Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat F Harfi
F Harfi
FE (FA) (Buna ta´kib edâtı denir) "Sonra, hemen" mânalarını ifâde için fiillerin başına getirilen edât harfi (Bak: Harf-i atıf) Bazan mecaz olarak vav yerinde de kullanılır
FE-BİHÂ Daha iyi, bu halde, pek a´lâ, ne a´lâ
FEAME (FEUME) Dolu olmak
FEC´ Bir kimsenin, musibetten dolayı elemli olması * İncinmek * Tasalı olmak, kederli ve hüzünlü oluş
FECA Kirişi çıkmış yay
FECAAT (Fecâet) Merak edilecek hâl, kederlenecek kötü durum Felâket
FECACE (FİCÂCE) Çiğlik, hamlık
FECAYİ´ (Fecîa C ) Belâlar, musibetler, felaketler
FECC (C : Ficâc) Açık yer İki dağ arasındaki geniş yol Tarik-i vâsi´
FECCAC Döşek döşeten * Erkek, zevc
FECERE (Facir C ) Günah işleyenler, günahkârlar, zinakârlar, fâcirler
FEC´ET Birdenbire
FECFAC (FECÂFİC) Çok söyleyen
FECδ Çok acı veren, acıklı
FECÎA (C : Fecâyi´) Belâ, felâket, âfet, musibet, fâcia
FECİR (Bak: Fecr)
FECM Geniş * Bevletmek, işemek
FECR Tan yerinin ağarması Şafak Sabah vakti, güneş doğmadan evvel şarkta hâsıl olan kızıllık * Bir şeyi genişçe ikiye ayırmak * Günah işlemek Fücur ve fısk işlemek Yalan söylemek * Tekzib eylemek * İsyan ve muhalefet eylemek * Haktan sapmak Meyletmek * Söğmek * Bühtan eylemek * Su akıp gitmek * Karışmak (L R )
FECR-İ ÂTÎ Gelecekteki fecr 1908 meşrutiyet inkılâbından sonra Servet-i Fünun mecmuası etrafından toplanan bir kısım gençlerin kurmak istedikleri ekolün (cemiyetin) adıdır
FECR-İ KÂZİB (Bak: Fecr-i sâdık)
FECR-İ SÂDIK Sabaha karşı şark ufkunda yayılmaya başlayan beyaz bir aydınlık Bunun mukabili birinci fecirdir ki, bir aydınlıktan sonra tekrar aydınlık gider Bu birinci aydınlığa fecr-i kâzib denir Sabah namazının vakti, fecr-i sâdıkta başlar
FECR SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 89 suresi
FECS Büyüklenmek, ululanmak, kibirlenmek
FECVA Kirişi çıkmış ve ayrılmış olan yay
FECVE Avlu * Genişlik
FE´D Kebap yapmak * Kül içinde ekmek pişirmek
FEDA´ Kurban * Uğruna verme, gözden çıkarma * Bir yere toplanmış arpa, buğday veya hurma * Hurma ve üzüm kurutulan yer
FEDÂ-YI CÂN Canını verme, canını fedâ etme, kendini kurban etme
FED´A El ve ayağı eğri olan kadın (Müz: Efdâ)
FEDA´ El ve ayağın eğilmesi
FEDAÎ Dâvası ve gayesi uğruna herşeyini çekinmeden feda edebilen
FEDAKÂR f Her türlü zahmetlere göğüs gererek dâvası uğruna sebat eden
FEDAKÂRANE f Canını ve herşeyini feda eder derecesinde Her türlü eziyet ve zahmetlere göğüs gererek, dâvası uğruna sebat edene yakışacak surette
FEDAKİL Emirlerin büyükleri
FEDAME (FEDUME) Yorgunluk * Tembellik
FEDAVİYYE Fedailer Fedai takımı, serdengeçtiler
FEDDAD şiddetli ses Ekinci * Çoban
FEDDAN (C: Fedâdin) Bir çift öküz * Bir günde bir çift öküzle sürülebilen arazi * Daha çok mısırda yer ölçülerinde kullanılan bir kelime
FEDEK Irak diyarında bir beldenin adı
