Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat K Harfi
K Harfi
KAS´ Bir şeye el ayası ile vurmak * Gidermek * Tahkir etmek, küçümsemek
KA´S Ölüm, mevt
KA´S (C: Kiâs) Parmak kemiği
KA´S Çirkin kokulu toprak
KAS´A (C : Kısâ´) Çanak, kâse * Yemek kabı
KA´SA Devamlı olarak yerinde sabit olan kadın * Arkası içerisine girdiğinden arkasını yere koyamayan kadın
KASA Kabalık * Şiddet * Katılık
KASAB Saz, kamış * Parmak kemikleri * Nefes borusu, bronş * İnce keten bezi
KASAB-I MISRÎ Mısırda dokunmuş keten bezi
KASAB-ÜL ENF Burun kemiği
KASAB-ÜL FÂRİS Kalem kamışı
KASAB-ÜL HABİB Şeker kamışı
KASABA (C : Kasabât) Akciğerdeki nefes borularından herbiri Bronş * Küçük şehir Çarşısı olan büyük köy * Ahalisi beş-on bin raddelerinde olan mâmure
KASABAT (Kasaba C ) Bronşlar * Kasabalar
KASABE Kötü hurma
KASAH Sırtlan
KASAİD (Kaside C ) Kasideler
KASAL Buğday içinde olan siyah taneler
KAS´A-LİS Dalkavuk Çanak yalayıcı
KASAM Şiddetli sıcaklık * Güzellik
KASAME (Kasem den) Katili bilinmeyen kimsenin bulunduğu, şüphelenildiği mıntıka halkından elli kişiye yemin ettirme
KASA´NİNE Katı olmak * Büyük olmak
KASAR Üşenme, tembellik etme * Güç ve kuvvetin son sınırı * Boğazı tutup nefes aldırmayan bir zahmet
KASARA (C: Kasr-Kasarât) Boyun kökü * Yoğun ağaç * Gemilerin baş ve arka taraflarında güverteden daha yüksek yapılan güverte
KASARET Kısalık Kısa olma
KASAS Haber vermek Hikâye etmek, anlatmak * Tetebbu´ etmek * Tıb: Göğüs kemiği Göğüs ortası
KASAS SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 28 Suresidir Mekkîdir (Kısas da denir )
KASAS Arslan
KÂSAT (Ke´s C ) Kadehler, ke´sler
KASAT Davarın arka ayaklarının dik ve doğru olması
KASATURA Askerlerin, bellerine bağlayıp taşıdıkları ve süngü gibi kullandıkları düz ve kısa kılıç
KASAVET Kalb katılığı, gaflet * Kaygı, tasa, üzüntü, keder (Bak: Kasvet)
KASAVİSE (Kıssis C ) Papazlar, ruhbânlar, keşişler
KASB Kat´etmek, kesmek
KASB Ağızda tez dağılan ve çekirdeği katı olan kuru hurma * Sağlam, sert
KASBA Kamış Kamışlık
KASD Bir işi bile bile yapmak * İsteyerek Niyet ederek * Niyet Tasavvur * İstikamet Yolu doğru olmak
KASDEN Bile bile, isteyerek
KASDÎ İstiyerek, kastederek, niyetle ve bile bile yapılan
KÂSE f Tas veya çanak Kâse gibi olan çukurluk * Başı kaplayan ve başın üstündeki kemik
KÂSE-İ ÇEŞM Göz çukuru
KÂSE-İ FAĞFUR f Çin porseleni Çin porseleninden yapılan kâse
KÂSE-İ SER Kafatası
KA´SEB Büyük karınlı, kalın
KÂSE-BEND f Çatlamış, kırılmış * Kâse gibi şeyleri tamir eden kimse
KASED şahyar dedikleri nesne
KÂSE-GER f Kâseci, kâse yapan
KÂSEHA (Kâse C ) Kâseler
KA´SELE Yürürken bir ayağını yere sürüyüp tozutmak
KÂSE-LİS (Kâselis) f Çanak yalayıcı Çok yiyen, obur Hırslı * Dalkavukluk Alçak huylu kimse * Dilenci
KÂSE-LİSAN (Kâselis C ) Dalkavuklar, çanak yalayıcılar
KASEM Yemin Ahdetme
KASEMÂT Ahdler, yeminler
KASEMÂT-I KUR´ANİYE Kur´andaki ahitler, yeminler
KA´SERE (KA´SERÂ) Yoğun, sağlam, kalın, katı
KASES Hidayet edici delil
KASF Kırmak * Oyun, eğlence * Devenin diş gıcırdatması
KASFE (C : Kasf-Kasefât) Deve sesi * Merdiven ayağı * Bir parça kum yığını
KASH Kuruluk, katılık
KASHAB Kalın, yoğun, büyük
KASI´A Yaban fâresinin ini Yuvası ve bu yuvadaki iki deliğinden âşikâr olanıdır Diğeri gizlidir (Bak: Nâfıka)
KASIB Düdük çalan
KASID Kasd eden, niyet eden, isteyen
KASIF Kasırga Rastladığı şeyi kıran şiddetli rüzgâr * Şiddetle seslenen Çok gürleyen
KASIF Deve avazı * Ağacın ince ve kuru olması * Kırılması kolay olan şey
KASIK t Karnın alt tarafı
KASIM (A, uzun okunur) Taksim eden, ayıran, bölen
KASIM (A, uzun okunur) Kırıcı, ezici, ufaltan
KASIR (A, uzun okunur) Zorla işleten, yaptıran
KASIR (A, uzun okunur) Kısa, eksik * Kusur işleyen Kusurlu
KASIR-UL AKL Düşüncesi noksan, kısa akıllı
KASIR-ÜL BASAR Görüşü kısa * Kısa görüşlü, dar düşünceli
KASIR-ÜL FEHM Anlayışı noksan, kısa anlayışlı Anlayışsız
KASIR-ÜL YED Eli kısa Âciz, işten anlamaz, beceriksiz
KASIRANE Âcizane, beceriksizcesine
KASIRAT-ÜT TARF Kocasından başkasına aslâ bakmayan (Cennet kadınlarının bir vasfı) Huriler
KASIRGA Çevrintili rüzgâr Tozu ve toprağı birbirine katarak, ağaçları sökerek bir an esip kesilen rüzgâr
KASITÎN (A, uzun okunur) Zulmeden ve haktan sapanlar * Haklı olanlar * Kısımlara bölenler
KASÎ (Kasiye) Duygusuz Katı, hissiz, taş gibi katı
KASİ´ Yaramaz huylu, yaşlı ve boyu kısa olan kimse
KÂSİB Kazanç sahibi Kazanmak için çalışan Kesbeden Marifet için çalışan
KASİB (C : Kasâyib) Kadınların yüzleri üstüne bıraktıkları kıvırcık saç Kâkül
KÂSİD Kesat olan, eksik olan, verimsiz olan
KASİD (C : Kasidân) (Kasd dan) Tasarlıyan, kasdeden * Haberci, postacı
KASİD Kaside
KASİDE (C : Kasâid) Onbeş beyitten az olmamak üzere, her beyit kafiyeli olarak, büyük kimseleri veya herhangi bir şeyi medh ü senâ eden, öven manzume şekli Büyük zatları ve daha çok Cenâb-ı Hakk´ı veya Peygamberi (A S M ) medheden manzume
KASİDE-İ BÜRDE Hazret-i Peygamber (A S M ) önünde meşhur Arab Şâiri Ka´b bin Züheyr´in okuduğu kasidenin adı olup, bu kasideyi Peygamber Aleyhissalâtü vesselâm beğenmiş, mükâfat ve iltifat eseri olarak da kendi hırkasını ona giydirdiğinden bu isimle meşhur olmuştur
KASİDE-İ ERCUZE (Ürcuze) Hz İmam-ı Ali (R A ) tarafından bahr-ı recez vezni üzere yazılan ve istikbalden haber veren meşhur kasidenin adı (Mecmuat-ül Ahzab´ın 582 sahifesinden 597 sahifesine kadar o Ercuzedir O Ercuzenin mevzuu ve içindeki maksad-ı aslî; İsmi A´zamı tazammun eden altı ismin ehemmiyetini beyan etmek, hem o münâsebetle istikbaldeki bir kısım umur-u gaybiyeye ve te´sis-i İslâmiyette bir kısım mücâhedâtını işâret etmektir Evet, Hz İmâm Üstâdı olan Habibullah´dan (A S M ) aldığı dersin bir kısmını işarî bir surette zikrediyor  L )
