Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat G-Ğ Harfi
G-Ğ Harfi
GAYAHİB (Gayheb C ) Gece karanlıkları
GAYAT (Gâye C ) Gâyeler
GAYAT Çalgı
GAYB Gizli olan Görünmeyen Belirsiz * Güman Hislerle veya akıl ile bilinmeyen şey (Bak: Ahbar-ı gayb)(Demek Cenab-ı Hakk´ın gayet büyük ve mükemmel bir rahmeti, re´feti ve şefkati, gaybı bildirmemektedir Bilhassa masum hayvanlar hakkında daha tamdır Demek sefihane lezzette sen hayvanlara yetişemezsin Binler derece aşağı düşersin! Çünki, hayvana nisbeten gaybi olan şeyleri senin aklın görüyor Elemini alıyor Setr-i gaybda bulunan istirahat-ı tammeden bilkülliye mahrumsun S )
GAYB-ÜL GAYB Kalbde olmayan şey Hiç ortada eseri, varlığının, geleceğinin izi ve nişanı olmayan Gaybın gaybı olan
GAYB-AŞİNA f Gaybı bilen Gaybdan haberi olan Gelecekten veya âhiretten haberi olan
GAYB-BÎN f Gaybı gören Herkesin bilemediği geleceği feraseti ile hissedip bilen İstikbalden haber veren
GAYB-DAN f Gaybı bilen
GAYBET Başka yerde bulunmak Hazırda olmamak Gıybet Bir şeyin diğer bir şey içinde gaib olması (Bak: Gıybet)
GAYBÎ Hazırda olmayan Görünmeyenlere âit Hazır olmayanlara âit Başka âlemdekilere âit Âhirete âit Gayba âit ve müteallik
GAYBUBET Gayıplık, hazırda olmayıp başka yerde olma
GAYDA (C: Guyed) Nazik ve yumuşak tenli genç kadın (Müz : Agyed)
GAYDAK Geniş * Yumuşak * Kerim kişi İyi huylu kimse * Keler yavrusu * Büluğ çağına varmamış çocuk
GAYE Maksad, kasdedilen, netice, sonuç (Her şeyin vücudunun müteaddit gayeleri ve hayatının müteaddit neticeleri vardır Ehl-i dalâletin tevehhüm ettikleri gibi dünyaya, nefislerine bakan gayelere münhasır değildir Tâ, abesiyyet ve hikmetsizlik içine girebilsin Belki her şeyin gayât-ı vücudu ve netaic-i hayatı üç kısımdır Birincisi ve en ulvisi Sani´ine bakar ki; o şeye taktığı hârika-i san´at murassaatını, Şâhid-i Ezelî´nin nazarına resm-i geçit tarzında arzetmektir ki, o nazara bir ân-ı seyyale yaşamak kâfi gelir Belki, vücuda gelmeden, bilkuvve niyyet hükmünde olan istidadı yine kâfidir İşte, seriüz-zeval lâtif masnuât ve vücuda gelmeyen, yâni sünbül vermeyen birer hârika-i san´at olan çekirdekler, tohumlar şu gayeyi bitemamiha verir Faidesizlik ve abesiyyet onlara gelmez Demek her şey; hayatiyle, vücudiyle Saniinin mu´cizat-ı kudretini ve âsâr-ı san´atını teşhir edip, Sultan-ı Zülcelâl´in nazarına arzetmek birinci gayesidir  İkinci kısım: Gaye-i vücut ve netice-i hayat: Zişuura bakar Yâni, herşey Sâni-i Zülcelâlin birer mektub-u hakaik-nüma, birer kaside-i letafetnüma, birer kelime-i hikmet-edâ hükmündedir ki; melâike ve cin ve hayvanın ve insanın enzârına arzeder mütalâaya dâvet eder Demek, ona bakan her zişuura ibretnüma bir mütalâagâhdır Üçüncü kısım: Gaye-i vücut ve netice-i hayat: O şeyin nefsine bakar ki; telezzüz ve tenezzüh ve beka ve rahatlıkla yaşamak gibi cüz´î neticelerdir Meselâ: Azîm bir sefine-i Sultaniyyede bir hizmetkârın dümencilik ettiğinin gayesi: Sefine itibariyle yüzde birisi kendisine, ücret-i cüz´iyyesine ait doksandokuzu Sultana ait olduğu gibi; herşeyin nefsine ve dünyaya ait gayesi bir ise, Sâni´ine ait doksandokuzdur İşte bu teaddüd-ü gayattandır ki; birbirine zıt ve münâfi görünen hikmet ve iktisad, cud ve sehâ ve bilhassa nihayetsiz seha ile sırr-ı tevfiki şudur ki: Birer gaye nokta-i nazarında cud ve seha hükmeder İsm-i Cevvad tecelli eder Meyveler, hubublar; O tek gaye nokta-i nazarında bigayr-i hisâbdır Nihayetsiz cûdu gösteriyor Fakat, umum gayeler nokta-i nazarında; hikmet hükmeder İsm-i Hakîm tecelli eder Bir ağacın ne kadar meyveleri var, belki her meyvenin o kadar gayeleri vardır ki; beyan ettiğimiz üç kısma tefrik edilir Şu umum gayeler, nihayetsiz bir hikmeti ve iktisadı gösteriyor Zıt gibi görünen nihayetsiz hikmet, nihayetsiz cud ile seha ile içtima ediyor Meselâ: Asker ordusunun bir gayesi, te´min-i âsâyiştir Bu gayeye göre ne kadar asker istersen var ve hem pek fazladır Fakat, hıfz-ı hudut ve mücahede-i a´dâ gibi sair vazifeler için, bu mevcut ancak kâfi gelir Kemâl-i hikmetle muvazenededir İşte hükümetin hikmeti, haşmet ile içtima ediyor O halde, o askerlikte fazlalık yoktur denilebilir  S )
GAYE-İ HAYAL Hayalde tasavvur edilen ve ona varılması istenen gaye ve maksat İdeal
GAYED Nazik ve yumuşak tenli olmak
GAYET Çok, pek çok * Nihayet Gaye Encam
GAYET-ÜL-GAYE Gayenin esası, en son derece (Bak: Vicdan)
GAYETEN Son derece, çok fazla olarak
GAYETSİZ Nihayetsiz, sonsuz
GAYF Eğilmek, meyl
GAYHEB (C : Gayâhib) Gece karanlığı
GAYIT (C: Gaytân-Agvât) Çukur yer * Kenef
GAYİR Irak, baid, uzak
GAYK (Gayuk) Fikri karışık olmak
GAYL Irmak, nehir * Ağaç, şecer * Cima etmek * Kadının hâmile iken çocuğuna süt emzirmesi
GAYLE Şişman kadın
GAYLEM Kul, cariye * Kablumbağanın erkeği * Mevzi ismi * Mugaylân ağacı
GAYM Bulut * Sisli bulut tabakası * Pek susayıp hararetlenmek
GAYME Çok fazla susama, susuzluk
GAYN Susuzluk * Arapçada "ayn" harfinden sonra gelen harfin adı
GAYNA Yaprakları çok olan yaş ağaç
GAYNE Aralarından su akamayan birbirine girmiş ve dolaşmış ağaçlar
GAYR Diğer, başkası, mâadâ, âher, yabancı (İstisnâ edâtıdır Başlarına getirildiği kelimeyi nefy yapar )
