Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük Lügat K Harfi

Eski 11-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat K Harfi



K Harfi

KÂH f Saman Saman çöpü
KÂH f Köşk, kasır * Tek oda Bir gözlü oda * Yüksek binâ
KAH Sultan
KAHA Ev ortası, saha
KAHAL Koyunların derisini kurutan bir hastalık
KAHAME İlerlemiş yaşlılık
KAHB Yaşlı, ihtiyar * Büyük dağ
KAHBA (KAHBE-KUHBE) Kırmızısı çok olan beyaz nesne
KÂHBAN f Harman bekçisi
KAHBE Namussuz kadın Fâhişe * Mc: Hilekâr, kalleş ve sözünde durmaz adam
KAHD Koyunun beyaz kuzusu * Açılmamış nergis
KÂHDAN f Samanlık İçine saman doldurulan oda
KAHDE (C: Kıhâd) Devenin hörgücü dibi
KAHF Kap içindeki suyun tamamını içme
KÂHGİL f Samanlı sıva çamuru
KAHHAR Galib-i Mutlak ve her an kahretmeğe muktedir olan Allah (CC) Hak Celle ve A´lâ´nın esmâ ve sıfâtındandır
KAHHARANE Kahharcasına Kahredercesine
KAHİF Şiddetli yağmur
KÂHİL Saçına ak düşmüş adam Yaşlı, ihtiyar Tembel
KÂHİLANE f Tembelce, tembelcesine, tembel olana yakışır surette
KÂHİN Karışık ve tahmini sözlerle gaibden haber verdiği söylenen kimse Haberci Falcı * Âlim(Kâhinlere gaybi haberleri getirmek için şeytanlar, tâ semavata çıkıp kulak veriyorlar, yarım yamalak yanlış haberler getiriyorlar diye tefsirlerdeki ifadelerin bir hakikatı şu olmak gerektir ki; semavat memleketinin pâyitahtına kadar gidip o cüz´i haberi almak değildir Belki cevv-i havaya dahi şumulü bulunan semavat memleketinin (teşbihte hata yok) karakol haneleri hükmünde bazı mevkileri var ki, o mevkilerde Arz memleketi ile münasebetdarlık oluyor, cüz´i hadiseler için, o cüz´i makamlardan kulak hırsızlığı yapıyorlar Hatta kalb-i insani dahi o makamlardan birisidir ki, melek-i ilham ile şeytân-ı hususi, o mevkide mübareze ediyorlar Ve hakaik-ı imaniye ve Kur´aniye ve hadisat-ı Muhammediye (ASM) ise, ne kadar cüz´i de olsa, en büyük, en külli bir hadise-i mühimme hükmünde en külli bir daire olan Arş-ı Azamda ve daire-i semavatta (temsilde hata olmasın) mukadderat-ı kâinatın mânevi ceridelerinde neşrolunuyor gibi her köşede medâr-ı bahsoluyor, diye beyan ile beraber, kalb-i Muhammediden (ASM) tâ daire-i Arşa varıncaya kadar ise, hiçbir cihetle müdahale imkânı olmadığından, semavatı dinlemekten başka, şeytanların çaresi kalmadığını ifade ile, Vahy-i Kur´ani ve Nübüvvet-i Ahmediye (ASM) ne derece yüksek bir derece-i hakkaniyette olduğunu ve hiç bir cihetle hilâf ve yanlış vahy ile ona yanaşmak mümkün olmadığını, gayet beliğane, belki mu´cizane ilân etmek ve göstermektir L)
KÂHİNANE f Kâhin gibi ve ona benzer şeklide haberler veren Bir nevi zan ile gaibden haber verir gibi
KÂHİNE Kadın kâhin
KAHİR (A, uzun okunur) Üstün gelen Yenen Galip gelen * Zorlayan Mecbur eden
KAHİR-ÜL EŞRÂR Şerleri ve kötülükleri ortadan kaldırıp yok eden Haydutları kahreden
