Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat K Harfi
K Harfi
KA´T Kısa boylu kimse
KAT´ Kesme, ayırma * Geçme Yol almak Yüzerek geçmek * Delil ve bürhan ile ilzam etmek * Edb: Sözün te´sirini arttırmak ve dinleyenin anlayışına bırakmak için söz bitmeden kesivermek "İmtihan geliyor Çalışın, yoksa  "Görmüyor gittiği yanlış yolu zannım çoğunuz Size rehberlik eden haydudu artık koğunuz Bunu benden duyunuz, ben ki, evet Arnavud´um! Başka bir şey diyemem  İşte perişan yurdum!  Mehmed Akif
KAT´-I ALÂKA Alâkayı kesme
KAT´-I DA´VÂ Dâvâyı halletme
KAT´-I HAYÂT Hayatın kesilmesi Ölüm, mevt
KAT´-I MERÂHİL Merhaleleri, durak yerlerini geçme Yol alma, ilerleme
KAT´-I MERATİB Mertebeleri aşıp geçme
KAT´-I MÜNÂSEBET Münasebeti ve ahbaplığı kesme
KAT´-I NAZAR Bakmamak İtibar etmemek * Alâkayı kesmek
KAT´-I TARİK Yol kesicilik
KAT´A Aslâ, hiçbir zaman
KATADE (C : Kutad) Dikenli ot Mugaylan dikeni
KATAİF (Katife C ) Saçaklı, tüylü havlular; ehramlar * Kadayıf tatlısı
KATALOG Fr Kitaplık halinde, yahut neşriyata tabi bulunan bir şeye ait etraflı geniş liste, eşya listesi
KATAM Toz, gubar
KATAM Cimâ arzulamak * Et arzulamak
KATAN Kuşların kuyruğu dibi * Dağ ismi
KAT´AN Hiçbir zaman, aslâ, katiyyen
KATANE Az yemeklik
KATAR Birbiri arkasına dizilmiş hayvan sürüsü * Bir lokomotifin sürüklediği vagonların tamamı Tren
KATAR Arabistan yarımadasında müstakil bir devlettir İstiklâlini 1/1/1971 de ilân etmiştir Hükümet merkezi Doha şehridir Üç yanı denizle çevrilidir Halkı müslümandır Resmi lisanı Arapçadır
KATARAT (Katre C ) Katreler, su damlaları
KATARAT-I BÂRÂN Yağmur damlaları Yağmur katreleri
KATARAT-I SEMİNE Kıymetli damlalar
KATARAT-I ŞADÎ Sevinç damlaları Sevinçten dolayı akan gözyaşları
KATARAT-I UYUN Göz yaşları
KATARE Kuyudan veya başka bir yerden damlayan su
KATAT Kısa, kıvırcık saç
KATB (Katub) Daim çatık çehreli, ekşi yüz * Bir kimseyi darıltmak, gücendirmek * Birikmek, biriktirmek, doldurmak * Dolu çuval taşımak, götürmek için hazırlamak * Arslan
KATEA (C : Kutâ) Güve *Ağaç kurdu
KATEB (C : Aktâb) Deve palanı
KATED (C : Aktâd-Kutud) Semer ağacı
KATEDRAL Piskoposluk kilisesi Bir şehrin büyük kilisesi
KATEGORİ Aralarında herhangi bir bakımdan alâka veya benzerlik bulunan şeylerin hepsi * Zümre, grup
KATEL Nefs Cismin bakiyyesi
KATELE (Katil C ) Katiller İnsan öldürmüş kimseler
KATER (Katre C ) Katreler, damlalar
KATERE Bir şey üzerine çökmüş toz * İs gibi bir karanlık * Toz * Kebap yapmak * Pişmiş şeyin kokması
KATF Atın veya diğer davarın adımını geç atması * Tırmalamak * Üzüm kesmek * Ağaçtan meyve devşirme * Devşirme mevsimi
