Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi

Eski 11-04-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat H Harfi



H Harfi

HÎN An, zaman, vakit Sıra Çağ * Kıyamet
HÎN-İ HÂCET İhtiyaca göre, ihtiyaç vakti
HÎN-İ SEFER Yolculuk * Ölüm zamanı Sefer zamanı
HÎNA f Şarkı söyleme
HİNÂ-GER f Şarkıcı, şarkı söyleyen
HİNA´ Hayvanın kösneyip erkek istemesi
HİNA Hurma salkımı * Bir çeşit katran
HÎNA Kİ Vakta ki, ne zaman ki
HİNAS (Hünsâ C) Kendilerinde hem erkeklik, hem de kadınlık alâmetleri bulunan kimseler
HİNBER (C: Henâbir) Eşek sıpası
HİND Hindistan´ın kısa adı * Bir kadın adı (Asr-ı saadette Hazret-i Hamza´nın ciğerlerini yiyen kadın, Ebu Süfyan´ın karısı) * Fetva metinlerinde kadını temsil etmek üzere kullanılan umumi isimlerden birisi Diğerleri: Fatıma, Hatice, Zeyneb
HİNDEB (Hindebâ-Hindebâe) Hindibâ, gündöndü çiçeği
HİNDÎ Hind´e ait * Hind ahalisinden olan, Hindli * Bugün konuşulan Hind dillerinin en yaygın ve tanınmış olanı * Güzel sanatlarda kullanılan ve Hind´de yapıldığı için de bu ismi alan bir kağıt cinsi
HİNDU f Satürn (Zühal) gezegeni * Benek, ben * Hind´in Brahman ahalisinden olan * Hindliler gibi pek esmer adam
HİNDUBAR f Yazı hokkası
HİNDUVANE f Kavun, karpuz
HİNDUVANÎ Hindî kılıç
HİNE Onurlu olma hâli, gururluluk
HÎNE Bir vakit
HÎNEİZİN (Zaman zarfı) o zaman, o sıra
HÎNEN Zamanca, vakta, vakitçe, zaman olarak
HÎN-İ HACETTE Lüzumlu zamanında, ihtiyaç olduğu vakit
HİNK Kır at
HİNME Boncuk adı
HİNNA´ Kanat
HİNNE Cinnet, cünun, delilik
HİNOĞLU Zamanın adamı, açıkgöz, hilekâr kimse İblis, şeytan, zamane, cin fikirli
HİNS (C: Ahnâs) Günah * Yemin * Ahdi bozmak * Ağır yük
HİNSARE Küçük ve kısa
HİNV Eyer ağacı * İyeği kemiğinin eğrice ucu
HİPNOTİZMA (Bak: İpnotizma)
HİPODROM Fr At yarışlarının yapıldığı alan
HİPOTENÜS Fr Mat: Bir dik üçgende dik açının karşısında bulunan kenar (Diğer kenarların her birerlerinden büyük, toplamlarından küçüktür)
HİPOTEZ (Bak: Faraziye)
HİR Bir çeşit çiçek
HİRABE Şehir dışındaki yerlerde yapılan eşkiyalıklara katılma Dağlarda yapılan haydutluklarda bulunma
HİRAKA Su dökmek
HİRAKL Bir Rum padişahı
HİRAM f Salınarak eda ve naz ile yürüme
HİRAM (Herem C) Piramitler, ehramlar
HİRAMİS (HİRMİS) İnsanın üstüne sıçrayıp hamle eden arslan ve kaplan eniği
HİRAN Yavuzluk etmek * Muti olmamak, itaat etmemek
HİRAS f Korku Şaşırıp bozulmak, ürküp çekinmek
HİRASAN f Korkak, ürkek, korkan, çekinen
HİRASE f Bostan korkuluğu Korkutacak şey
HİRASET (Bak: Harâset)
HİRAVE Değnek, asâ
HİRBA Bukalemun denen bir hayvan * Mc: Devamlı fikir değiştiren kimse