KAHİR-ÜS SÜMUM Panzehir
KAHİT Şiddetli kıtlık olan sene
KAHİZ Müşkil, zor nesne
KAHKAHA Yüksek sesle ve çokça gülme
KAHKAHAZEN f Kahkaha atan, fazlaca yüksek sesle gülen
KAHKAHA´ Öldürücü bir yılan
KAHKAR Taş
KAHKAR Katı, sert, sağlam taş
KAHKARA Geri geriye gelme, dövüşerek çekilme
KAHKARÎ Birdenbire geri dönme, aniden arkaya dönme * Geri çekilmekle ilgili, geri dönmekle ilgili
KAHKARİYE Geri dönme Rücu´
KAHL Göze sürme çekmek
KAHL (KUHUL) Kurumak
KAHL Zemmetmek * Nimete nankörlük etmek
KAHLESE Yuvarlak baş
KAHM (Kuhum) : Düşünmeden kendini bir iş içine atmak
KAHPE (Bak: Kahbe)
KAHR Zorlama Cebir * Ezme Mahvetme * Fazlaca üzüntü Keder içine işleme * Cenâb-ı Hakkın şiddetli ve azab verici vasıflarının tecellisi (Kahr, lütfun zıddıdır) (Bak: Celal)
KAHR-I DEHR Dünyânın ve zamanın kahrı
KAHR-I HİDDET Hiddetin ve kızgınlığın yıkıcı galebesi
KAHR Yaşlı, ihtiyar kişi * Yaşlı at * Yaşlı deve
KAHRAMAN (C: Kahramanan) f Yiğit, cesur, bahadır * Fars mitolojisinde Rüstem´in yendiği kişi * İş buyuran, hüküm sâhibi
KAHRAMANAN (Kahraman C) f Kahramanlar Cesur kimseler, yiğitler
KAHRAMANANE f Kahramanca, yiğitçe, cesurane
KAHRAMANÎ f Yiğitlik, kahramanlık, cesurluk
KAHREBAN Kehribar
KAHRENÎ Kahr ile, zorla Ezerek, cebren
KAHT Kıtlık Kuraklık Kuraklıktan dolayı mahsulün yetişmemesi
KAHT-I RECUL (Kaht-ı rical) Adam kıtlığı Değerli devlet ve siyaset adamlarının yokluğu
KAHT Ü GALÂ Yokluk Kıtlık Fakirlik * Pahalılık
KAHUS Uzun boylu erkek
KAHVALTI t Sabah ve ikindi vakitleri yenilen hafif yemek
KAHVE şarap * Hâlis süt * Kahve * Güzel koku * Bolluk, bereket * Kahvehane
KÂHYA Büyük konaklarda ev işlerini idare eden kimselerle san´at ve ticaret sahiplerinin işlerine bakmak üzere hükümet tarafından seçilen kimselere eskiden verilen addır
KAHZ (Ok atmak * Sıçramak * Yarmak
KAHZ (KIHZ) İbrişim karışıklı beyaz bez
KAIF Yeri kazıp götüren, toprağı sürükleyen yağmur
KAILE (C: Kavâil) Dağ başı
KAİB (C: Kevâib) Tomurcuk memeli kız
KAİBE Hüzün ve gamdan perişan olmak
KAİD (A, uzun okunur) Süren Sevkeden * Koyunların önünden giden ve "Küsem" denilen koyun * Yedeğine alıp çeken Çavuş Serasker, kumandan * Sıradağ * Geniş ark
KAİD (Kuud dan) Oturan, oturucu, oturmuş
KAÎD (C: Kavayid) Çekirge * Ulu, yüce kişi
KAİDAN (Kaid C) Kumandanlar, komutanlar, seraskerler
KAİDE Esas Temel Düstur Nizam Yol Ayaklık * Dip taraf * Bir şeyin meydana gelmesine şart ve düstur olan husus * Bir ilim ve fennin düsturlarından her biri * Fık: Hayızdan ve çocuktan kesilmiş kadın
KAİDE-İ KÜLLİYE Açık ve sarih olan kaide ve hüküm Herşey hakkında tatbik edilebilen, umumi kaide
KAİDE-İ RABT Bağlama kaidesi, bağlama cümlesi
KAİDEN Oturarak, oturduğu hâlde
KAİDEŞİKEN f Kaide ve usullere uymayarak Kuralları çiğniyerek