GAYR-I KABİL Mümkün ve kabil değil, imkânsız Mümkün olmayan, olamaz
GAYR-I MAHDUD Hudutsuz, uçsuz bucaksız, sonsuz
GAYR-I MAHSUR Hasrolunmamış Sınırsız
GAYR-I MA´KUL Akıl işi olmayan, aklın kabul etmediği
GAYR-I MEBZUL Çok kullanılmayan Az bulunan şey
GAYR-I MECZUZ Devamlı, kesilmeden
GAYR-I ME´LUF Alışılmamış, ülfet edilmemiş
GAYR-I MEMNUN Devamlı Kesiksiz * Minnetsiz, sürekli
GAYR-I ME´MUL Umulmadık Beklenmedik Birdenbire
GAYR-I MEN HÜVE LEH Sâhibinden gayrısı
GAYR-I MENKUL Naklolunamayan, taşınamayan (tarla,bağ, ev gibi) mallar
GAYR-I MER´Î Görünür olmayan, görünmeyen
GAYR-I MESKUN İçinde oturulmayan yer Kimsesiz yer
GAYR-I MEŞRU´ Allah´ın rızâsına uymayan, şeriat hârici, kanunsuz iş (Tarık-ı gayr-ı meşru´ ile bir maksadı tâkibeden galiben maksudunun zıddı ile ceza görür -Avrupa muhabbeti gibi - Gayr-ı meşru´ muhabbetin âkıbetinin mükâfatı, mahbubun gaddarane adavetidir M )
GAYR-I MEŞ´UR Duyulmayan, hissedilmeyen (Bak: Taht-eş şuur)
GAYR-I MUTABIK Uygun gelmeyen, uymayan
GAYR-I MUTEMED Kendine itimad edilmeyen
GAYR-I MÜEKKEDE Tekrarlanmamış ve takviye edilmemiş * Zannî ve kat´î delil ile sâbit olmayıp, Peygamberimizin (A S M ) bazan devam buyurdukları iş veya amel
GAYR-I MÜMKİN Mümkün olmayan, imkânsız
GAYR-I MÜNBİT İyi ve bol yetiştirmeyen Münbit olmayan
GAYR-I MÜNFEKK Bitişik, ayrılmaz
GAYR-I MÜNİF Münif olmayan (Bak: Münif)
GAYR-I MÜNKATI´ Devamlı, fasılasız, kesiksiz
GAYR-I MÜSLİM Müslüman olmayanlar İslâmiyete girmeyenler
GAYR-I MÜSMİR Verimsiz, faydasız, meyvesiz (Bak: Desâtir)
GAYR-I MÜTECEZZÎ Ayrılamayan, bölünemeyen
GAYR-I MÜTENAHÎ Sonsuz, nihayet bulmaz, bitmez (Bir noktayı tam yerinde icad etmek için, bütün kâinatı icad edecek bir kudret-i gayr-ı mütenahî lâzımdır Zira, şu kitab-ı kebir-i kâinatın her bir harfinin, bâhusus zihayat her bir harfinin, her bir cümlesine müteveccih birer yüzü, nâzır birer gözü vardır M )
GAYR-I ŞUURÎ Şuursuz, şuurun dışında
GAYR-I UZVÎ Cansız Uzvî olmayan (İnorganik)
GAYR-I ZARURÎ Zarurî ve mecburî olmayan
GAYR-ENDÎŞ f Başkalarını düşünen, şefkatli ve cömert kimse
GAYRET Dikkatle ve sebatla çalışmak * Kıskanmak, çekememek * Hareketli ve temiz hislerle çalışmak * Dine, imana, namus gibi kıymetlere tecavüz edenlere karşı müdafaa için harekete gelmek
GAYRET-İ BÂTILA Faydasız ve boşu boşuna uğraşma
GAYRET-İ CÂHİLİYE Körü körüne uğraşmak Allah´ın razı olmadığı lüzumsuz şeylere kıymet vererek didinmek
GAYRET-İ DİNİYYE Din için gayret etme
GAYRET-İ MERDANE Mertçesine gayret