KATI´ (Kat´ dan) Kesen, Kat´ eden Durduran, mâni olan * Keskin ve iyi bileylenmiş kılıç
KATI-UT TARİK Yol kesen, eşkiya
KATI´A Kesen, kesici
KATIBE (A, uzun okunur) Hepsi, tamamı Cümleten * Bütün hâllerde
KATIBETEN Tamamıyla, bütünüyle, cümleten, hepsi * Hiçbir zaman, aslâ
KATIN (C : Kuttân) Oturan, yerli Ev halkı
KAT´Î Mutlak şüphesiz Tereddütsüz
KATİ´ (C : Ekâti-Aktâ-Kutân) Kamçı * Deve ve koyun sürüleri
KATİA (C : Katâi´) Kesme, kat etme * Kırılma * Alâkayı kesme Ahbaplığı kesme * Vergi * Arazi
KÂTİB Yazan, yazıcı, kitâbet eden Usta yazıcı
KÂTİB-İ ADL Noter
KÂTİB-İ EZELÎ Her şeyin hayatının mukadderatını ezelden bilip yazan Cenab-ı Hak (C C )
KÂTİB-İ HUSUSÎ Büyük bir kimsenin kullandığı özel kâtip, hususi kâtib
KÂTİB-İ SIRR Gizli şeyler yazdırılan kâtip, sır kâtibi
KÂTİB-İ VAHY Kur´an-ı Kerim âyetlerini yazan Vahy kâtibi
KÂTİBANE Kitâbet kaidesine göre, kâtipcesine
KAT´Î DELALET şüphesiz, kat´i delil
KATİFE (C : Katâif) Kadife
KATİL (A, uzun okunur) Öldüren İnsanın ölümüne sebep olan insan
KATİL-İ MA´FUV Can ve ırzını korumak için, tecavüze kalkanı öldüren kimse
KATİL-İ MÜTEAMMİD Her ne sebeple olursa olsun, birini öldürmeyi evvelce zihninde tasavvur ederek öldüren kimse
KATİL Öldürülmüş, vurulmuş Maktul
KATİLE Su silmede kullanılan bez parçası
KÂTİM (Ketm den) Ketmeden, saklıyan, tutan Sır saklayan
KÂTİM-İ ESRAR Sır saklıyan
KATİM Toz çokluğundan karanlık olan
KATİN Kene * Az yiyen kimse * Testi
KATİR İhtiyarlık, saç ağarmak * Perçin yapılan çivi uçları
KAT´İYYEN Kat´i ve kesin olarak * Aslâ, hiçbir zaman
KAT´İYYET Kesinlik, kat´ilik
KAT´İYY-ÜD DELALE Bir ibârenin ifâde ettiği mânaya veya hükme delâletinin kat´i ve şeksiz olması Delilin kat´i, şüphesiz oluşu
KAT´İYY-ÜL METİN Metnin, ibârenin kat´i ve şüphesiz oluşu (Ayet gibi)
KATL (C : Mekâtıl) Kesmek
KATL Öldürmek
KATL-İ ÂM Bir yerde çoklarının öldürülmesi Herkesi kılıçtan geçirme Toptan imha
KATL-İ AMD Huk: Kasden ve bile bile öldürme
KATL-İ NEFS İntihar Kendi kendini öldürme
KATL-İ NÜFUS Adam öldürme
KATLÂ (Katîl C ) Öldürülmüş kimseler
KATLGÂH f Öldürme yeri Cinayet mahalli
KATM Kesmek Isırmak * Tatmak, zevk * Devenin kükremesi
KATMER t Bir şeyin kat kat olması * Çok yapraklı oluşu (Gülün, çiçeğin, böreğin, elbisenin kat kat olduğu gibi )
KATNE Kırkbayır * Boş