HİRBİZ (C: Harâbize) Mecusilerin ateşinin hizmetkârı
HİRC (C: Ahrâc) Yılan başı dedikleri ufak beyaz boncuk * Günah * Göz kamaşmak
HİRCAB Uzun * Büyük çömlek
HİRCAS Gövdeli, iri vücutlu, cesim
HİRDEBE Korkak, ihtiyar, yaşlı kimse
HÎRE (Bak: Hıyre)
HİRED-AMUZ f Öğretmen, muallim
HİREF (Hirfet C) Meslekler, san´atlar
HİREK Karaman koyunundan daha küçük yapıda, yassı ve geniş kuyruklu bir koyun cinsi
HİRFET (C: Hiref) Meslek, san´at
HİRMAN Mahrum olmak, mahrum kalmak (Aslı, mahrum etmektir)
HİRMAS Arslan, esed
HİRMEN f Harman
HİRMET Cima şehveti
HİRR Kedi
HİRRE Dişi kedi
HİRSA Azıcık derisi yarılan baş yarığı
HİRSIYAN Karın derisinin içi * Fil derisinin içi
HİRŞEMM Yumuşak taş
HİRTA (C: Hırâ) Zayıf dişi koyun
HİRTAL Uzun, tavil
HİRVAL (Hervele) Yürümek ile koşmak arasında bir nevi yürüyüştür
HİRZUN Bir küçük canavar
HÎS Ürkmek * Kaçmak, firar
HÎS Meşelik * Arslan yatağı
HİSA (C: Ahsâ) Kumlu yerde olan dibi yakın kuyu
HİSAB (C: Hisâbât) Hesap, aritmetik
HİSAB-I AMELÎ Mat: Pratik hesap, aritmetik
HİSAB-I NAZARÎ Mat: Teorik hesap
HİSABA ÇEKMEK Hesap sormak, hesap aramak
HİSABÎ Hesabını iyi bilen * Mc: Tamahkâr, cimri, hasis, eli sıkı
HİSAL (Bak: Hısal)
HİSAN Aygır, damızlık erkek at
HİSAR (Hasr dan) Etrafını alma, kuşatma * Kale Etrafı istihkâmlı yer
HİSAR ERİ Kale muhafızı
HİSARLI Hisarla çevrili yer * Hisarda oturan, kalede mukim * Ask: Sınırlarda bulunan şehir ve kalelerde topçuya ait hizmetlerde kullanılan bir sınıf asker Bunlara İstanbul´dan gönderilen "topçuağası" kumanda ederdi Hisarlılar, bölük ve ortalara ayrılmamıştı Sayıları sınırlı ve sabit değildi
HİSBAN Zan * İtikat
HİSBE Ecir, sevap * İslâm hukukunda, devlet muhasebesi Muhasebe dairesi * Huk: Hisbe, daha sonraki çağlarda zabıta, çarşı zabıtası, ahlâk zabıtası gibi değişik müesseselerin adı oldu
HİSÎL Dağ ağaçlarından bir cins * Kısa boylu adam
HİSKİL (C: Hasâkil) Her canavarın yavruları içinde küçük olanı
HİSL (C: Husul) Yumurtasından yeni çıkmış olan kertenkele yavrusu
HİSREME Üst dudağın ortasında olan daire
HİSS Duymak Farkına varmak Duygu * Bir kimsenin haline acıyıp rikkat ve şefkat eylemek * Bir şeyi idrak edip şuur hâsıl eylemek Bedendeki his uzuvlarından birisini müteessir eden bir şeyin mevcudiyetini idrak eylemek
HİSS-İ KABL-EL VUKU´ Bir şeyi vukuundan önce hissetmek
HİSS-İ SÂDİS Altıncı hiss, altıncı duygu(Kalb ile vicdan, mahall-i iman Hads ile ilham, delil-i iman Bir hiss-i sâdis, tarik-ı iman Fikr ile dimağ, bekçi-i iman) (Lemaat dan)
HİSS-İ SELİM Selim his Her çeşit zarar verebilecek olan, müsbet olmayan ve şerre giden şeylerden kendini koruma hissi * Sağlam ve insanı yanıltmayan his