KAİDEŞİKENÂNE f Usul ve kaideye riayet etmeyerek, kuralları çiğneyerek, kaideyi bozarak
KAİDETEN Kaide ve hükümlere göre Kurala uygun olarak
KAİDEVÎ Kaide ve kural ile alâkalı * Mat: Tabana ait
KAİD-ÜL CEBEL Dağın çıkıntısı, burnu
KAİD-ÜL CEYŞ Orduyu, askeri idare ve sevkeden Kumandan Serasker
KAİL Söyleyen Anlatan Nakleden Söz sahibi İnanmış * Boyun eğmiş Rıza göstermiş, razı olmuş
KAİM Ayakta duran Mevcut Baki * Vaktini ibadetle geçiren
KAİME Uzun bir kâğıda yazılan ferman * Kitap yaprağı * Kâğıt para
KAİMEN Ayakta durarak Yıkılmamış * Canlı olarak
KAİM-MAKAM Birinin yerine geçen Kaymakam Bir kazayı (İlçe) idâre eden memur Osmanlılarda, binbaşı ile miralay arasındaki askeri rütbe Yarbay
KÂİN Olan Var olan Bulunan Mevcut
KÂİNAT Var edilen şeylerin hepsi Yaratılanlar Mevcudat Âlemler
KÂİNAT-I NÂİME Uyuyan kâinat
KÂİNAT-EFRUZ f Kâinatı süsleyen, cihanı donatan
KAÎR Daha derin, çok derin
KAÎS Çok yağmur
KÂJ f Eğri, bükülmüş * Şaşı
KAK Uzun, tavil * Alaca karga
KA´K Kuru ekmek Peksimet
KA´KA Kuru, yâbis Meşakkatli yol * Yemame´den Kûfe´ye giden geniş yol
KA´KA´ Korkak, zayıf kişi
KA´KAA Silâh çatırtısı Kılınç veya süngü gibi silâhların birbirine çarpmasından çıkan ses
KA´KEA Men´etmek, engel olmak * Hapsetmek
KAKUM Kürkü makbul bir cins kedi
KAKUNC Kanbel otu (İt üzümünün bir nevidir)
KAKUZE (C: Kavâkiz) Boş maşrapa
KAKÜL (Kâgül) f Alnın üzerine sarkıtılan kısa kesilmiş saç
KAL´ Bir şeyi kökünden çekip koparmak * Kendisinden iyi kalay çıkan maden * Azletmek Bir tarafa ayırmak( İşte bak: şu cezire-i vasiada vahşi ve âdetlerine mutaassıb ve inadcı muhtelif akvamı ne çabuk âdât ve ahlâk-ı seyyie-yi vahşiyanelerini def´aten kal´ u ref´ ederek bütün ahlâk-ı hasene ile teçhiz edip bütün âleme muallim ve medeni ümeme üstad eyledi MN)
KAL´-İ EŞCAR Ağaçların sökülmesi
KAL (A, uzun okunur) Söz
KÂLA f Kumaş * Ev eşyası, giyim eşyası * Sermaye, anamal
KAL´A Kale Eskiden yapılan büyük merkezlerin ve şehirlerin bulunduğu etrafı duvarlarla çevrili ve düşmanın hücumundan muhafaza edilen yüksek yerlerde inşa edilmiş yapı * Çobanın çantası * Hurma ağacının dibinden kesilen taze fidan
KAL´A-BEND f Bir kale içinde yaşamağa mahkûm olmuş olan Kal´aya bağlanmış
KAL´A-DÂR f Kale koruyucusu, kal´a muhafızı Dizdar
KALA Buğz, adâvet
KALAFAT Geminin tahtalarının aralıklarını üstüpü vs ile doldurup üzerine zift sürme işi * Sahte süs, düzen
KALAFAT Vaktiyle Yeniçeri Ağasının giydiği kırmızı bir başlık
KAL´A-GİR f Kale tutan
KALAH Diş sarılığı * Sarık uzunluğu
KALAİD (Kılâde C) Gerdanlıklar * Akarsular
KALAİL (Kalil C) Az şeyler, kaliller
KALAK Can sıkıntısı Gönül darlığı Kararsızlık * Zahmet Meşakkat
KAL´A-KÜŞA f Kale zapteden
KALALİB (Kullâb C) Çengeller, kancalar Uçları eğri olup bir şeyler asmağa yarayan demirler
KALÂNİS Takkeler, külâhlar
KALÂNİSÎ Takkeci