KATOLİK Fr: Hıristiyanlardan bazılarınca Hz İsa´nın (A S ) vekili telâkki ettikleri papanın reisliği altında Hıristiyanlıkta bir mezheb ve bu mezhabe bağlı olanlar (Ehl-i bid´a, dinsizliklerine ve ilhadlarına şöyle bir bahane buluyorlar Diyorlar ki: "Alem-i insaniyetin müteselsil hadisâtına sebep olan Fransız ihtilâl-i kebirinde, papazlara ve rüesa-yı ruhaniyeye ve onların mezheb-i hassı olan Katolik mezhebine hücum edildi ve tahrib edildi Sonra çoklar tarafından tasvib edildi Frenkler dahi, ondan sonra daha ziyade terakki ettiler  "Elcevap: Bu kıyasın dahi, evvelki kıyaslar gibi farkı zâhirdir Çünkü: Fransızlarda, havas ve hükümet adamları elinde çok zaman din-i hıristiyani, bahusus Katolik mezhebi bir vasıta-i tahakküm ve istibdat olmuştu Havas, o vasıta ile nüfuzlarını avam üzerinde idame ediyorlardı Ve "serseri" tabir ettikleri avam tabakasında intibaha gelen hamiyet-perverlerini ve havas zalimlerin istibdadına karşı hücum eden hürriyet-perverlerin mütefekkir kısımlarını ezmeye vasıta olduğundan ve dörtyüz seneye yakın Frengistanda ihtilâller ile istirahat-ı beşeriyeyi bozmağa ve hayat-ı içtimaiyeyi zir ü zeber etmeğe bir sebep telâkki edildiğinden; o mezhebe, dinsizlik namına değil, belki Hristiyanlığın diğer bir mezhebi namına hücum edildi Ve tabaka-i avamda ve feylesoflarda bir küsmek, bir adavet hasıl olmuştu ki; mâlum hâdise-i tarihiye vukua gelmiştir Halbuki: Din-i Muhammedi (A S M ) ve Şeriat-ı İslâmiyeye karşı; hiçbir mazlumun, hiçbir mütefekkirin hakkı yoktur ki, ondan şekva etsin Çünkü onları küstürmüyor, onları himaye ediyor Tarih-i İslâm meydandadır İslâmlar içinde bir iki vukuattan başka dahili muharebe-i diniye olmamış Katolik mezhebi ise, dörtyüz sene ihtilâlât-ı dâhiliyeye sebep olmuş M )
KATR Damlamak Damlatmak Damlayan şey * Develeri katarlamak * Birisini şiddet ve hiddetle yere çalmak * Yağmur
KATR Darlık
KATRAN (Katıran) Siyah, sert kokulu, süretle yanan, hararetli, keskin ve suda erimeyen bir madde
KATRE Damla Su damlası * Bir damla olan şey
KATRE-İ BÂRÂN Yağmur damlası
KATRE-İ GEVHER Cevher damlası İnci tanesi * Pek kıymetli şey
KATRECU f Bir damla arıyan
KATREFEŞAN f Damla saçan
KATRED (KATÂRİD) Koyunu ve kuzusu çok olan kişi
KATT Katı bir cismi yontma, enine kesme * Saçın kıvırcık olması * Narhın, fiatın fazla olması
KATT Kuru yonca * Koğuculuk etmek, yalan söylemek, dedikodu yapmak * Zeytin yağını fesliğen ile kokutmak
KATTA´ Çok kat´eden, adah çok kesen
KATTAL (Katl den) Çok öldüren, çok katleden
KATTAN Pamuk satan
KATTAT Hokkalar yapan, çıkrıkçı
KATUB (Bak: Katb)
KATUBE Arkasında semeri olan deve
KATUF Tenbel * Yavaş yürüyüşlü davar, yavaş olan hayvan
KATV Hizmet
KATV Sürur ve neşeyle ağır ağır yürümek * Adımını biribirine yakın atmak
KAUD Binilmeğe kabil deve (en az iki yaşında olur )