FEDERAL Fr Bir devletler federasyonu ile alâkalı, yahut ona ait
FEDERASYON Fr Bir kaç devletin bir devlet meydana getirecek şekilde birleşmesi * Aynı çeşitten bir çok kurulların meydana getirdiği birlik
FEDEVKES Arslan, esed
FEDFED (C: Fedâfid) Düz yer * Büyük sahrâ * Yaban * Yüksek mekân * Sığır buzağısı
FEDG Baş yarmak
FEDGAM (C: Fedâgım) Güzel, gökçek kişi
FEDH Bir kimseyi borca sokmak * Ağır işe giriftar etmek
FEDÎD Ses, savt, sada
FEDİR Akılsız, ahmak kimse * Zayıf ve âciz kimse
FEDK Atmak * Tezyin etmek, süslemek
FEDM Ahmak, bön, kalın kafalı, budala * Yaşamak * Yaşlanmak, ihtiyarlamak * Yorulmuş, sakil kimse
FEDN Kısaltmak
FEEL (C: Fuul) Fal tutmak
FE-EMMA Buna gelince, kaldı ki Ammâ  (mânasına asıl söze başlama edâtıdır )
FE´FE´ Bir söz söylerken, dile "fe" harfi gelip, her kelimenin başına "fe" getirerek söylemek
FE´FEE Dilini "fe" lâfzına döndürmek
FEGA Buğdayın çürümesi * Hurma koruğunun çürümesi ve çürüğü
FEGAK Haremini yabancılardan sakınmayan, kaltaban
FEGAM Haris olmak
FEGANE f Düşük (çocuk)
FEGV Kına çiçeği
FEHA Horultulu uyku * Şişman kadın * Ayaklarda olan gevşeklik
FEHA (C: Efhâ) Çorbaya katılan veya dövüp yemek üzerine ekilen bir ot * Soğan
FEHAHE Yorulmak * Aciz olmak, güçsüzleşmek
FEHALE Erkeklik, aygırlık
FEHAME Ululuk, büyüklük
FEHAVA (Fehavi) (Fehvâ C ) Mefhumlar, kavramlar, anlamlar, mânâlar
FEHC (C: Efhac-Fahcâ) İnsanın veya hayvanın iki baldırının arası birbirine yakın olması
FEHCA´ Râzı olmak
FEHD (C: Fühud) Pars denilen canavar * Semer ortasındaki mıh * Gafil olmak
FEHEK Dolu olmak
FEHEKA (C: Fihâk) Buzağı başı
FEHEM (Fehim - Fehm) Anlayış Zihnen kavrayış
FEHH (C: Fihâh-Fuhuh) Avlanacak âlet * Kapan
FEHH Yorulmuş âciz kişi
FEHHA Uyku içinde horlamak * Çağırmak
FEHHAD Parsa av öğreten
FEHHAM Çok anlayışlı, pek zeki, en çok anlayan
FEHHE Zillet, horluk * Yaramaz söz
FEHÎC Yılan sesi
FEHÎL Kerim, cömert adam Ulu ve kuvvetli kimse
FEHİM (Bak: Fehem)
FEHÎM Kömür
FEHÎM (Fehm den) Anlayışlı, akıllı, zeki (kimse )
FEHÎRE İçine kızmış taşlar bırakarak kaynatılan ve üzerine un konulan ayran
FEHLEL Bâtıl
FEHM Ulu kişi
FEHME (C: Fuhem-Fuhum) Kömür * Karanlık
FEHS Diliyle elini yalamak
FEHS (C: Efhâs) Her nesnenin içi
FEHT Ay aydınlığı, ay ışığı
FEHUR Fahirlenen, övünen * Nazlanan * Büyük nesne * Büyük deve
FEHVA (C : Fehâvi) Mefhum, kavram, anlam, mânâ
FEHZ (C: Efhâz) Kişinin gayet yakın olan kabilesi * Uyluk
FE-İLLA Eğer olmazsa Olmadığı takdirde (gibi mânalara gelir )
FEK´ (FÜKU) Üzüntü veya kızgınlıktan dolayı başını aşağı eğip, nereye gittiğini bilmeden gitmek
FEKAHE Latife etmek, şaka yapmak * Gururlanmak, tekebbürlenmek
FEKAHET (Bak: Fakahet, Fakih)
FEKAHET Lâtifecilik, şakacılık
FE-KEYFE "Nasıl " anlamına kullanılan eski bir tabir
FEKİH Mütekebbir, gururlu ve şerli kimse