HİSSE Pay Nasip Kısmete düşen kısım Vârise intikal eden kısım
HİSSE-İ MÜFREZE Fık: Bir toprağın taksiminde vârislerden her birisinin hissesine isabet eden yer
HİSSE-İ ŞÂYİA Fık: Müşterek bir malın her bir cüz´üne sirayet eden hisse, pay * Ortaklar arasında taksim edilmemiş olan müşterek mal Meselâ: Bir kitaba, bir kaç kişi ortak ve taksim de mümkün değil ise; her hissedarın kitabın umumuna sahip olması
HİSSEÇİN f Hisse alma, pay alma
HİSSEDAR Hisse sâhibi, hissesi olan
HİSSEMEND f Hisseli olan Pay alan, nasipli * Ders alan
HİSSEN His itibariyle, duygulanarak, hislenerek
HİSSE SENEDİ Sermayesi paylara bölünebilen ticaret şirketlerinde, ortalıkdan doğan hakları ve sermaye payını temsil eden değerli evrak
HİSSET Cimrilik Bahillik Tamahkârlık * Alçaklık
HİSSEYAB f Hisselenen Faydalanan Hisse alan
HİSSÎ Duyguya ait, hisse müteallik Ruhen ve kalben anlaşılan Aklı muhakeme ile olmayıp his ile olan
HİSSİYAT Duygular Hisler(İnsanda binlerle hissiyat var Herbirisinin aşk gibi iki mertebesi var Biri mecâzi, biri hakiki Meselâ: Endişe-i istikbal hissi herkeste var; şiddetli bir surette endişe ettiği vakit bakar ki, o endişe ettiği istikbale yetişmek için elinde senet yok Hem rızk cihetinde bir taahhüd altında ve kısa olan bir istikbal, o şiddetli endişeye değmiyor Ondan yüzünü çevirip, kabirden sonra hakiki ve uzun ve gafiller hakkında taahhüd altına alınmamış bir istikbale teveccüh eder Hem mala ve câha karşı şiddetli bir hırs gösterir, bakar ki: Muvakkaten onun nezaretine verilmiş o fâni mal ve âfetli şöhret ve tehlikeli ve riyâya medâr olan câh, o şiddetli hırsa değmiyor Ondan, hakiki câh olan meratib-i maneviyeye ve derecat-ı kurbiyeye ve zâd-ı âhirete ve hakiki mal olan a´mâl-i sâlihaya teveccüh eder Fena haslet olan hırs-ı mecazî ise, âlî bir haslet olan hırs-ı hakikiye inkılâb ederHem meselâ: Şiddetli bir inad ile; ehemmiyetsiz, zâil, fâni umurlara karşı hissiyatını sarfeder Bakar ki, bir dakika inada değmiyen bir şey´e, bir sene inad ediyor Hem zararlı, zehirli bir şey´e inad namına sebat eder Bakar ki, bu kuvvetli his, böyle şeyler için verilmemiş Onu onlara sarfetmek, hikmet ve hakikata münâfidir O şiddetli inadı, o lüzumsuz umur-u zâileye vermeyip, âli ve bâki olan hakaik-i imaniyeye ve esasat-ı İslâmiyeye ve hidemat-ı uhreviyeye sarfeder O haslet-i rezile olan inad-ı mecazî, güzel ve âlî bir haslet olan hakiki inada, yâni hakta şiddetli sebata inkılâb ederİşte şu üç misal gibi, insanlar, insana verilen cihazat-ı maneviyeyi, eğer nefsin ve dünyanın hesabiyle istimal etse ve dünyada