Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi

Eski 11-04-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat E Harfi



E Harfi

EY (Arabçada) "Bak, dinle, dikkat et, yahut, demektir ki" mânalarına gelir Bir ibareyi tefsir için kulanılır Türkçede: Yakın nidâ içindir
EYA f Acaba mânasına nidâdır "Hey, ey" gibi çağırma, nidâ, seslenme edatı olarak da kullanılır
EYADİ (Eydi) (Yed C) Eller * Mc: Sebepler Nimetler
EYADİ-İ KESİRE Çok eller Çok sebebler
EYALAT (Eyâlet C) Valilerin idareleri altında olan memleketler, vilâyetler
EYALET (C: Eyâlât) Vilâyet Bir vâlinin idaresinde olan memleket, şehir
EYAMA (Eyyim C) Bekârlar, evli olmayanlar
EYAMİN (Eymen C) Pek hayırlı, uğurlu olanlar En yümünlü
EYAZİ f Kadınların yüzlerine örttükleri peçe, örtü
EYBE Rücu´ etmek * Gurub etmek, batmak
EYD Kuvvet
EYD Rücu´ etmek * Avdet etmek
EYDA´ Za´feran
EYDİ (Yed C) Eller * Mc: Kuvvetler (Daha çok Eyâdi şeklinde kullanılır)
EYDİYE (Yed C) Nimet * Eller
EYHEM Sağır * Bahadır
EYHEMAN Ateş ve sel
EYHUKAN Maydanoz otu
EYİD Kuvvetli, şiddetli kimse
EYİR Sıcak yel
EYKE Sık ve birbirine karışmış ağaç * Yumuşak * Ağaç bitiren bataklık (Bak: Ashab-ı Eyke)
EYKER İlâç yapılan bir ot
EYM (C: Üyum) Yılan
EYMAN (Eymün) (Yemin C) Andlar Yeminler Kasemler * Fık: Zevcesi ölmüş er * Sağ taraflar Sağlar
EYMAN-I SÂDIKA Doğru yeminler
EYMEN En meymenetli En uğurlu Sağ taraf
EYMEN VÂDİSİ Musa´nın (AS) tecelliye mazhar olduğu Tûr Dağı´ndaki vadi
EYNE Nere Nerede Nereye (mânasına sual için söylenir ve zarf-ı mekândır) * Zaman An * Yorgunluk (mânâsında da kullanılmıştır)
EYNEL MEFER (Eyn-el mefer) Nereye gidilebilir Nereye kaçılabilir Kaçacak yer var mı
EYNESSERA-MİN-ES-SÜREYYA (İmkânsızlık bildiren bir tâbirdir ki) Yer nerede, Süreyyâ nerede Süreyyâ ile yer bir olur mu (meâlindedir ve birbirlerine zıt ve uzak olan şeyler için söylenir)
EYNİYET Mekânda bulunması sebebiyle birşeye ârız olan hâlet
EYS Varlık Vücud Mevcud * Kahir Zulüm * Zarar, ziyan * Ümidsiz olmak Ye´se düşmek (Bak: Leys)
EYSAR Çadır eteğini kazığa bağlamakta kullanılan kısa ipler * Ot
EYSER Sol taraf Soldaki * Pek kolay
EYTAL (C: Eyatil) Boş böğürlü
EYTAM (Yetim C) Yetimler Babaları ölmüş çocuklar
EYTAM VE ERÂMİL Yetimler ve dullar
EYUM Erkeksiz kadın (ki, önce ere varmış olsun-olmasın)
EYVAH f Heyhât, yazık
EYVALLAH Bir kısım müslümanlar arasında tasdik işareti veya yemin ifade eden bir tâbirdir Bazan Allaha ısmarladık yerine söyliyenler de vardır Fakat makbul olanı; ayrılırken de buluşurken de selâmlaşmaktır ve bu sünnet-i seniyyedir
EYVAN f Köşk Büyük salon Büyük sofa Divanhâne
EYVAN-I KİSRA Dicle Nehri kenarında sol tarafta Medâyin şehrinde yıkıntıları bulunan eski İran (Acem) Padişahına mahsus bir saray Bu saray, Peygamberimizin (ASM) doğduğu gece çatlamıştır
EYYAM (Yevm C) Devirler Günler * Güç, iktidar, nüfuz
EYYAM-I ÂDİYYE Tâtil günlerinin haricindeki günler
EYYAM-I BAHUR Ağustos ayının ilk yedi günü
EYYAM-I BÎZ (Eyyâm-ül bîz) Her arabî ayın 12, 13, 14, 15´inci günleri