GAYRETKEŞ Çalışkan, çabalayıcı * Bir tarafı tutan, taraftar * Kıskanç
GAYRET-MEND f Gayretli, çalışkan
GAYRET-ŞİAR f Gayretli çalışkan
GAYRI Başkası, diğeri Artık (Bak: Gayr)
GAYRİYET Ayrılık Gayrılık
GAYS İmdad Yardım * Yağmur * Yağmurla meydana çıkan çayır
GAYS-I NÂFİ´ Faydalı yağmur
GAYSAN Gençlik şiddeti
GAYTALE (C: Gıytal) Sık bitmiş olan ağaç * Seslerin karışması
GAYUB (Gayâb-Gaybe) Kaybolmak
GAYUR Hamiyetli Çok çalışkan Dayanıklı Çok gayretli * Kıskanç ("Gayyur" diye yazılması yanlıştır )
GAYURAN (Gayur C ) Çalışkanlar, gayretkeşler, gayretliler
GAYURANE f Gayretli olan kimseye yakışır şekilde, çalışkan kimseler gibi
GAYY Aklın istikametini, yolun doğrusunu kaybetmek Rüşdün zıddı
GAYYA Cehennemin beşinci tabakasındaki çok korkunç bir kuyunun adı İçine düşenin kolay kolay kurtulamıyacağı korkunç yer
GAYYİR (Gayyür) Gayretli kimse
GAYZ Hiddet, kin, öfke, gadab Dargınlık Hınç
GAYZ Ü GAZAB Kızgınlık ve hiddet
GAYZ Bir şeyin pahası eksilmek Hilkati noksan olma Kıymetten düşük şey * Suyun eksilip azalması, yere çekilmesi
GAYZA Meşelik
GAYZ-EFŞAN f Hiddetli, öfkeli, kızgın
GAYZERAN İtburnu
GAZ f Isırma, dişle tutma * Diş
GAZA (C : Gazevât) Din uğrunda kâfirlerle yapılan mücadele, muhârebe, düşmana kasdetmek Cenketmek
GAZA-YI EKBER Din uğrunda kâfirlerle yapılan büyük muhârebe
GAZAB Hiddet, öfke, dargınlık, kızgınlık
GAZAB-I İLAHÎ Allah´ın gazabı Belâ, musibet
GAZABEN Gazabla, hiddetle, öfkeyle
GAZAB-NAK f Öfkeli, hiddetli, kızgın Dargın
GAZAL (C: Gazale-Gazelân) Ceylân Geyik, âhu Geyik yavrusu * Şarkıcı, mızıkacı *Güzel göz
GAZALE Dişi geyik * Güneşin yükselmesi
GAZALÎ (Bak: İmam-ı Gazalî)
GAZALÎ Onyedinci asırda şiirleri ile tanınan Bursa´lı bir şâirin adıdır
GAZAMİR Malı çok olan, zengin
GAZANFER Kahraman * İri arslan
GAZANFER-İ GAZUB Kükremiş arslan
GAZANFERÂNE f Arslancasına, arslan gibi
GAZAR Bir cins güvercin * Çok, fazla
GAZÂT Gazlar
GAZÂT-I MUZIRRA Zararlı gazlar Zehirli gazlar
GAZAT (C: Guzâ) Dağ armudunun ağacı * Dikenli ağaç * Seksek ağacı
GAZAZA Eksiklik
GAZB Kızıl boya, kırmızı renkli boya
GAZBAN (Gadbân) Dargın, kızgın
GAZBE Sağlam, sert taş
GAZE f Çocuk salıncağı
GAZE f Kadınların yüzlerine sürdükleri düzgün allık
GAZEFE Bağırtlak kuşu
GAZEL Tek kişinin özel bir ahenkle okuduğu manzume (Aşk ve nefis gibi hislere ait olup, anlamı dine aykırı olursa ve kadın sesi ile câiz değildir ) * Edb: Klâsik şark şiirlerinin en çok kullanılan ve (5-15) beyitlik şekil * Sonbaharda ağaç üzerinde kuruyan yapraklar * Ceylân * Lâtif şey * Güzel kadınların bahsi ve medhi * Kadınlar sohbetini sevmek * Köpeğin, geyiğin sesinden ürkmesi