KASİDE-GÛ f Kaside yazan, kaside söyliyen
KASİDE-PERDAZ f Kaside yazan, kaside düzenliyen
KASİDE-SERÂ f Kaside söyliyen, kaside yazan
KASÎF Kuru ince ağaç * Gök gürültüsü * Deniz sesi, dalga sesi
KASÎL Hayvanlara vermek için vaktinden evvel biçilen yeşil ot * Kesilmiş nesne
KASÎM Güzel kimse * Taksim eden, bölen
KASÎME (C : Kasim) Dikenden başka ot bitmeyen kumlu yer
KÂSİR Çok olan, kesir, bol olan
KASÎR (Kasr dan) Kısa, boynuz, ufak boylu
KASÎR-ÜL AKL Aklı kısa, aklı ermez
KASÎR-ÜL B´ Kısa boylu, beceriksiz, zavallı
KASÎR-ÜL BASAR Dar görüşlü, basireti kısa * Miyop
KASÎR-ÜL HİMME Himmeti az veya kısa olan
KASÎR-ÜL KAME Kısa boylu Boyu kısa olan
KÂSİR (Kesr den) Kıran, kırıcı * Tavşancıl kuşu
KÂSİR-ÜL ESNAM Putları kıran (Hz İbrahim´in A S lâkabıdır)
KASİRE Evinde hapsedilip dışarı çıkartılmayan kadın
KASİS Fr Bir yolu, bir tarafından diğer tarafına kadar kesen su arkı
KASİSA (C : Kasis) Devecilerin, azıklarını ve elbiselerini yüklettikleri deve * Bir ot
KASİYY (KISİYY) Soğuk gece * Kas adı verilen mahâlde yapılan ibrişimli bir elbise
KASİYY Uzak, baid Irak
KASKAS Açlık * Sür´at yapan, hızla giden * Yol gösterici * Devenin yediği bir ot
KASKASE Çok karanlık gece * Asâ, sopa, baston
KASKASE Yol göstermek * Köpeği "kuçu kuçu" diye çağırmak
KASL Kesmek
KASM Bölmek * Ayırmak * Bahsetmek * Kesmek
KASM Kapa kapa yemek, bütün bütün yutmak * Kesmek * Cem´etmek, toplamak * İ´tâ etmek, vermek
KASMA Ufak boynuzlu dişi koyun
KASME Yüz, çehre, vech
KASME Merdiven ayağı
KASMEL Arslan, esed
KASR Köşk Yüksek ve ferah bina Taştan veya kârgir küçük saray
KASR-I CENNET Cennet köşkü
KASR-I MÜŞEYYED Tahkim edilmiş, sağlam yapılmış büyük bina Büyük apartman
KASR Kısa olmak Kısa kesmek * Birisini bir hususa, bir işe tahsis etmek * Bir işte tembellik etmek * Akşamlamak * Hapseylemek * Yekpâre taş * Beyazlatmak * Gevşetmek * Noksanlaştırmak
KASR-ÜL KELÂM Sözü az etmek Kısa konuşmak
KASR-I SALÂT Seferde olan bir kimsenin, dört rekâtlı farz namazları ikişer rekât kılması Namazı kısaltmak
KASR-I YED El çekmek, ferâgat etme, vazgeçme
KASR Men´etmek * Zorla bir şeyi yaptırmak * Galip olmak
KASRÎ Zorla, cebren
KASRİYYET Zorlama hâli
KASS Cem´etmek, toplamak, biriktirmek
KASS Talep etmek, istemek * Nemime, söz götürmek, lâf taşımak
KASS Göğüs * Saç kesmek * Kırkmak * Koyundan kırkılmış yün
KASSA Kireç
KASSAB Düdükçü * Kesici * Parçalayıcı
KASSABİYYE Hayvan kesme ücreti, kasaplık ücreti
KASSAM Huk: Vârisler arasında miras malını taksim eden ve küçüklerin hakkını koruyan şeriat memuru * Taksim eden
KASSAM Hayrı çok olan kimse * Yorulmuş, kendini bırakmış, mahzun kişi * Büyük hurma salkımı * Büyük et parçası