EYYAM-I CEM´ Hac mevsiminde Arafat ve Mina´da geçen dört gün
EYYAM-I KUR´ANİYE Kur´an-ı Kerim´e göre olan günler (Semavatta herhangi bir kürenin kendi etrafında bir defa dönmesi ile gün; mensub olduğu seyyarenin etrafında bir defa dönmesi ile de senesi meydana gelir Her yıldızın kendine göre bir günü ve senesi vardır Meselâ: Şems-üş-şumusun bir günü ellibin sene ve Şi´ra yıldızının bir günü bin senedir)
EYYAM-I MAZİYYE Geçmiş günler
EYYAM-I RESMİYYE Resmi günler
EYYAM-I TEŞRİK Kurban bayramının birinci gününden sonraki diğer üç güne verilen isimdir Zilhiccenin 11, 12 ve 13 üncü günleridir Birinci gününe "yevm-i nahr" (kurban günü) denir
EYYAMÜN MA´DUDAT Kurban bayramının son üç günü * Sayılan günler * Ramazan-ı Mübârekin sayılı günleri
EYYAN Vakit, zaman
EYYİD Kuvvetlendir, teyid et, devam ettir (meâlinde)
EYYİD-ALLAHU MÜLKEHU Allah´ım onun mülkünü devamlı kıl, kuvvet ver (meâlinde duâ)
EYYİM Bekâr, dul Eyyim; gerek bikir, gerek seyyib olsun zevci olmayan kadına ve zevcesi olmıyan erkeğe denir ki, buna bekâr denir Bundan başka eyyim; hür kadına ve bir kimsenin kızı, hemşiresi, teyzesi gibi yakın hısmına da ıtlak edilir (ET)
EYYÛB (AS) : Kur´ân-ı Kerim´de ismi geçen İshak Aleyhisselâm´ın oğlu olan Ays´ın evlâdından Eyyûb Aleyhisselâm, bir peygamber idi Pek çok malı ve Şam tarafında çok mülkü vardı Her makbul kulunu ve peygamberini Allah imtihana çektiği gibi onu da denedi Cümle emlâki emvâli elinden gitti O yine şükretti Hasta oldu, yine Rabbine şükrediyordu, sabrediyordu Bedeninde yaralar açıldı, yine sabretti Yaraları kurtlandı, yanına kimse varmaz oldu, yalnız bir zevcesi ona hizmet ederdi O yine sabreder ve ibâdetine devam eylerdi (Kısas-ı Enbiya Cevdet Paşa)(Sabır kahramanı Hazret-i Eyyûb Aleyhisselâm´ın şu münâcâtı, hem mücerreb, hem tesirlidirHazret-i Eyyûb Aleyhisselâm´ın meşhur kıssasının hülâsası şudur ki:Pek çok yara, bere içinde epey müddet kaldığı hâlde, o hastalığın azîm mükâfatını düşünerek kemal-i sabırla tahammül edip kalmış Sonra yaralarından tevellüd eden kurtlar, kalbine ve diline iliştiği zaman, zikir ve mârifet-i İlâhiyyenin mahalleri olan kalb ve lisânına iliştikleri için, o vazife-i ubudiyete halel gelir düşüncesiyle kendi istirahatı için değil, belki ubudiyet-i İlâhiyye için demiş: "Yâ Rab! Zarar bana dokundu Lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime hale veriyor" diye münâcât edip, Cenab-ı Hak o hâlis ve sâfi, garazsız, lillâh için o münâcâtı gayet hârika bir surette kabul etmiş Kemal-i âfiyetini ihsan edip envâ-i merhametine mazhar eylemiş L)(Hz Eyyûb´un (AS) zâhirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hz Eyyûb´dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz Çünkü, işlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şübhe kalb ve ruhumuza yaralar açar Hz Eyyûb´un (AS) yaraları kısacık hayat-ı dünyeviyesini tehdid ediyordu Bizim mânevi yaralarımız pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdid ediyor O münacât-ı Eyyûbiyeye o hazretten bin def´a daha ziyade muhtacız L)