FEKK Açmak Ayırmak * Kırmak * Kaldırmak * Kesmek * El ve bilek, yerinden burkulup çıkmak * Rehin verilen şeyi kurtarıp çıkarmak * Köle azadetmek * Pir-i fâni olmak
FEKK-İ İZAFET (Bak: İzafet-i maktu´)
FEKK-İ MÜHÜR Mühürü bozma
FEKK-İ RÂBITA Alâkayı kesme Bağı koparma
FEKK-İ REHN Rehini kurtarma
FEKKEYN İki çene Alt ve üst çene
FEKN Nâdim olmak, pişmanlık duymak
FEKR Etraflıca düşünme
FEL´ Yarmak
FELÂ Öyleyse O zaman O halde  (gibi mânalara gelir )
FELÂ CEREM Şüphesiz Muhakkak * Düşündürücü değil
FELA (FELAT) (C: Felevât) Sahra, çöl
FELAH f Başlangıç, mebde´ İbtida
FELÂH Selâmet Saadet Kurtuluş Hayır ve ni´metlerde refah, rahatta dâim olmak Fevz ve zafer Necat ve beka * Sahur yemeği * Şakketmek
FELÂH-I VATAN Vatanın kurtuluşu Vatanın selâmeti * Tar: 10 Şubat 1920´de İstanbul Mebuslar Meclisi´nde teşekkül etmiş olan bir grup
FELAHAN f Sapan Taş atmaya mahsus âlet
FELAHAT Çiftçilik, ekincilik, ziraat, haraset (Bak: Filahet)
FELAH-YAB f Kurtulan, kurtuluşa eren, felah bulan
FELAK Tan zamanı, subh, fecir * İki tepe arasındaki düzlük * Bütün mahlukat * Suçlunun ayağına vurulan tomruk, falaka * Cehennem
FELAK SURESİ Kur´an-ı Kerim´de 113 suredir Nâs Suresiyle beraber ikisine Muavvezeyn; İhlâs suresi ile beraber olursa üçüne Muavvezât adı verilir (Bak: Muavvezetan)
FELAKET Belâ, musibet, âfet, dâhiye Bedbahtlık
FELAKETDİDE Felakete düşmüş Felâket görmüş olan
FELAKETZEDE f Belâya uğramış, bir musibete düşmüş, acınacak hale gelmiş olan
FELAN İnsanlar içinde alem isimlerden kinâye bir isim
FELASİFE Felsefeciler Filozoflar, felsefe ile uğraşanlar * Düşüncesiz, kaygısız, rahat yaşayanlar * Dinsizler
FELASİFE-İ YUNAN Yunan feylesofları
FELAT Sahrâ, çöl şenliksiz yer
FELC Nüzul, inme Vücudda bir kısmın veya çok kısımların hareket etmekten âciz kalışı * İki kısma yarılmak * Küçük nehir * Fevz, zafer
FELCES Haris kimse * Baldırı ve mak´adı zayıf olan kadın
FELEC Küçük nehir * Dişlerin seyrek olması * El eğriliği
FELEHDEM Büyük deniz * Hafif nesne
FELEK Gök, gök katı, devir * Tâli´, baht * Büyük ve dâirevi olan şey * Her gök seyyaresinin gezdiği âlem * Dünyâ, âlem, * Bir zilli âlet * Yuvarlak kütük, kızak (Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten N Kemal)
FELEK-ÜL A´ZAM (Bak: Felek-i eflâk)
FELEK-İ EFLÂK Göğün en son katı (Bak: Arş)
FELEKÎ (Felekiyye) Feleğe mensub Felekle ilgili * Astronomik
FELEKİYYAT Göklerin ilmi (Kozmoğrafya, Astronomi)
FELEKİYYUN Gök ilmi ile uğraşanlar (Astronomlar, Kozmoğrafyacılar)
FELEKMEŞREB Mc: Sözünde durmaz, verdiği sözü tutmaz * Kimine yâr olur, kimine olmaz
FELEKSEYR f Hareketleri ve gidişi süratli olan
FELEKZEDE f Feleğin kahrına uğramış, tâlihsiz
FELENCE Hoş kokulu sarı renkli bir tohumdur Yemen´den gelir * Besbâse yaprağı
FELETAT Lisanın döküntüleri, iradesiz ağızdan çıkan söz veya kelime * Ansızlık * Her ayın son geceleri (Bak: Hey´atin feletâtı)