KASSAR Leke çıkaran * Çırpıcı, yıkayıcı
KASSÎ Göğüsle alâkalı Sadrî
KAST f Noksan, eksik, kusur
KASTA´ Ayaklarının siniri büzülüp kurumuş olan deve
KASTAL şeker tozu
KASTAL Cenk ederken olan toz, dövüşürken çıkan toz
KASTALANÎ (Hi: 851-923) (İmam-ı Ahmed İbn-i Muhammed) Büyük Şafiî âlimlerindendir Çok eser yazmıştır En meşhur eseri Mevahib-ül Ledüniyye´dir Mısır´da vefat etmiştir
KASTALANÎ Ok atmak * Şafak kızıllığı
KÂSTAR f Yalancı, hilekâr
KASTAR (C : Kasâtıra) Hâzık, basiretli, mahâretli kimse * Paranın sahtesini seçip çıkaran kimse
KÂSTE f Eksik, noksan, eksilmiş, azalmış KASUB : Mestler KASUS : Yalnız otlayan deve KASV : Deve kulağının kenarı
KASVA Kulağının dörtte biri kesik olan koyun veya deve
KASVERE Yaşça büyük olmak * şecaatli, kuvvetli * Aslan * Bir nebat ismi
KASVET Katılık * Sıkıntı İç sıkıntısı * Kalb katılığı (Bak: Kasavet)
KASVET-BAHŞ f Kasvet ve sıkıntı veren
KASVET-EFZA f Kasvet ve iç sıkıntısı veren
KASVET-ENGİZ f Kasvet ve iç sıkıntısı veren
KASVET-NÂK f İç sıkan, sıkıntı veren
KAŞ´ (Kış´) Şaşkın ve ahmak adam Zayıf adam * Açmak * Gidermek Dağıtmak * Kuru deri Deriden olan çadır * Hamam pisliği * Deriden yapılmış döşek * Balgam
KA´Ş (C : Kuuş) Ağacın başını çekip eğmek * Cem etmek, toplamak * Kadınların bindiği merkep
KÂŞ f Çok istek, arzu, özleme
KAŞB Karıştırmak * Zehir içirmek * Yaramazlıkla hatırlamak * İncitmek
KAŞAĞI Hayvanları kaşıyıp tozlarını düşürmeğe mahsus âlet * İhtiyar kimselerin, sırtlarını kaşımak için kullandıkları, ağaçtan uzun saplı ve bir ucundaki levhası dişli bir âlet
KÂŞÂNE f Büyük, süslü ve gösterişli ev Saray Kışlık, rahat ve mükemmel ev, oda
KÂŞÂNE-İ MÜRGÂN Kuş yuvası
KAŞ´ARİRE Ürpermek, titremek
KAŞBE Hasis kişi * Maymunun dişisi
KAŞE Mühür, imza * Bir nevi kumaş
KAŞEM Yetişmeden yenen beyaz hurma koruğu
KAŞER Çok fazla kırmızılık Ziyâde kızıllık
KAŞÎ f İran´ın Kâş şehrinde yapılan bir çeşit çini
KAŞİ´ Kararı ve sebâtı olmayan kişi * Dağılmış, müteferrik
KAŞİB (C : Kuşbâ) Yeni veya eski
KÂŞİF Keşfedici Keşfeden Gizli bir şeyi meydana çıkarıp, izah eden Açıklayan * Mısır´da nâhiye veya kaza idarecilerine verilen ad
KÂŞİGER f Çinici, çini yapan san´atkâr
KÂŞİH Düşmanlığını gizleyip izhar etmeyen * Dağılıp uzaklaşan kimse
KAŞİRE Derisi yarılmış olan baş yarığı * Yerin yüzünü kazıp götürmüş olan yağmur
KAŞKAŞA Bir şeyin kabuğunu soymak * Hasta iyi olmak * Halâs etmek, kurtarmak * Uyandırmak
KAŞKİ f "Keşke, ne olurdu" gibi, özleme veya pişmanlık ifade eder
KAŞM Yemek * Açlık * Cem´etmek, toplamak
KAŞMEŞ Kuş üzümü
KAŞR Bir şeyin kabuğunu soyma
KAŞŞ Yaranın iyileşmesi * Hasta iyi olmak * Evmek
KAŞT Deri yüzmek * Açmak * Koparmak
KAŞUR (C : Kaşurât) Yarış atlarının en sonra geleni
KAŞV Kabuğu soyulmuş olan
KAŞVAN Zayıf erkek
|