EYYÛB-ÜL ENSARÎ (Bak: Ebu Eyyub-ül Ensarî)
EYYÜ Sual sormak için "Hangi Ne Ne vakit " mânalarına kullanılır
EYYÜHEL-İHVAN Ey kardeşler, ey ihvân (meâlinde hitab)
EYZAN Böylece, kezâ, bunun gibi, yine böyle, bu da böyle
EZ f den, den
EZ ÂN CÜMLE O cümleden olarak
EZA Ticarette kaybetme, zarar etme * Kibir ve gururunu bıraktırma * Sıkıntı, eziyet, zulüm, cevr, sitem, renc, incinmek İnsanın kerih görüp mahzun olduğu şey * Hayır ve sadaka yoluyla mal vermede gururlanmak Tetavül etmek
EZ´AF (Zı´f C) Bir şeyi iki katı yapan fazlalıklar Katlar
EZ´AF-I MUZÂAFA Pek çok, kat kat
EZ´AF Çok zayıf, en zayıf
EZ´AF-ÜL İBAD Kulların en zayıf olanı
EZ´AF-I NÂS İnsanların en zayıf olanı
EZAHİR Çiçekler, şükufeler
EZAHİR-İ EFKÂR Fikir çiçekleri
EZ´AKÎ Kısa boylu ve kötü olan adam Kötülük yapan kimse
EZAME (C: Ezamât) Hışım ve gadap etmek Kızmak, hiddetlenmek
EZAMİM (İzmâme C) Cemâatler, topluluklar
EZAN Namaza dâvet ve vahdaniyet-i İlâhiyyeyi ve hakaik-ı İslâmiyyeyi âleme, kâinata ilân etmek için minare ve emsali mahallerde edilen nidâ Kamet getirmek * Bildirmek(Ezan, Müslümanlığın mühim bir şiârıdır Ezan esnasında konuşmamak, hattâ Kur´an okumayı bırakıp dinlemek efdaldir Bİİ) (Bak: Taabbüdî)
EZANÎ Ezan ile alâkalı
EZANÎ SAAT Ezanın kendine göre ayarlandığı saat Her hangi bir yerde güneşin tam gurub ettiği andan, sonraki gün aynı vakte kadar, 24 saat olmak üzere ayarlanmış saat
E´ZAR Özürler Kusurlar Bahaneler
EZ´AR Saçı az olan kimse * Otu az olan yer * Zâlim ve kötü huylu kimse
EZAT (C: Üzâ-Ezy) İçinde su birikmiş çukur yer
EZB Anasından yeni doğmuş hayvan
EZBAD (Zebed C) Paslar * Dörtte birler, çeyrekler * Köpükler
EZ-CÜMLE f Bu cümleden, meselâ, bunun gibi
EZDAD Zıdlar Mukabil ve muhalif olan şeyler Birbirinin tersi veya zıddı olanlar(Şu kâinata dikkat edilse görünüyor ki: İçinde iki unsur var ki, her tarafa uzanmış, kök atmış: Hayır şer, güzel çirkin, nef zarar, kemâl noksan, ziya zulmet, hidayet dalâlet, nur nâr, imân küfür, tâat isyan, havf muhabbet gibi âsârlariyle, meyveleriyle şu kâinatta ezdad, birbiriyle çarpışıyor Daima tagayyür ve tebeddülâta mazhar oluyor Başka bir âlemin mahsulâtının tezgâhı hükmünde çarkları dönüyor Elbette o iki unsurun birbirine zıd olan dalları ve neticeleri, ebede gidecek; temerküz edip birbirinden ayrılacak O vakit, Cennet - Cehennem suretinde tezahür edecektir Madem âlem-i beka, şu âlem-i fenâdan yapılacaktır Elbette anasır-ı esasiyesi, bekaya ve ebede gidecektir Evet, Cennet - Cehennem; şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden dalının iki meyvesidir ve şu silsile-i kâinatın iki neticesidir ve şu seyl-i şuunatın iki mahzenidir, ve ebede karşı cereyan eden ve dalgalanan mevcudatın iki havzıdır ve lütuf ve kahrın iki tecelligâhıdır ki; dest-i kudret bir hareket-i şedide ile kâinatı çalkaladığı vakit, o iki havuz, münasip maddelerle dolacaktırŞu remizli nüktenin sırrı şudur ki:Hakîm-i Ezeli, inayet-i sermediyye ve hikmet-i ezeliyyenin iktizası ile, şu dünyayı, tecrübeye mahal ve imtihana meydan ve esmâ-i hüsnâsına