KAL´A-NİŞİN f Kalede oturan
KALANSUVE (KULENSİYE) (C: Kalânis-Kalânis-Kılâs) Takke, külâh, kavuk (Bak: Kalensüve)
KALANTOR Zenginliğini göstermeye özenen kellifelli ve şişman adam
KALAR f Büyük sel yarıntısı
KALAVRA Eskimiş meşin eşya veya yamalı ayakkabı
KALAYE Kilise odası
KALB Vücudun kan dolaşımı merkezi Yürek * Gönül * Herşeyin ortası * Bir halden diğer bir hale çevirme Değiştirme *İmanın mahalli * Fuâd, sıkt-ül ilim, tâbut-ül ilim, beyt-ül hikmet, via-i ilim de denilir (Dâima değiştiği ve hareket halinde olduğu için kalb ismi verilmiştir) Bir şeyi geri döndürmek ve çevirmek * Yüreğe vurmak veya dokunmak Gönüle dokunmak * Bir şeyin içini dışına ve dışını içine çevirmek * Aks ve tahvil(Ehl-i tahkik indinde; çam kozalağı şeklindeki cismanî et parçasına taalluk eden letaif-i Rabbaniyedir Bütün kuvvetin mebdeidir Dimağ ise; bütün hislerin mebdeidir)(Kalb, imanın mahalli olduğu gibi, en evvel Sâni´i arayan ve isteyen ve Sâni´in vücudunu delâili ile ilân eden, kalb ile vicdandır Zira kalb, hayat malzemesini düşünürken, en büyük bir acze mâruz kaldığını hisseder etmez, derhal bir nokta-i istinadı; kezalik, emellerin tenmiyesi (nemâlandırmak) için bir çare ararken, derhal bir nokta-i istimdadı aramağa başlar Bu noktalar ise, iman ile elde edilebilir Demek, kalbin sem´ ve basara hakk-ı takaddümü vardırKalbden maksad; sanevberî (çam kozalağı) gibi bir et parçası değildir Ancak, bir latife-i Rabbaniyyedir ki, mazhar-ı hissiyatı, vicdan; ma´kes-i efkârı, dimağdır Binaenaleyh, o latife-i Rabbaniyyeyi tazammun eden o et parçasına kalb tabirinden şöyle bir letafet çıkıyor ki; o latife-i Rabbaniyenin insanın maneviyatına yaptığı hizmet, cism-i sanevberînin cesede yaptığı hizmet gibidir Evet, nasıl ki bütün aktar-ı bedene mâ-ül hayatı neşreden o cism-i sanevberî bir makine-i hayattır; ve maddî hayat onun işlemesi ile kaimdir Sekteye uğradığı zaman cesed de sukuta uğrar Kezalik o latife-i Rabbaniye a´mâl ve ahvâl ve mâneviyatın hey´et-i mecmuasını hakikî bir nur-u hayat ile canlandırır, ışıklandırır; nur-u imanın sönmesi ile mâhiyeti, meyyit-i gayr-i müteharrik gibi bir heykelden ibaret kalır İİ) (Bak: Hiss-i sâdis)
KALB-İ ÂHENİN Demir gibi metin ve sağlam olan kalb
KALB-İ HABİDE Uyumuş kalb
KALB-İ HARÂB Harab olmuş gönül
KALB-İ MECRUH Yaralı kalb
KALB-İ METRUK Terkedilmiş kalb, bırakılmış gönül
KALB-İ MUNTAZAM Edb: Harfleri ters okunduğu zamanda da bir mâna çıkan kelimedir Meselâ: "Reşat, taşer" gibi
KALB-İ MUZTARİB Iztırab çeken kalb
KALB-İ NÂ-ŞÂD Hüzünlü gönül, kederli kalb
KALB-İ SELİM Temiz gönül
KALBEN İçten, kalbden, yürekten, gönülden Samimi olarak Kendi kendine
KALBGÂH f Ordunun sağ ve sol kanadlarının ortası Merkez bölümü * Canevi
KALBÎ İçten Yürekten Kalbe ait ve müteâllik Samimiyetle Riyâsızca