GAZEL-HAN f Gazel okuyan
GAZEL-HANÎ f Gazel okuyuculuk
GAZELİYYAT Gazel tarzında yazılmış şiirler
GAZEL-NÜVİS f Gazel yazan
GAZEL-SERA f Nazım şekilleri arasında gazel meydana getiren
GAZEM Bir ot cinsi
GAZETE Fr Genellikle günlük çıkan ve büyük boy olan neşriyat organı (Bak: Mürcif)
GAZEVAN Hızlı giden iyi at
GAZEVAT (Gazve C ) Din uğrunda yapılan harbler
GAZF Kulağın sarkık olması * Kırmak * Geceleyin karanlık olmak
GAZGAZA Zillet, aşağılık * Eksik, noksan
GAZIF Yumuşak, geniş
GAZIR İyi dibâgat olunmamış deri
GAZIYE Çok karanlık olan yer * Büyük nurlu şey
GAZİ Din uğrunda harbeden Cihadda yaralanmış veya harbetmiş olan kimse Harpte ordunun başına geçen kumandan Muzaffer olan ve harpten sağ dönen
GAZİD Katı sesli * Yumuşak ot
GAZÎME Gazem denilen otun yetiştiği yer
GAZÎR Bol, çok, kesretli, ziyade, fazla
GAZİR(E) Mülâyim, yumuşak Nâzik, uysal
GAZİYY (C: Gazâ) Yeni doğmuş kuzu
GAZÎZ Gılâfından yeni çıkan çiçek * Taze
GAZL İplik eğirmek, bükmek
GAZL Budaklanmak
GAZM Güçle ve şiddetle yemek * Defetmek, kovmak
GAZN Hapsetmek * Kırmak
GAZR (Gazâre) (C: Gazâyir) Men etmek, engel olmak * Hapsetmek * Geçim kolaylığı, maişet genişliği * Büyük çanak
GAZRA Ucuzluk * Hayır * Özlü balçık
GAZREME (C Gazarim) Ölçüsüz, tartısız bir şeyi satmak
GAZRUF (C : Gazârif) Kıkırdak
GAZUB (Gazab dan) Öfkeli, kızgın, hiddetli Kükremiş * Büyük yılan * Abus deve
GAZV Kasdetmek * Küffarla cenk edip savaşmak
GAZV Seyelân etmek, akmak * Münkatı´ olmak, kesilmek
GAZVA Malın ve davarın kötüsü
GAZVE Din düşmanı olan cephenin üzerine taarruz Muharebe Cenk Sefer Din muharebesi Gazve, gazivden alınmış olup cenk ve kıtal manasınadır Düşmanla vuruşmak demektir Siyer ıstılahında Gaza ve gazve tâbirleri Peygamber Efendimizin bizzat hazır bulunduğu muharebeye denir Peygamber Efendimizin bizzat bulunmadığı müfrezelere Seriye denilir
GAZVE-İ BEDİR Bedir Gazvesi Bedir Muharebesi (Melâikelerin, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´a hizmeti ve görünmesi ve cinnîlerin O´na imân ve itâati, mütevatirdir Nass-ı Kur´an ve çok âyatla musarrahtır Gazve-i Bedir´de beşbin melâike, - nass-ı Kur´an ile - önde, sahâbeler gibi ona hizmet edip, asker olmuşlar Hattâ o melekler, melâikeler içinde, ashâb-ı Bedir gibi şeref kazanmışlar M )
GAZVER Bir ot cinsi
GAZZ (Gadd) Utancından dolayı önüne bakmak * Bir şeyin miktarını eksiltmek * Hurmanın tomurcuğu * Zerafet sâhibi * Yeni buzağı
GAZZAL Eğrilen iplik
GAZZE Şam´ın doğusunda bir yerin adı (Resullulah Efendimizin ceddi Hâşim´in kabri ortadadır
|