âyine ve kalem-i kader ve kudretine sahife olmak için yaratmış Ve tecrübe ve imtihan ise neşvünemaya sebeptir O neşvünema ise, istidatların inkişafına sebeptir O inkişaf ise, kabiliyetlerin tezahürüne sebeptir O kabiliyetlerin tezahürü ise, hakaik-ı nisbiyenin zuhuruna sebeptir Hakaik-ı nisbiyyenin zuhuru ise, Sâni-i Zülcelâl´in esmâ-i hüsnâsının nukuş-u tecelliyatını göstermesine ve kâinatı mektubat-ı Samedaniyye suretine çevirmesine sebeptir İşte şu sırr-ı imtihan ve sırr-ı teklif iledir ki: Ervâh-ı âliyenin elmas gibi cevherleri, ervâh-ı sâfilenin kömür gibi maddelerinden tasaffi eder, ayrılırİşte, bu mezkur sırlar gibi daha bilmediğimiz çok ince, âli hikmetler için, âlemi bu surette irade ettiğinden şu âlemin tegayyür ve tahavvülünü dahi o hikmetler için irade etti Tahavvül ve tegayyür için zıtları birbirine hikmetle karıştırdı ve karşı karşıya getirdi Zararları menfaatlara mezcederek, şerleri hayırlara idhal ederek, çirkinlikleri güzelliklerle cem ederek, hamur gibi yoğurarak şu kâinatı tebeddül ve tagayyür kanununa ve tehavvül ve tekâmül düsturuna tâbi kıldı Vaktaki meclis-i imtihan kapandı Tecrübe vakti bitti, esmâ-i hüsnâ hükmünü icra etti Kalem-i kader, mektubatını tamamiyle yazdı Kudret, nukuş-u san´atını tekmil etti Mevcudat, vezaifini ifa etti Mahlukat, hizmetlerini bitirdi Herşey, mânasını ifade etti Dünya âhiret fidanlarını yetiştirdi Zemin, Sâni-i Kadirin bütün mu´cizat-ı kudretini, umum havarik-ı san´atını teşhir edip gösterdi Şu âlem-i fena, sermedi manzaraları teşkil eden levhaları zaman şeridine taktı O Sâni-i Zülcelâl´in hikmet-i sermediyyesi ve inayet-i ezeliyyesi; o imtihan neticelerini, o tecrübenin neticelerini, o esmâ-i hüsnânın tecellilerinin hakaikını, o kalem-i kader mektubâtının hakaikını, o nümûne-misâl nukuş-u san´atının asıllarını, o vezaif-i mevcudatın faidelerini, gayelerini, o hidemat-ı mahlukatın ücretlerini ve o kelimat-ı kitab-ı kâinatın ifade ettikleri mânaların hakikatlarını ve istidat çekirdeklerinin sünbüllenmesini ve bir mahkeme-i kübra açmasını ve dünyadan alınmış misali manzaraların göstermesini ve esbab-ı zâhiriyenin perdesinin yırtmasını ve herşey doğrudan doğruya Hâlık-ı Zülcelâline teslim etmesi gibi hakikatları iktiza etti ve o mezkur hakikatları iktiza ettiği için, kâinatı dağdağa-i tagayyür ve fenadan tahavvül ve zevalden kurtarmak ve ebedileştirmek için o zıtların tasfiyesini istedi ve tegayyürün esbabını ve ihtilâfatın maddelerini tefrik etmek istedi Elbette kıyâmeti koparacak ve o neticeler için tasfiye edecek İşte şu tasfiyenin neticesinde cehennem, ebedî ve dehşetli bir suret alıp, taifeleri $ tehdidine mazhar olacak Cennet ebedî, haşmetli bir suret giyerek ehil ve ashabı $ hitabına mazhar olacak Hakîm-i Ezelî, şu iki hanenin sekenelerine, kudret-i kâmilesiyle ebedi ve sabit bir vücut verir ki; hiç inhilâl ve tagayyüre ve ihtiyarlığa ve inkıraza mâruz kalmazlar Çünki inkıraza sebebiyet veren tagayyürün esbabı bulunmaz S)
EZDER f Münâsib, muvâfık, yaraşır, lâyık
EZ-DİL Gönülden