KALBOLMA t Başka hâle gelme Değişme
KÂLBÜD f Kalıp, şekil * Gövde, beden, insan veya hayvan cesedi
KALBZEN f Kalpazan Sahte para basan * Yalancı
KALD Gümüş bilezik
KALE (A, uzun okunur) Dedi O söyledi
KALE (Bak: Kal´a)
KALE f Kumaş * Ham kavun, kelek
KALE Söz söylemek
KALEB Dudak dışarıya sarkmak
KALEB (C: Kavâlib) Kalıp
KALEBE Hastalık İllet
KALEHZEM Yeyni, hafif * Suyu çok olan büyük deniz
KALE-KÎLE Dedi-denildi şeklindeki nakiller
KALEM (C: Aklâm) Kamış Yazı için ucu inceltilen bir nevi ince ve sert kamış * Yazı yazmak için kullanılan her türlü âlet * İfâde Üslub * Mâden, taş ve tahta üzerinde oymak için ucu sivri çelik âlet * İnce boya, fırçası * Yazı enva´ı * Resim Nakış * Resmi dâirelerde kâtiplerin çalıştıkları oda * Ağacı aşılamak için kullanılan ucu kalem gibi yontulmuş ince çöp * Çiçek ve sâir hastalıklara karşı kullanılan aşıyı hâvi ufak şişe * Ok
KALEM SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 68 suresinin ismidir Mekkîdir
KALEMDAN f Kalem kutusu, kalemlik
KALEMEN Yazı ile, kalem ile * Sayıca, sayı bakımından
KALEMGİR f Yazı yazarken kalemin kâğıda takılmadan rahatlıkla kayması
KALEMÎ (Kalemiyye) Kalemle alâkalı Kalemle münâsebet ve alâkası olan
KALEMİYYE Eskiden kalemlerde yazı karşılığı olarak alınan para
KALEMKÂR f Tülbent veya ince kumaş üzerine fırça ile şekiller yapan yazmacı * Maden üzerine kazarak şekiller yapan kimse * Duvar veya tavanlara süs yapan, nakkaş
KALEMKÂRÎ f Resimcilik, ince nakkaşlık * İnce nakkaşın elinden çıkmış
KALEMKEŞ f Yazan, yazıcı, yazar, müellif * Çizen * Yazıda silinti yapan
KALEMREV f Bir hükümdar veya hükümetin hükmünün geçtiği yer
KALEMZEDE f Yazılmış, kaleme alınmış
KALEMZEN f Yazan, yazıcı, kâtib
KALEN (A, uzun okunur) Söylemek suretiyle Söyleyerek
KALENDER f Dünyayı terkederek elini çekip Allah yolunda giden kimse * Dünyâdan elini çekip herşeyi hoş gören kimse * Dünya alâkalarından uzak, alâyişe aldanmaz hakikat adamı Filozof
KALENDERÂNE f Kalenderce Kalender olan bir kimseye yakışır surette
KALENDERÎ f Feylesofluk; kalenderlik; dervişlik; serserilik * Edb: Halk edebiyatı tâbirlerindendir Halk şâirleri "mef´ulü, mefaîlü, mefaîlü, feûlün" vezninde tanzim ettikleri gazele bu adı verirler
KALENSÜVE Üzerine sarık sarılarak başa giyilen külâh * Mantarın başlığı, tablası
KALES Kusuntu
KALET (C: Kılât) Helâk olmak * Dağlarda, içinde su biriken çukur * Göz çukuru * Baş parmağın dibinde olan çukur
KALFA Sarayla konaklardaki cariyeler hakkında kullanılan bir tâbir idi Konaklarda bu tâbir, daha çok bunların eskileri ve yaşlıları hakında kullanılırdı Gençlerine "kız" denilir ve adlarıyla çağrılırlardı * Eski tarz mekteblerde öğretmen yardımcısı * Bir san´atta usta ile çırak arasındaki işçi
KALGAY Eskiden Kırım Hanlığı´nın veliahtlerine verilen ünvan