FELEVAT (Felât C ) Susuz çöller, sahralar
FELFAK Ağaç dibinden çıkan budağın yaprağı
FELFEL İri gövdeli, semiz adam
FELFELE Yemeğe biber katmak
FELH (C: Füluh) Yarmak, şakk * Kesmek
FELHA (C: Eflâh-Felhâ) Alt dudakta yarık olması
FELHEM Çulha mekiği
FELÎCE Kaftan ve bez parçası
FELİHAZA (Fe-li-zâlik) Bunun için, şunun için, imdi (mânasında )
FELÎL Bir yere toplanmış kıl * Devenin azısı
FELÎMUN şebrem denilen ot
FELİZALİK (Bak: Felihâzâ)
FELK Yarmak, şakk
FELKAM Geniş, vâsi´
FELKE Ayın dolunay şekli
FELL (C: Fülül - Eflâl) Gedik, rahne * Yaralamak * Cenkte askeri bozmak Harbdeki askerin bozulması * Kılınç yüzündeki açılan gedik * Susuz kır yer * Güruh, cemaat * Muvakkat delilik
FELLAH Ekinci, çiftçi, ziraatle uğraşan arab * Zenci, siyah arab
FELLAZ Bostancı
FELLUCE (C: Felâlic) Ziraate müsait yer
FELS (Füls) (C: Fülüs) Pul, Bakır para * Balık pulu
FELSEFE Yunanca (Philosophos)dan Arapçalaşmış Feylesofların mesleği * İlm-i hikmet * Maddeyi, hayatı ve bunların çeşitli tezâhürlerini, sebeblerini, ilk unsurları ve gaye cihetinden inceleyen fikri çalışma ve bu çalışmaların neticelerini toplayan ilim * Herkesin hususi fikri Mantık * Bir ilmin prensipleri * Marifet ve hikmet sevgisi * Meşhur bir feylesofa göre olan hususi prensipler, nazariyeler * Tabiat, huy ve mizaç sakinliği; rahatlık (Bak: Hikmet, Nokta-i nazar)(Hikmet-i felsefe ile hikmet-i Kur´aniyenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye verdiği terbiyeler: Amma hikmet-i felsefe ise hayat-ı içtimaiyede nokta-i istinadı, "kuvvet" kabul eder Hedefi, "menfaat" bilir Düstur-u hayatı, cidal tanır Cemaatlerin râbıtasını "Unsuriyet, menfi milliyeti" tutar, Semerâtı ise, "Hevesât-ı nefsaniyeyi tatmin ve hâcât-ı beşeriyeyi tezyid"dir Halbuki: Kuvvetin şe´ni, "Tecavüz" dür Menfaatın şe´ni, her arzuya kâfi gelmediğinden üstünde "Boğuşmaktır " Düstur-u cidâlin şe´ni, "Çarpışmaktır " Unsuriyetin şe´ni, başkasını yutmakla beslenmek olduğundan; "Tecavüz"dür İşte bu hikmettendir ki; beşerin saadeti selb olmuştur Amma hikmet-i Kur´aniye ise, nokta-i istinadı, kuvvete bedel "hakk"ı kabul eder Gayede menfaate bedel, "fazilet ve rızâ-yı İlâhî"yi kabul eder Hayatta düstur-u cidal yerine, "düstur-u teavün" ü esas tutar Cemaatlerin rabıtalarında: unsuriyet, milliyet yerine "râbıta-i dinî ve sınıfî ve vatanî" kabul eder Gayâtı, hevesât-ı nefsaniyenin tecavüzâtına sed çekip, ruhu maaliyâta teşvik ve hissiyât-ı ulviyesini tatmin eder ve insanı kemâlât-ı insaniyeye sevkedip insan eder  Hakkın şe´ni, "ittifak"tır Faziletin şe´ni, "tesanüt"tür Düstur-u teavünün şe´ni, "birbirinin imdadına yetişmek"tir Dinin şe´ni, "uhuvvet" tir, "incizab" dır Nefsi gemlemekle bağlamak, ruhu kemâlâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe´ni, "saadet-i dâreyn" dir  S )(Dinsiz felsefe, hakikatsız bir safsatadır ve kâinata bir tahkirdir S )