EZDİLİ CAN (Ez-dil-i cân) Candan ve gönülden
EZEB Leim kimse * Kısa boylu
EZEBB f Saçları uzun ve kaşlarının kılları çok olan adam
EZEC (C: Azec) Süleyman Aleyhisselâm´ın yaptığı bir bina adı
EZECC Uzun ve ince kaşlı
EZEL İbtidası ve başlangıcı olmayan, her zaman var olan
EZELÎ Ezele mensub ve müteallik Devamlı var olup varlığının başlangıcı olmayan
EZELİYYE Ezele mensub, ezel ile ilgili, ezelîlik(S - Bütün silsilelerin Hâlik´ın vücub-u vücuduna kat´i şehadetleri göz önünde olduğu halde, bazı insanların madde ile maddenin hareketinin ezeliyeti cihetine zâhib olmakla dalâlete düştüklerinin esbabı nedendir C - Kasd ve dikkatle değil, sathi ve dikkatsiz bir nazarla, muhal ve bâtıla, mümkin nazarıyla bakılabilir Meselâ:Bir bayram akşamı, gökte ay ve hilâli arayanlar içinde ihtiyar bir zat da bulunur Bu zat, gökteki hilâli görmek için bütün kasıd ve dikkatiyle nazarını göğe tevcih edip hilâli araştırmakla meşgul iken, gözünün kirpiklerinden uzanan ve gözünün hadekası üzerine eğilen beyaz bir kıl nasılsa gözüne ilişir O zat derhal "Hilâli gördüm" der "İşte bu gördüğüm Ay´dır" diye hükmederİşte sathî ve dikkatsiz nazarlar bu gibi hatalara düştükleri gibi, yüksek bir cevhere ve mükerrem bir mahiyete mâlik olan insan, kasdı ve dikkati ile daima hak ve hakikatı ararken, bazan sathî ve dikkatsiz bir nazarla batıla bakar O batıl da; ihtiyarsız, talebsiz, dâvetsiz fikrine gelir Fikri de, çar-naçar alır saklar, yavaş yavaş kabul ve tasdikine de mazhar olur Fakat onun o batılı kabul ve tasdiki, bütün hikmetlerin mercii olan nizâm-ı âlemden gaflet etmesinden ve madde ile hareketinin ezeliyete zıt olduğuna körlük gösterdiğinden ileri gelmiştir ki, şu garip nakışları ve acib san´at eserlerini esbab-ı câmideye isnad etmek mecburiyetiyle o dalâletlere düşmüşlerdir İİ)
EZELL Kurtla sırtlandan doğan hayvan * Oturak yerinin iki yanları arık ve yeyni olan
EZELL Çok zelil Çok alçak ve rüsvay olan
EZELL-İ NÂS İnsanlar içinde en rezil ve aşağılık olan adam
EZEM Ağzını yumup oturmak * Sabretmek * Yemekten ve içmekten men´etmek * Isırmak * Gayret etmek * Bükmek
EZFAR Tırnaklar * Tırnakbahuru denilen tıbbi bir koku * Şimal kutbunda bulunan küçük yıldızlar
EZFELÎ Cemaat-ı kalile Az cemaat Ufak topluluk
EZFER Güzel kokulu şey
EZFER Uzun tırnaklı
EZFİLE Cemaat, topluluk, güruh, bölük
EZFİR Çok iyi kokulu nesne
EZGEHAN f Tembel adam İşi gücü olmayan kimse
EZHAB (Zeheb C) Yumurta sarıları * Altunlar
EZHAN Zihinler Müdrikler Anlamayı meydana getiren duygular
EZHAR (AZHÂR) (Zahr C) Satıhlar, yüzler * Sırtlar, arkalar Binek hayvanının sırtları
EZHAR (Zehre C) Çiçekler Zehreler şukufeler
EZHAR-I NEV-BAHÂR Bahar çiçekleri
EZHAR-I REBİÎ Bahar çiçekleri
EZHEL Gafil kimse Gaflette bulunan kişi * Pek dalgın
EZHER Pek beyaz ve parlak * Ay, kamer, * Saf ve parlak olan * Cuma günü * Vahşi sığır
EZHER-ÜL VECH Yüzü nurlu olan
EZHERAN (Ezhereyn) Ay ile güneş
EZİB Rezil, âdi ve aşağılık kimse * Kıble rüzgarı * Riyh-u cenub ile Sâbâ arasında esen yel * Sevinmek, ferah ve neşat