KALH Eşek anırtısı Aygır kişnemesi
KALH Ferc
KALHEBAN Uzun, tavil
KALHEBE Beyaz bulut
KALIB (Ka, uzun okunur) Hususi bir biçim, bir şekil alması istenen bazı şeylerin konmasına mahsus araç (Buz kalıbı, çizme kalıbı gibi) * Hususi surette dökülmesi istenen şeylere mahsus zarf * Beden, vücut, gövde * Şekil ve suret nümunesi, örnek * Bir kalıba dökülmüş veya kalıptan çıkmış şey
KALİ´ (Kal dan) Kökten söküp atan Kökünden çıkaran
KALÎ Dedikoducu, gıybet eden, çekiştirici * Söylemekle Söylenmiş Söz olarak Söze dair ve müteallik
KALİ f Halı
KÂLÎ Veresiye satmak
KALÎB Kuyu, çok eski zamandan kalmış kuyu
KÂLİB (KELİB) İt tutan kimse Köpeğe av tâlim ettiren kimse
KALİÇE f Küçük halı
KALÎF Hurma kabuğu
KALİF Sünnet olmamış kimse
KALİFİYE Fr Yetişmiş usta, işçi vs
KÂLİH Katı, şiddetli, şedid
KALİL Az * Bodur kimse
KALİL-ÜL BİDÂA Sermayesi az
KALİLEN Az olarak
KALİTA ing Eskiden kalyon cinsinden yük gemisi
KALİTE Fr Vasıf
KALİYYE Tava kebabı * Kavrulmuş
KALİZEM Kuyu * Suyu çok olan deniz
KALKADİS Siyah boya
KALKAL Deprenmiş, hareket etmiş
KALKALE Bir şeyi titretmek * Tecvidde: Okurken harflerin üzerinde birden durarak harfi, mahrecinden çıkar çıkmaz kesmek suretiyle bu harfleri tekrar okumak Kalkale ile okunan harfler şunlardır: Kaf, tı, ba, cim, dal (Hakk kelimesinde okunduğu gibi)
KALLA´ Beylere koğuculuk yapan yalancı * Halk içinde tanınmak için kendine bir alâmet yapan kimse
KALLAB (Kalb den) Düzenbaz, hilekâr * Kalpazan Sahte para basan kimse
KALLAS Takke dikici, takke diken
KALLAŞ Kalleş Hileci, dönek
KALLAVÎ Vaktiyle vezirlerin giydikleri bir cins kavuk
KALLE Az olmak
KALLEYS San´a şehrinde bir kilise
KALLİ t Sözlü Dil ile
KALLİDNÂ Boynumuza geçir, tak (manâsındadır)
KALM Kesmek
KALMES Ulu kişi, seyyid
KALORİ Lat Bir kilogram suyu bir derece ısıtmak için lâzım olan ısı miktarı * Gıdaların vücuda yarayışlı olması ve hararet vermesi bakımından değeri
KALP t Hileli Sahte Taklit * Yalandan cesaret satan korkak adam * Yalancı Kendisine güvenilmez olan
KALTABAN f Namussuz Pezevenk
KALÛ (A, uzun okunur) Dediler Onlar söylediler (meâlinde fiil)
KALÛ BELÂ Cenab-ı Hak ruhları yaratıp, onlara Rabbiniz değil miyim, meâlinde: "Elestü Bi-Rabbiküm" buyurduğunda, ruhlar: "Evet Rabbimizsin" meâlindeki Kalu Belâ diye cevap verdiklerini bildiren Kur´andaki bir tâbirdir (Bak: Bezm-i elest)
KÂLUC f Küçük parmak * Güvercin kuşu
KAL U KÎL "Dedi denildi" şeklindeki nakiller
KÂLUS f Ahmak, ebleh, akılsız
KALUS (C: Kulus-Kalâyıs) Ayakları uzun genç deve * Yüksek * Murdarlıklar akan çay Kirli ırmak
KÂLUSANE f Akılsızcasına, ahmakçasına
KALUŞE f Çömlek * Tencere
KALY Et ve buğday kavurmak * Buğz, adavet, düşmanlık
KALYAN f Nargile
KALYON Buharlı gemilerin icadından evvel kullanılan yelkenli ve kürekli harp gemilerinden biri

Alıntı Yaparak Cevapla