FELSEFE-İ BEYAN Beyan İlmindeki kaidelerin vaz´ediliş sebeb ve gayelerinin açıklanması
FELSEFE-İ TARİHİYYE Târih felsefesi
FELSEFÎ Felsefeye mensub ve felsefe ile alâkalı
FELSEFİYYAT Felsefe ile ilgili bilgi ve düşünceler, hikmet bilgileri
FELTE Ansızlık * Darlık * Her ayın son gecesi
FELTUT Küçüklüğünden dolayı iki tarafı gelip birleşmiyen elbise
FELÜVV(E) (C: Eflâ-Felâvâ) Atın yavrusu Tay
FELY Bit toplamak * Şiirin ince mânâlarını çıkarmak * Kesmek * Kılıç ile vurmak
FELYUN Ermeni kili
FEM Ağız Dihen (Kelimenin aslı: "Feveh" veya "Fâh" dır )
FEM-İ NEHR Nehir ağzı
FEMÎ Ağızla alâkalı Ağıza âit
FEN (Bak: Fenn)
FEN´ Malın çok olması * Misk kokusunun etrafa yayılması * Bir kimsenin iyiliğini ve ihsanını söyleyip methetmek
FENA (Beka´nın zıddı) Yokluk Yok olma * Geçici dünya * Geçip gitme * Tas: Kendi varlığından geçmek * Kötü * Devamlı olmayan * Çok kocamış olmak
FENAFİLİHVAN (Fenâ fi-l-ihvân) Tefâni Yani; kardeşlerin birbirinde fâni olması; kendi hissiyat-ı nefsaniyesini unutup, kardeşlerinin meziyyât ve hissiyâtı ile fikren yaşaması Samimi ihlâs üzerine müesses en yakın dostluk, en fedakâr ve en civanmert kardeşlik
FENAFİLLAH (Fenâ fillâh) Tas: Abdin zât ve sıfâtının, Hakk´ın zât ve sıfâtında fâni olması Başka bir ifade ile: Dünya alâkalarını külliyen kat´ ve ehadiyet dergâhına tam bir teveccühle istiğrak haletidir Sofi, bu maksada erebilmek için her şeyi terk eder
FENAFİRRESUL (Fenâ fir-resul) Tas: Bütün varlığını Hazret-i Peygamber´in (A S M ) manevî şahsiyetinde yok etmek mânasına gelir Hassaten, sünnî olan tarikat mensubuna göre Hz Peygamber´in (A S M ) rivayet yolu ile nakledilen hadisleri ile beraber hareketlerini benimsemek ve O´na en küçük mes´elede aykırı harekette bulunmamak asıldır
FENAFİŞŞEYH (Fenâ fiş-şeyh) Tas: Bütün maneviyatını şeyhin manevî şahsiyetinden, feyzinden almak manasına gelen bir tabirdir
FENAGÂH f Fânilik yeri olan bu dünya
FENAPEZÎR f Fena bulan, yok olan Fenayâb da aynı mânada kullanılır
FENAT (C: Fenevât) Tilki üzümü * Vahşi sığır
FENCE Bir nevi toprak çanak
FEND f Mekir, hile, desise, yalan, dolan
FEND Büyük dağ
FENED Yalan söz * İhtiyarlıktan dolayı aklın zayıflaması
FENEK Kursak * Körük yapılan şey
FENEN (C: Efnân-Efânın) Budak * Üslup
FENG f Acı hıyar, ebucehil karpuzu
FENH (FÜNUH) Su içerken tamamen kanmadan vaz geçmek
FENH Kahretmek Zelil kepaze etmek
FENHAR Büyük taş
FENÎH Kahrolmuş
FENİK (C Finak-Efnâk) Gayet kerim ve necip olan
FENÎK İki çenenin bitiştiği yer * İki uyluğun bitiştiği yer
FENÎN Erkek deve
FENK Nimetlenmek
FENK İnat