EZİKKA (Zukak C) Yollar, sokaklar
EZİLLE Zeliller, alçaklar
EZİMME (Zimam C) Yularlar Bağlar
EZİMME-İ UMUR İşlerin idâresi
EZİN Kefil
EZİN Söz dinlemek * İşitmek
EZİR f Haykırma, bağırma
EZİYET İncinme Sıkıntı çekme
EZKA En anlayışlı En zeki
EZKA En temiz En pâk Ziyade dindar Pâkize
EZ-KADİM f Eskiden, önceleri
EZKAN (Zakn C) Çeneler
EZKAR (Zikr C) Zikirler
EZKAT f Kötü düşünceli kişi
EZ KAZA f Kazâ olarak, tevâfuk olarak Beklenmedik ânda
EZKER Maharetli duvar ustası
EZKİYA Saf, temiz, iyi halli kimseler
EZKİYA (Zeki C) Çabuk ve güzel anlayışlı kimseler Keskin zekâlılar
EZL Güçlük * Darlık * Hapsetmek
EZLAÎ Uzunca ve iri olan şey
EZLAK Aleyhte söz söyleyen adam * Keskin olan şey
EZLAM (Zelm C) Oklar Kumar okları
EZLEF (C: Zelef) Burnunun ucu uzun ve ince olan
EZLEM (Bak: Azlem)
EZLEM Boğazı altında sarkık uzun kılları olan keçi
EZM Yemek, ekl
EZMAN Zamanlar Vakitler Müddetler
EZMÂR (Zimr C) Kahramanlar, yiğitler, bahadırlar
EZMÂR-I ETRÂK Türk kahramanları
EZMAYİŞ Tahtadan yapılmış demir temrenli bir cins ok
EZME Kıtlık, kaht * Şiddet * Darlık * Bir kere yemek
EZMEL Hareket etmek * Muzdarib olmak, acı çekmek * Savt, sadâ, ses * Gül
EZ-MEN f Benden
EZMİNE (Zaman C) Zamanlar
EZMİNE-İ KADİME Eski zamanlar
EZMİNE-İ MÂZİYYE Geçmiş zamanlar
EZMİNE-İ MÜSTAKBELE Gelecek zamanlar, müstakbel zamanlar
EZNAB (Zenb C) Suçlar, günahlar * Kuyruklar
EZNEM Kulakları ucunda sarkık uzun kılları olan keçi
EZ-NEV f Yeni baştan, yeniden
EZ-ON SEBEB O sebepten
EZ-OST Ondan
EZR (C: Uzur) Arka ve sırt * Kuvvet
EZRA Kulağı beyaz, gövdesi siyah olan davar
EZRA Çok konuşma * Çok yeme * Sözü düzgün ve pek fasih olan kimse
EZRAB Diş kökü
EZRAK Saf ve temiz su * Gök renkli, mâvi
EZRAR (Zirr C) Elbise düğmeleri
EZREBÎ Azerbeycan´ın Arapça adı
EZ SER-İ NEV Yeni baştan
EZ-TU Senden
EZÛC Hayâsız ve edebsiz adam * Sert başlı at
EZUM Isırıcı, ısıran
EZUZ Pek keskin olan kılınç veya hançer
EZVAC Çiftler Zevceler Nikâhlı karılar * Kocalar
EZVAC-I TÂHİRAT Hz Peygamber Efendimizin (ASM) ismetli ve iffetli, pâk zevce-i muhteremeleri (RA) "Mü´minlerin anneleri" diye bilinen ve Peygamberimize (ASM) âilelik etmek şerefine ermiş mübârek hanımlar(Zât-ı Risaletin akvâli gibi, ef´al ve ahvâli ve etvâr ve harekâtı dahi menabi-i din ve şeriattır ve ahkâmın mehazleridir Şıkk-ı zâhirîsine Sahabeler hamele oldukları gibi, hususi dairesindeki mahfî ahvalâtından tezâhür eden esrar-ı din ve ahkâm-ı şeriatın hameleleri ve râvileri de Ezvac-ı Tâhirat´tır ve bilfiil o vazifeyi ifa etmişlerdir Esrar ve ahkâm-ı dinin hemen yarısı, belki onlardan geliyor Demek bu azîm vazifeye, bir çok ve meşrebce muhtelif Ezvac-ı Tâhirat lâzımdır M)
EZVAH Münkabız olmak * Yakınlık
EZVAK Zevkler Keyfler Eğlenceler
EZVER Boynu eğri olan kimse
EZVET Küçük yanaklı
EZYAF (Zıyf C) Misafirler Mihmanlar
EZ-YAH f "Buzdan soğuk" mânasına gelir
EZYAK (Zîk dan) Pek dar ve sıkıntılı Çok zor
EZYAL (Zeyl C) Ekler İlâveler Zeyiller
EZYED Çok ziyade Daha fazla En ziyade
EZZ Depretmek ve koparmak * Kandırmak, aldatmak

Alıntı Yaparak Cevapla