KAUD Yavaş giden at
KAUR Çok derin * Çöllerde, rüzgârların esmeleri sebebiyle yığılan kum tepeleri Kumullar
KAUS Yaşlı, koca, ihtiyar
KAV´ (C : Akvâ) Erkek dişiye aşmak * Üstüne hurma ve buğday döktükleri düz yer
KAVA´ Kimse olmalan ıssız yer * İki tarafına yağmur yağıp ona yağmayan yer
KA´VA´ İncikleri ince olan kadın
KAVABİL (Kabile C ) Ebeler * (Kabiliyet C ) Kabiliyetler veya kabiliyetliler
KAVAD Kaltaban Arsız, gayretsiz
KAVAD Katili maktul yerine kısas etmek
KAVADİH (Kadiha C ) Çekiştirenler, zemmediciler, kötüleyiciler * Çekiştirilecek ve zemmedilecek şeyler
KAVADİM (Kadime C ) Kuyruklar * Kuşların kanatlarının ön tüyleri
KAVAF Kundura ve terlik gibi ayakkabıları hazır olarak satan
KAVAFÎ (Kafiye C ) Kafiyeler
KAVAFİL (Kafile C ) Kafileler Birlikte yolculuk eden topluluklar * Sıra sıra ve takım takım gönderilen şeyler
KAVAİD (Kaide C ) Kaideler Hareket porgaramları Dil öğreten bir kitaptaki kaideler Arab lisanındaki kaidelerin dercedildiği gramer kitabı
KAVAİD-İ ESASİYE Esası teşkil eden temel kaideler
KAVAİM (Kaime C ) Kaimeler
KAVAKİZ (Kakuze C ) Boş maşrapalar
KAVALİB (Kalıb C ) Kalıplar
KAVAM Adâlet * Güzel ve uzun boy
KAVANİN (Kanun C ) Kanunlar Devlet idare kaideleri Şeriatın her bir mes´elesi
KAVANİN-İ ASKERİYE Askeri kanunlar
KAVANİN-İ CEZAİYE Ceza kanunları
KAVANİN-İ HADSİYE Hadse âit düstur ve kanunlar (Bak: Desâtir)
KAVANİN-İ İLÂHİYE İlâhî kanunlar Şeriat (Bak: Şeriat)
KAVARİ´ (Karia C ) İnsan öleceği zaman, halet-i nezi´de okunan âyet-i kerime * Şiddetli esen rüzgârlar * Ansızın Allah tarafından gönderilen belâ ve musibetler
KAVARİR (Karure C ) Gözbebekleri * Şişeler KAVAS : Eskiden vezirlerin maiyetlerinde kullandıkları silâhlı adamlar
KAVASIF (Kasıf C ) Şiddetli esen rüzgârlar Fırtınalar
KAVASIM (Kasım C ) Ezici, kırıcı ve ufaltıcı şeyler
KAVAYİM Davarın ayakları * Evin direkleri
KAVB Kesmek * Çukur kazmak
KAVD Boy uzunluğu * At sürüsü
KAVDA (C : Kud) Uzun boyunlu kadın * Alt dişlerin uzun başlısı
KA´VE Evin ortası
KAVEME (Kavme) Namazda, rükudan kıyama kalkıp, bir kere "Sübhâne Rabbiyel Azim" diyecek kadar durmak
KAVF Bir kimsenin peşinden gitmek * Ense saçı
KAVİ Sağlam, metin, zorlu, kuvvetli, güçlü * Varlıklı, zengin, sâlih, emin, mutemed
KÂVÎ (Key den) f Yakan, yakıcı Dağlayan Demirci
KAVİM (Bak: Kavm)
KAVİM Doğru, dik, ayakta * Dürüst * İsabetli * Boyu düzgün ve güzel
KAVİSNAME f Okçular ve okçuluk hakkında yazılan eser
KÂVİŞ f Eşme, kazma
KÂVİŞGER f Kazıcı, eşici, kazan
KAVİYYEN Kuvvetle, kat´i olarak Şüphesiz olarak
KAVİYYEN ME´MUL Çok kuvvetle ümid edilen
