f Hırsızlık, sirkat
DÜ-ZEBAN f İki dilli
DÜZEÇ (Uydurma bir kelimedir) (Bak: Tesviye âleti)
DÜZENBAZ Hile yapan, aldatıcı
DÜZİNE On iki parçadan ibaret takım
DÜZLEM (Uydurma bir kelimedir) (Bak: Müstevi)
DÜZTABAN t Tıb: Ayak tabanı düz olan kimse Böyle kişiler çabuk yorulurlar ve hızlı yürüyemezler

Alıntı Yaparak Cevapla