ebedî kalacak gibi gafilane davransa, ahlâk-ı rezileye ve israfat ve abesiyete medar olur Eğer hafiflerini dünya umuruna ve şiddetlilerini vezaif-i uhreviyeye ve maneviyeye sarfetse, ahlâk-ı hamîdeye menşe,´ hikmet ve hakikata muvafık olarak saadet-i dâreyne medar olurİşte tahmin ederim ki, nâsihlerin nasihatları şu zamanda te´sirsiz kaldığının bir sebebi şudur ki: Ahlâksız insanlara derler: "Hased etme! Hırs gösterme! Adavet etme! İnad etme! Dünyayı sevme!" Yâni, fıtratını değiştir gibi zahiren onlarca mâlâyutak bir teklifte bulunurlar Eğer deseler ki : "Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecralarını değiştiriniz "Hem nasihat te´sir eder, hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olurM)
HİSSİYAT-I HAFİYYE Gizli hisler, duygular(Ehl-i imana hücum eden ehl-i dalâlet, bu asır cemaat zamanı olduğu cihetle, cemiyet ve komitecilik mâyesiyle bir şahs-ı manevî ve bir ruh-u habis olmuş Müslüman âlemindeki vicdan-ı umumî ve kalb-i küllîyi bozuyor ve avamın taklidî olan itikadlarını himaye eden İslâmî perde-i ulviyeyi yırtıyor ve hayat-ı imaniyeyi yaşatan an´ane ile gelen hissiyat-ı mütevariseyi yandırıyor RN)
HİSSİYAT-I MÜTEVARİSE Geçmiş ecdaddan yeni nesle intikal edip gelen hisler (Hürmet ve hayâ hisleri gibi)
HİSSİYAT-I ULVİYE Yüksek hisler, ulvi duygular
HİSSİYET Duygululuk, hissîlik
HÎŞ (C: Hişân) f Akraba Aynı soydan olan
HİŞAM Kırmak * Kesmek
HÎŞAN (Hîş C) f Akrabalar Aynı sülâleden olanlar
HİŞAŞ İçinde ot olan çuval
HÎŞAVEND f Akraba, soysop
HÎŞAVENDÂN (Hîşâvend C) f Akrabalar, soysoplar
HİŞDAR f Temizlik kurallarına çok sadık olan ve riayet eden adam
HİŞİN Kokmuş tuluk
HİŞMET Hürmet Heybet ve utanmak, istihyâ Bozulup kalmak * Gadap ve şiddet Hiddet
HİŞNE Kin tutmak * Çirkin ve pis kokmak
HİŞT Eskiden kullanılan, kısa el mızrağına benzer bir savaş âleti Daha ziyade Osmanlı ordularında bulunan bu silâh, özellikle hassa birliklerine verilirdi
HÎŞTEN f Kendi
HÎŞTENDAR f Kendine iyi bakan, sağlığını koruyan
HİŞVE Yaramaz kimse * Çok rezil kimse
HÎT Devekuşu sürüsü
HİTAB Söz söyleme Topluluğa veya birisine karşı konuşma (Bak: Fasl-ı hitab)
HİTABEN Birinin yüzüne söyleyerek, ona hitab ederek Tevcih-i kelâm eyleyerek Birine doğru hitab ederek
HİTABE(T) Cemaate, topluluğa veya birisine karşı söz söylemek Güzel ve faideli söz konuşmakla halka dinletmek Güzel söz söyleme san´atı Hutbe okuma Nutuk irâdetmek * Man: Makbul ve zannî mukaddemelerden terekküb eden kıyas