FENN Hüner Mârifet * San´at * Tecrübe * İlim * Nevi, sınıf, çeşit, tabaka * Türlü * Fizik, kimya, biyoloji, matematik ilimlerinin umumi adı * Tatbikat ve isbat ile meydana gelen ilim * Birisini muamelede aldatmak * Fend * Borçlunun ödeme zamanını uzatma (Şuur-u insanî vasıtasıyla keşfolunan yüzer fenlerden herbir fen, Hakem isminin, bir nevide bir cilvesini târif ediyor Meselâ Tıb Fenninden sual olsa: "Bu kâinat nedir " Elbette diyecek ki: "Gayet muntazam ve mükemmel bir eczahâne-i kübradır İçinde herbir ilaç güzelce ihzar ve istif edilmiştir " Fenn-i Kimya´dan sorulsa: "Bu Küre-i Arz nedir " Diyecek: "Gayet muntazam ve mükemmel bir kimyahanedir " Fenn-i Makine diyecek: "Hiçbir kusuru olmıyan gayet mükemmel bir fabrikadır "Fenn-i Ziraat" diyecek: " Nihayet derecede mahsuldar, her nevi hububu vaktinde yetiştiren muntazam bir tarladır ve mükemmel bir bahçedir " Fenn-i Ticaret diyecek: "Gayet muntazam bir sergi ve çok intizamlı bir pazar ve malları çok san´atlı bir dükkândır " Fenn-i İâşe diyecek: "Gayet muntazam, bütün erzakın envâını câmi bir ambardır " Fenn-i Rızık diyecek: "Yüzbinler leziz taamlar beraber, kemal-i intizam ile içinde pişirilen bir matbah-ı Rabbâni ve kazan-ı Rahmânidir " Fenn-i Askeriye diyecek ki: "Arz bir ordugâhtır Her bahar mevsiminde yeni taht-ı silâha alınmış ve zemin yüzünde çadırları kurulmuş dörtyüz bin muhtelif milletler o orduda bulunduğu halde, ayrı ayrı erzakları ayrı ayrı libasları, silâhları  ayrı ayrı tâlimatları, terhisatları; kemal-i intizamla hiçbirini unutmıyarak ve şaşırmıyarak, birtek Kumandan-ı Azamın emriyle, kuvvetiyle, merhametiyle, hazinesiyle gayet muntazam yapılıp, idare ediliyor " Ve Fenn-i Elektrik´ten sorulsa, elbette diyecek: "Bu muhteşem saray-ı kâinatın damı, gayet intizamlı, mizanlı hadsiz elektrik lambalariyle tezyin edilmiştir Fakat o kadar harika bir intizam ve mizan iledir ki: Başta Güneş olarak, Küre-i Arz´dan bin defa büyük o semavî lambalar, mütemadiyen yandıkları halde müvazenelerini bozmuyorlar, patlak vermiyorlar, yangın çıkarmıyorlar Sarfiyatları hadsiz olduğu halde, vâridatları ve gazyağları ve madde-i iştialleri nereden geliyor Neden tükenmiyor Neden yanmak müvazenesi bozulmuyor Küçük bir lâmba dahi muntazam bakılmazsa, söner Kozmoğrafyaca Küre-i Arz´dan bir milyondan ziyade büyük ve bir milyon seneden ziyade yaşıyan Güneşi  kömürsüz, yağsız yandıran; söndürmiyen Hakim-i Zülcelâlin hikmetine, kudretine bak "Sübhanallah" de Güneşin müddet-i ömründe geçen dakikalarının âşirâtı adedince "Mâşâallah, Bârekallah, Lâ ilahe illa Hu" söyle Demek bu semavi lâmbalarda gayet harika bir intizam var Ve onlara çok dikkatle bakılıyor Güya o pek büyük ve pek çok kitle-i nâriyelerin ve gayet çok kanâdil-i nuriyelerin buhar kazanı ise, harareti tükenmez bir Cehennem´dir ki, onlara nursuz hararet veriyor Ve o elektrik lâmbalarının makinesi ve merkezi fabrikası, daimî bir Cennet´tir ki, onlara nur ve ışık veriyor İsm-i Hakem ve Hakimin cilve-i âzamiyle, intizamla