KÂVİYYET Yakıcılık, dağlayıcılık
KAVİYY-ÜL BÜNYE Bünyesi sağlam olan Sağlam vücutlu
KAVİYY-ÜL İKTİDAR İktidarı kuvvetli
KAVKAA Salyangoz, midye gibi hayvanların sert kabuğu
KAVKAH Tavuk gıdaklaması, tavuk sesi
KAVKAL Bağırtlak kuşunun erkeği * Keklik * Turaç kuşu
KAVL Anlaşma Sözleşme * Konuşulan söz Söz cümlesi * İtikad, delâlet * Tarif * İlham
KAVL-İ LEYYİN Yumuşak söz Sert olmayan söz Enâniyetli olmayan söz
KAVL-İ MÜCERRED Delilsiz söz
KAVL-İ RÂCİH Daha makbul ve daha önde olan söz, kanaat, fikir
KAVL-İ RESUL Hadis
KAVL-İ ŞÂRİH Mânasını açıklayan söz Şerheden söz Tarif Şerhedenin sözü
KAVLEN Söyleyerek Söz ile Anlaşarak
KAVLÎ Sözle alâkalı Söz niteliğinde
KAVLİYYAT Kaviller, kuru lâflar, boş sözler
KAVM (Kavim) Bir peygambere tâbi ve bağlı insan topluluğu Aralarında dil, âdet, örf, kültür birliği olan cemâat, topluluk Millet Bir işe başlamak * Pazar kurmak * Müşteri ile anlaşmak
KAVM-İ MAHSUR Nüfusu yüz kişiden az olan köy halkı
KAVMÎ Kavme âit, kavimle alâkalı
KAVMİYET Kavimcilik Milliyetçilik Bir kavmin hususiyetleri
KAVMİYETÇİLİK İslâmiyetin âyet-i kerime ve hadis-i şerifle men´ettiği, soy sop üstünlüğü ileri sürerek, kendi kavminden olmayanlardan ayrılmak ve onları hakir görmek (Bak: Asabiyet-i câhiliye)
KAVNES (C : Kavânis) Atın iki kulağı arası * Başa giyilen miğferin tepesi
KAVRA Geniş yer
KAVS Yay * Eğri, yay biçiminde olan şey * Dokuzuncu burcun adı
KAVS-I KUZAH (Kavs-i kuzeh) Gök kuşağı Alâim-i semâ Ebem kuşağı
KAVSAF Kadife
KAVSARRA Kamıştan yapılan hurma sepeti * Şeker yükü
KAVSEYN İki yay
KAVSÎ Yay biçiminde olan, yay gibi olan
KAVS-PARE f Küçük yay, küçük kavs
KAVT (C : Akvât) Koyun sürüsü
KAVT İhtiyaç miktarı yemek vermek
KAVVAD Arsız, pezevenk, deyyus, kaltaban, gayretsiz
KAVVAL (Kavl den) Geveze, çok konuşan, çok söyliyen * Sözü yerinde söyliyen Lâf ebesi
KAVVAM Nezaret ve muhafaza eden kimse İşlerin mes´uliyetini üzerine alıp iyi idare eden
KAVVAS (Kavs dan) Oklu asker * Ok imâl eden kimse Okçu
KAVZ (C : Akvâz-Akâviz-Kızân) Küçük kum tepesi * Düşmek * Bağlamak
KAVZ Bozmak Yıkmak
KAY Kusma, istifrağ Hastalıktan dolayı ağızdan çıkan hazmolmamış gıdâ maddesi (Âlim-i mürşid koyun olmalı; kuş olmamalı Koyun, kuzusuna süt; kuş, yavrusuna kay verir M )
KAY Yağmurlu hava
KAY´ Kedi, sinnevr
KAY´AM (C : Kayâım) Kedi
KAYANE Demircilik
KAYASİRE (Kayser C ) Kayserler Eski Bizans ve Roma İmparatorlarının lâkapları
KAYD Kelepçe, bağ * Bağlamak * Bir şeyi bir yere yazmak * Deftere geçirmek * Sınırlamak * Şart
KAYD-I HAYAT Ömür boyunca, yaşadığı müddetçe