HİTABET BERATI Eskiden vazifeli cami hatiblerine, hatibliğe tayin olduklarına dair verilen vesika (Osmanlı İmparatorluğu zamanında yan zamanda halife olan padişahı temsil eden, cuma ve bayram hutbelerine çıkan bu hatiblere pek fazla ehemmiyet verilirdi Hitabet beratı olmayan hatibler, cuma ve bayramlarda hutbe okuyamazlardı)
HİTABİYYAT Hitabolunarak söylenen sözler
HİTAFE Çağırmak
HİTAM Son, nihayet * Bir şeye mühür basmak Yazının veya istidanın sonunu mühürlemek
HİTAMPEZİR f Biten, hitâm bulun, sona eren, nihayet eren
HİTAMUHU MİSKÜN Onun mühürü (sonu) misktir, meâlinde Mutaffifîn Suresi´nin 26 âyetinden bir kısımdır Onda Cennet nimetlerinden bahsedildiği gibi, bu kelâm tatbikatta sözün, sohbetin sonunu hoş ve güzel sözle bitirmeğe denilir $ dersin veya sohbetin sonunda okunması ile söze nihayet verilmesi gibi
HÎTAN (Hâit C) Duvarlar Mânialar, hâiller, engeller * Avlular
HİTAN Erkek çocuğun sünnet edilmesi * Tenasül uzvunun sünnet yeri
HİTANET Sünnetçilik
HİTAR Saçma söz, mânâsız kelâm
HİTL (HETL) Yorgun deve * Yağmurun aralıksız olarak yağması * Sürekli olarak gözyaşı akmak
HİTR Faydasız ve mânâsız söz, boş lâf, yalan
HİTRAFÎ Demirci * Kuyumcu
HİYAB (Hiyâbet) Kabahat, suç, günah * Kötü bir durumun başlangıcı * Yokluk
HİYAC Vuruşma, kıtal * Müteheyyiç olmak Muztarib olmak * Otun kuruması
HİYADE Evmek * Tevbe etmek
HİYAKET Dokumacılık
HİYAL Taraf, yan, cânib Hizâ * Bir hayvanın kısır olma hâli
HİYAM (Hayme C) Çadırlar, haymeler
HİYAM (Himân C) Susayanlar, suya ihtiyacı olanlar
HİYAMİYYE NEZARETİ Tar: 1826 senesinde Yeniçeri Ocağı´nın ilgası üzerine kaldırılan Çadır Mehterleri yerine kurulan daire
HİYAN Zaman, devre
HİYANET (Bak: Hıyânet)
HİYASET Dikmek
HİYAT (Hiyâtet) Bir şeyin etrafını çevirme
HİYAT Çağırmak
HİYATA (Hiyatet) Terzilik Dikiş yapmak
HİYAZ (Hayz C) Kadınlarda meydana gelen aybaşı halleri
HİYAZET Toplama, bir araya getirme * Bir şeyi kendine mal etme
HİYEL (Hile C) Aldatmacalar, hileler, sahtekârlıklar
HİYELA Kibir, gurur, enaniyet, kendini beğenmişlik
HİYEM (Hayme C) Çadırlar
HİYERARŞİ Fr Mevkilerin, salâhiyeterin ve rütbelerin önem sırası * Sıra gözetilerek yapılan herhangi bir tasnif * Huk: Aynı teşkilâta bağlı kişiler arasında yukarıdan aşağıya bir kontrol imkânı veren ve bu suretle astı üste bağlayan alâka
HİYEROGLİF Fr Eski Mısırlılar´ın yazısı
HİYMAN Susuz
HİYNE Vakar, ciddiyet
HÎZ f Atılan, kalkan, sıçrayan
HÎZ f Yükselme * Hislenerek coşma * Dalga
HİZA Bir şeyin karşısı, mukabili Bir doğru çizginin devamı ile hâsıl olan cihet, düzlük, sıra * Devenin ve atın ayakları altında yere bastığı yerler * Nalin * Taraf
HİZAYA GELMEK Yola gelmek, düzelmek
HİZAB Boya, levn * Kına
HİZAB f Rüzgârın etkisiyle deniz suyunda meydana gelen hareket, dalga