yanmaları devam ediyor Ve hâkezâ  Bunlara kıyasen yüzer fennin herbirisinin kat´i şehadetiyle, noksansız bir intizam-ı ekmel içinde hadsiz hikmetler, maslahatlarla bu kâinat tezyin edilmiştir Ve o harika ve ihâtalı hikmetle, mecmu-u kâinata verdiği intizam ve hikmetleri, en küçük bir zihayat ve bir çekirdekte küçük bir mikyasta dercetmiştir Ve mâlum ve bedihidir ki; intizam ile gayeleri ve hikmetleri ve faideleri takip etmek; ihtiyar ile, irade ile, kasd ile, meşiet ile olabilir; başka olamaz İhtiyarsız, iradesiz, kasıdsız, şuursuz esbab ve tabiatın işi olmadığı gibi, müdahaleleri dahi olamaz Demek bu kâinatın bütün mevcudatındaki hadsiz intizamat ve hikmetleriyle iktiza ettikleri ve gösterdikleri bir Fâil-i Muhtar´ı, bir Sâni-i Hakim´i bilmemek veya inkâr etmek, ne kadar acib bir cehâlet ve divânelik olduğu târif edilmez Evet, dünyada en ziyâde hayret edilecek bir şey varsa, o da bu inkârdır Çünki kâinatın mevcudâtındaki hadsiz intizâmât ve hikmetleriyle vücud ve vahdetine şahidler bulunduğu halde, Onu görmemek, bilmemek, ne derece körlük ve cehalet olduğunu, en kör cahil de anlar Hattâ diyebilirim ki; ehl-i küfrün içinde, kâinatın vücudunu inkâr ettiklerinden ahmak zannedilen Sofestâiler, en akıllılarıdır Çünki; kâinatın vücudunu kabul etmekle Allah´a ve Hâlikına inanmamak, kabil ve mümkün olmadığından, kâinatı inkâra başladılar 
FENN-İ BEDİ´ (Bak: İlm-i bedi´)
FENN-İ BEYAN (Bak: İlm-i beyan)
FENN-İ HİKMET Felsefe bilgisi (Bak: Hikmet)
FENN-İ HİKMET-ÜL EŞYA Tabiat bilgisi Eşyadaki intizam, mükemmellik ve insanlara olan faydaları ve onlardan faydalanmak hakkında bilgi veren ilim kolu
FENN-İ İÂŞE İnsanlar ve hayvanların besleniş ve yaşayışları hakkında bilgi veren ilim dalı
FENN-İ İNŞA Yazı yazma san´atı (Bak: İnşa)
FENN-İ KIRAAT Okuma bilgisi Okumanın çeşitli usûllerini öğreten ilim dalı (Bak: Kıraat)
FENN-İ KİMYA Kimya ilmi
FENN-İ KİTABET Çeşitli yazı usûl ve şekillerini öğreten ilim
FENN-İ MEÂNÎ Güzel söz söylemeyi ve güzel yazmayı öğreten, edebiyatın bir şubesi
FENN-İ MAKİNA Çeşitli makineler ve onların kısımlarının işleyişleri hakkında bilgi veren ilimler Mihanikiyet
FENN-İ MENAFİ-ÜL A´ZA Bedendeki âzâların, uzuvların faydalarını anlatan ilim (Bak: Anatomi)
FENN-İ MÜNAZARA İleri sürülen delilleri ve fikirleri tetkik ederek fikirlerin münasebet ve adem-i münasebetini göstererek cevap vermek san´atı
FENN-İ SARF Gramer Sarf bilgisi (Bak: Sarf)
FENN-İ TABAKAT-ÜL ARZ Jeoloji ilmi
FENN-İ TEŞRİH tıb: Bir cesedin, canlı vücudunun iç yapısını öğrenme bilgisi (Anatomi)
FENN-İ TIB Tabiblik, doktorluk Maddi hastalıklara ilâç ve şifa bulmağa çalışan ilim
FENN-İ ZİRÂAT Ekin ekme ve içme hususunda olan bilgi ve tecrübeye dayanan bu husustaki ilim kolu
FENNEN Fence, fenne uygun olarak, fen vâsıtası ile
FENNİYAT Teknik bilgiler (Teknoloji)
|