KAYDAHR Halkın her işine karşı gelen * İri gövdeli deve
KAYDEHUR Yaramaz huylu
KAYDETMEK Yazmak * Bağlamak * İlgilenmek, alâkalanmak
KAYDİYYE Deftere kaydetme ücreti
KAYDUM Her nesnenin önü
KAYH (C : Kuyuh) İrin
KAYID (C : Kıvâd-Kâde-Kavâyid) Çekici, çeken * Çavuş * Koyunların önünde yürüyen "kösem" dedikleri koyun
KAYIF Ferasetle bir kimsenin nesebini bilen kişi
KAYIM Durucu, duran * Kılıç kabzası
KAYIN Kadının veya kocanın erkek kardeşi
KAYINÇO Kayın Kayınbirader
KAYISA (C : Kavâsi) Derenin son bulduğu yer
KAYİLE (Bak: Kaylule)
KAYKA´ Tavuk avazı, tavuk sesi
KAYKABAN İğde yemişi gibi akça yemişi olan bir ağaç
KAYL (C : Akyâl) Ulu şerif kimse * Öğle vakti şarap içmek
KAYLULE Kerâhet vakti olmayan kuşluk vakti uykusu, öğle uykusu (Re´fet, $ âyet-i celilesindeki $ kelimesinin mânasını merak edip sorması münasebetiyle ve hapiste sabah namazından sonra sairler gibi yatmasından gelen rehavet dolayısıyla, elmas gibi kalemini atâlete uğratmamak için yazılmıştır Uyku üç nevidir:Birincisi: Gayluledir ki, "fecirden sonra tâ vakt-i kerahet bitinceye kadardır " Bu uyku, rızkın noksaniyetine ve bereketsizliğine Hadisçe sebebiyet verdiği için, hilâf-ı Sünnettir Çünkü; Rızk için sa´yetmenin mukaddematını ihzar etmenin en münasip zamanı, serinlik vaktidir Bu vakit geçtikten sonra bir rehavet ârız olur O günkü sa´ye ve dolayısıyla da rızka zarar verdiği gibi, bereketsizliğe de sebebiyet verdiği, çok tecrübelerle sabit olmuştur İkincisi : Feyluledir ki, "İkindi namazından sonra mağribe kadardır " Bu uyku ömrün noksaniyetine, yâni uykudan gelen sersemlik cihetiyle o günkü ömrü nevm-âlud, yarı uyku, kısacık bir şekil aldığından maddi bir noksaniyet gösterdiği gibi, mânevi cihetiyle de o gün hayatının maddi ve manevî neticesi ekseriya ikindiden sonra tezahür ettiğinden, o vakti uyku ile geçirmek, o neticeyi görmemek hükmüne geçtiğinden, güya o günü yaşamamış gibi oluyor Üçüncüsü: Kayluledir ki, bu uyku Sünnet-i Seniyyedir Duha vaktinden, öğleden biraz sonraya kadardır Bu uyku, gece kıyamına sebebiyet verdiği için Sünnet olmakla beraber, Ceziret-ül-Arabta vakt-üz-zuhr denilen şiddet-i hararet zamanında bir tâtil-i eşgal, âdet-i kavmiye ve muhitiye olduğundan, o Sünnet-i Seniyyeyi daha ziyade kuvvetlendirmiştir Bu uyku, hem ömrü, hem rızkı tezyide medardır Çünkü: Yarım saat kaylule, iki saat gece uykusuna muadil gelir Demek, ömrüne hergün bir buçuk saat ilâve ediyor Rızk için çalışmak müddetine, yine bir buçuk saati ölümün kardeşi olan uykunun elinden kurtarıp yaşatıyor ve çalışmak zamanına ilâve ediyor L )