HİZAB(Î) Kısa boylu bodur kimse
HÎZAB-ENGİZ f Dalga kaldıran
HİZAM Kolan ve bağırdak denilen nesne (Beşikte çocuklara bağlarlar)
HİZAME (C: Hazâyim) Yular burunluğu
HÎZAN f Kalkan, sıçrayan * Bitlis vilâyetine bağlı bir kaza ismi
HİZANE (Hizânet) Hazine, kıymetli mücevheratın saklandığı yer * Hazinedarlık * Mc: Kalb, gönül, hatır
HİZB Cemaat * Takın, kısım, fırka Parti * Âlim ve sâlih bir zâtın re´yine tâbi olup onunla bir gaye uğrunda beraber çalışanlar
HİZB-ÜL KUR´AN Kur´an Cemaatı Kur´an´a ciddi ve samimi olarak bağlanıp, ona hizmet için mücahidane bir surette çalışan ve fenâlıklardan korunan müslümanların topluluğu ve cereyanı * Kur´an´ın bir cüz´ünün dörtte biri * Zikir ve dua için Kur´an´dan alınmış bir kısım âyetler
HİZB-ÜŞ ŞEYTAN Şeytana ve nefislerine tâbi olanların grubu Allah´ın kanun ve nizamına tâbi olmadan kafalarına güvenerek ve nefsanî arzularına uyarak gitmek isteyenler Milleti, memleketi ve mukaddesatı yıkmağa çalışan ve ahlâksızlığa alıştıranların ve dinsizlerin topluluğu ve cereyanı
HİZBA (C: Hazâbî) Engebeli arazi, ârızalı toprak
HİZBER (Hizebr) (C: Hezâbir) f Aslan, gazanfer * Mc: Cesur, yiğit, kahraman, yürekli adam
HİZBULLAH Allah için din uğrunda ciddi gayret sâhibi olan ve din düşmanlarıyla aslâ hakiki dost olmayan mücahid cemaat "Hizb-ül Kur´an" tabiri de aynı mânada kullanılır (Kur´an-ı Kerim´de 5:56 ve 58:22 âyetlerinde zikredilir)
HİZEBR (Bak: Hizber)
HİZEBRAN (Hizebr C) f Aslanlar
HÎZEM f Yakacak odun Yakıt olarak kullanılan odun
HÎZEMKEŞ f Odun yaran veya taşıyan köylü
HÎZENDE f Sıçrayıcı, fırlayıcı
HİZFER (HİZFÂR) (C: Hazâfır) Taraf Nâhiye
HİZİP GÜLÜ Tezhib ıstılahlarındandır Yazma mushaflarda hizblerin başına konulan işaretlere verilen addır
HİZLAN (Hezlan) Yalnız başına kalıp zelil olmak, yardımcısız kalmak * Muhafaza ve rahmet-i İlâhiyeden mahrumiyet
HİZMET Birinin işini görme Bir kimsenin hesabına veya menfaatına iş görme, bu suretle yapılan iş, vazife Memuriyet * Bir insan, hayvan veya nebatın muhtaç olduğu işler ve takayyüdat
HİZMET-İ ASKERİYE Askerlik hizmeti Askerlik vazifesi
HİZMET-İ İMANİYE İmana ait hizmet İman ve Kur´an hakikatlarının mukni ve ilmi delillerle anlaşılmasına hizmet etmek; neşrinde, tebliğinde çalışmak
HİZMETGÜZAR f Komisyoncu * Şunun bunun işini görüveren
HİZMETKÂR Hizmet yapan kimse Hizmetçi
HİZRİYYE (C: Hızari) Sağlam, sert yer
HİZVE Ganimet malını vermek * Yan
HİZY Horluk, hakirlik Züll Sırrı fâş olmuş, rüsvay olmuş kimse
HİZYE Uzun kesilmiş et parçası
HİZZE Sürur, sevinç, neşe, neşat
HİZZEB Soylu at

Alıntı Yaparak Cevapla