KAYN (C : Kuyun) Demirci, haddad, * Kul, köle
KAYNAN At ve deve ayaklarının ip bağlanacak ve bukağı vuracak yeri
KAYNATA Karı ve kocaya göre birbirlerinin babası * Kayınpeder
KAYS Leylâ ile Mecnun hikâyesinin erkek kahramanı olan Amirinin adı * Süngü miktarı
KAYS Düşmek, sukut
KAYSER Eski Roma ve Bizans İmparatorlarının lâkabı
KAYSERÎ f Hükümdarlık, imparatorluk, kayserlik
KAYSERÎ (C : Kayâsir, Kayâsire) Büyük şeyh * Büyük deve
KAYSUM Marsama denilen ot
KAYTAS Balina balığı * Kadırga balığı
KAYTUN (C : Kayâtin) Hazine Kiler Ziyâfethâne
KAYTUS Bir yıldız kümesi
KAYY Fakirlik
KAYYIM İnsanları birbirine kardeşlikte ve sevgide bir araya toplayıp dünya ve âhirette necat ve iyilikler yolunda cem´ edici olduğundan; bütün iyilikleri haseneleri toplayıcı ve muhtaçlara çok ihsan edici mânasında Peygamberimiz Resul-i Ekrem´e (A S M ) verilen bir isim
KAYYİME Müstakim, âdil Çok değerli
KAYYUM Başlangıç, nihayet ve yeniden oluş gibi hallerden münezzeh ve ezelden ebede kaim, dâim ve var olan Allah (C C ) Bütün eşyanın ancak kendisi ile kaim olduğu Cenab-ı Hak (  Sırr-ı kayyumiyetin cilvesine bu noktadan bakınız ki; bütün mevcudatı ademden çıkarıp, herbirisini bu nihayetsiz fezada $ sırrıyla durdurup, kıyam ve beka verip, umumunu böyle sırr-ı kayyumiyetin tecellisine mazhar eyliyor Eğer bu nokta-i istinad olmazsa; hiçbir şey kendi başıyla durmaz Hadsiz bir boşlukta yuvarlanıp ademe sukut edecek Hem nasıl ki bütün mevcudat, vücudları ve kıyamları ve bekaları cihetinde Kayyum-u Zülcelâl´e dayanıyorlar; kıyamları onunladır  Öyle de, mevcudatın keyfiyat ve ahvalinde binler silsilelerin; (temsilde hata olmasın) telefon, telgraf silsilelerinin merkezi ve santral direği hükmünde olan sırr-ı kayyumiyette $ sırriyle, uçları bağlıdır Eğer o nurani nokta-i istinada dayanmazlarsa, ehl-i akılca muhâl ve bâtıl olan binler devirler ve teselsüller lâzım gelecek; belki, mevcudat adedince bâtıl olan devirler ve teselsüller lâzım gelir Meselâ: Bu şey (hıfz veya nur veya vücud veya rızık gibi) bir cihette buna dayanır; bu da ötekine; o da ona  gitgide herhalde nihayetsiz olamaz, bir nihayeti bulunacak İşte bütün böyle silsilelerin müntehâları; elbette sırr-ı kayyumiyettir Sırr-ı kayyumiyet anlaşıldıktan sonra, o mevhum silsilelerde birbirine dayanmak rabıtası ve mânâsı kalmaz, kalkar; herşey doğrudan doğruya sırr-ı kayyumiyete bakar L )
KAYYUM (Kıyâm dan) Camilerde iş gören kimse Cami hademesi
KAYYUMİYET Allah´ın ezelî ve ebedî oluşu, dâimî mevcudiyeti, bâkiliği (Bak: Kayyum)
KAYZ Yaz mevsiminin en sıcak zamanları
|